Tatar Ramazan

Tatar Ramazan geliyordu. Bahçede gezinen mahkumlar ağır havayı sezdiler ve ağır ağır duvar diplerine çekilmeye başladılar. Onun ilk geldiği gün gayet güzel hatırlanır. Hava günlük güneşlikti. Ama bugün öyle değil. Boz bulutlar birbirine yaslanarak kurşundan bir tavan yapmışlardı gökyüzüne. Kuşlar geçiyordu arada bir çırpınarak. Bu kurşundan kubbe altında mahpushane bahçesindeki hava ağırdı. Ya yağmur düşecekti yer yer yarılan toprağa veya mahpushane bahçesine kan. Ramazan adım adım, büyüyen gözlere basa basa yürüdü. İşte meydana getirmişti gizliden gizliye biriken meseleleri ve belki de kanlı bir çözüme bağlayacaktı. Hava, tosa hazırlanan koçlar gibi, çekilmiş yay gibi gerilmişti. Dalaşa girecek azgın hayvanlar gibi soluyordu bir taraftan da. Bela, kanlı bir kartal gibi avının üstüne inmeye hazırdı. Bıçaklar bilenmişti yürekler doğramaya. Soluklar tek tek, soluklar kesik kesik, soluklar ateş gibi alınıp verilmede. Yüreği kuş gibi titreten diş gıcırtısı. Bir bardak dopdolu zehirden bir bardak, bir damla ister. Bir bardak taşıverecek birden, Ramazan geliyordu. Tatar Ramazan, Türk öykücülüğünün en çıplak gerçekçi kahramanı olduğu gibi; Doğulu yaşam biçiminin, mertliğin ve cesaretin, onurun ve ozanlığın, zulme karşı direncin ve başkaldırının da ender kişiliklerindendir. Hapishane yaşantısını bütün çıplaklığıyla anlatırken; karşı konulmaz ağalık sistemiyle hesaplaşmayı, idarenin ve otoritenin taraflı tavrının gözler önüne serilmesini, bir ömrün uzun yıllarını hapishanelerde geçirmiş usta bir yazarın kaleminden ve dimağından okura aktaran kusursuz bir eserdir. İnce Memed in sıska bedeni ve esmer yüzü Torosların zulmüne nasıl başkaldırıyorsa; Tatar Ramazan ın sarı saçları, çakmak gözleri ve geniş omzuna yüklediği anlamlı isyanı da mahpusluğun zulmüne o denli başkaldırıyor.

Tatar Ramazan geliyordu. Bahçede gezinen mahkumlar ağır havayı sezdiler ve ağır ağır duvar diplerine çekilmeye başladılar. Onun ilk geldiği gün gayet güzel hatırlanır. Hava günlük güneşlikti. Ama bugün öyle değil. Boz bulutlar birbirine yaslanarak kurşundan bir tavan yapmışlardı gökyüzüne. Kuşlar geçiyordu arada bir çırpınarak. Bu kurşundan kubbe altında mahpushane bahçesindeki hava ağırdı. Ya yağmur düşecekti yer yer yarılan toprağa veya mahpushane bahçesine kan. Ramazan adım adım, büyüyen gözlere basa basa yürüdü. İşte meydana getirmişti gizliden gizliye biriken meseleleri ve belki de kanlı bir çözüme bağlayacaktı. Hava, tosa hazırlanan koçlar gibi, çekilmiş yay gibi gerilmişti. Dalaşa girecek azgın hayvanlar gibi soluyordu bir taraftan da. Bela, kanlı bir kartal gibi avının üstüne inmeye hazırdı. Bıçaklar bilenmişti yürekler doğramaya. Soluklar tek tek, soluklar kesik kesik, soluklar ateş gibi alınıp verilmede. Yüreği kuş gibi titreten diş gıcırtısı. Bir bardak dopdolu zehirden bir bardak, bir damla ister. Bir bardak taşıverecek birden, Ramazan geliyordu. Tatar Ramazan, Türk öykücülüğünün en çıplak gerçekçi kahramanı olduğu gibi; Doğulu yaşam biçiminin, mertliğin ve cesaretin, onurun ve ozanlığın, zulme karşı direncin ve başkaldırının da ender kişiliklerindendir. Hapishane yaşantısını bütün çıplaklığıyla anlatırken; karşı konulmaz ağalık sistemiyle hesaplaşmayı, idarenin ve otoritenin taraflı tavrının gözler önüne serilmesini, bir ömrün uzun yıllarını hapishanelerde geçirm... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
10 puan

Tatar Ramazan'ı duymuştum, dizisi de yapılmıştı sanırım. 1990'da Kadir İnanır'ın baş rolünü oynadığı 'Tatar Ramazan' ve 'Tatar Ramazan Sürgünde' olarak 2 de filmi çekilmiş. Ne filmlerini ne de dizisini izledim. Ama daha acısı Kerim Korcan'ı bu kitapla yeni keşfetmem oldu, okunması gereken kitaplar arasında görüp almıştım kitabı.

