Hiç uykum yok. Hiç uyuyamıyorum. Domuz gibi içiyorum. Ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. Sabaha beş saat var. Annemi düşünüyorum. Nerededir şimdi? Aynada kendime bakıyorum bazen. Ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anladığımı anlatmaya yetiyor. Sağ omuzuma kendi çizdiğim kelebek, beğenmediğim için üzerine attığım çarpı işareti ve altında aynı kelebeğin bir Japon tarafından çok daha iyi işlenmişi. Sol dirseğimin iki parmak yukarısındaki kurşun yarası. Bileklerimdeki otuz dört dikiş. Medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı kanıtlayan apandisit ameliyatımın izi. Ve sırtımı kaplayan, Tanrı'nın yüzü. Bilmiyorum... Hızlı yaşadım. Ama genç ölmekten çok, hızlı yaşlandım! Ama hayattayım.
Hiç uykum yok. Hiç uyuyamıyorum. Domuz gibi içiyorum. Ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. Sabaha beş saat var. Annemi düşünüyorum. Nerededir şimdi? Aynada kendime bakıyorum bazen. Ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anladığımı anlatmaya yetiyor. Sağ omuzuma kendi çizdiğim kelebek, beğenmediğim için üzerine attığım çarpı işareti ve altında aynı kelebeğin bir Japon tarafından çok daha iyi işlenmişi. Sol dirseğimin iki parmak yukarısındaki kurşun yarası. Bileklerimdeki otuz dört dikiş. Medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı kanıtlayan apandisit ameliyatımın izi. Ve sırtımı kaplayan, Tanrı'nın yüzü. Bilmiyorum... Hızlı yaşadım. Ama genç ölmekten çok, hızlı yaşlandım! Ama hayattayım.
Bazen Kinyas olmak istiyorum bazen Kayra, bazen de Kinyas ve Kayra gibi çekip gitmek istiyorum uzaklara, ama ikisini de olmaya korkuyorum...
sigara içmenin cezasının 100 lira olduğu yerde görevliye 600 tl verdikten sonra ikinci sigarayı yarısında söndürüp geri kalan dördünü içmemenin karizması var bu kitapta, ergen havaları...
iki nihilistin bu tarz bir hikayesini anlatmak için fazla uzun.
konu itibariyle basit, yavan sevemedim.
not: söylemeden geçemedim hakan günday kelimelerle oynamak konusunda gerçekten iyidir, ''düşüncelerine susturucu takmış insanlar....''
bugüne kadar okuduğum en etkiyeleyici,yıkıcı ve marjinal kitaplardan....beynine sağlık hakan günday....çok ama çok beğendim.
Dili güzel olmasının dışında hiçbir çekici tarafı yok.Zaman kaybetmemenizi öneririm
mutsuz bir dönemimde okuduğum, sarsıcı bir kitap.bir kitap ancak bu kadar farklı olabilir dedirdi.Hakan Günday hayatımın baş köşelerinden birine yerleşiverdi.mutsuzken okumuştum ve karakterlerin keskin yönlerine rağmen onları çok sevdim ama Kinyas'a baştan beri daha fazla bağlandım.hayatım o kadar yanlışa sarmaya başlamıştı ki kitabın ortalarında karakterler başından beri bahsedilen zihinsel ölüme kavuşurlarsa kitabın sonunda bende yaşamımı noktalamayı düşündüm.saçma gelebilir belki ama hayatımı kurtaran kitaptır kendisi.başından beri daha çok bağlandığım kinyasın hayata dönmesiyle bende döndüm.kayra benim içimde ölen diğer yarımdır.ve kuşumun ismini kinyas koydum.bu yüzden bu kitaba bağlılığım başkadır.bir gün Hakan Günday'la tanışacağım inanıyorum.
Birkaç kez bırakıp başlamama rağmen bitiremediğim ender kitaplardan biri.Ben bu kitabı hiç sevmedim ve bu kitaba başlayıp yarım bıraktıktan sonra uzunca bir süre başka kitap okuyamadım.Hakan Gündayın okudugum ilk kitabıydı ve bundan sonra da okuyacağımı sanmıyorum.Bu kitabı hiç kimseye tavsiye etmiyorum .
