eda kara

Profil Resmi
0 takip ettiği ve 0 takip edeni var. 1 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

Profil Resmi
eda kara okumak istiyor.
Kayıp Sembol (Robert Langdon, #3)

Dan Brown; Da Vinci Şifresi, Melekler ve Şeytanlar'dan sonra Kayıp Sembol'de insanlığın yüzyıllardır beklediği bir gerçeğin peşinde... Harvard Simgebilim Profesörü Robert Langdon, Kongre Binasında konferans vermesi için yakın bir arkadaşından davet alır. Ancak, Washington'a varır varmaz oldukça garip bir durumla karşı karşıya kalan profesör, kendini korkunç bir oyunun ortasında bulur.
Kongre Binasına bırakılmış olan bir sembolün -yakın arkadaşı Peter Solomon'ın kesik eli- varlığını haber veren bir telefon, Langdon'ı hiç de yabancısı olmadığı bir dünyaya davet etmektedir. Antikçağlarda kullanılan bu sembolik çağrı, daveti alan kişiyi ezoterik bilgeliğin hüküm sürdüğü, çok eskilerde kalmış kayıp bir dünyaya sürükleyecektir.
Sonu belli olmayan bu mistik daveti arkadaşını kurtarmak için kabul eden Langdon, bir anda masonik sırların, saklı kalmış tarihin ve o güne dek görmediği yerlerin gizli dünyasında inanılmaz bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalır. Artık cevaplanması gereken sorular vardır: İnsanlığın Altın Çağı, açılmaması gereken bir kapının aralığından sırlarıyla birlikte yok mu olacak, yoksa hikmetin ışığında tüm soruların cevapları mı bulunacaktır?...

Dan Brown; Da Vinci Şifresi, Melekler ve Şeytanlar'dan sonra Kayıp Sembol'de insanlığın yüzyıllardır beklediği bir gerçeğin peşinde... Harvard Simgebilim Profesörü Robert Langdon, Kongre Binasında konferans vermesi için yakın bir arkadaşınd... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 9 ay
Profil Resmi
eda kara okumuş.
İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 9 ay
Profil Resmi
eda kara okumak istiyor.
Puslu Kıtalar Atlası

Yeniçeriler kapıyı zorlarken Uzun İhsan Efendi hâlâ malûm konuyu düşünüyor, fakat işin içinden bir türlü çıkamıyordu... Rendekâr doğru mu söylüyor? Düşünüyorum, öyleyse varım. Oldukça makûl. Fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar: Düşünen bir adamı düşünüyorum. Düşündüğümü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da varolduğunu biliyorum. Böylece o da benim kadar gerçek oluyor. Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. Öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum. Kapı kırıldığında Uzun İhsan Efendi kitabı kapadı. Az sonra başına geleceklere aldırmadan kafasında şunları geçirdi:Dünya bir düştür. Evet, dünya... Ah! Evet, dünya bir masaldır.

Yeniçeriler kapıyı zorlarken Uzun İhsan Efendi hâlâ malûm konuyu düşünüyor, fakat işin içinden bir türlü çıkamıyordu... Rendekâr doğru mu söylüyor? Düşünüyorum, öyleyse varım. Oldukça makûl. Fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş old... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 9 ay
Profil Resmi
eda kara okumak istiyor.
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (1984)

Yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan George Orwell, 47 yıllık yaşamına iki başyapıt sığdırdı. “Hayvan Çiftliği” ve “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört”. 1945 yılında yayınlanan “Hayvan Çiftliği”nde, bir grup hayvanın kendilerini sömüren insanların yönetimini devirip eşitlikçi bir toplum kurmasının öyküsü anlatılıyordu. Ama zamanla hayvanların zeki ve iktidar düşkünü önderleri olan domuzlar, devrimi yolundan saptırarak insanlardan daha baskıcı ve acımasız bir diktatörlük kuruyorlardı. Bir siyasal yergi başyapıtı sayılan “Hayvan Çiftliği”ni 1949'da “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört” adlı roman izledi. Orwell'in bu son kitabı, her şeyin tümüyle devletin denetiminde olduğu belleksiz ve muhalefetsiz bir toplum tehlikesine karşı yürekten bir uyarı niteliğindeydi. Dünyanın sürekli birbiriyle savaşan üç totaliter polis devletinin egemenliği altında olduğu düşsel bir gelecekte geçen roman, hem o dönemde hem de sonraki yıllarda çok sayıda okuru derinden etkiledi.

Yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan George Orwell, 47 yıllık yaşamına iki başyapıt sığdırdı. “Hayvan Çiftliği” ve “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört”. 1945 yılında yayınlanan “Hayvan Çiftliği”nde, bir grup hayvanın kendilerini sömüren insanla... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 9 ay
Profil Resmi
eda kara okumak istiyor.
Savaş ve Barış

İnsanın var olduğu yerde eksik olmayan aşk, hırs, iyilik, düşmanlık ve entrika... Bir yanda ne için yapıldığı bilinmeyen ve onca insanın ölmesine sebep olan savaşlar: diğer yanda ‘barışın küçük bir sınıfın daimi kaderi oluşu... Savaşta da barışta da dürüstlüğü ilke edinmiş kahramanlar...19. yüzyıl başlarında Napolyon orduları ile Rus askerleri arasında yaşanan savaş panoraması altında adeta bir belgesel gibi ilerleyen romanda, yüzlerce farklı karakterin gözüyle Rus toplumsal yaşamı anlatılır. Savaş ve Barış, ‘hayatın, zamanın Rusyasının, tarihin ve sınıf kavgalarının olağanüstü bir tablosudur.

******

Yedi yıllık bir çalışmanın ürünü olan Savaş ve Barış, Lev Tolstoyun üç dev eserinin ilkidir. Yazar romanında tarih, savaş ve savaşın aktörleri konusunda kendine özgü kavrayışını sergiler. Tolstoy, kendisinin de mensubu olduğu Çarlık Rusyası aristokrasisinin zaaf ve çelişkilerini, Rus halkının bakış açısından ele alır. O, bu sınıfın hem içinde hem dışındadır. Savaşın yıkımlarını, soylu sınıfın geçirdiği sarsıntıyla bağlantılı olarak sunarken, tarih birey ilişkisinde, bireye hep acıların düştüğünü söyler. Ona göre, İnsan Tanrıya inanmıyorsa, bu acılara katlanması olanaksızdır. Tarih ve savaşlarla inancın evrenini karşı karşıya getiren bu anlayış, bu romanı bitirdikten sonra ilk ve en derin bunalımını yaşayacak olan Tolstoyun kendi bölünmüş dünyasının da bir yansımasıdır. Savaş ve Barış: Tarihin akışını değiştiren direniş.

************

Andrey Bolkonski genç Nataşaya âşıktır, ama genç kız kendisini kandıran Anatol Kuragin tarafından baştan çıkarılır.
Hayalkırıklığı içindeki Andrey savaşa katılır. Babasından büyük bir miras kalan Piyer Bezuhov ise kendini sevmediği, değer vermediği bir kadının, Yelena Kuraginin kollarında bulur. Bu sıra Napolyon, Moskova üstüne yürümektedir...
Tıpkı en özgün ve en ilginç kahramanları gibi Tolstoy da hep kendi yolunu aradı, birbirinden çok uzak ve farklı yönlere saptı. Onlar gibi heyecanı, şüpheyi, kederi, ümitsizliği, huzuru ve endişeyi tattı; onlar gibi kıpır kıpır, aşırı, bazen de saftı; tıpkı onlar gibi bütün deneyimlerinde ve bütün hamlelerinde, samimiyet ve doğruluktan asla ödün vermedi. Bu özelliği çağdaşlarının gözünden kaçmadı, hayattayken yaşayan bir efsane oldu.


