Harvard Üniversitesi Simgebilim Profesörü Robert Langdon başından vurulmuş bir halde hastane odasında gözlerini açar. Ne buraya nasıl geldiğini ne de nasıl vurulduğunu hatırlamaktadır. Camdan gördüğü manzara karşısında altüst olan profesör, evinden binlerce kilometre uzakta, Floransa’da olduğunu anlar. Yaşadığı korkunç baş ağrısına eşlik eden tek şey; sürekli kâbuslarında gördüğü kan kırmızısı bir nehrin karşısından kendisine seslenen gümüş saçlı güzel bir kadın ve toprağa baş aşağı gömülü can çekişen bedenlerdir. Langdon gördüğü kâbusları anlamlandırmaya çalışırken kadın bir suikastçı tarafından takip edildiğini, kendine tedavi uygulayan doktorlardan biri gözlerinin önünde vurulunca anlar. Hastanede görevli diğer doktorlardan biri olan Sienna Brooks’un o ölüm kalım anında yardım etmesiyle hayatta kalır. Simgebilim profesörü kendini bir anda ipuçlarını Dante’nin cehenneminde bularak çözmesi gereken korkunç bir senaryonun içinde bulur. Floransa’nın tarih kokan dar sokaklarından Venedik’in muazzam bazilikalarına uzanan semboller zinciri Langdon’ı insanlık tarihini sonsuza dek değiştirebilecek bir mekâna sürükler. Burası üç imparatorluğun merkezi olmuş, insanlık tarihi kadar eski, dünyanın incisi İstanbul’dur. Ve bu şehirde ya insanlık tarihi baştan sona yeniden yazılacak ya da bunu yazacak hiç kimse kalmayacaktır...
.. Diz çök kutsal bilgeliğin yaldızlı mouseion’unda ve kulağını yere daya, dinle suyun şırıltısını.
Batık sarayın derinliklerine in, orada, karanlığın içinde bekler khtonik canavar kan kırmızısı sularına gömülmüştür lagünün ki yansıtmaz yıldızları...
... Dan Brown, dünyanın birçok ülkesinde çok satanlar listesine giren; Kayıp Sembol, Melekler ve Şeytanlar, İhanet Noktası ve Dijital Kale gibi kitaplarının yanı sıra tüm zamanların en çok okunan romanlarından biri olan Da Vinci Şifresi’nin yazarıdır. New England’da eşi ile birlikte yaşamaktadır.
Dan Brown'un son kitabı Cehennem (Inferno) ile ilgili bilgiler açıklanmaya devam ediyor! Geçtiğimiz günlerde kitabın ilk bölümünü okuyucuya sunan Dan Brown şimdi de kitabın konusuna dair ipuçları verdi.
Sanat eserlerini, şifreleri ve sembolleri büyük bir titizlikle araştırarak, DA VINCI ŞİFRESİ, MELEKLER VE ŞEYTANLAR, DİJİTAL KALE, İHANET NOKTASI ve KAYIP SEMBOL gibi tüm dünyada fırtınalar koparan eserleri yaratan Dan Brown bu yeni romanında okurlarını karanlık ve gizemli bir dünyaya sürüklüyor.
İlk Bölümünü E-Book olarak okumak isteyenler: http://apps.facebook.com/danbrowncehennem
Harvard Simgebilim Profesörü Robert Langdon kendini İtalya’nın merkezinde bambaşka bir dünyanın içinde bulur... Tarihin en kalıcı ve gizemli başyapıtlarından biri olan Dante’nin CEHENNEM’ine yuvarlandığını hisseder.
Dünyanın geri dönülmez bir dönüşüme uğramasını engellemeye çalışırken klasik sanat, gizli geçitler ve fütüristik bilimden oluşan bir tablo içinde, Langdon amansız bir düşmanla savaşır. Bir yandan ustaca düzenlenmiş bir bulmacanın çözümünü ararken, bir yandan da kime güveneceğine karar vermek zorundadır...
CEHENNEM 14 Mayıs’ta Altın Kitaplar etiketiyle Türkiye’de!