Çok sıkıcı ve bıraktığım ender kitaplardan. Depresif, hayatta hiçbir şeye değer vermeyen nihilist iki adamın hikayesi. O kadar sayfaya gerek yok bunları anlatmak için.
Bir de insanlar kendi sevdikleri bir şey eleştrildiğinde kendilerine hakaret edilmiş gibi reaksiyon gösterir ya. İşte bu kitap o reaksiyonu haketmiyor.
çok sıkıldım bukadar depresif bir kitap okuyacak havamda degilim o yuzden yarım bıraktım belki kendimi okumaya hazır hissetiğim zaman okuyabilirim
son derece gereksiz ve suça özendirici bir kitap.yazarın AZ isimli romanı da şiddet içeriyordu hiç beğenmemiştim..belli yaşın altındakiler ve psikolojik sorunu olanlar okumamalı..midesi sağlam olanlar okusun..berbat ötesi bir şeydi. kapak ile içerik tam oturmuş..sırf yarım bırakmama özelliğim yüzünden sonuna kadar okumak zorunda kaldım..
Okuduğum en güzel kitaplardan. Kinyas ve Kayra gerçekten kaliteli iki karakter. Seçimleri,davranışları ve tekrardan Hakan Günday'ın etkili cümleleri. Okuyun, okutun
Hakan Günday kitaplarını herkes sevemez.Kinyas ve Kayra okunması gereken kitaplardan biri.
hakkındaki yorumlardan dolayı merak edip aldığım ancak okurken pek keyif almadığım bir roman.
Kinyas ve Kayra Hakan günday ile tanışma kitabımdı sonra üzerimde yarattığı etki ile diğer kitaplarını da bir solukta okudum diyebilirim.Ne kadar melankoli,nihilist denilse bile hakan gündayda ki zeka ve kelime oyunlarında ki keskinliği çok rahat görebileceğiniz bir kitap. Kesinlikle okunmalı!
Hakan Günday'ın Piç'ten sonra okuduğum kitabı. Günday'ın ilk kitabı ve lise zamanlarında başlamış yazmaya.
Bazı kitapları, altını çizmeden okuduğum zaman yeterince sindiremediğimi düşünürüm. Kinyas ve Kayra da sindirilecek o kadar çok satıra sahip ki. Tespitler ve kelime oyunları ile kendini okutturabiliyor.
Hakan Günday'ın kitapları, insanın kendisini basit hissedecek bir megalomanlığa, marjinalliğe ve nihilistliğe sahip oluyor. Gene de Kinyas'ı da Kayra'yı da seviyor insan.
Günday'ın ilk romanı olduğundan herhalde bazı konulardaki eğretiliği hissediyor insan. Aksiyonun yer yer mantık çerçevesinden çıkması, fazla sadizm ve mazoşizm gibi. Ama en önemlisi de Piç'de olduğu gibi ana karakterlerin birbirine çok fazla benzemesi ve hatta karıştırılması.
-Azıcık spoiler olabilir.-
Karakterlerin sonlarının tahmin edilebilir kurgulanması, Hakan Günday'ın olay örgüsü içinde rakısıyla beraber olması, Anita ve Melis'in aslında aynı olması ve yardımcı karakterlerin de en az ana karakterler kadar ilgi çekici olması da kitaptaki diğer hoş ayrıntılar.
-Azıcık spoiler olabilir.-
Diğer bir yandan da bu kitaptan çıkarılacak en önemli düşünce benim için, insanın seçimleriyle var kalabilmesi/olabilrmesidir.
Kitap, hayatımın gençlik döneminde Kayra'nın güzelliğiyle hatırlanacak bende.
"Varlığıma nedensizlikten delirdim ben."
