benim adım turuncu

Profil Resmi
0 takip ettiği ve 0 takip edeni var. 0 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

Goriot Baba


******

Fransız gerçekçiliğinin büyük ustası Balzac, Fransız Devriminin yarattığı büyük altüst oluşun yazarıdır. Burjuva sınıfının sermaye biriktirme süreçlerinde yıktığı değerlerin yarattığı boşlukta hemen bütün toplumsal katmanların dramını anlatır. Goriot Baba, mülk ve para edinme süreçleri içinde yalnızlığa giden yolun taşlarını döşer. Kızları ve onların kocaları arasında sıkışıp kalmış Kral Leardir o; büyük bir melodramın da baş aktörü.Goriot Baba: Yalnızlığın girdabına sürükleniş.

************

İşte Balzacın sayıları iki yüzü bulan İnsanlık Komedyası adını verdiği romanların en iyilerinden biri daha: Goriot Baba. Rastignac, hukuk okuyan yoksul bir öğrencidir Ailesi iyi bir gelecek beklentisi içinde onu Parise göndermiştir. Türlü türlü insanların kaldığı Vaugernin pansiyonu adeta bir cadı kazanıdır. Rastignac orada ilk kez rastladığı Goriot Babanın trajedisine tanık olur. Saint-Germain banliyösünün süslü, ama basit ve bayağı prenseslerinin aç gözlülükle babalarını nasıl soyduklarını görür; toplumun bütün çirkinliklerinin bir tek trajedide toplandığına tanık olur. Rastignac, bir uşak ve bir hizmetçi kadınla birlikte Goriot Babanın tabutunun ardından yürürken babalarının cenazesine katılmayan kızlara ve sefil Paris sosyetesine karşı tiksinti duyar. İnsanlık Komedyasının öteki kitaplarında okurun karşısına çıkan vicdansız ve katı yürekli Baron Rastignac haline gelir böylelikle.

************

Dönemin Fransasını, bir pansiyonda kalan insanlar ve onların çarpık ilişkileri üzerinden anlatan; tarihin ve sanatın buluştuğu o ince çizgide duran önemli bir klasik.Goriot Babanın başından geçenler okuyanları etkiliyecek düzeyde gerçek olaylardır. Olay Pariste geçmesine rağmen evrensel niteliktedir. Herkes her an buna benzer bir olayı yaşayabilir.İnsanlardaki maddi ilerlemenin bazen duyguları ne kadar silikleştirmeye çalıştığına bu romanda şahit olacaksınız. Balzacın klasikleşen üslubunun en seçkin örneklerinden biri oan Goriot Babayı, bir solukta okuyacaksınız.

************

Dünya edebiyatının dahi yazarı Balzac, yaşamı tüm yönleriyle vermek isteyen dev bir yazardır. Balzacın İnsanlık Komedisi diye adlandırdığı romanlarının en güzellerinden biridir Goriat Baba. Bir taşra kentindeki orta halli bir pansiyonda geçen olaylar, tam bir İnsanlık Komedisini anlatır bize. Okuyunca seveceksiniz bu romanı.

************

Büyük Fransız romancısı Honore de Balzacın (1799-1850) ünlü dev yapıtı İnsanlık Güldürüsü, seksen sekiz ciltten oluşur. Goriot Baba, bu büyük yapıtın bir parçasıdır. Balzacın kafasında İnsanlık Güldürüsü adlı bu dev yapıtın üç bine yaklaşan karakterlerinin önemli bir kısmını, hem de en ilginçlerini bize tanıtır: Rastignac, Madame de Beauseant, Madame de Langeais ve birçokları, ünlü Balzac kişileri olarak ilk kez bu romanda karşımıza çıkar. Bu özelliği göz önüne alınınca, İnsanlık Güldürüsünün eşsiz evrenine girmek için en elverişli kapının Goriot Baba olduğu söylenebilir. Yalnızca yararttığı ilginç baba tipiyle değil, anlatım ustalığıyla da, bu roman okuyanı sürükler. Eser, ilk önce 1834te Revue de Pariste tefrika edilir, daha sonra da 1835te kitap olarak yayımlanır.

