fesleğenvekedi

Profil Resmi
2 takip ettiği ve 1 takip edeni var. 0 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

Profil Resmi
fesleğenvekedi okumuş.
Zemberekkuşu'nun Güncesi

Japon edebiyatının aykırı çocuğu Haruki MURAKAMİ, Zemberekkuşunun Güncesi adlı, kendisine dünya edebiyatında önemli bir yer açan romanıyla Türkçede. Onu İmkânsızın Şarkısıyla tanıyan okurları yine keyifli edebiyat dakikaları bekliyor. MURAKAMİ bu kez çağdaş politikanın anlamsızlığından, İkinci Dünya Savaşında Japonların saldırganlığından ve aşkın gelip geçiciliğinden söz ediyor. Tokyonun bir banliyösünde yaşayan anakarakteri Toru, otuzlu yaşlarının başında, işsiz, evliliği kötü giden, amaçsız biridir. Roman, onun gerçekle hayal arasında gidip gelen maceralarını anlatır, ki bu maceraların arasında bir kuyuda vakit geçirmek ve o kuyudan aniden bir otel odasına geçmek, hatta orada bir kadın tarafından baştan çıkarılmak da vardır. Bu çılgın fikirlerin arasına başkalarının hikâyeleri de girer, acımasız savaş hikâyeleri...Torunun başına gelen olağandışı olaylar MURAKAMİnin hayalgücünün genişliğini bize bir kez daha gösteriyor. Gerçekle olağanüstü arasında gidip gelen bu romanın dünyasını okuyucuya cömertçe ve hiçbir sınır tanımadan sunduğu kesin. Üstelik cesur bir girişim bu. Yani Zemberekkuşunun Güncesinde MURAKAMİnin yetkin ve cesur kalemiyle bir kez daha buluşacaksınız. Ki, bu bile başlı başına bir zevk!

Japon edebiyatının aykırı çocuğu Haruki MURAKAMİ, Zemberekkuşunun Güncesi adlı, kendisine dünya edebiyatında önemli bir yer açan romanıyla Türkçede. Onu İmkânsızın Şarkısıyla tanıyan okurları yine keyifli edebiyat dakikaları bekliyor. MURAKAMİ bu kez... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 9 ay
Profil Resmi
fesleğenvekedi okumuş.
Sırça Fanus

Sırça Fanus (The Bell Jar), edebiyat dünyasına şiirleriyle ve öyküleriyle giren Amerikalı kadın yazar Sylvia Plathin yazdığı tek romandır. Kendi özgeçmişine dayalı bu romanında yazar, genç bir üniversite öğrencisinin kişisel sorunlarından, bunalımlarından yola çıkarak, McCarthy dönemi Amerikasının toplumsal sorunlarına uzanır. Plathin bu ilk romanı, şaşırtıcı bir akıcılığı ve yazma rahatlığını sergiler. Plathin keskin gözlem gücü, yerinde eleştirileri, ustalıklı kurgusu, romanın bütün karamsarlığına karşın kasvetli bir bunalım romanı olmasını önler. Üniversitede öğretim üyeliğinin yanısıra şairliği, yazarlığı ve anneliği birarada sürdürmeye çalışan Sylvia Plath, ardarda gelen hastalıklara karşın koşullarını zorlar. Sırça Fanus ocak 1963 yılında yayımlanır. Romanın yayımlanmasından bir ay sonra da bu ünlü kadın yazar daha 31 yaşındayken, kendi eliyle yaşamına son verir.

