Kadere İnanır mısın? (Crown's Spies, #1)

En Son Değerlendirmeler

9 puan

j. garwood un gelin ve düğün kitaplarından sonra en çok beğendiğim kitabıydı.espriler hoş, konu ilgi çekici,diyaloglar çok eğlenceliydi:))

8 puan

Bu romanı julie garwood'un yazdığına inanmak zor.Başlangıç bölümü "evet , bu.." dedirtiyor ama ilerleyen bölümlerde vasata yakın sade bir konu ve anlatımı var,idare eder.

8 puan

İç sesler birbirine girmese harika kitap olacakmış da ceviri kaynaklı mı yoksa yazardan mı bilemiyorum bir kac kere okumak zorunda kaldıgım cok yer oldu. İç ses adama mı ait , kadına mı o kadar birbirine girmis ki ! Ama karakterler ve diyaloglar çok tatlıydı.

4 puan

doğrusu yazarın okuduğum en kötü romanı idi bana göre.büyük hayal kırıklığıydı benim için hiç zevk alamadım okurken

9 puan

her zaman ki Garwood klasiklerinden biriydi bu kitapta...
yazarın mutluluk veren çoook şirin, çoook tatlı aşk hikayelerinden biriydi...
tavsiye ederim...
keyfinize keyif katmak için okuyun :)

10 puan

çok güzel ve eğlenceli bir kitaptı.bol bol güldüm :))
yazarı sevenlerin keyifle okuyacağını düşünüyorum.
karakterler,olayların kurgusu ve anlatımıyla okuması çok keyifli. bir solukta biten bir roman ortaya çıkmış.

8 puan

Kadere İnanır Mısın? - Julie Garwood

Orjinal Adı: The Lion's Lady
Edisyon Adı: Kadere İnanır mısın?
Yazar : Julie Garwood
Goodreads Puanı :5/4.10
Puanım: 5/4

Güzel bir Garwood romanı idi..Genellikle çok sevdiğim bir yazardır ..Ama geçmişte okuduğum kötü çevirili romanlarından sonra bu yazardan epeyce uzak durdum..Son zamanlarda yazarın çıkan kitaplarını tekrar okumaya başlamıştım..Kitabı okumaya başladıktan sonra çeviri korkum kalmadı ...

Oldukça değişik bir giriş bölümü vardı hikayede..Yazarın sade anlatımı aşk.romans,macera,entrika temalarında güzel bir hikaye idi..Özellikle mizahi yazar çok güzel katmıştı hikayeye. Okurken büyük bir keyif alarak okudum fakat kitaba ısınamadım,bağlanamadım..Bu bende kitabın ortalarına kadar devam etti.

Romanın kadının kahramanı Christina Bennett bir prenses aslında..Annesi bir prens olan babasını gerçek yüzünü gördükten sonra ona hamile iken terk eder..

Yolu Amerika'ya kadar uzanır ve bir takım olaylardan sonra Kızılderili Marry ile yolu kesişir..Kızını ona emanet ettikten kısa bir süre sonra vefat eder..


Marry kabilesine geri döndükten sonra Christina'yı sahiplenir ve onun annesi olduğunu ilan eder..Kocası ve kabilesi önceden karşı çıksa da bu sarı saçlı kızı kabullenirler...Onun kaderinin tekrar vatanına dönmek olduğunu bilerek yetiştirirler onu..

Romanın başlarındaki giriş bölümlerinde Christina'nın annesinin günlüğünden notlar paylaşılıyordu..Buradan da onun hikayesini okuyup öğrendik ki Christina'nın çok alçak bir babası ve o kadar da hain bir teyzesi olduğunu okudum..


Gelelim romanın Prolog (giriş) bölümündeki rüya sahnesinden sonra yer alan erkek kahramanımıza..Zira romanın diğer girişi onun hikayesi ile başlıyor..Yakışıklı Lyonwood Markisi, Lyon'un karısının doğum yaptığı sahne ile başlıyor..Oldukça zor bir doğum sahnesinde karısı canın derdinde iken yapmış olduğu ihaneti itiraf ederek bebek ile birlikte hayatını kaybediyor..En yakını ile kendisini aldatan karısının ihanetini öğrendikten sonra aşka kalbini kapatan Lyon karizmatik oldukça yakışıklı aşka artık inanmayan sert karakterli alaycı bir adam olmuştur..Ayrıca o dönemin İngiltere'sinde Kralın en önemli casuslarından biri haline gelmiştir.