************

Fransız yazar Honoré de Balzac (1799-1850), edebiyat dünyasının kendisinden, tarihçi, psikolog ve mükemmel bir gözlemci diye söz ettiği en büyük isimlerinden biridir. XIX. Yüzyıl edebiyatında Romantizmin hüküm sürdüğü bir dönemde gerçekçilik akımının öncüsü olan Balzac, modem romanın da babası sayılır. Romanlarında kendi zamanının dünyasını romantizmden büsbütün soyutlanamasa bile büyük bir gerçekçilikle yansıttı. Fransanın çeşitli bölgelerinden ve her toplumsal tabakadan kişilere yer verdiği eserlerinde tarihsel ve toplumsal koşulların damgasını taşıyan sayısız tipler aracılığıyla insanın yükselme tutkusu ve para kazanma hırsı gibi insani eğilimlerini işledi. Öldüğünde, ardında 85i tamamlanmış, 50si taslak halinde 135 eser bıraktı.Goriot Baba iki kızına aşırı derecede düşkün olan bir babanın dramıdır. Romanda, romanın baş kişisi ve kimilerine göre babalığın İsası olan Goriot Baba kadar, baba-evlat ilişkileri çevresinde yer alan öteki kişiler ve Paris burjuvazisinin oluşturduğu ortam da yadırgatmayan bir romantizm ve büyük bir gerçekçilikle işlenmiştir. Usta işi betimlemelerle de zenginleşen kitap, Balzacın en seçkin ve en tanınmış romanlarından biri olarak kabul edilir.

************

Büyük Fransız Romancısı Honore de Balzacın (1799-1850) ünlü dev yapıtı İnsanlık Güldürüsü, seksen sekiz ciltten oluşur. Goriot Baba, bu büyük yapıtın bir parçasıdır. Bu romanın ayrıcalıklı bir yeri vardır. Balzacın kafasında İnsanlık Güldürüsünü oluşturma düşüncesi Goriot Baba ile birlikte doğmuştur. Bu da bu büyük romanı, ister istemez, bir odak-yapıt durumuna getiriyor. Kurgusuyla, konusuyla, kişileriyle, içerdiği dünya görüşüyle, gerçekten çok ilginç bir roman olan Goriot Baba İnsanlık Güldürüsü adlı bu dev yapıtın üç bine ulaşan kişilerinin önemli bir kısmını, hem de en ilginçlerini bize tanıtır. Rastignac, Madame de Beauseant, Madame de Langeais ve daha birçokları, ünlü Balzac kişileri olarak ilk kez bu romanda karşımıza çıkarlar. Bu özelliği göz önüne alınınca, İnsanlık Güldürüsünün eşsiz evrenine girmek için en elverişli kapının Goriot Baba olduğu söylenebilir. Yalnızca yarattığı ilginç baba tipiyle değil, anlatım ustalığıyla da, öteki kahramanlarıyla da bu roman okuyanı sürükler.

************

Zengin olsaydım, servetimi korusaydım, onlara vermeseydim, şimdi burada olurlardı. Dudaklarıyla yanaklarımı yalarlardı. Bir konakta otururdum, güzel odalarım, uşaklarım, ateşim olurdu. Başucumda kocaları ve çocuklarıyla gözyaşı dökerlerdi.Bütün bunlar benim olurdu. Şimdiyse hiç. Para her şeyi verir insana, kızlarını bile. Ah! Param. Param nerede? Bırakacak hazinelerim olsaydı, yaralarımı sarar bakarlardı bana. Seslerini duyar, yüzlerini görürdüm.(...) Görmek istiyorum onları.Jandarmaları yollayın, zorla getirsinler! Adalet benden yana. Doğa, yasa, her şey benden yana. İsyan ediyorum. Babalar ayaklar altına alınırsa, memleket batar. Açık bu. Toplum da dünya da babalık üstüne kuruludur. Çocuklar babalarını sevmezlerse her şey mahvolur.(...)Babalar, Meclislere başvurun, evlenmeyle ilgili bir yasa çıkarsınlar.Kızlarınızı seviyorsanız evlendirmeyin onları. Damat bir kızın her şeyini bozan, her şeyini kirleten bir namussuzdur. Evlenme yok artık! Bu evlilikler kızlarımızı elimizden alıyor ve ölürken onları yanımızda bulamıyoruz. Babaların üzerine bir yasa çıkarın. Korkunç bir şey bu.Goriot Baba... Balzacın başyapıtlarından biri daha, daha önce yayımlanan Vadideki Zambaktan sonra, Oğlak Klasikleri arasındaki hak ettiği yerini alıyor...

************

İşte Balzacın sayıları iki yüzü bulan İnsanlık Komedyası adını verdiği romanların en iyilerinden biri daha: Goriot Baba. Rastignac, hukuk okuyan yoksul bir öğrencidir Ailesi iyi bir gelecek beklentisi içinde onu Parise göndermiştir. Türlü türlü insanların kaldığı Vaugernin pansiyonu adeta bir cadı kazanıdır. Rastignac orada ilk kez rastladığı Goriot Babanın trajedisine tanık olur. Saint-Germain banliyösünün süslü, ama basit ve bayağı prenseslerinin aç gözlülükle babalarını nasıl soyduklarını görür; toplumun bütün çirkinliklerinin bir tek trajedide toplandığına tanık olur. Rastignac, bir uşak ve bir hizmetçi kadınla birlikte Goriot Babanın tabutunun ardından yürürken babalarının cenazesine katılmayan kızlara ve sefil Paris sosyetesine karşı tiksinti duyar.İnsanlık Komedyasının öteki kitaplarında okurun karşısına çıkan vicdansız ve katı yürekli Baron Rastignac haline gelir böylelikle.

