The 100 (The Hundred #1)

En Son Değerlendirmeler

8 puan

www.seymaatasoy.com

Dünya'da yaşanan nükleer felakatin ardından 300 yıl geçmiştir ve kurtulanlar Dünya'nın yörüngesindeki uzay gemisinde yaşamaktadır. Nüfusu kontrol etmek için çok sert kurallar konmakta ve çok kolay idam cezası verilmektedir. 18 yaşından küçükler ise reşit olana kadar mahkum edilmekte, olduğu gün de hemen idam edilmektedir. Fakat bu seçilen 100 kişi için geçerli değildir. Bu 100 kişi Dünya'ya gönderilip, yaşanılabilir olup olmadığını kontrol edeceklerdir.

Hikaye dört karakterin üzerinden ilerliyor: Clarke,Wells, Bellamy ve Glass. Glass dışında hepsi Dünya'ya gönderiliyor, Glass bizim gemideki kulağımız oluyor. Ama sanılmasın ki gemideki hayatı sadece Glass'tan öğreniyoruz. Tüm karakterlerimizin hep bir bölümünde flashbackleri oluyor ve biz böylece hem gemideki yaşam hem de karakterlerin geçmişleri ve suçları hakkında bilgi ediniyoruz. Açıkçası benim en çok zevk aldığım bölümler flashbackler oldu.

Gemideki yaşam ise herkes için çok da güzel değil, tam bir kast sistemi hakim. Gemi üç bölümden oluşuyor: Phoenix, Walden ve Arkadya. Phoenix elit sınıfı barındırırken Walden ve Arkadya alt sınıfı barındırıyor.

Kitaptaki en hoş şeylerden biri kesinlikle çocukların Dünya'ya indiklerinde yaşadıkları ilklerdi. Gün doğumunu izlemeleri, yağmur yağdığındaki şaşkınlıkları... Et yemeleri (hayvanlar uzaya çıktıklarından 100 yıl sonra tükenmiş), elma yemeleri (elma uzayda gerçekten çok pahalı) ve el üretimi olmayan doğal su içmeleri... Yazarın da zaten aklına gelen ilk düşünce çocukların yaşayacağı ilkler ve şaşkınlıklar olmuş.

Kitabın aynı isimli bir de dizisi var. Ama kitabımızın okuyucuları diziden bir hayli nefret etmiş. Kitapla uzaktan yakından alakası yokmuş. Ben de bu yorumları okuyup merak ettim ve ilk bölümünü izledim. Gerçekten çok farklı bir senaryo vardı ortada. Evet konu aynı konuydu fakat bir hayli oynanmış kitap üstünde. Glass çıkartılmış ve Finn diye bir karakter konmuştu. Ama beni en çok şaşırtan hadise kitabın sonunda öğrendiğimiz bir şeyi ilk bölümün sonunda vermeleri oldu. İyi ki kitabı bitirmeden merak edip açmamışım, yoksa bayağı bir spoiler yemiş olacaktım. O yüzden bir daha hayatta açmam, mazallah ikinci kitaptan spoiler falan yerim. Ne olur ne olmaz.

The 100 benim için gayet akıcı güzel zaman geçirten bir kitap oldu ve eğer yanlış hatırlamıyorsam bir gün gibi kısa bir zaman içinde bitirdim. Herkes gibi merak içinde ikinci kitabı beklemekteyim (İlk defa bir seriye ikinci kitabı çıkmadan başladım, o yüzden gerçekten merak ediyorum; alışık değilim hemen ikinci kitabı okuyamama lüksümün olmasına.). Zaten ikinci kitabımız -ki adı Day 21- çevirideymiş. İnşallah bizi çok bekletmezler de hemencecik okuruz.

Ve evet mıknatıslı kapak tasarımına ben de hayran kaldım.