Sırça Fanus (The Bell Jar), edebiyat dünyasına şiirleriyle ve öyküleriyle giren Amerikalı kadın yazar Sylvia Plathin yazdığı tek romandır. Kendi özgeçmişine dayalı bu romanında yazar, genç bir üniversite öğrencisinin kişisel sorunlarından, bunalımlar... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 9 ay
Profil Resmi
fesleğenvekedi okumuş.
Yaşamın Ucuna Yolculuk

Tezer Özlü, bir başka kutupta kendisiyle aynı yazgıyı paylaşan Oğuz Atay gibi, beklenmedik bir anda edebiyatımızdan demir aldı. Yazar ile sahici efsanesini birleştiren bu anlatı, hem yoğun bir vasiyetname niteliği taşıyor, hem de hayata ender görülen acılıkta bir perspektiften tanıklık ediyor.
Yayınevinin notu: Bu kitap yazarın Almanca kaleme aldığı "Auf dem Spur eines Selbsmords" (Bir intiharın izinde) adıyla 1983 Marburg Yazın Ödülü'nü alan metnin Türkçesidir. Bu kitap dilimizde, yazarı tarafından Yaşamın Ucuna Yolculuk (1984) adıyla bir anlamda yeniden yaratıldı.

Tezer Özlü, bir başka kutupta kendisiyle aynı yazgıyı paylaşan Oğuz Atay gibi, beklenmedik bir anda edebiyatımızdan demir aldı. Yazar ile sahici efsanesini birleştiren bu anlatı, hem yoğun bir vasiyetname niteliği taşıyor, hem de hayata ender görülen... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 9 ay
Profil Resmi
fesleğenvekedi okumuş.
Yanık Saraylar

Edebiyatımızın en ilginç yazarlarından biri olan Sevim Burakın yayımlandığında büyük tartışmalar yaratan ve yılın olayı kabul edilen kitabı Yanık Saraylar, YKYde tarafından yeniden yayımlandı. Azınlıkların, yalnızların, umutsuzların dünyalarının anlatıldığı bu kitabı kaçırmayın. TADIMLIKSedef Kakmalı EvGELDİLER...Çok yorgundular.Sokağın başına dizildiler.Sekiz on kişi vardılarBunların ardından kadınlar göründü.Çok yavaş yürüyorlardı, yanyana sıralanmaları uzun sürdü bu yüzden.Ayakları çıplaktı.Erkeklerin önüne çömeldilerBirden elleri kolları kımıldamaz oldu.Kadının birinin kucağında ZİYA BEYin küçüklük fotoğrafına tıpkı tıpkısına benzeyen bir çocuk vardı. NURPERİ Hanım Ziya Bey! Ziya Bey! diye bağırdı.Ziya Bey yere çömelik kadının kucağından ona baktı; olup bitenlere ilgi duymuyordu.Pencerenin önünden kaymaya başladı NURPERİ Hanım. Düşmemek için elleriyle pervaza tutundu, aşağı baktı, sütçü kadını gördü, sütçü kadın Ona aşağı atla anlamına gelen bir el işareti yaptı. İyi anlamadı NURPERİ Hanım. Ziya Bey mi, Ziya Bey mi diye sordu. Birazdan BAĞLARBAŞI - KISIKLI tramvayından Madam Nıvart inecekti. Ona geliyordu. Dizlerini kıvırdı, vücudunu geriye çekti, sütçü kadına baktı, Aşağı atla, dedi gene sütçü kadın.Atlamak istemiyordu.Ziya Bey, Ziya Bey diye direndi Nurperi Hanım.Çömelik kadının kucağında hâlâ ona bakıyordu Ziya BeyYüzünde hafif bir solma vardı.O sırada ÜSKÜDAR-PAZARYERİ iplerin üstüne geriliyordu. Bitmez tükenmez sessizliğin ortasına asılmış kalmıştı.Madam Nıvartın BAĞLARBAŞI-KISIKLI tramvayı köşeyi döndü.ZİYA BEY bacaklarını karyoladan aşağı sarkıtmış dik durmaya çalışıyordu.GELDİLER...Kırım meydan savaşı kahramanlarıydı;Başları kalpaklı iki kişi geride durdu,Üç kişi gelip karyolanın önüne dizildilerKardeştiler.Efendi Ağabey, dedi en uzun boylusu,Öbür kardeşler ellerini göğüslerinin üstüne kenetlemişlerdi.Omuzlarından, göğüslerinden, nişanlar, kordonlar sarkıyordu.Ziya Bey karşıki duvara bakıyordu;Çok yaşlıydı, çürümüştü yaşlılıktan.Ellerini yastığın üstüne sürdü, çarşafın altına soktu.Kemikten parmaklarını oradan oraya dolaştırdı.Yastığın ucunu kaldırdı sonunda.Aradığı oradaydı.Küçük bir mendil, saat, boş bir ilaç kutusu.Parmaklarını kıvırmadan avucunun içine aldı onları.Efendi Ağabey, diye seslendi uzun boylusuZiya Bey duymadı.Bilinçsiz, avucunun içindekilere bakıyordu.Soluk almıyordu bakarken.Göz oyuklarına ölümlü iki karanlık oturmuştu.Öksürdü.Kardeşlerden birinin nişanı yere düştü.Kımıldamadı hiçZiya Bey bacaklarının arasındaki oturağı dürttü, üstü gazeteyle örtülüydü, göz oyuklarında iki lamba yanar gibi oldu.Hırsla titremeye başladı dudakları.Yumruklarını sıktı, Bir daha öksürdü.Meydan savaşı kahramanları yardım edemediler ağabeylerine,Yumruklarını sıktılar,Efendi Ağabey, dedi uzun boylusu,Efendi Ağabeyimiz, dediler hep,Aziz büyüğümüz.Velinimetimiz.Ziya Bey düşürdü gazeteyi sonunda Oturağa tükürmeye başladı, Tükürdü, tükürdü;Bitti.Yastığın üzerine düşen başı yuvarlak bir yarayı andırıyordu,Nurperi Hanımın diktiği siyah gecelik takkesi bu yarayı alına kadar kapıyordu,İçinde kalan ufacık karanlık bir soluğu tutmak için ağzını sımsıkı kapadı.Ayakta duranlar resme benzemeye başladılar gittikçe.Yaş sırasına göre dizilmişlerdi.Resmin kenarında SÜLEYMAN ŞEFİK PAŞA duruyordu.Sağ omuzuna bir melek kondu.En önde parlak çizmeleriyle Ziya Bey.Titredi,Yok oldu...