Harvard Üniversitesi Simgebilim Profesörü Robert Langdon başından vurulmuş bir halde hastane odasında gözlerini açar. Ne buraya nasıl geldiğini ne de nasıl vurulduğunu hatırlamaktadır. Camdan gördüğü manzara karşısında altüst olan profesör, evinden binlerce kilometre uzakta, Floransa’da olduğunu anlar. Yaşadığı korkunç baş ağrısına eşlik eden tek şey; sürekli kâbuslarında gördüğü kan kırmızısı bir nehrin karşısından kendisine seslenen gümüş saçlı güzel bir kadın ve toprağa baş aşağı gömülü can çekişen bedenlerdir. Langdon gördüğü kâbusları anlamlandırmaya çalışırken kadın bir suikastçı tarafından takip edildiğini, kendine tedavi uygulayan doktorlardan biri gözlerinin önünde vurulunca anlar. Hastanede görevli diğer doktorlardan biri olan Sienna Brooks’un o ölüm kalım anında yardım etmesiyle hayatta kalır. Simgebilim profesörü kendini bir anda ipuçlarını Dante’nin cehenneminde bularak çözmesi gereken korkunç bir senaryonun içinde bulur. Floransa’nın tarih kokan dar sokaklarından Venedik’in muazzam bazilikalarına uzanan semboller zinciri Langdon’ı insanlık tarihini sonsuza dek değiştirebilecek bir mekâna sürükler. Burası üç imparatorluğun merkezi olmuş, insanlık tarihi kadar eski, dünyanın incisi İstanbul’dur. Ve bu şehirde ya insanlık tarihi baştan sona yeniden yazılacak ya da bunu yazacak hiç kimse kalmayacaktır...
.. Diz çök kutsal bilgeliğin yaldızlı mouseion’unda ve kulağını yere daya, dinle suyun şırıltısını.
Batık sarayın derinliklerine in, orada, karanlığın içind... tümünü göster
Kitap benim için tam bir hayal kırıklığı... İlk 400 sayfayı sürünerek okudum ve neredeyse tamamlamadan iade ediyordum ancak ısrar üzerine kitaba bir gün daha süre tanıdım. Sonrasında her şey çok iyi gitmedi ama öncesine göre daha heyecanlıydı. İlk 400 sayfaya göre kitabın geri kalan kısmı çok daha heyecanlı geçti ve soluksuz bitti. Ancak bu kez de 'son'un hayal kırıklığını yaşadım. Hiç hayal ettiğim gibi değildi. Tek umudum hikayenin bir kısmının İstanbul'da geçiyor oluşuydu ama o daha büyük hayal kırıklığı. İstanbul kitapta hak ettiği değeri bulamamış... O kadar güzel ve sanatsal olan şehrimiz açık bir şekilde geçiştirilmiş gibiydi. Açıkçası nankörlük ediyorsun diyenler olabilir ama yine de hoşuma gitmedi ve bunu bir okuyucu olarak dile getiriyorum. Bundan önceki Dan Brown romanlarını soluksuz okudum ve abartısız hepsini üç gün içinde bitirdim. Ama bu romanı okumak içimden gelmedi çünkü en başından beri benim için çok tahmin edilebilir oldu ve açıkçası o son şansı verdiğimden sonra bir ters köşe olmamış olsaydı bu kitabı bitiremezdim. Ayrıca kitaptaki betimlemeler çok anlaşılır değildi. Bu hata yazardan mı yoksa çevirmenden mi kaynaklanıyor bilemem lakin ben canlandırmakta güçlük çektim. Yine de emeği geçen herkesin ellerine sağlık.
Okuduğum 4. Dan Brown kitabı. Kitabın yarısına geldiğimde acayip sıkılmış durumdaydım. Brown sanki roman değil de Floransa gezi kitabı yazmış gibiydi. Sona doğru biraz daha aksiyon olmakla beraber bunu biraz da İstanbul sahneleriyle alakalı olduğunu düşünüyorum. Konu güzeldi ama bitişinden tatmin olmadım. 6,5 üzerinden 7. Kapak tasarımına ise bayıldığımı belirtmeliyim.
Cehennemin en karanlık yerleri buhran zamanlarında tarafsız kalanlara ayrılmıştır.