******


******

Fransız gerçekçiliğinin büyük ustası Balzac, Fransız Devriminin yarattığı büyük altüst oluşun yazarıdır. Burjuva sınıfının sermaye biriktirme süreçlerinde yıktığı değerlerin yarattığı boşlukta hemen bütün toplumsal katmanların dramını... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl
Küçük Ağa

Küçük Ağa, Kurtuluş Savaşı yıllarında, siyasal karar ve tartışma merkezlerinin uzağında, Kuvvacı/Millici denilen, ama ne oldukları, neyi temsil ettikleri pek bilinmeyen birilerinin açtığı savaşa katılıp katılmamanın vebalini tartarak bir karar verme durumunda kalan insanları anlatır. Asırlardır sadece halife-i ruyi zeminin, padişahın açtığı sancağın altında savaşılacağı bilgi ve inancıyla yaşamış taşra insanlarının, halife-padişah çağrısının yokluğunda ve işgal haberleri yayılırken yaşadıkları ikilemlerin, açmaz ve iç çalkantıların, kendileri ve kaderlerine sahip çıkma hakkında yeniden düşünmek zorunda kalışlarının hikâyesidir. Tarık Buğranın kendi deyişiyle Küçük Ağa, destanlara yakışır bir konuyu ele almasına rağmen, destan değil, gerçekliği anlatan bir romandır. İttihatçıların ve Kuvvacıların değil, inanç ve gelenek kalıtıyla başbaşa, ilk kez kendisi ve kendi adına geleceği için karar vermeye çalışan bir ahalinin kahramanı olduğu bir roman. Şimdilerde Küçük Ağayı okumak, güncelliğini bir kez daha kazanmış bir öyküyü, sorunsalı yeniden okumak demektir.

Küçük Ağa, Kurtuluş Savaşı yıllarında, siyasal karar ve tartışma merkezlerinin uzağında, Kuvvacı/Millici denilen, ama ne oldukları, neyi temsil ettikleri pek bilinmeyen birilerinin açtığı savaşa katılıp katılmamanın vebalini tartarak bir karar verme ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl
Kayıp Sembol (Robert Langdon, #3)

Dan Brown; Da Vinci Şifresi, Melekler ve Şeytanlar'dan sonra Kayıp Sembol'de insanlığın yüzyıllardır beklediği bir gerçeğin peşinde... Harvard Simgebilim Profesörü Robert Langdon, Kongre Binasında konferans vermesi için yakın bir arkadaşından davet alır. Ancak, Washington'a varır varmaz oldukça garip bir durumla karşı karşıya kalan profesör, kendini korkunç bir oyunun ortasında bulur.
Kongre Binasına bırakılmış olan bir sembolün -yakın arkadaşı Peter Solomon'ın kesik eli- varlığını haber veren bir telefon, Langdon'ı hiç de yabancısı olmadığı bir dünyaya davet etmektedir. Antikçağlarda kullanılan bu sembolik çağrı, daveti alan kişiyi ezoterik bilgeliğin hüküm sürdüğü, çok eskilerde kalmış kayıp bir dünyaya sürükleyecektir.
Sonu belli olmayan bu mistik daveti arkadaşını kurtarmak için kabul eden Langdon, bir anda masonik sırların, saklı kalmış tarihin ve o güne dek görmediği yerlerin gizli dünyasında inanılmaz bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalır. Artık cevaplanması gereken sorular vardır: İnsanlığın Altın Çağı, açılmaması gereken bir kapının aralığından sırlarıyla birlikte yok mu olacak, yoksa hikmetin ışığında tüm soruların cevapları mı bulunacaktır?...

Dan Brown; Da Vinci Şifresi, Melekler ve Şeytanlar'dan sonra Kayıp Sembol'de insanlığın yüzyıllardır beklediği bir gerçeğin peşinde... Harvard Simgebilim Profesörü Robert Langdon, Kongre Binasında konferans vermesi için yakın bir arkadaşınd... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl
Tehlikeli Oyunlar

Hikmet Benol, toplumdaki yoğun kargaşanın temelinde yatan gerçekliği araştırırken, gerçeklerle içtenlikle ilgilenmenin toplumu yönetenlerce tehlikeli görüldüğünü seziyor ve oyun oynuyormuş gibi ilgilenme yolunu seçiyor. Kişinin kendiyle savaşmasını ve yenmesini, kendini dönüştürmesini önemli bir sorun olarak algılamaya çağıran, çarpıcı ve sarsıcı bir roman.