Edebiyatımızın en ilginç yazarlarından biri olan Sevim Burakın yayımlandığında büyük tartışmalar yaratan ve yılın olayı kabul edilen kitabı Yanık Saraylar, YKYde tarafından yeniden yayımlandı. Azınlıkların, yalnızların, umutsuzların dünyalarının anla... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 9 ay
Profil Resmi
fesleğenvekedi bir yazarı favorilerine ekledi.

29 Haziran 1931'de İstanbul'da doğdu. Alman Lisesi’nin orta bölümünden sonra çalışmaya başladı. Mankenlik, terzilik yaptı, kendi açtığı giyimevini yönetti. Daha sonra ayrıldığı eşi ressam Ömer Uluç’la birlikte bir süre Nijerya’da yaşadı. İki kez evlenip ayrıldı, iki çocuk annesiydi. 31 Aralık 1983'de kalp ameliyatı geçirmek üzere yattığı Haseki Hastanesi’nde ameliyat edilemeden öldü. Yeni İstanbul gazetesinde ilk kez hikâyesi yayımlandı. Daha sonra bazı hikâyeleri Yenilik, Türk Dili dergilerinde, Ulus ve Milliyet gazetelerinde yayımlandı.

29 Haziran 1931'de İstanbul'da doğdu. Alman Lisesi’nin orta bölümünden sonra çalışmaya başladı. Mankenlik, terzilik yaptı, kendi açtığı giyimevini yönetti. Daha sonra ayrıldığı eşi ressam Ömer Uluç’la birlikte bir süre Nijerya’da yaşadı. İki kez evle... tümünü göster