Brown'dan çok güzel bir kitap daha. Aldığımda umarım Kayıp Sembol gibi çıkmaz diye diye başladım ve beklentilerimi karşılayan bir hikaye buldum. Okurken yanınızda bir tablet veya laptop olması iyi olur hikayeyi resimlerle pekiştirmek çok daha sağlam bir etki bırakmasına neden oluyor. Ayrıca finaldeki ufak süpriz oldukça şaşırtı çok daha zalimce bir şey düşünmüştüm.
Dan Brown her zamanki tarzını ortaya koymuş bu kitabında da. Baştan sona ilgiyle okumama rağmen tam "daha iyi olabilirmiş" diyeceğim noktada yine ters köşe yaptı kitap. Heyacan dolu, sürükleyici bir Robert Langdon macerası daha :)
Tek eleştirim kitap kapağı ile ilgili. Yurtdışında bu kitap için kullanılan kitap çok daha güzel ve konuyu yansıtır nitelikte. Sırf kitabın bir kısmının İstanbul' da geçtiği vurgulansın diye Türkiye' de kapak değiştirilmiş sanırım.
Profesör Langdon'ın maceraları tam gaz devam ediyor. İtalya'da başlayan serüven soluğunuzu kesecek bir akıcılıkta tertip edilmiş ve okurken hikaye önünüzde yaşanıyormuşcasına bir hisse kapılıyorsunuz.
O muhteşem sanat eseri tasvirleri ve mekan anlatımları bulunduğunuz ortamdan soyutlanarak müze gezisi yapıyormuşsunuz gibi bir his yaratıyor. Özellikle kitabın İstanbul'da geçen bölümleri epeyce süslenmiş.
Dante'nin cehennemini bir de Brown'dan okumak inanılmaz keyifli, mutlaka okunmalı..
Şunu da belirmeden geçmek istemiyorum; Kitapta kötü tarafın savunduğu fikir aslında o kadar ikna edici ki finale kadar iyi ve kötü taraflar arasında sürekli gidip geliyorsunuz. Ayrıca kitapta epey yaratıcı fikirler de mevcut. Keyifli okumalar..
Çok güzel bir kitaptı. Ama şu sanatsal bilgiler veya tarihi bilgiler biraz fazla olmuş gibiydi yada bana öyle geldi. Biraz atladım oraları
Dan Brown, Kayıp Sembol'deki hatasını telafi edip tekrar rotayı Avrupa ve özellikle de İtalya'ya çevirmekle en doğrusunu yapmış. Hele de ölmeden önce görmek istediğim yerlerden biri olan Floransa'yı haritasız yolumu bulduracak kadar anlatması benim için ayrı bir hoşluk.
Anlaşıldığı üzere roman yazarın diğer eserleri gibi seyahat rehberi olarak da kullanılabilir. Bazı yerlerde o kadar tasvir ve bilgi bombardımanı var ki olay neydi niye koşturuyorlardı unutuyor insan. Bu birinci eksi. İkinci eksi tüm hengamenin yanılmıyorsam 3 gün içinde gerçekleşmesi. Üstelik oradan oraya koşturmalarının çok da bir anlamı olmuyor zira gittikleri yerler genelde baştan beri ellerinde olan ipucunu doğrulamaktan başka bir işe yaramıyor. Langdon'ın ancak yerinde görünce devreye giren görsel hafızasının ceremesini okuyucular çekiyor yani. Ayrıca Dante'nin değiştirilmiş mısralarında adeta kafaya kakılan Ayasofya vurgusuna rağmen Türk okuyucular spiral metni ilk gördükleri andan hatta ondan da önce arka kapağı okudukları andan itibaren Yerebatan Sarayı'nı tespit edebilirler. Bu da bir yerden sonra ee hadi bulun da gelin artık duygusu yaratıyor. Bunların hepsi bir yere kadar tolere edilebilir tabii. Ancak, romanın en büyük eksisi sonunda hiçbir şeyi engelleyememiş olmaları ve dünyanın sonunu getirecek derecede düşman olarak belletilen adamın neredeyse haklı çıkarılması oldu. İşte bu gerçekten hayalkırıklığı yaratıyor.