Hakan Günday'ın hayretler içinde okuduğum ve hayran kaldığım ilk kitabı. Sonrasında bu durum bende alışkanlık yaptı.
hani bazı kitaplar/filmler vardır, günlük hayatınızda bir bölümü/sahnesi şak diye önünüze gelir. kendinizi birden o bölümün/sahnenin kahramanı gibi hissedersiniz. şayet öyleyse o kitap/film sizi etkilemiş demektir, ve bingo! kesinlikle doğru seçimdir. kinyas ve kayra da benim "doğru seçimler" hanemdedir.
bu kitapta öyle bir paragraf var ki, hiç aklımdan çıkmaz:
"topraktan nefret ediyorum. attığım her adımda bugüne kadar içine gömülmüş ve karışmış milyarlarca yaratığı düşünüyorum. ölümün üstünde yürümeyi sevmiyorum. ve dünya aklıma sadece bunu getiriyor, içine gömdüğü milyarlarca ölüyle. birinin burnu, diğerinin ayakları. bunların üzerine basarak gidiyor milyarlarca insan işine, okuluna. hepimizin bastığı yerde bir ceset var. hepimizin altında bir ölü var. insanlık gömdüğü yakınlarının üzerinde yürüyor. insanlık ölümün üstünde duruyor. koşuyor, spor yapıyor."
dışarıdayken kendimi bazen "acaba kimin üzerinde yürüyorum?" diye düşünürken buluyorum.
Bu kitapta; hayata tutunamayan, sadece yaşıyor olmaktan bile acı çeken iki insanın zihin ölümünü bekleme yolunda yaşadıkları karmaşalar gel-gitler arafta kalmalar var; hayata, insanlara dair herşeyi çokca düşünmek ama umursamamazlık var ve herşeyin hiçbirşeye dönüştüğü, herşeyin hiçbir değerinin olmadığı bir dünya var.
Kitabın ergen edebiyatı gibi durmasının nedeni Hakan Günday'ın ilk kitabı ve lise yıllarında yazmış olması. Buna rağmen zeka ve kelime oyunları kitabı okutmaya yetiyor.Zaten bir röpartajında kendiside hikayeyi kafasında hiç tasarlamadığını doğaçlama yazdığını anlatıyor. Bir ara kitabın tanıtımına dair şöyle bir cümle okudum:
"Medeni dünya insanı dedikleri şey, sadece utanç verici rekabetlerin sonucu kazanılmış başarılarıyla övünen ve
sonrasında adına insanlık dediği yapmacık iyilikleriyle modern var olma çabasıdır. Bunun farkına varan insanlar da haklı olarak yakıp yıkmak isteyebilir herşeyi"
İşte benim ilgimi çeken kısımda bu oldu. Tabiki nihilistlik, megolamanlık, marjinallik hat safhada..Kitabı okurken bende bu fikirler oluşmaya başladığında dönüp dönüp kitap kapağına baktım "kapağı ile içeriği birbirini nasılda tamamlıyor iyi düşünülmüş "diye düşündüm.
Kitabı okurken aklım dağılsın kitabın etkisinden sıyrılayım diye araya başka kitapta sıkıştırdım çünkü karakterlerin şizoid yapılarına kayıtsız kalmamak mümkün değil ayrıca sütle rakı karışımı, cappuccino ve pepperoni pizzadan birara kusma eğilimine girdim:)
Kitaptan altını çizdiklerim:
-İçi ne kadar doldurulursa doldurulsun yine de hafiftir hayat. Çünkü altı deliktir. Delikse ölümdür! Bütün kazançlar bu delikten kayıp gider.
-Sorarlarsa, -Ne iş yaptın bu dünyada? diye, rahatça verebilirim yanıtını:
Yalnız kaldım, kalabildim! Altı milyarın arasına doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından.
-Ne kadar yalnızsan o kadar uzaga gidersin. ne kadar terk edersen o kadar ölürsün
-insanlar..dedim fısıldayarak."Taşırlar insanları.Kundaktayken, tabuttayken.Hep taşıyacak birileri olur.Bazıları dostluktan, bazıları cepteki paradan, bazılarıda içinde bulundukları sistem birgün onlara da taşınma sırasının geleceğini söylediği için, taşırlar insanı.