10 yıl, 9 ay
Profil Resmi
fesleğenvekedi okumuş.
Dönüşüm

Franz Kafkanın 1915 yılında yayımlanan Dönüşüm adlı romanı, yazarın, anlatım sanatının doruğa ulaştığı bir yapıtıdır. Küçük burjuva çevrelerindeki tiksindirici aile ilişkilerini en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen bu roman, aynı zamanda toplumun kalıplaşmış, işlevini çoktan yitirmiş akışına bilinç düzeyinde başkaldıran bireyin tragedyasını çarpıcı biçimde dile getirir. Romanın kahramanı Gregor Samsanın başkalaşması, bir böceğe dönüşmesi, salt bir çarkın kaskatı dişlisi, eleştirmeyen, ama yalnızca boyun eğen bir toplum teki olmaktan çıkma anlamını taşır; böylece böcekleşenin yazgısı, elbet toplumca dışlanmaktadır. Kafkanın en kalıcı yapıtları arasında yer alan ve Nobel ödülü sahibi Elias Canettinin En yüksek düzeydeki anlatım sanatının tipik örneği olarak nitelediği Dönüşümü Ahmet Cemalin çevirisiyle sunuyoruz.\n\n-‘Kitap ruhumuzun buz kesmiş sularını kıracak bir balta olmalıdır.
-‘İnanç, giyotine benzer; onun kadar ağırdır, onun kadar hafiftir.
-‘Yaşarken yaşamıyla uzlaşamayan birinin, bir eliyle, yazgısının tepesine çöken umutsuzluğu biraz uzaklaştırması gerekir.. Ama bir eliyle de, yıkıntılar arasında gördüklerini not alabilir.
\n\nİlk kez 1915 yılında yayımlanan Dönüşüm, üzerinden neredeyse bir asır geçmesine rağmen hâlâ tüm dünyada en çok okunan kitaplar arasındadır.Yabancı ve alışılmadık bir olayın öyküye girmesiyle birlikte tamamıyla alışılmış, hatta basit diyebileceğimiz bir çevre birdenbire yeni bir ışık altında gerçek yapısıyla ortaya çıkar. Bir pazarlamacı ve ailesinin hiç de çekici olmayan monoton yaşamı bilinen yöntemlerle anlatılsa farklı ve ilginç bir şey ortaya çıkmaz. Ancak bu pazarlamacı bir sabah uykudan uyandığında kendisini bir böceğe dönüşmüş bulduğunda o ve ailesinin varlıklarının sorunsalı üzerindeki perde birdenbire kalkar.Burada normal yaşamın üzerindeki maskenin normal olmayan bir biçimde düşmesi anlatılmaktadır. İnsan kılığında bir canavar değildir karşımıza çıkan, aksine hayvan kılığında bir insandır.\n\nSıradan bir pazarlamacı olan Gregor Samsa, bir sabah sıkıntılı rüyalardan uyandığında kendini tuhaf, devasa bir böcek olarak bulur. İnce titrek bacakları, çirkin, boğum boğum karnının iki yanında, denetimden çıkmış gibi sağa sola sallanmaktadır. Batı edebiyatının ve modernizmin kilometre taşlarından biri olan Dönüşüm, asıl şimdi, yirmi birinci yüzyılın başında, modern insanın derinden yaşadığı yabancılaşmadan kaçmanın imkânsızlığını, yaklaşık seksen yıl önce haber vermiş gibidir. Koruyucu bir böcek kabuğunun içine sığınmak, kendini her türlü iletişime, saçma olanın bu ete kemiğe bürünmüş biçimi karşısında bile hâlâ rutin hayatı, görevleri hatırlatan dış seslere kapamak, kısacası oyundan çıkmak, bir kurtuluş olduğu kadar, hayatın anlamına uzak düşmenin cezasıdır da. Dönüşüm: Yabancılaşmanın ağırlığı.\n\n\n\nBir sabah tedirgin, düşlerinden uyanan Gregor Samsa, dev bir böceğe dönüşmüş halde buldu kendini. Bir zırh gibi sertleşmiş sırtının üzerinde yatıyor, başını biraz kaldırdığında yay şeklinde katı bölmelere ayrılmış, bir kümbet yapmış kahverengi karnını görüyordu. Karnının üstündeki yorgan, her an kayıp yere düşmeye hazır halde güçlükle tutunabilmekteydi. Vücudunun diğer kısımlarına göre acınacak kadar cılız, bir sürü bacakçık, ne yapacaklarını şaşırmış, gözlerinin önünde sürekli çakıp sönüyordu.