************

Politik tiyatronun önemli ve öncü bir yapıtı. Dünyanın en büyük romanlarından biri kabul edilen Savaş ve Barış, ünlü Alman tiyatro kuramcısı, politik tiyatronun yaratıcısı, düşünceleri ve yaptıkları ile Bertolt Brechtin epik tiyatro yaratısının hazırlayıcısı olan Erwin Piscator tarafından oyunlaştırılmış ve ilk kez 1950li yıllarda Almanyada sahneye konmuş. Tolstoyun bu önemli ve nicel olarak büyük-hacimli yapıtı, Piscatorun çok usta tiyatro anlayışı ile salt tarihsel bir aşk hikâyesi yapısına bürünmeden, politik tiyatronun öncü bir yaratısı olarak tiyatro sanatı içinde yerini almış bulunuyor. Oyunda, romanın özünde çatışma olan bölümler hızlı, akıcı, dinamik bir üslupla veriliyor. Romandaki diğer olaylar, betimlemeler, geçişler ise bir Anlatıcı tarafından aktarılıyor.

************

XVIII. yüzyılın sonunda Pariste yirmi kadar insan toplandı, bunlar bütün insanların eşit ve özgür olduklarını ileri sürüyorlardı. Bu yüzden bütün Fransada insanlar birbirlerini boğazlamaya başladılar. Bu insanlar kralı ve daha birçok insanı öldürdüler. Aynı çağda Fransada bir dâhi yaşıyordu. Bu, Napolyondu. O, herkesi yeniyor, yani ötekilerden daha çok insanı öldürüyordu. Çünkü büyük bir dehaydı. Bilinmeyen bir sebeple Afrikalıları öldürmeye gitmişti bu dahî. Onları o kadar güzel öldürdü, kendisi de o kadar kurnaz ve akıllıydı ki Fransaya gelir gelmez herkesin kendisine boyun eğmesini buyurdu. Herkes de boyun eğdi. Sonra İmparator olunca İtalya, Avusturya ve Prusya üzerine atıldı. Oralarda çok insan öldürdü. Prusyaya gelince, orada Çar Aleksandr vardı. Aleksandr, Avrupada bozulan düzeni yeniden sağlama kararı almıştı. Bu yüzden Napolyonla savaşa girişti.

************

Savaş ve Barış, gençlere dünya klasiklerini tanıtarak, onları bu eserleri okumaya yönlendirmek amacıyla hazırladığımız Arkadaş Dünya Klasikleri Gençlik Özet Dizisinin üçüncü kitabıdır. Genç okurların kolayca anlayarak beğeniyle okuyabileceği yalın bir Türkçeyle orijinal metinden uyarlanmıştır.Tolstoyun başyapıtı olan Savaş ve Barış, dünya edebiyatının en önemli eserlerindendir ve Milli Eğitim Bakanlığınca 100 Temel eser kapsamında öğrencilere tavsiye edilmiştir. Tolstoyun bir destan niteliğindeki romanı Savaş ve Barış yüzlerce farklı karakteri olan, sevgiden nefrete, acıdan mutluluğa, dostluktan düşmanlığa, korkaklıktan cesarete, vatan sevgisinden kişisel çıkarlara kadar pek çok ahlaki ve toplumsal değeri titizlikle işleyen bir başyapıttır...

************

Savaş ve Barış (Harp ve Sulh) dünyanın en büyük romancılarından Rus yazar Leo Nikolayevich Tolstoyun başyapıtlarından biridir.Dünya edebiyatının da üç baş yapıtından biri olarak kabul edilen Savaş ve Barış, Tolstoy tarafından yedi yılda tamamlanmıştır.Romanda beş soylu ailenin öyküsüyle birlikte arka planda yazarın yaşadığı dönemdeki Rusların toplumsal hayatı ve Napoleon ordusuyla yapılan mücadele anlatılmaktadır.Tolstoyun Savaş ve Barış adlı romanı, Milli Eğitim Bakanlığınca ortaöğretim öğrencilerinin mutlaka okumalarını tavsiye ettiği 100 temel eserden birisidir.