Bu olumsuzlukların dışında akıcılıkta ve sonu hüsran olsa da merak unsurunda bir sorun yok. Dolayısıyla bunların hatırına ve biraz da Kayıp Sembol'de Kartal Cezaevi ile anılan İstanbul'a şanına yakışır bir curcunayla dönüş yapılmasından ötürü kayırarak, yazarın eserleri arasında 4. sıraya koyuyorum.
Kitap çok fazla içine çekmediği halde, heyecanlıydı.
Yazar, mekanları anlatırken çok fazla detaya yer vermiş, bu da oldukça sıkıcıydı.
Yazarın, Zobrist'in geliştirdiği virüsü gereğinden fazla anlatmasını abartılı buldum, çok fazla tekrar vardı.
Bir çok insan, kitapta yeri geçen mekanları eminim gidip görmek isteyeceklerdir.
Kültür seyehatleri iyidir...
Acaba yazar en çok neyi düşünerek bu kitabı yazdı?
Bu tür kitaplar bir zaman sonra özelliğini kaybediyor.
Bunu bir çok "ünlü" yazar için söyleyebilirim.
Onun için "ünsüz", edebiyatın arka odalarında kalmış yazarları bulup okumaktan yanayım, gündemide takip ederek.
Ayrı konuları aynı kurgu ve farklı mekanlarda anlatım çok fazla etkilemedi.
kitabı bitirip kapattığımda bu kitap gerçek dedim...Bence o virüs atıldı..sürükleyici tv izlemenize gerek kalmıyor...
Tarihi dekor içinde sürekli kovalamaca. Heyecan dozu yüksek okunası kitaplardan.
Dan Brown başarısını kanıtlamış bir yazar. Şüphe duymadan okuduğum bu kitabını da yine çok beğendim. Kitabın son 100 sayfasının İstanbul'da geçiyor olması da ayrıca güzel. Dante'nin İlahi Komedya'sını bir kez daha okumak da farz oldu.
Detaylar için;
http://aanyankaa.tumblr.com/post/50852587784/dan-brown-inferno-cehennem
Dan Brown yeni kitabıyla ilgili beklentilerimi karşılıksız bırakmadı.
uzun bir aradan sonra Robert Langdon'a yeni macerasıyla kavuştuk.kitabı çok beğendim.mecera ve aksiyon yönünden baya hareketli bir kitap.yazarın insanı tetikte bırakan anlatımıyla bir solukta okumak isticeksiniz.sonraki bölümleri merak etmekten ara vermek istemedğim ama biran önce bitmesin diye yavaş okumak istediğim bir kitap oldu.İstanbul'da geçen son bölümleri okumak ise ayrı bir keyifti.bu türü sevenler için kesinlikle okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Eğer İlahi Komedya'yı okuduysanız benden çok daha fazla seveceğinize eminim. Ben genel olarak merak etmek, anlamaya çalışmak ve bir an önce The Divine Comedy'i okumalıyım düşüncesi arasında kaldım. Ne diyebilirim ki başka tabii ki okuyun, okutun :)
http://pumpkinturta.blogspot.com/2013/05/cehennem-inferno.html
içinde yine klasik dan brown kitabı olarak çoğu şey vardı.tabi kitabın sonlarında istanbul' un da dahil olması bizler için daha bi güzel ama olma sebebi biraz kötü olunca insan ister istemez keşke demek zorunda kalıyor.kitabı diğer kitapları ile karşılaştırmak bence gereksiz çünkü adam ilk kitabında zirve yapmış her defasında aynı tadı bulmak imkansızdır.güzel kitap kesinlikle.bence kitabı okurken internetten mekanları içeren resimli notlar var hatta sayfa sayfa.daha kalıcı ve etkileyici oluyor.tavsiyemdir.
Dan Brown için çok vasat bir sondu büyük umutlarla başlayıp hayal kırıklığına uğradım. Sonu daha farklı olabilirdi.