Bir parti de Christina ile karşılaştıktan sonra tüm ezberlerini bozacak bir ilişki yaşamaya başlar..Christina tam da onun dengi özgürlükçü,güçlü,bağımsız ruhlu ve bir peri kızı kadar güzel bir kadın olan Christina onun ayaklarını yerden keser..Baştan onunla sadece geçici bir ilişki yaşamayı düşünürken planları tutmaz ve ilişkileri bambaşka macera ve tutku dolu bir yola doğru sürüklenir..


Dediğim gibi oldukça güzel bir hikaye idi..Başından hikayenin ortasına kadar ısınamasam da beğenerek okudum..Yazarın hayranlarının çok çok beğenecekleri bir hikaye..Yine de serinin devamını okumayı planlayarak devam etmek istiyorum...Yazarın orta çağ romanlarını daha çok sevsem de güzel bir roman idi..



Crown's Spies Serisi:
1. The Lion's Lady (1988) Kadere İnanır mısın?
2. Guardian Angel (1990)
3. The Gift (1991)
4. Castles (1993)

http://hulyami.blogspot.com.tr/2014/04/kadere-inanr-msn-julie-garwood.html

8 puan

.

9 puan

kitap müthişti.çoğu yerde kahkalarıma engel olamdım julie yine müthiş bir roman yazmış.kesinlikle okuyun pişman olmasınız

8 puan

Eğer Judith Mcnaught okuduysanız şahsen sizde benim gibi, Judith`in farklı bir isim adı altında böyle bir şey yazmış olabileceğini düşünebilirsiniz. Yahu anlatımları falan çok ufak tefek farklılık dışında aynı.

10 puan

Beklenmnedik tepkiler ve komik diyaloglar bana bu puanı verdirtti :D Lyon bir zamanlar kafamda tasarladığım karakteren o kadar benziyordu ki ekstra etkisine girdim :) Okumanızı tavsiye ederim, ismine aldırmayın :)

8 puan

yeni bir GARWOOD kitabına geçmek için sabırsızlanıyorummmmm...!

10 puan

Christina gibi olan kadın karakterlere bayılmamak elde değil :) Kitabın başı çok garip başladı ama bu farklılık olumlu yönde oldu. Ve Lyon... Julie Garwood 'un kitabından bahsediyoruz tabi ki mükemmel ötesi bir erkek karakterimiz var ortada :) Klasik bir Garwood kitabıydı ve kesinlikle çok iyiydi:) Sadece Christina'nın Kızılderili ailesinden bahsedilseydi sonlarda dahada güzel olurdu çünkü Lyon'un Christina' nın babasıyla tanışmasını hayal edip durdum valla :) Eğlenceli olabilirdi.. Hayır çok ama çok eğlenceli olurdu:) :) :) Keyifli okumalar canlar!!!

10 puan

Bayıldımmm cidden bu kitaba bayıldım :)))
Julie okumayı çok özlemişim bunu hatırladım okurken :)
Lyon ve Christina çok ilginç bir çiftti. Özellikle kızımızın her tür yalanina rağmen ona inanan ve sinsi sinsi merakina yenik dusuverip aşık olan Lyon karakterini çok sevdim. Evet kızımız oldukça farklıydı ve su kelimeleri kelime olarak anlama huyu bile çok iyi islenmisti. Belirli sayfalarda bildiginiz kahkaha attım. Misal "çalıları yiyen sarışın " sahnesi hahaha:))
Neyse efendim kısacası çok beğendim ve öneririm. Şu Dakota'lılara da ayrı bir hayran oldum. Ilk sayfalardaki küçük disi aslan sayfaları oldukça iyiydi. Keşke kitabın sonunda da bu aileyi gorebilseydik. Tek eksik buydu sanırım. Kara kurdun, Lyon ile karşılaşmasını istedim evet kabul ediyorum :P

8 puan

İlk bölümde biraz bocalasam da Julie Garwood her zamanki gibi kalemini konuşturmuş. Kitabın sonlarında Lyon ve Christina'nın Dakota'ları ziyaret etmelerini bekliyordum. Rhone ve Diana'ya biraz fazla yer verilebilirdi onların aşklarını okumak keyifli olurdu ama Julie insanı merakta bırakmayı seviyor. Ve ayrıca Lyon'un annesinin James'in ne haltlar çevirdiğini bilmesini isterdim. Onun ardından dönüştüğü kadın tüylerimi diken diken etti.