-Yalan ancak ayrıntılarla gerçek olur.Birini kandırmanın en iyi yolu ayrıntılardır.
- Yarın,bugünü yaşanabilir hale getiriyordu. Kendimizi bir binanın tepesinden hepberaber boşluğa bırakmayışımızın tek nedeni yarındı! Latonun çıkma ihtimalini,aşık olunacak insanla tanışma ihtimalini,sonsuz mutluluk ihtimalini içinde barındiran o sihirli sözcük : yarın. Gelecek iyi bir sermayeydi. Yaşadığımız sürece bitmeyen anapara gibi..
-Yaşayarak intihar etmeyi seçenlere yardim edilemez.
-Çok şey gördüm beni yüzüstü gömün.
Yerli bir yazarın böyle müthiş bir eser ortaya çıkarması gerçekten büyüleyici.Mutlaka okunmalı dediğim istisnai kitaplardan biri oldu.
Kitabın kalınlığı sizi korkutmasın asla. Öyle akıcı, öyle içine çeken bir anlatımı var ki sonlara yaklaştıkça bitmesin diye azıcık azıcık okumak isteyeceksiniz.
George Orwell 1984'ten sonra okuduğum en sıradışı roman. Hakan Günday'ın anlatım tekniğini çok sevdim..
Şuan yaşıyor olan, sevdiğim yazarlardan biri. Yaşayan yazarları pek sevmem genelde. Bu noktada daha net anlaşılır sanırım tavrım, Hakan Günday'a ve Kinyas ve Kayra'ya.
Hakan Günday'ın en iyi kitabı. Sonrakiler bunun gibi tat vermedi. Yalnız ağır depresyonlara sürükleyebilir. Mutsuzlar okumasın.
kitabın ilk kısımları biraz sıksa da ağır gelse de okumayı bırakmayın yoksa benm gibi değerini 5 ay sonra anlarsınız...Herkesin okuması gerken bir kitap ve yazar..Sıradışı
medeni dünya insanı dedikleri şey, sadece utanç verici rekabetlerin sonucu kazanılmış başarılarıyla övünen ve sonrasında adına insanlık dediği yapmacık iyilikleriyle bir modern var olma çabasıdır.Bunun farkına varan insanlar da haklı olarak yakıp yıkmak isteyebilir her şeyi... bu kitapta da bütün bu düzene aykırı hareket etmenin meşruluğunda bahsediyor.Kendince haklı bir kitap ve güzel bir kitap.
Okuduktan sonra örnek alınamayacak kadar uzak, her kelimesinde kendini bulacak kadar aşina hem Kinyas hemde Kayra
Kitabı almadan önce aklımda Kinyas ve Kayra karakterleri çok farklı bir şekilde canlanmıştı. Okumaya başladıktan sonra gerçekten şaşırdım ama olumlu anlamda. İlerlerken bazı sayfalarda seviniyorsunuz bazı sayfalarında hüzünleniyorsunuz. Hatta bir yerinde ağlama ihtimaliniz bile var. Beni de uzun zamandan beri ağlatan roman olmamıştı ama bunda gözyaşlarım süzüldü gitti. Kitap gerçekten çok samimi. Hakan Günday ın dilini ve üslubunu çok begendim. Muhakkak diğer kitaplarını da okuyacağım.
Kesinlikle çok sıkıldım devam edemiyorum hayatimda yarim biraktigim 2. kitap oldu.. resmen enerjimi somurdu bu kitap
Hakan Günday'ın daha önce okuduğum romanlarını beğenmiş biri olarak bu kitabı büyük bir beklentiyle okumaya başladım.
Galiba beklentim çok büyüktü. O yüzden ilk yüz sayfasında şöyle bir durakladım. Bu diğer romanlarına benzemeyen kitaba biraz ara verdikten sonra devam etmeye karar verdim.
Ama yok arkadaşım. Sürüne sürüne, inleye inleye, acı çeke çek bitirdim bu kitabı. OLMAMIŞ !