Bir solukta bitirdiğim bir kitaptı benim için! Özellikle adı geçen tarihi mekan ve sanat eserlerini araştırarak ilerlediğinizde daha da zevkli oluyor okuması!
kitabın kapağı ve edisyonu g erçekten berbattı.abd deki kapağı neden kullanmadıklarını anlamadım.hadi neyse daha öncede kötü kapaklar gördük desek.pekiedisyona ne diyeceğiz.sırf sayfa sayısını artıralım da fiyat ta artsın mantığıyla yapılmış bir edisyon.576 sayfa gereksiz büyüklükteki puntoyla 3-5 sayfada biten bölüm başlarının sayfanın yarısından başlayıp gene bölüm sonlarının sayfanın yarısında bitmesiyle olmuş.bu kitap altın yayın dan değilde doğan da çıksaydı kitap 350 sayfayı geçmezdi fiyatta 28 olucağına 20 yada 21 olurdu.
kitaba gelicek olursak daha önceki robert langdon maceralarından her yönüyle farklıydı. daha kitabın ilk bölümünde robertın bile anlayamadığı(hatırlayamadığı) olaylar içerisinde buluyoruz kendimizi.ama her ne kadar kitaba farklı desekte dan brown ın olmazsa olmazları gene var robert ın yanındaki seksi hatun mickey mouse saat mokasen ayakkabı tveed ceket vs. ama bunların dışında hikaye ilerleyişiolarak farklı bir kitap.aslında kitabın ilk 100-150 sayfası gerçekten tempolu sonra temponun azaldığı ve dibe vurduğu yerden sonra istanbul(son 100 sayfa) bölümleriyle hiç olmadığı kadar artıyor.
konusu zaten tanıtımlardan bildiğimiz gibidante nin ilahi komeyasıyla iç içe.bu kısıkmlar iyiiken dan brown mimari anlatımı fazlasıyla abartmış.bu kısımlar dışında hikaye çok şaşırtmacılı ve özgün
son olarak kitap güzel bir robert langdon macerası sunmuş.içindeki bilgilerle birlikte okunduktan sonra iyiki okumuşum diyebileciğimiz bir eser
Daha geçen sene gezip gördüğüm Floransa ve Venedik'te geçiyor oluşu ile tekrar oraları ziyaret etmemi sağladığı için bir çırpıda okunup bitti.
Keşke arka kapak'ta hikayenin İstanbul'da biteceği spoiler verilmese, kitaptan alacağımız zevk daha fazla olurdu. Çünkü yazar da son ana kadar bahsetmek istemiyor. Biz ise söz konusu yerin daha ilk tasvirinde neresi olduğunu anlıyoruz ki bu da okuma zevkini bir nebze azaltıyor.
Ama bu stratejinin Türkiye içerisinde daha fazla sattıracağı da aşikar.
KLASİK BİR Dan BROWN eseri... sanırım artık kitaplığıma satın alarak eklediğim son Dan Brown eseri olucak
okurken tahmin edilebilecek bir kurgusu vardı benim için.sürükleyici olması beklenen bir kitapta yer yer durağanlıklar yaşamam sadece benimle ilgili de olabilir. da vincinin şifresi ya benim çok beğenerek okuduğum bir kitap ya da davincinin şifresi yazarın gerçekten en etkileyici kitabı. yazarın bu son kitabından pek etkilendiğimi söyleyemeceğim
Klasik bir Dan Brown kitabı olmuş, ne yazık ki diğer kitaplarından farklı bir yönü yok.
tam bir hayalkırıklığı oldu benim için. bu dan brown'un ilk kitabı olsaydı şu an eminim dan brown olamazdı. kitap gereksiz tasvirler ve tıp, sanat ve tarih gibi pek çok konuya dair gerçekten luzumsuz bilgilerle dolu. bu da en heyecanlı kısımların bile sıkıcı bir hal almasına neden olmuş. bana kalırsa kurgu bile zorlama olmuş. hatta langdon neredeyse insanlığın akıbetine ilişkin etik konularda kendiyle çelişiyor. bence vasatın altında velhasıl...
Elinizden düşüremediğiniz ancak içi boş ve hiçbir mesajı olmayan tipik bir Dan Brown kitabı. Kitap elinizdeyken zamanınızı boşa harcadığınızın farkındasınız, ancak yine bir bölüm daha bir bölüm daha diye diye sonuna geldiğiniz, bence beş para etmez bir kitap.
Bu arada kitabın konusunun İstanbul'da geçtiğini düşünenler, kitabın en fazla 100 sayfası İstanbul'da geçiyordur, bilginize.