"Christina? Neden köpekler uzun süre kalmıyordu?"
Christina bu soruya aldırış etmeyecekti ama Diana'nın ağzı açık bir şekilde ona baktığını fark etti. Lyon'un kız kardeşi ona az önce ikinci bir başı çıkmış gibi bakıyordu. "Köpeklere ne oluyordu?"
"Onları yiyorduk," diye seslendi Christina gülmeden ona yalan söylemeye çalışarak.
Harriet Hala yelpazesini düşürdü. Diana nefesini tuttu. Lyon gözünü bile kırpmadı, ta ki annesi kararlı bir şekilde, " James asla köpeğini yemezdi. Ah Tanrım, ne dedim ben?" diyene dek.

Bu sahnede kahkaha attım. Kitapta bir çok eğlenceli bölüm vardı ama bu kısmı bu kadar beğenmemi okuyanlar daha iyi anlar.

10 puan

http://illekitap.blogspot.com.tr/2014/04/julie-garwood-kadere-inanr-msn.html

Bu kadın hep yazsın! Yemesin... içmesin... konuşmasın... kalkmasın otursun yazsın! Çevirmenlerde durmadan çevirsinler olmadı yayınevleri orjinallerini burada da yayınlasınlar bizlerde yemeyip, içmeyip hep bu kadını okuyalım :D Nasıl fikir? Bence muhteşem! :)

Garwood'un kalemini seviyorum. Konusunu okumadan, çıktığında hemen aldığım nadir yazarlardan biri kendisi... Beni bu yazara kim alıştırdı merak ediyorum fena halde fanı oldum sanki :)

Neyse...

Kitaba geri dönelim değil mi? :)

Tarihi aşk romanı (historical romance) türünde bir kitaptı ama bu sefer alışılagelmiş bir kadın karakter yoktu karşımızda. Kızılderililer tarafından yetiştirilmiş bir kadın vardı. Dolayısıyla fazlasıyla cesur, cüretkar ve özgür hareket ediyordu ama bunun yanında çok da güzel konuşuyordu. Lyon yani erkek karakterimiz ise bir marki olmasının yanında bir savaşçıda... yani en azından Christina'nın deyimiyle öyle :) Christina annesinin dileğini yerine getirmek için İngiltere'ye geliyor ve Marki Lyon ile tanışıyor o an anlıyorlar ki bu ikisinin "kaderi" beraber olmak...

Christina ve Lyon arasındaki her sohbetten çok keyif aldım. Christina'nın davranışları ile çok eğlendim ama bir de Lyon'ın en yakın arkadaşı Rhone'da var... onunla da çok eğlendim.

İlk defa bir kitabı okurken sinir olacağım hareketler yapmadı bu karakterler.. Eğlenceli sohbetler, muhteşem bir kurgu ile birleşince yeme de yanında yat misali bir tat oluşturmuştu.

Bir de bölüm başlarında Christina'nın annesinin günlüğünden satırları okumak hem değişik hem de geçmişe dönüş gibi oldu. Normalde bu tür kitaplarda olmuyor bunlar; cidden çok hoş ve okuru tatmin eden bir bir detaydı.

Beğendim! :)

Aşk dolu satırlar, güldüren sohbetlerle beğenerek, keyifle okuduğum bir kitap oldu. Rhone'a eğlenirken Christina tam bir bomba oldu. Çok sevdim onu... çok eğlendim onu okurken...