\n\nBabasının iflasından sonra ailesinin geçimini üstlenen Gregor Samsa, bir sabah yatağında böceğe dönüşmüş olarak uyanır. Bir böceğin gövdesine sahip olmasına rağmen düşünceleriyle bir insan olan Samsa, umutsuzlukla ailesinden ilgi bekler. Kafkanın olağandışı ile olağanı ustalıkla kaynaştırdığı bu romanında, küçük burjuva yaşantısına bir eleştiri de getiriyor.\n\nFranz Kafka : ( 3 Temmuz 1883, Prag - 3 Haziran 1924, Kierling) Taşralı Çek proletaryasından gelip zengin bir tüccar konumuna yükselmiş bir baba ile zengin ve aydın bir Alman Yahudisi annenin çocuğu olan Franz Kafka, içedönük ve huzursuz kişiliğini büyük ölçüde annesine borçluydu. Çeşitli ailevi ve toplumsal sebepler yüzünden çevresine yabancılaşarak büyüdü. Ailesinin Pragdaki Alman toplumuyla kaynaşma çabaları sonucunda Alman okullarında okudu. Çek kökenli bir aileden geldiği halde Almancayı anadili olarak kullandığı için tam bir Çek sayılmayan Franzı, Almanlar da tam anlamıyla kendilerinden görmediler.Babasının zoruyla 1906da tamamlayacağı hukuk eğitimine başladı. Eğitimi tamamladıktan sonra bir sigorta şirketine girdi. Max Brod ile tanışıp, Prag edebiyat çevresine katıldı. Sigorta şirketinde çalışmasıyla yabancılaşma duygusu iyice gelişen Kafka, 1912de Felice Bauer ile tanıştı. 1914 ve 1917de iki kez Felice ile nişanlanmasına rağmen yazmaktan alıkoyacağı düşüncesiyle bir türlü evlenemedi. Bu ilişkiden geriye 500ü aşkın mektup kalmıştır.I. Dünya Savaşı sırasında fiziksel yetersizlik nedeniyle askere alınmadı.1917 yılında vereme yakalandığı anlaşıldı.1920de yapıtlarını Çekçeye çevirmek isteyen Milena Jesenka ile tanıştı. Kendisinden 12 yaş küçük ve evli olan Milenayla -birleşmelerinin umutsuz olduğunu bildiği halde - yıllarca mektuplaştı.Sağlık sorunlarının artması üzerine emekliliğini istedi, son yıllarında 20 yaşındaki Dora Diamant ile mutluluğa takıldı.1924de Viyana yakınlarında Kierling Senatoryumuna kaldırıldı ve oradan çıkamadı. Praga gömüldü.Nazilerin Çekoslavakyayı işgali sırasında üç kız kardeşi de toplama kamplarında öldürüldü, Kafka ile ilgili bir çok belge yok edildi.20 yıl süren dostluklarının sonunda Kafka bütün yazdıklarını ölümünden sonra yakması için Max Broda vermişti. Ama Brod, dostuna ihanet ederek bu yapıtları bastırdı.1935de başlayan ilk toplu basım önce engellendi sonra da yasaklandı ama zaman içinde üne ve sıkı bir satış garantisine kavuştu.\n\nGregor Samsa bir sabah tedirgin düşlerden uyandığında, kendini yatağında devasa bir böceğe dönüşmüş buldu.Dönüşüm edebiyat tarihinin belki de en müthiş bu cümlesiyle başlar. Ama bunun, anlatının en dokunaksız cümlelerinden biri olduğunu satırlar ilerledikçe anlarız. Samsa beklendiği gibi panik içindedir. Ama yaşadığı panik, sanıldığı gibi böceğe dönüşmüş olmasından değil, geç kalmasındandır. Çünkü işe geç kalması, işini riske atması demektir ve o, bu riski göze alamaz. Ailesi borç yükü altında ezilmekte ve bütün aile Samsanın eline bakmaktadır. İşte