Oncelikle kitabin baslari cok detaylı olduğu için sıkıcı geliyor.Kitabi cözülme bölümü deyim yerindeyse 400. Sayfadan sonra başlıyor.Dediğim gibi başlarda sıkıcı olsa da sonlara da doğru okur büyük bir zevk alıyor. Ayrıca olayların hiç beklenmedik şekilde gelişmesi de kitabı güzel kılıyor.Dan Brown'ın İstanbul'dan bahsetmesi de şaşırtmıyor değil
Kısacası ne kadar sıkıcı başlasa da sonu beklenmedik şekilde biten bir kitap.
Robert Longdan karakteri ile simgebilim çok uyuşuyor. Her zaman olduğu üzere Dan Brown heyecanlı bir macera ortaya koymuş. Okumayanlara tavsiyemdir.
Dan Brown'ın ters köşe yapmasına alıştıysanız eğer şaşırtıcıdan çok sürükleyici ve öğretici olan bi solukta okunması gereken kitap.
Kitap Floransa'da başlayıp, Venedik gondollarında devam ederek nihayet İstanbul'un semalarında çözülüyor. İlk iki şehrin cahilliğini İstanbul'da atlatabiliyoruz neyse ki. Elinizin altında internet varsa okuması gayet güzel.
-Spoiler içerir.-
Kitabın konusu güzeldi. Çılgın bilim adamı Dünya'nın nüfusunu üçte birine indirmek için bir virüs hazırlıyor ve Robert Langdon da engellemek için peşinden koşuyor. Bolca tarih, biraz biyoloji falan filan.
Kitabın benim için en itici kısmı yapılan hiçbir şey sonuca varmıyor. O kadar peşinden koşuyorsunuz ve çok geç kaldığınızı öğreniyorsunuz. E napalım yapacak bir şey yok ya tarzı bitiyor sonra da. Hayır, çılgın bilim adamı zaten en mantıklı şeyi yapmış en baştan itibaren. Hak verdim adama.
Ha birde İstanbul'a gelmeden olayın Yerebatan Sarnıcı'nda çözüleceği çok belliydi. Bu sefer ters köşe yapamadın Dan reyiz.
Nedense kitapta en hoşuma giden ayrıntı Elizabeth Sinskey'in kısırlığı ve virüsün insanları kısır yapabilmesi oldu.
Ayrıca Robert Langdon'a gene genç bi hatunun eşlik etmesi de artık Dan Brown'ın tek düzeliği olmalı.
-Spoiler içerir.-
Son olarak, filmi çekilirse güzel olur. Tom Hanks oynasın, biz de seyredelim.
Kitap adeta Floransa gezi rehberi gibi.Floransa'ya dair ayrıntılı betimlemeler gözümde canlanmak şöyle dursun zihnimi yordu.Daha önce Melekler ve Şeytanlar kitabında da yazar Vatikan'a dair birçok betimleme ve ince detaylarla harmanlamıştı kitabı,ancak bu kitapta aynı vurucu etkiyi alamadım şahsen.Son 2 kitapta deyim yerindeyse "bir şeyler eksik".Bi olmamışlık var.Yine de kitap kendini okutuyor elbette ama işte bir aması var.Çünkü elimde Dan Brown'un bir solukta okuduğum ve gizem,macera anlamında çok da memnun kaldığım ilk 4 kitabı var.Hal böyle olunca bir Dan Brown kitabından da beklentim yüksek oluyor.İstanbul ayağına gelince,kitabın finali en sıkıldığım kısım olunca bende o beklediğim etkiyi bırakmadı ne yalan söyleyeyim.