Küçük, 2 yaşındaki Christina'yı okurken onu seveceğimi anlamıştım ama bir Leydi olan Christina'yı daha çok sevdim :)

Tavsiye ederim okuyun! Garwood kitapları şimdiye kadar beni hep memnun eden ve keyifle sayfaları çevirten kitaplar oldu. Bu da onlardan biriydi. Bir iki yerde hatalar vardı onlarda olmayaydı iyiydi ama olmuş bir kere yapacak bir şey yok ne yazık ki :(

Şiddetle tavsiye ediyorum! Okuyun!

10 puan

Christina Bennett, bir prensestir. Annesi hamileyken kocasından kaçmıştır.
Kızılderililer den Dakota kabile reisinin kaçırılan kızı Marry ve onun oğlu Beyaz Kartalı kurtarmıştır. Ölürken de kızını Marry'e emanet etmiştir. Marry kızı alarak kendi kabilesine dönmüştür kızı bırakmaya da hiç niyeti yoktur. Kızılderililer beyazlardan hoşlanmadıklarından kabile önce istemese de daha sonra kabul etmiştir. Şamanlarının rüyasın da gördüğü beyaz, mavi gözlü dişi aslan olduğunu düşünürler. Christina çok tatlı bir çocuk olduğundan herkesin gönlünü kazanır. Hatta önce onu kabul etmeyen Marry'nin kocası bile kızı olarak kabul edip yetiştirir. Kaderin de olan kendi insanlarının yanına döneceği güne kadar orada ailesi ile yaşar. İngiltere'ye gitme amacı ise babasından intikam almaktır.

Lyonwood Markisi Lyon, karısı doğum yaparken kardeşi ile yaptığı ihaneti öğrendikten sonra karısını kaybetmiştir. O günden sonra Lyon'ın hayatın da aşka dair tek bir şey kalmamıştır. Kadınları çığlık çığlığa kaçırmak gibi bir özelliğe sahiptir. Buz gibi bir bakışla bir odayı boşaltabilirdi. Mutluluk onun için düzensiz dozlarda mümkündür ama huzur geçmişinden dolayı mümkün değildir. Evliliği ise kesinlikle düşünmez tabi Christina ile tanışana kadar. Christina ise Lyon'ı görünce onun kaderi olduğunu anlar onun kadere inanır mısın? deyişleri beni benden aldı.
Christin'nın alışkanlıkları yetenekleri önce Lyon'ı şaşırtsa da zamanla ondan uzak kalamaz ve ikilinin sonu evlilik olur.

Kitabın giriş bölümlerin de Christina'nın annesinin günlüğünden bölümler var bu sayede babasının yaptıklarını annesinin neden kaçtığını öğrenmiş oluyoruz.
Christina harika bir karakter. Karşıdan savunmasız görünse de kendisini nasıl koruyacağını gayet iyi bilen, korkusuz, istediğini yapan, duygularını gizlemeyen biri. Onu yaptıklarını okurken çok keyif aldım.
Kitap nasıl bitti anlamadım çok beğendim. Christina ve yalanlarına bayıldım çok güldürdü beni. Bu kadar yalana rağmen yılmayan aşık Lyon'da bir harikaydı. Çifte bayıldım çok uyumlu bir çift olmuşlardı.
Kitap ilk bölümünden itibaren kendine bağladı çok hoştu, farklıydı. Pek fazla kızların küçüklüğünden bölüm okuyamıyoruz benim hoşuma gitti bu giriş. Christina ne sevimli bir çocuktu öyle.
Ayrıca Kızılderililerde çok hoştu keşke onları da görebilseydik Lyon ile tanışmaları ilgi çekici olurdu o bölümlerde olsun isterdim. Kısaca özetlemek gerekirse kitaba bayıldım tavsiye ederim.

9 puan

Yazarın eğlenceli okurken bizi yormayan atrzını seviyorum. Kolonide büyümüş olan Christina kızılderililer tarafından büyütülmüştür. Büyüdükten sonra annnesinin vasiyeti üzerine ingiltereye gelir.Burada Lyon ile tanışır. Hem birbirleri ile hemde çevreleri olan ilişkilerini güzel bir şekilde okuyoruz.
En sevdiğim sahnelerden biri Christina'nın bar sahnesiyle Lyon ve kardeşinin anneleri gittikten sonraki diyalogları oldu....

geri ileri