Sanki Hakan Günday denemeler yazdığı ajandasını eline almış ve ondan uydurma bir hikaye çıkarmış gibi. Üstelik aynı şeyleri yazıp durması da bazen paragrafları atlamama sebep oldu.
Kinyas ve Kayra'nın karakterler arasından hiç bir farklılıkları yok. Tek yumurta ikizinden bile daha ikiz iki insan. Keşke farklı karakterlerde iki psikopat olsalardı mutlaka daha zevkli olurdu. Bu yüzden bölümler arasında kimin Kinyas kimin Kayra olduğunu karıştırıp durdum. Ve elli bir süre sonra buna aldırmadım, çünkü okuduğum zaten iki farklı karakter değildi.
''Az'' ve ''Daha'' romanlarını çok sevmeme rağmen herkesin ayılıp bayıldığı bu romanı sevmedim. Sanırım okurken havamda değildim.
Ama siz bana bakmayın. Çünkü bu romanı sevmeyen ender gıcık insanlardan biriyim. Ve kusura bakmayın, ''herkesin sevdiği bu romandan ben bir halt anlamadım'' demek zorundayım
İyi ki bu roman ile Hakan Günday okumaya başlamadım. Yoksa hiç bir kitabını okumazdım Hakancım Gündaycım :(
Alt üst eden ve kafanı karıştıran birisiyle konuşuyor gibisin.
Mükemmel tespitleri var.
harika bir kitaptı.sonlara doğru hiç tahmin etmediğim şeyler oldu.bence hakan günday gerçekten başarılı bir yazar.
bir gün bir kitap okudum adı kinyas ve kayra olan sonra da 'evet bi kitap yazılmalı bu kadar anlamlı ' dedim ve çalışmalara başladım.
Zargana mı yoksa kinyas ve kayra mı en sevdiğim kitabı der ve zargana cevabı veririm. gerçek isimlerini söyleyeyim mi?? bu laneti benden önce okusun diye kitabı verdiğim arkadaşım yapmıştı bize, size bunu yapmam .)
Kinyas ve Kayra kendilerini toplumun dışında görmek isteyip çok uzaklara, Afrika’ya kaçak giden iki yakın arkadaş. Zihin ölümlerini gerçekleştirmek ve dünyada hiçbir vicdan unsurunu bırakmamak için savaşan iki savaşçı aslında. Kayra, biraz daha psikopat ve kapital sistemin bir simgesi olarak çıkıyor karşımıza. Kinyas ise bu düşüncelerden kurtulup “sıradanlaşma” konusunu simgeliyor. Herkesin okumasını tavsiye ettiğim bir kitap ve kendinizi merhamet, acıma duygularının insanların ne şekilde hiçe sayabileceğini gözler önüne seriyor.
Başlarda çok güzeldi. Marjinal bir dili ve havası vardı. Ama öyle bir bunalım kokuyor ki sonralardan sıkmaya başladı beni. Böyle bir ruh hali olamaz.
Aynı fikri, düşünceyi bir çok defa tekrar etmiş kitap boyunca.
İyi tarafıysa hayatı sorgulatan, düşünsel yanı.
Ayrıca Kinyas da Kayra da iğrenç adamlar. İkisinden de nefret ettim.
Kitabın dili güzeldi, başlarda içine çekecek gibiydi hatta ama bu kadar bunalım, bu kadar nihilizm, bu kadar ego vs fazla geldi bana. Sırf yarım bırakmamak için devam ettim ve gerçekten okurken ziyadesiyle bunaldım.
yarım bıraktıklarımdan...sevemedim, sayılı kitapları yeter diyerek bırakmışımdır, belki ilerde tekrar elime alıp denerim....ama herkesin bulduğu neyse bana hitap etmedi....