Kayıp Sembol'den çok çok çok daha iyiydi.Tavsiye ediyorum. konu o kadar çok şaşırtmaca doluydu ki anlatamam. Sürekli şaşırtmanın yolunu bulmuş Dan Brown. Bazı kısımlarda aşırı yinelemeler yapmış o iyi değildi, sıktı biraz ama katlanılır. Bazı yerlerde mimari detaylar aşırı olmuş. Ve de Langdon paragöz gibi yansıtılmış biraz. Harris Tüvit ceketinin ipliğine zarar gelecek diye ödü koptu. O kısım aşırı olmuş. Bunun dışında dediğim gibi hikayeyi tam anladığınızı, olayı çözdüğünüzü düşünüyorsunuz öyle olmadığı ortaya çıkıyor. 3-4 kere oldu bu o açıdan iyiydi. Bir de esas olayın yanında en büyük gizemlerden biri benim için Langdon'ın Mickey Mouse'lu saati oldu. :)) Son olarak da Prof. Langdon karizmatik cazibesiyle her zamanki gibi yol arkadaşını etkilemeyi başardı. :))
Dan Brown, kitabın hiç beklemediğiniz bir yerinde sizi şaşırtmayı çok ama çok iyi biliyor.
Klasik Dan Brown, her zamanki gibiydi, yine hayal kırıklığına uğramadık. :) ayrıca düğüm noktası Türkiye'de geçtiği için daha avantajlıydık bahsedilen mekanı anlamada bence :)
sanat tarihinden hoşlananlar için tam bir rehber niteliğinde..Dan brown klasiğide diyebiliriz buna:)
Melekler ve Şeytanlar ve Davinci şifresinden sonra aynı başarıyı yakalayamadı bence. Kitabın İstanbul ile alakalı olması okumak için bir sebep olabilir ama önemli değil nerede geçtiği diyorsanız okuyacak çok daha güzel kitaplar var.
tipik brown romanıydı, kitabın ilk sayfalarından itibaren bol tarih bol hareket vardı...
bu 7 puan da sırf istanbul'un hatırına. hiç umduğum gibi çıkmadı hele sonu mahvetti beni. Dan brown Da vinci'den sonra ki kitaplarında o eski kitaplarının tadını vermiyor. veya ben çok büyük beklentideydim o yüzden hoşlanmadım bilemiyorum
Clive Cussler-Kıyamet Gemisi okuyan varsa orada bu nüfus artışına dur demek isteyen ve bu sebeple salgın hastalık yaymaya çalışanlar durdurulmaya çalışılmaktaydı. Burada Prof.Langdon un varlığı beni, bu nüfus artışı meselesinin niye bu ara okuduğum kitaplarda arka arkaya işlenmiş oluşu ve bunun beni paranoyaya sürüklemesine engel oldu. Tom Hanks i gözümde canlandırarak okumak keyifliydi. Buna rağmen kitapta eksik bir şey vardı. Ne olduğu dilimin ucunda ama çıkartamıyorum. İçine alan ve hiç görmediğim yerlere beni götüren Google teyzeye sık sık bakma ihtiyacı hissettiren bir kitaptı. İyi ki okudum, okunmazsa olmaz kitaplardan yani neticede. Bittiğine de üzülmedim. Resmen arafta kaldım değerlendirmemde :)
Dan Brown'un insanı heyecana sürükleyen bir anlatımı var. Macera bir kez başladı mı tempoyu asla düşürmüyor. Çok keyifle okuduğum bir kitap oldu. Türü sevenlere mutlaka okumalarını tavsiye ederim.
iyi, güzel, heyecanlı, merak uyandırıcı, şaşırtıcı. ama işin aslı hep aynı dan brown. kısıtlı süre, çözülmesi gerekenler, tarihi yerler, tablolar, şifre çözme, langdon'un zekası ve fobisi, en sonunda da dünyayı kurtarmaca. bir daha dan brown okur muyum, belki okurum ama kitabına para vermem!
Pek çok açıdan tatmin edici, üzerinde yoğun araştırmalar yapılmış ve altı doldurulmuş bir polisiye, hatta içinde genetik faktörler de var. Robert Langdon zaten karizması ile hepimizin bildiği biri., eski bir dostla karşılaştık havası da kitabın artılarından. Pek çok açıdan tatmin edici, üzerinde yoğun araştırmalar yapılmış ve altı doldurulmuş bir polisiye, hatta içinde genetik faktörler de var. Dan Brown’u zaten ayıran nokta da bu değil mi?
http://kitapsiginagi.blogspot.com/2013/06/cehenem.html
Karton Cilt, yabancı roman, 576 sayfa
14Mayıs2013 tarihinde, Altın Kitaplar tarafından yayınlandı