************

Avrupada savaş, durup yeniden başlayarak, on üç yıldır sürüp gitmekteydi. Şimdi, 1805te sözde barış olmuştu ama bu huzursuz bir barıştı. Avrupa kralları, Fransada Bourbon Hanedamnı deviren devrime karşı hemen silaha sarıldıkları halde, Napoleonun askeri dehası karşısında bir şey yapamıyorlardı. Fransa ile savaş halinde olan bir tek İngiltere kalmıştı; o da bunu denizlerdeki üstünlüğüne borçluydu.Bütün Öteki devletler gibi, Rusya da, Avusturya da savaştan çekilmişlerdi. Yalnız Napoleon, imparatorluğunu gittikçe genişletiyordu. Kendi topraklarını kaybetmekten korkan Avrupa devletleri, bunun üzerine yeniden savaşa katılmayı düşünmeye başlamışlardı.

************

19. yüzyılın başlan. Avrupa, tam bir askeri deha olan Napoleonun pençesinde kıvranmakta, ona karşı bir şey yapamamanın çaresizliğini yaşamaktadır. Savaş ve Barış, böyle bir ortamda Rusyada yaşanmaktadır. Eserde, dünyalar güzeli Nataşa Rostovanın önce Andrey Bolkonskiyle ilişkilerini, ardından Anotol Kuraginle yaşadığı çılgın aşkı, en sonunda da Kuraginin eniştesi Piyer Bezuhovla yaşadığı macerayı bulacak; güzelliğiyle çevresine nam salan Elena Bezuhovayı okurken heyecanlanacak; Mariya Bolkonskayanm iyi kalpli dünyasında bir gezinti yapacaksınız. Savaşın kızıl, barışın yeşille işlendiği bu görkemli eserde sevgi-nejret, sevinç-acı çatışması sizi bütün benliğinizle saracak, olayları sanki canlıymış gibi izleyeceksiniz.Gorki, Savaş ve Barış için şunları söylüyor: Okurken -hiç abartmıyorum-kahramanlannı etleriyle, kemikleriyle yanınızda hissedersiniz.

************

Rusyadaki sosyal, kültürel ve ekonomik sebeplerden kaynaklanan sınıf çatışmalarını anlatıyor.

******

İnsanın var olduğu yerde eksik olmayan aşk, hırs, iyilik, düşmanlık ve entrika... Bir yanda ne için yapıldığı bilinmeyen ve onca insanın ölmesine sebep olan savaşlar: diğer yanda ‘barışın küçük bir sınıfın daimi kaderi oluşu... Savaşta da barışta da ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 9 ay
Profil Resmi
eda kara okumak istiyor.
Kuyucaklı Yusuf

Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. Bu da karısı idi. Muazzez'in varlığı Yusuf için büyük, boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti. Onun bu kadar sebepsiz yere, bu kadar insafsızca Yusuf'un hayatından koparılması çıldırtacak kadar acı idi. Hayatında asıl aradığı şeyin Muazzez olmadığını biliyordu, fakat Muazzez olmadan bunu aramaya muktedir olamayacağını sanıyordu.

Kuyucaklı Yusuf Türk edebiyatının belki de en romantik kahramanıdır. Hayatın ve insanların zalimliği karşısındaki naif duruşu ile bir yandan trajik bir sona ilerlerken, bir yandan da yaşadığı lirik aşk hiyakesinin kahramanı olarak edebiyat tarihinde yerini almıştır.

Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. Bu da karısı idi. Muazzez'in varlığı Yusuf için büyük, boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti. Onun bu kadar sebe... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 9 ay
Daha Fazla Göster

eda kara şu an ne okuyor?

Favori Yazarları (0 yazar)

Favori yazarı yok.