Klasik Hakan Günday romanı diyebilirim. Vurucu , budur dedirten cümleler olsa da 300 sayfa da anlatılabilecek konu neden bu kadar uzatılmış bilinmez. Sıkıldığım anlar oldukça fazlaydı.
hakan günday bunu hep yapıyor.
kitabı bittikten sonra sanki siz kitaptaki karakterlerden biri olmuşsunuz ve hayat bütün debdebesiyle üzerinize oturmuş.her seferinde de hayretler içinde kalırsınız ne ara değişti ruh halim diye.
hakan günday'ı depresyondayken okumayın, karamsarken okumayın,isyan ederken okumayın. sadece sağlam bi ruh haliniz varken okuyun.
Bu kitapta; hayata tutunamayan, sadece yaşıyor olmaktan bile acı çeken iki insanın zihin ölümünü bekleme yolunda
yaşadıkları karmaşalar gel-gitler arafta kalmalar var; hayata, insanlara dair herşeyi çokca düşünmek ama
umursamamazlık var ve herşeyin hiçbirşeye dönüştüğü, herşeyin hiçbir değerinin olmadığı bir dünya var.
Kitabın ergen edebiyatı gibi durmasının nedeni Hakan Günday'ın ilk kitabı ve lise yıllarında yazmış olması. Buna
rağmen zeka ve kelime oyunları kitabı okutmaya yetiyor.Zaten bir röpartajında kendiside hikayeyi kafasında hiç
tasarlamadığını doğaçlama yazdığını anlatıyor. Bir ara kitabın tanıtımına dair şöyle bir cümle okudum:
"Medeni dünya insanı dedikleri şey, sadece utanç verici rekabetlerin sonucu kazanılmış başarılarıyla övünen ve
sonrasında adına insanlık dediği yapmacık iyilikleriyle modern var olma çabasıdır. Bunun farkına varan insanlar da
haklı olarak yakıp yıkmak isteyebilir herşeyi"
İşte benim ilgimi çeken kısımda bu oldu. Tabiki nihilistlik, megolamanlık, marjinallik hat safhada..Kitabı okurken
bende bu fikirler oluşmaya başladığında dönüp dönüp kitap kapağına baktım "kapağı ile içeriği birbirini nasılda
tamamlıyor iyi düşünülmüş "diye düşündüm.
Kitabı okurken aklım dağılsın kitabın etkisinden sıyrılayım diye araya başka kitapta sıkıştırdım çünkü
karakterlerin şizoid yapılarına kayıtsız kalmamak mümkün değil ayrıca sütle rakı karışımı, cappuccino ve pepperoni
pizzadan birara kusma eğilimine girdim:)
Kitaptan altını çizdiklerim:
-İçi ne kadar doldurulursa doldurulsun yine de hafiftir hayat. Çünkü altı deliktir. Delikse ölümdür! Bütün
kazançlar bu delikten kayıp gider.
-Sorarlarsa, -Ne iş yaptın bu dünyada? diye, rahatça verebilirim yanıtını:
Yalnız kaldım, kalabildim! Altı milyarın arasına doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından.
-Ne kadar yalnızsan o kadar uzaga gidersin. ne kadar terk edersen o kadar ölürsün
-insanlar..dedim fısıldayarak."Taşırlar insanları.Kundaktayken, tabuttayken.Hep taşıyacak birileri olur.Bazıları
dostluktan, bazıları cepteki paradan, bazılarıda içinde bulundukları sistem birgün onlara da taşınma sırasının
geleceğini söylediği için, taşırlar insanı.
-Yalan ancak ayrıntılarla gerçek olur.Birini kandırmanın en iyi yolu ayrıntılardır.
- Yarın,bugünü yaşanabilir hale getiriyordu. Kendimizi bir binanın tepesinden hepberaber boşluğa bırakmayışımızın
tek nedeni yarındı! Latonun çıkma ihtimalini,aşık olunacak insanla tanışma ihtimalini,sonsuz mutluluk ihtimalini
içinde barındiran o sihirli sözcük : yarın. Gelecek iyi bir sermayeydi. Yaşadığımız sürece bitmeyen anapara gibi..
-Yaşayarak intihar etmeyi seçenlere yardim edilemez.
-Çok şey gördüm beni yüzüstü gömün.
Karton Cilt, 567 sayfa
2012 tarihinde, Doğan Kitap tarafından yayınlandı