9 puan

Yorumun tamamı; http://1kitapmeselesi.blogspot.com.tr/2015/01/the-100-kass-morgan-yorum.html

Konusundan bahsetmem gerekirse, 100 genç var bildiğiniz üzere. Bunlar farklı sebeplerden ötürü hapishaneye atılmışlar. 18 yaşında idam edilecek hepsi, onlara ne kadar 1 şans verilse de 18 yaşlarına bastıklarında, hepsi öleceğinin bilincinde. Fakat bunlar 18 yaşına basmadan, bir takım şeyler oluyor ve onların yaşadığı Koloni'de, kaynakları bitmeye yüz tutuyor. Ki zaten bu 100 genç, gözden çıkarıldığı için Dünya'ya bunlar gidiyor.

10 puan

http://kronikokur.blogspot.com.tr/2014/10/the-100-hundred-1.html

7 puan

Yorumun tamamı : http://fairytaleess.blogspot.com.tr/2015/05/the-100-kitap-yorumu.html

Genel itibariyle kitabı sevdim. Bir kere konusu özgündü ve bu benim için çok önemli. Bazı bölümler daha detaylı anlatılabilirdi. Normalde fazla detay akıcılığı olumsuz etkiler ama bu kitapta daha hoş olurdu gibime geliyor ama yine de sevdim. Distopik kitaplar okumayı seviyorsanız bir şans verebilirsiniz derim.

8 puan

Anlatım tarzı olarak üçüncü kişi anlatımlarını sevmem ama kitap o kadar heyecanlandırdı ki beni anlatım şekline hiç takılmadım.
Bir günde elime aldığım gibi bitti :)

8 puan

Beğendim ama bir kaç şeye takılıp kaldım -_-
http://kahveminkokusu.blogspot.com.tr/2015/10/the-100-kass-morgan-okuyucu-yorumu.html

6 puan

Çok saçmaydı .Saçma Wattpad kitaplarından farkı yotu

9 puan

Önyargılı başlamıştım ama çok beğendim. Serinin devamını sabırsızlıkla bekliyorum.

9 puan

The 100 serisini bilmeyen var mı, bilemiyorum ama dizisinden sonra kitabını okumaya karar verdiğim kitaplardan biri... İlk önce kitap hakkında fikrimi yazıp daha sonra dizi ile karşılaştırmasını ve farklılıklarına değineceğim. Bu yüzden bundan sonra yazılan çizilen şeylerin oyunbozan bilgi içerdiğini unutmayın. ;)

Kitabımız Clarke'ın hapishane hayatı ve ardından gizli bir görevle, kendin gibi 100 suçlu çocukla beraber, Dünya'ya gönderilmesi ile başlıyor. Uzay Kolonisi hayatta kalmak için o kadar gaddar kurallar uygulamak zorunda kalıyor ki ahlak ve hayatta kalma arasındaki ince çizgiyi sorgulamaya iten bir durum olduğu kanısındayım. Yani olağan şartlarda ölüm verilmeyecek suçlara bile sırf oksijen tasarrufu olsun diye ölüm cezası veriliyor. Şahsen öyle bir hayat sürmekten ise Dünya'da bombalar altında can vermeyi tercih ederim. Zaten kimse beni kolay kolay uzayda yaşamaya gönderemez. Neyse.

Kitap dili oldukça akışkan ve yazarın kafasındaki Dünya'yı bize sunuş şekli de oldukça takdire şayan. En ince ayrıntısına kadar insanın kafasında canlanmasını sağlayan güzel bir yazım tekniği var. Lakin her karakter POV'unda kişinin kolonideki yaşadığı dönemlerde bir sahne sunması ilk başlarda çok kafamı karıştırdı. Örneğin Glass, hapse düşmüş çocuklardan biri ama gemi kalkar iken kaçıyor ve sonra onun yaşadıklarını anlatıyor. Hapse düşüş sebebini anlatırken ben onu şimdiki zamanda yaşadığı şeyler falan sandım. Yani böyle kafa karışıklığı oldu ama editör de öyle karar vermiş olacak ki bunun önüne geçmek için geçmiş sahneleri farklı bir yazı tipinde ayarlamış ve uzun çizgiler ile geçmiş ve şimdiyi ayırmış. Şahsen zırt pırt geçmiş sahnelere gidilen bölümleri sevmiyorum, Labirent Serisinin yeni üçlemesindeki kitapta da buna değinmiştim.

Sizi bilmem ama ben Glass ve Wells POV'larını çok sıkıcı buluyorum. Glass daha çok kolonide olanları anlatmak için eklenen bir karakter havası veriyor. Dizide sık sık koloni sahneleri görsek de dizide sadece Glass'ın sahneleri ile yetinmek zorundayız. Bu yüzden yönetimin neler yaptığı konusunda bihaberiz. Bu ikisi dışındaki yegane POV'lar da Bellamy ve Clarke. Sadece bu ikisi olsa razıyım. :D Kitabı yarım günde bitirdim. Bu derece akıcı işte. :)

Gelelim dizi ve kitap arasındaki farklara.

İlk olarak dizide Bellamy ve Clarke arasındaki çatışma kitapta yok ve dizinin aksine ilişkileri hızlı bir şekilde ilerliyor ve 2. kitapta bir nevi adı konmamış bir ilişkileri var.

Bellamy'nin Şansölyeyi vurduğu sahne dizide gizli kapaklı olurken kitapta tüm çocukların gözü önünde oluyor ve 2. kitaba geçmeme rağmen hala durumu hakkında bilgi sahibi değiliz.

Dizide Clarke'ın sadece annesi yaşarken ve babası az oksijen kaldığı haberini duyurmaya kalkarken yakalandığı için idam edilmişken kitapta bu çok başka bir sebeple meydana geliyor ve hem annesi hem babası ölüyor.

Dizide babasını ihbar eden Wells gibi görünüp annesi çıksa da kitapta tüm suç Wells'in.

Dizide Wells ve Clarke bir nevi yakın dost gibi olsa da kitapta eski sevgililer.

Dizide yer alan Jasper, Finn ve Monty, Raven ve Marcus gibi karakterler kitapta yok. En azından şimdiye kadar görünmüyor. Marcus, dizide şansöyle yardımcısıyken kitapta bu iş çok başka bir karakterde ve kötü biri gibi görünüyor ama Clarke'ın ailesinin yargılanma sahnesi dışında kendisini göremedik.

Dizideki baş belası kötü çocuk Murphy; kitapta Graham isimdeki çocuk yerine geçmiş.

Genel fikrim neden böyle gereksiz karakter değişim ve eklemelere gidilmiş bilmiyorum. İlk kitap, dizinin ilk yılı için, nispeten, az hareket içerdiği için ufak değişiklikler ve eklemeleri olağan görüyorum ama bu şekilde pek hoşlaştığımı söyleyemem. Neyse. Bir de dizideki Clarke karakterinin geldiği noktayı hiç sevmedim. Kitapta daha iyi. Kitabı diziden daha çok sevdiğimi söyleyebilirim.


5 puan

Anlatimi fazlasiyla basit. Okurken insani sinirini bozan bi tekduzeligi ve yavanligi var ki okumadan alinan zevki minimuma cekme kobusunda epey bir etkili.

5 puan

The 100 bence bu kitabın adı eksik yazılmış. The 100 Öpüşenler olmalıydı. Kitapta 173. sayfaya geldim şu ana kadar anladığım: Wells Clarke ile öpüşüyor sonra Clarke Bellamy ile öpüşmeye başlıyor. Bu sırada Glass Luke ile öpüşüyor ama sonra Luke Camilla ile öpüşmeye başlıyor. Sonra tekrar fikri değişip yine Glass ile öpüşmeye başlıyor. Wells hala Clarke ile öpüşmek istese de onunla öpüşmek isteyen tek kişi Octavia. Kitabın yarısına geldim ve heyecanla bekliyorum bakalım daha kim kimi öpecek

geri ileri