Kafkanın derin sezgisiyle önceden haber verdiği asıl korkunç gerçeklik... Birey kendi bedeninden, varoluşundan kopmuş, olağanüstü durumunu bile göz ardı edebilecek kadar sosyal yaşama batmış ve kendine yabancılaşmıştır. Ancak, devasa bir böceğe dönüşünce topluma da yabancılaşır. Acı süreç, toplumun giderek onu kendi dışına itmeye çalışması, onun da var gücüyle toplumun bir yerine bağlanmak için verdiği mücadeleyle geçer.Bu, belki de hepimizin trajedisidir.Franz Kafka, Dönüşümle modern temaları klasik alegorik anlatımla eriterek dünya edebiyatında beklenmedik ufuklar ve anlatım olanakları açmıştır.\n\nYazınsal yaşamını iktidarla çalışma üzerine kuran Franz Kafkanın eserlerin de, rüyalarından alıan ve kabusa yaklaşan yerinellerle (alegori), insanın anlamadığı yasalarla yönetilen bir dünyayla ulaşma girişimindeki birey ruhunun yalnızlığı vardır.Yaşarken çok az eseri basılan Kafkanın romanlarını özellikle psikanaliz kuramına oturttuğu, bilinçaltının çalışmalarından örnek aldığı düşünülmüştür.Dönüşüm yazarın tanınmış eserlerinden biridir.\n\nKafkanın ölümsüz başyapıtıGregor Samsa bir sabah kötü bir rüyadan uyandığında, kendini yatağında korkunç bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.Daha ilk cümlesiyle bile kitabın sonunu merak ettiren bir konu... Sayfalar ilerledikçe Gregorun hayatına bir böcek olarak devam etmeye çalışmasına ve ailesinin, yakın çevresinin bu durum karşısındaki bocalamalarına tanık oluruz. Hayatın normal akışı içerisinde ortaya çıkan bu değişiklik, aslında Franz Kafkanın toplumda varolan kalıplaşmış düzene bir başkaldırısıdır. Toplumdan farklı olan insanların dışlanışını da bu yolla oldukça başarılı bir yöntemle eleştirir. Kafkanın bu başyapıtı, çok geçmeden klasikler arasında yerini almış ve Kafkanın ününü de günümüze kadar taşımıştır.\n\nFranz Kafkanın 1915 yılında yayımlanan Dönüşüm adlı anlatısı, yazarın anlatım sanatının gerçek anlamda doruklarına varmış olduğu bir yapıttır... Küçük burjuva çevrelerindeki tiksindirici aile ilişkilerini en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen anlatı, aynı zamanda genelde toplumun kalıplaşmış, işlevini çoktan yitirmiş akışına bilinç düzeyinde başkaldıran bireyin tragedyasını çarpıcı biçimde dile getirir. Gregor Samsanın başkalaşma, bir böceğe dönüşmesi, salt bir çarkın kaskatı dişlisi, eleştirmeyen, ama yalnızca boyun eğen bir toplum tepki olmaktan çıkma anlamını taşır; böylece böcekleşenin yazgısı elbet toplumcu dışlanmaktır\n\n

Franz Kafkanın 1915 yılında yayımlanan Dönüşüm adlı romanı, yazarın, anlatım sanatının doruğa ulaştığı bir yapıtıdır. Küçük burjuva çevrelerindeki tiksindirici aile ilişkilerini en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen bu roman, aynı zamanda toplumun ka... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 9 ay
Daha Fazla Göster

fesleğenvekedi şu an ne okuyor?

fesleğenvekedi şu anda kitap okumuyor.

Favori Yazarları (3 yazar)

Favori yazarı yok.