--Korkuya karşı bir isyan, gücün altında ezilmişlere bir umut, zulüm edenlere ve hor görenlere karşı bir keskin bıçaktır Tatar Ramazan. Yalın ve hayattan bir kahramandır Ramazan, sahicidir..

Kerim Korcan da Tatar Ramazan gibidir. 1918' de Adapazar’ının bir köyünde doğmuştur. Babası fakir bir saat tamircisidir. Kerim, ilkokula Devlet Demiryolları Okulu’nda başlar. Ancak okul hayatı uzun sürmez. Kadro fazlasıdır. Kadro fazlası bir grup çocukla birlikte okuldan çıkarılır. Daha sonra Eskişehir’de yazıldığı ilkokuldan da yoksulluk nedeniyle ayrılacaktır. Hayatını çalışarak kazanmaya başladığında 15 yaşındadır. Marangozluk, kahveci, dondurmacı, köfteci, kitapçılık ve berber çıraklığı gibi işlerde çalışmıştır. Kitap okumaya o yıllarda başlar. Ailesi ile birlikte İstanbul’a göçtüklerinde ise artık Kerim Korcan’ın okuduğu kitaplar yeni yaşamına yön verecektir. Çok geçmeden karmaşık toplum olaylarının içinde bulur kendini. Gündüzleri yaşama savaşı verirken, geceleri de insan emeğinin onurunu korumak için Ter Adamları'nın tarihi yürüyüşüne katılır.

1938 yılında siyasi polis Kerim Korcan'ı 1 Mayıs mitingine katıldığı için gözaltına alır ve yoğun işkence görür. Askeri isyana teşvik etmekten dolayı 16 arkadaşıyla birlikte Donanma Kor Askeri Mahkemesi'nde isyan suçlusu olarak 12 yıl ağır hapse çarptırılan Korcan, 10 yıl yattıktan sonra dışarı çıkar. Hayatını türlü sıkıntılar içinde çalışıp kazanırken, bir taraftan da siyasi hareketlerini sürdürür. Türk Ceza Kanunu'nun ünlü 141 ve 142.maddelerine karşı gelmekten 1957'de tekrar tutuklanır. İstanbul Sultanahmet Cezaevi'nde 2 yıl hapis yattıktan sonra beraat eder.

Hapishanede başladığı yazma serüveni içerisinde 1969 yılında yazdığı Tatar Ramazan da vardır. Yapıtlarındaki figürler gerçekçidir. Hayattan koparılmamış, roman sayfalarına zorla monte edilmemişlerdir. Kendi lehçeleriyle konuşurlar, abartısız arı bir dille yazılmış ve sayfalarda ölçüyle duran hikayeleri vardır.

1989’a kadar hem yazar hem de ceza evlerinde konaklamalar, davalar, soruşturmalar devam eder. ‘Ateşten Köprü’ isimli romanında komünizm propagandası yaptığı iddia edilip, İstanbul DGM’de yargılanır. 1989′da ise beraat eder.--

1984'te Ege ünv.'nin düzenlediği Ulusal 1.Tiyatro Araştırmaları Kongresi'nde dinleyicilere kendini "Adım Kerim, soyadım Korcan. Adapazarlı bir saat tamircisinin oğluyum. Toplumumuzun yaptığı çağrıya; daha doğrusu kesin bir görev emrine uyarak kırk yıldır düşünce ve fikir savaşı alanındayım." diye tanıtan Kerim Korcan 1990 yılında kansere yenik düşer.


Baskı Bilgileri

Karton Cilt, 228 sayfa
2000 tarihinde, Babil Yayınları tarafından yayınlandı


ISBN
9756207256
Dil
Türkiye Türkçesi

Diğer baskılar


Etiketler: hikâye

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

katrankara sacredblame Burculha brshlc boncukprenses
13 kişi

Okumak İsteyenler

msanli Kitaplığım gokhan_ibili
3 kişi

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski