johnunkitaplari

0 takip ettiği ve 6 takip edeni var. 0 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

johnunkitaplari okumuş.
Aşk ve Gurur

Aşk ve Gurur, taşralı bir beyefendinin kızı olan Elizabeth Bennett ile varlıklı ve soylu toprak sahibi Fitzwilliam Darcy arasındaki çatışmayı anlatır. Gerçi Jane Austen bu iki karakteri birbirlerinin tuzağına düşmüş kişiler gibi sunar, ama ilk izlenimi tersine çevirmekte gecikmez: Soyluluk ve servetten kaynaklanan gurur ile Elizabethin ailesinin soylu olmayışı karşısında beslediği önyargı, Darcyyi mesafeli davranmak zorunda bırakır. Elizabethin davranışında da hem özsaygının uyandırdığı gurur, hem de Darcynin züppeliği karşısındaki önyargı etkili olur. Zeki ve coşkulu Elizabeth yalnızca Austenın en çok sevdiği kadın kahramanı değil, aynı zamanda bütün İngiliz edebiyatının en çok ilgi uyandıran kadın roman kişiliklerinden biridir.Sıradan insanların günlük yaşamlarını işleyerek romana ilk kez belirgin bir modern nitelik kazandıran Austenın en sevilen romanlarından biri olan Aşk ve Gururu, Nihal Yeğinobalının yetkin Türkçesiyle sunuyoruz.Jane Austen, 1775te İngilterede, Steventonın Hampshire kasabasında doğdu. Altısı erkek, ikisi kız sekiz çocuklu bir ailenin ikinciİngiliz romanının doğuşu 18. yüzyılın ilk yarısında Daniel Defoe, Samuel Richardson ve Henry Fieldingin yapıtlarıyla başlatılırsa da, romanın gündelik yaşamın sıradanlığı içinde sıradan insanları gerçekçi bir bakışla ele alan modern bir türe dönüşmesi Jane Austenla gerçekleşmiştir. Austen, altı romanıyla, İngiliz toplumundaki orta sınıf yaşamını edebiyata yansıtmış, aile edebiyatının olanaklarını ortaya koymuştur. Austenın romanlarını 18. yüzyıl geleneklerinden çok, modernliğe yakın kılan da kadın kahramanları ile toplumsal çevreleri arasındaki gerilim üstünde yoğunlaşmalarıdır. Nükteli, gerçekçi ve her çağa seslenen üslubunun, böylesine ustaca anlatılan öykülerin ve böylesine güzel kurulmuş romanların verdiği doyumun yanı sıra o modern yaklaşım da Austenın yapıtlarının günümüzde bile her türden okura seslenebilmesinin nedenlerinden biridir. Austenın romanlarının sağlam yapısı ve dar çevrelerde yaşayan sıradan insanların trajikomik yaşamını tüm çıplaklığıyla sergilemesini sağlayan teknik yetkinliği, günümüz eleştirmenlerini de hayran bırakmaktadır.

******

Jane Austen, 18. yüzyıl romancılığına modern bir kimlik kazandıran ilk yazar olarak kabul edilir. Sıradan insanları, hayatın günlük telaşını incelikli, mizahiüslubuyla anlatır. Bu sebeple romanları günümüzde dahi okurların vazgeçemediği klasiklerden olmuştur.Batı Edebiyatının en çok ilgi uyandıran ve merak edilen kadın kahramanlarından birisidir Elizabeth Bennet. Aşk ve Gurur ise; orta sınıftan bir aileye mensup Elizabeth Bennett ile soylu ve varlıklı Fitzwilliam Darcy arasında geçen gerilimli bir aşk hikâyesini konu eder. Unutulmaz bir aşkın çerçevesinde aile, toplum, servet gibi kavramların insanın sosyal hayatındaki etkilerini de tartışan roman, okura lezzetli bir okuma keyfi yaşatıyor.

************

(1775 - 1817) Jane AustenBir köy papazının yedinci çocuğu olan yazar, İngilterede Hamshireda Steventon köyünde doğmuştur. Ailesi zengin olmasa da kendini çok geliştirmiş olduğu eserlerindeki nüktecilikten ve zekâ pırıltılarından anlaşılmaktadır.İlk romanı Lady Susanı 1793-97 yıllarında yazmıştır. En önemli romanı ise Sense and Sensibility, Pride and Prejudice, Mansfield Park, Emma, Norhanger Abbey, Persuasion, 1811-17 yılları arasında basılmıştır.Aşk ve Gurur yazarın en popüler romanıdır. Yazıldığı dönemde çok beğenilen bu roman günümüzde de klasikler arasında kabul edilmektedir. Romandaki ana tema evliliktir.

************

Aşk ve Gurur, İngiliz edebiyatında romantizmin sona erip realizmin başladığı bir dönemin habercisi olarak kabul edilmektedir. Romanda, oldukça sınırlandırılmış bir çevrede İngiliz aristokrasisinden ve alt tabakadan insan ilişkileri ince bir mizahla bir aşk öyküsünün fonunda sunulmaktadır. Yayımlandığı dönemde büyük bir ilgiyle karşılanan bu romanın İngiliz edebiyatında önemli bir yeri bulunmaktadır.Aşk ve Gurur: Önyargı ve gururun kıskacı.

******

Aşk ve Gurur, taşralı bir beyefendinin kızı olan Elizabeth Bennett ile varlıklı ve soylu toprak sahibi Fitzwilliam Darcy arasındaki çatışmayı anlatır. Gerçi Jane Austen bu iki karakteri birbirlerinin tuzağına düşmüş kişiler gibi sunar, ama ilk izleni... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 10 ay
johnunkitaplari okumuş.
Sen Olsaydın Yapmazdın, Biliyorum

Edebiyat, olağanı olağanüstüye dönüştürür. Bu kitabı okurken ilk aklıma gelen cümle bu oldu. Yaşamsal olanla zihinsel olanın birbirini beslediği bir yazma biçimi, çağrışımlarla anılarda kurulan, ritmi hiç düşmeyen bir edebiyat, anlatım temposu...Doğan HızlanÇok az romanda üslup, yazım tekniği ve tema birbirlerini bu denli çarpıcı biçimde tamamlamıştır. Üslup temayı, hiçbir romanda bu denli yeniden biçimlendirmemiş, yaratıcılığın ve yaratılanın adı üslup olmamıştır. Post-modernizmin ne olduğunu merak edenler bu romanı okusunlar. Başar, hiçbir şekilde post-modernist değil ama roman post-modernizmin ta kendisi...Ali Bayramoğlu

Edebiyat, olağanı olağanüstüye dönüştürür. Bu kitabı okurken ilk aklıma gelen cümle bu oldu. Yaşamsal olanla zihinsel olanın birbirini beslediği bir yazma biçimi, çağrışımlarla anılarda kurulan, ritmi hiç düşmeyen bir edebiyat, anlatım temposu...Doğa... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 10 ay
johnunkitaplari okumuş.
Çavdar Tarlasında Çocuklar

Pek çok insanın hakkında konuştuğum için üzgünüm. Bildiğim tek şey; size anlattığım herkesi biraz özlüyorum. Bizim Stradlater'ı ve Ackley'i bile, sözgelimi. Sanırım o lanet Maurice'i bile özlüyorum. Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra.

Çavdar Tarlasında Çocuklar, Salinger'ın tek romanı. Ergenlik çağının içinde, yetişkin dünyanın düzenine karşı isyankar bir çocuğun, bir Noel öncesi başına gelenler... Bu sürecin bir psikiyatri kliniğinde noktalanışı. Holden Caulfield'in masumiyet arayışının iç burkucu romanı. Belki de Salinger'ın. 1993'te Franny ve Zoey ile Dokuz Öykü adlı kitaplarını yayımladığımız Salinger, 1963'ten buyana yeni bir yapıt yayımlamamasına ve neredeyse efsane haline gelmiş bir gizlilik içinde yaşamasına karşın, dünya edebiyat gündemindeki yerini hep koruyor.

TADIMLIK
Şansım varmış. Birden aklıma bir şey geldi, bunun, oradan defolup gittiğimi iyice anlamama epey faydası oldu. Birdenbire o günü hatırladım; ben, Robert Tichener ve Paul Campbell, hep birlikte idare binasının önünde top koşturuyorduk. İyi çocuklardı, özellikle Tichener. Akşam yemeğine az kalmış ve dışarda hava iyice kararmıştı. Ortalık daha da karardı, artık topu bile zor görebiliyorduk, ama kimse oyunu bırakmak istemiyordu. Sonunda bırakmak zorunda kaldık. Bay Zambesi, şu biyoloji öğretmeni, idare binasının o penceresinden kafasını çıkarmış ve bize yatakhaneye gidip yemek için hazırlanmamızı söylemişti. Ama yine de, böyle saçmalıkları hatırlayarak, her ihtiyacım olduğunda veda duygusunu yaşayabilirdim. En azından çoğu zaman. Ne yaşayacaksam yaşadıktan sonra, tepenin öte yanından aşağıya, bizim Spencer'ın evine doğru koşmaya başladım. Kampüste oturmuyordu. Evi Antony Wayne Caddesindeydi. Ana kapıya kadar tüm yolu koşarak geçtim, sonra soluklanmak için bir saniye durdum. Şişip kalırım böyle, doğrusunu isterseniz: Her şeyden önce, çok sigara içiyorum; yani içiyordum. İçirtmiyorlar artık. Dahası, geçen yıl tam on altı buçuk santim birden boy attım. Tüberküloz filan kapmamın ve tüm bu lanet çekap zımbırtıları için buraya gelmemin nedeni de o zaten. Aslında oldukça sağlıklıyımdır.

Pek çok insanın hakkında konuştuğum için üzgünüm. Bildiğim tek şey; size anlattığım herkesi biraz özlüyorum. Bizim Stradlater'ı ve Ackley'i bile, sözgelimi. Sanırım o lanet Maurice'i bile özlüyorum. Sakın kimseye bir şey anlatmayın. He... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 10 ay
johnunkitaplari okumuş.
Üvercinka

Cemal Süreya, ilk kitabı Üvercinka1958 Şubatında Yeditepe Yayınlarından çıktığında, 27 yaşında, ilk şiiri(Şarkısı Beyaz) daha beş yıl önce (8 Ocak 1953) ve üstelik bir meslek grubunun dergisinde (Mülkiye Fikir ve Sanat Dergisi) yayımlanmış genç bir şairdi. Bu kitapla çağcıl Türk şiirinin en çok konuşulan, en çok tartışılan akımlarından İkinci Yeninin öncülerinden biri olacağını ne kendisi ne de bir başkası bilebilirdi.Şairine böyle ün getiren bu kitap, yayımlandığı günden beri, dünya şiir tarihinde pek az ilk kitaba nasip olan bir efsane aylasıyla çevrili durumda.Yayımlanışının 50. yılında, bir kereliğine, Üvercinkanın özel baskısını sunuyoruz.

Cemal Süreya, ilk kitabı Üvercinka1958 Şubatında Yeditepe Yayınlarından çıktığında, 27 yaşında, ilk şiiri(Şarkısı Beyaz) daha beş yıl önce (8 Ocak 1953) ve üstelik bir meslek grubunun dergisinde (Mülkiye Fikir ve Sanat Dergisi) yayımlanmış genç bir ş... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 10 ay
johnunkitaplari okumak istiyor.
Komünist Manifesto

Karl Marx ve Friedrich Engels’in, Komünistler Birliği’nin programı olarak kaleme aldıkları Komünist Manifesto, 1848 Şubat’ında, tüm Avrupa’nın devrimci ayaklanmalarla çalkalandığı bir dönemde, Londra’nın gösterişsiz bir basımevinde basıldı. Bilimsel sosyalizmin kitlesel siyaset sahnesine çıkışının ilk ciddi işareti olan Manifesto, yayınlandığı günden bu yana en çok okunan ve en çok tartışılan toplumsal ve siyasal metinlerden biri olmakla kalmadı, daha sonraki sosyalist ve komünist partilerin programlarının temelini oluşturdu, dünyanın değişmesinde ve milyonlarca insanın yaşamında belirleyici bir rol oynadı. Modern çağda başka hiçbir siyasal hareket, döneminin toplumsal, ekonomik ve sınıfsal koşullarını kavrayışındaki derinlik, çözümleyişindeki gözüpeklik ve üslubunun gücü bakımından, Manifesto’yla kıyaslanabilecek bir metin ortaya çıkaramadı.

Bugün Marxçı hareketin temel belgesi ve devrimci bir klasik sayılan Komünist Manifesto’yu, Marx ve Engels’in daha sonraki basımlara yazdıkları önsözler eşliğinde, Celâl Üster ve Nur Deriş’in 1978’de yaptıkları çevirinin gözden geçirilmiş basımıyla ve Manifesto’nun Türkiye ve Türkçedeki serüvenine ışık tutan bir önsözle sunuyoruz.

Karl Marx ve Friedrich Engels’in, Komünistler Birliği’nin programı olarak kaleme aldıkları Komünist Manifesto, 1848 Şubat’ında, tüm Avrupa’nın devrimci ayaklanmalarla çalkalandığı bir dönemde, Londra’nın gösterişsiz bir basımevinde basıldı. Bilimsel ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 10 ay
johnunkitaplari okumuş.
Yüreğimin Sesini Dinle

1993te yayınlanan Yüreğinin Götürdüğü Yere Git adlı romanıyla tüm dünyada büyük yankı uyandıran Susanna Tamaro, bu yeni romanında o büyüleyici öykünün devamını sunuyor okurlarına. Yüreğinin Götürdüğü Yere Git, 80 yaşındaki bir kadının, uzaklara giden genç torununa yazdığı mektuplardan oluşuyordu. Yapmaya değecek tek yolculuk, içimize yapacağımız yolculuktur, diyordu yaşlı kadın, o özgün çağrıya kulak vermeli ve yüreğimizin götürdüğü yere gitmeliyiz. Yüreğimin Sesini Dinlede, artık genç bir kadın olan torun, zorlu bir kimlik arayışı içinde yaşamın anlamının peşine düşer. Bu arayış, hem kendi yüreğine, hem de kutsal topraklara doğru bir yolculuğa çıkarır onu. Kendi öyküsünü keşfetmek için çıktığı bu yolculuğun sonunda, aile evinin tozlu tavanarasında hiç ummadığı bir öyküye kavuşacaktır: Yüreğinin Götürdüğü Yere Git. Tamaro, bu kez, Yüreğimin Sesini Dinle diyor okurlarına: Yaşama bir anlam katmak, öfkeyi sevgiye, kırgınlıkları güce dönüştürmek için... (Tanıtım Yazısından)İtalyan yazar Susanna Tamaronun dünya çapında büyük başarıya ulaşan ve Türkçe de dahil olmak üzere birçok dile çevrilen romanı Yüreğinin Götürdüğü Yere Git, 12 yıl sonra yeni bir kitapla devam ediyor: Yüreğimin Sesini Dinle.Yüreğinin Götürdüğü Yere Git, 80 yaşındaki bir kadının, uzaklara giden torununa yazdığı mektuplardan oluşuyordu. Yapmaya değecek tek yolculuk, içimize yapacağımız yolculuktur, diyordu yaşlı kadın, o özgün çağrıya kulak vermeli ve yüreğimizin götürdüğü yere gitmeliyiz.Yüreğimin Sesini Dinlede ise, artık genç bir kadın olan torun, zorlu bir kimlik arayışı içinde yaşamın anlamının peşine düşüyor. Kitap, genç kadının anneannesine duyduğu öfke ve anneannenin dramatik ölümüyle başlıyor. Kitapta adından hiç söz edilmeyen kadın kahraman, belli ki Tamaronun kendisi... Annesinin intihar ettiğinden, en azından ölmeyi arzuladığından kesinlikle emin olan genç kadın, babasının kim olduğunu hiç bilmez. Anneannesi de ölünce, pek de uyum sağlayamadığı dış dünyayla tüm bağları kopar ve müthiş bir yabancılaşmanın içine düşer. Bir çıkış yolu bulma umuduyla, pek de gönüllü olmadan ama elinde de olmayarak evin tavanarasında yaptığı araştırma onu aile sırlarına ve babasına götürür. Öfkeli, sert, inatçı ve nihilist bir felsefe profesörü olan baba, kızına bile yüreğini açamayınca, aralarında kırık dökük, yaralayıcı bir ilişki başlar.Kendisiyle iç hesaplaşmaya girişen genç kadın kaderini, kim olduğunu, yaşamın anlamını, iyiliği ve kötülüğü sorgulamaya başlar. Kendi varoluşuna ilişkin sıkıntılarının yanı sıra, dünyanın dönüştüğü forma uyum sağlayamamakta ve Tanrıyla bir türlü barışamamaktadır. Hep aynı soruyu sorar: Yoksa gökler boş mudur? Bir seçeneği her şeyi olduğu gibi bırakıp aile evini satarak farklı bir yöne ilerlemek olan genç kadın, zoru seçerek kim olduğunu ve ne istediğini bulmaya karar verir. Bu karar onu kutsal topraklara doğru çetin ve araştırmacı bir yolculuğa yöneltir. Uzak bir akrabanın yardımıyla geçmişinin kimi yönlerini aydınlatmaya, kim olduğunu bulmaya çalışırken kafası iyice karışır. Kendi hikâyesini keşfetmek için çıktığı bu yolculuğun sonunda hiç ummadığı bir hikâyeye kavuşur: Yüreğinin Götürdüğü Yere Git.Kendini tüm şanslarını yitirmiş, gerekli hiçbir soruyu sormamış ve yapayalnız hissettiği bir sürecin sonunda karşısına aidiyet kavramı dikilir. Kaybettiği sevdiklerinin deneyimlerinin onu müthiş bir zenginliğe kavuşturabileceğini keşfeder. Bu, yüreğinde bir hüzün taşımayacak, onların ardından kalan boşluğu hissetmeyecek demek değildir elbette. Ama yine de tünelin ucunda ışık görünmüş, genç kadın hayatta kim olmak ve ne yapmak istediğine ilişkin bir fikre sahip olmuştur. Yüreğimin Sesini Dinle, başkalarının hikâyelerinde kendi gerçekliğini keşfetmek için yola koyulan genç bir kadının dokunaklı, duyarlı öyküsü...

1993te yayınlanan Yüreğinin Götürdüğü Yere Git adlı romanıyla tüm dünyada büyük yankı uyandıran Susanna Tamaro, bu yeni romanında o büyüleyici öykünün devamını sunuyor okurlarına. Yüreğinin Götürdüğü Yere Git, 80 yaşındaki bir kadının, uzaklara giden... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 10 ay
Daha Fazla Göster

johnunkitaplari şu an ne okuyor?

Tutunamayanlar

%0

Favori Yazarları (0 yazar)

Favori yazarı yok.