Hikmet Benol, toplumdaki yoğun kargaşanın temelinde yatan gerçekliği araştırırken, gerçeklerle içtenlikle ilgilenmenin toplumu yönetenlerce tehlikeli görüldüğünü seziyor ve oyun oynuyormuş gibi ilgilenme yolunu seçiyor. Kişinin kendiyle savaşmasını v... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl
Gün Olur Asra Bedel

Cengiz Aytmatovun bütün dünyada geniş yankılar uyandıran bu romanı, yürek paralayan, tüyler ürperten bir haykırıştır. Fakat umutsuz bir çırpınış değil, aynı zamanda tutsaklığa karşı bir meydan okuyuştur...Romanın kahramanı Yedigey Cangeldin, cepheden döndükten sonra, Kazak bozkırlarında küçük bir aktarma istasyonunda çalışmaya başlar. Burada tanık olduğu ve uzak geçmişine çağrışım yapan olaylar, gerçekte bir siyasi rejimin gümbür gümbür çöküşünün nedenleridir. Aytmatov, kaçınılmaz olan bu çöküşü eserleriyle hızlandıran yazarların basında gelir.Yedigey, ölen emekdar arkadaşı Kazangapın cenazesini mezarına götürürken, kendisinin ve milletinin geçmişim, acı-tatlı, düşündürücü yanlarıyla bir bir gözlerinin önünden geçirir. O gün asra bedel bir gün olur onun için. Sevdikleri kişinin cenazesini Naymanların kutsal mezarlığına götürdükleri zaman, orada bir uzay üssünün kurulmuş olduğunu görürler ve cenazenin gömülmesine izin verilmez. Öte yandan, Rus-Amerikan ortak araştırması sonunda kozmonotlar, uygarlık düzeyi Dünyanınkinden çok daha yüksek bir gezegen keşfederler. Bu gezegende yaşayanlar dünyalılarla ilişki kurmak isterler. Fakat daha yüksek bir uygarlığı, daha iyi bir yönetimi kendileri için zararlı gören dünyalı yöneticiler bu isteği reddederler. Kurgu-bilime dayanan bu bölüm, eseri asla bir kurgu-bilim romanı haline getirmez. Yazar bu eserinde, geçmişi, bugünü ve yarını bir arada gözler önüne sermek ustalığını gösterir...Romanda derin ve temiz aşklar, efsane ve masallar, KGBnin acımasız uygulamaları, okuru heyecandan heyecana sürükler. Aytmatov, o eşsiz anlatım gücü ile insanlarımızı mankurt olmaktan kurtaralım mesajını vermektedir. Nedir mankurt? Bunu romanda anlatılan bir Nayman efsanesinden öğreniyoruz: Juan-Juanlar, tutsak ettikleri genç savaşçılara, akıl almaz bir işkence usulü ile geçmişlerini unuttururlar. Geçmişini unutan tutsak, artık bir mankurttur. Anasını babasını, çocuklarını bile tanımaz. Yeni efendisinin emriyle ve ona yaranmak için öz anasını öldürmekten çekinmez...Bu kadar da değil... Aytmatov, birbirinden ilginç ve sürükleyici konuları bütünleştirerek sunmasını en iyi bilen yazardır...

Cengiz Aytmatovun bütün dünyada geniş yankılar uyandıran bu romanı, yürek paralayan, tüyler ürperten bir haykırıştır. Fakat umutsuz bir çırpınış değil, aynı zamanda tutsaklığa karşı bir meydan okuyuştur...Romanın kahramanı Yedigey Cangeldin, cepheden... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl
Aylak Adam

Her şeye “karşı” duran, “karşı” çıkan, “karşı” olan bir adam... Aylak Adam... Bir adı bile yok. “C.” diyor Yusuf Atılgan kısaca.

İnsan her şeye bunca “karşı”yken kendine de “karşı” olmadan nasıl sürdürülebiler bir “karşı” yaşamı?

C., sıradanlığa, tekdüzeliğe, alışılmışın kolaycılığına hiç mi hiç katlanamıyor. Hem farklıyı, hem doğru olanı arıyor. Çabasının boşuna olduğunun da farkında üstelik.

Zor bir karakter, zor bir yaşam, yalın bir roman.

Her şeye “karşı” duran, “karşı” çıkan, “karşı” olan bir adam... Aylak Adam... Bir adı bile yok. “C.” diyor Yusuf Atılgan kısaca.

İnsan her şeye bunca “karşı”yken kendine de “karşı” olmadan nasıl sürdürülebiler bir “karşı” yaşamı?

C., sıradanlığ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl
Daha Fazla Göster

benim adım turuncu şu an ne okuyor?

benim adım turuncu şu anda kitap okumuyor.

Favori Yazarları (0 yazar)

Favori yazarı yok.