Marquez ne yazarsa okur ve beğenirim. Yine güzel yazmış. Okurken fazlasıyla hüzünlendim.
yazarin okudugum ikinci kitabiydi.ben bunu da cok begendim.anlatimi ,dili,tarzi baska cok baska okunasi bir yazar.
Marquez beni hayal kırıklığına uğratmayan ender yazarlardan. Sıkmayan, tadında detayları ve anlatımına hayranım. Bir minik yazarcık olarak öykünürüm kendisine.
Kitabın ismine bağlı kalınmadan okunduğunda epeyce hoş düşünce ve zamana dair korkunç bir düşünce içerisinde bulabilirsiniz kendiniz. Benim hayranlık duyduğum tek karakter ihtiyarın hizmetini gören "bakiredir." Bir hayatın, amacın ve elbette kişinin gönlüne sadakatinin örneğidir vesselam.
"Seks elinde aşk olmayanların tesellisidir."
Anlatımını ve bazı cümlelerinin tebessüm ettirmesi benim hoşuma gitti. 90 yaşında bile yaşını yaşamayan ve 20li yaşlarda 90 yaşları yaşar gibi davranan bizler için ince mesajlar var bence.
Kitabın en vurucu cümlesi "Seks elinde aşk olmayanların tesellisidir." sanırım.. Okuduğum en iyi kitaplardan biriydi diyemem açıkçası. Duygusal bir yalnızlıkla ve yalnızca seksle geçen bir ömrün sonunda , seks olmadan gerçek aşkı bulan bir adam.. Okunup bitiveriyor hemen, yazar hatrına okunmalı :)
''sex insanların bulamadığı aşktan elinde kalan bi tesellidir''
''her zaman söylediğim gibi kıskançlık gerçekten çok daha fazla şey bilir'' ..
kitap beklentilerimi karşılamada yetrsiz kaldı hayal kırıklığı yaşadım diyebilirm ama yine de güzeldi okumak
"İnsanın sonunda başkalarının sandığı gibi biri olmaması olanaksız."
''Dünyada tek başına ölmekten daha büyük bir felaket olamaz.''
''Seks, insanın aşkı bulamadığında elinde kalan bir tesellidir.''
''Bir erkek babasına benzemeye başladığı an yaşlandığını anlar.''
Kitabın kahramanına Ç . harfini verdim isim olarak .çünkü kahramanımız hem çirkin hem çekingen .Sıradan ilişkilerin adamı .Öyle şahane kadın arayışıda yok bir meta olarak benimsemiş çoğunu .Ucuz rujları , keçe gibi saçları ,yırtık file çorapları olan kadınlarla kalitesiz yataklarda ,kirli çarşaflarda yalnızlığını unutmaya çalışmış Ç.
Ammaa aşk bu ister 90 ' a daya merdiveni ,istersen 100 'e .Zavallı Ç. hayatının aşkı şahane Delgadina ile tanışıyor .Hayatının baharında genç kadın ve 90yaşına bastığı gece sabaha kadar dokunmadan izleyen yaşlı Ç hiçte aşinası olmadığı duygularla bir medcezire maruz kalıyor .
Marquez usta aşkın duruluğuyla tatlandırmış satırları .Benim Hüzünlü Orospularım bir kitap değil , evrenin ortak acısı yalnızlığa bir reçetedir .Okuyun .Şifanızı bulacağınız bir satır illaki olacaktır .
Okuduğum Marquez kitapları içerisinde en az beğendiğim buydu sanırım. Şimdi Marquez kitaplarının genel teması yalnızlıktır, bu nedenle de benim en sevdiğim Marquez kitabı, Albaya Mektup Yok' tur. Yüzyıllık Yalnızlık' tan bile öndedir o kitap benim için. Yalnızlığın bu kadar güzel anlatıldığı başka bir kitap bilmiyorum ben çünkü.
Bu kitapta ise yine konu yalnızlık, tabii bir de aşk teması var. Kitabın adına bakınca birçok kadın hikayesi okuyacağınızı sanıyorsunuz belki ama kitapta 14 yaşında bir kızın, 90 yaşındaki bir adama hissettirdiklerini okuyorsunuz sadece. Benim için ne kada çok kadın o kadar çok göğüs ve dolayısıyla o kadar iyi kitaptır. Sırf bu nedenle bu kitaba iğrenç diyebilirim mesela. Şaka lan şaka korkmayın. Göğüsleri severim de o kadar da değil.
Büyülü gerçekçilik neydi? Büyülü gerçekçilik emekti. Yok geyik yapmıyorum bence gerçekten fazlasıyla emek gerektiren bir iş o tarzda kitap yazmak. Yıllarca aralıksız yağmur yağdıracaksın; güzel, saf bir kızı gökyüzüne uçuracaksın, adamın birine durmaksızın yemek yedireceksin ve tüm bunları okuyan okuyucuya bir kez bile 'dur lan ne oluyor, nasıl ya, fantastik mi bu kitap şimdi, hayal mi yoksa bu' gibi şeyleri düşündürtmeyeceksin. Bu kitapta ise büyülü gerçekçilikle ilgili bir şey bana göre yok. Kitabı okurken bir süre her şey hayal filan mı acaba diye düşündüm ama değil yahu sahici bir aşk hikayesi anlatıyor Marquez kitapta. Tamam, bunu, o nefret ettiğim vıcık vıcık aşk hikayeleri tarzında yapmıyor ama yine de aşk hikayesi anlatıyor. Hiç sevmem aşk hikayelerini. 14' lük çıtırı bulmuşken sevişeceksin dedecim ne aşkı!!! Kitap da anlamsız geçişler de var ya da bana anlamsız gelmiş de olabilir artık bilmiyorum, benim kafa 14' lük çıtırda kalmıştı çünkü.
En sevdiğim yanı ise Marquez' in her zaman yaptığı gibi yalnızlığı yine muhteşem anlatmasıydı, bu kez bir de yaşlılığı anlatıyor Marquez bu kitapta ve baya da fena anlatıyor. Alıntılayabilirdim ekşisözlükten filan ama yapmayacağım, merak eden girip okusun bu kitaptaki yaşlılığın anlatımını. Muazzam gerçekten.
Tek bir alıntıyla bitirelim. Şimdi ben dedeye kızıyorum ya hani 14' lük çıtırı bulmuşsun yesene be dedecim diye ki yerinde ben olsam hiç affetmezdim mesela, dede de yaşlılığın verdiği bunaklıkla bana şöyle diyor; ''seks, insanın aşkı bulamadığında elinde kalan bir tesellidir." Bunak işte.
Edit: Büyülü gerçekçilik diye bir şey yok mu demişim, votka içerken mi yazmışım anlamadım. Dalıyordu bir ara hayal alemine hatunların arasına lan. Neyse okuduysanız ve güzel de bir kızsanız bana bir hatırlatın oraları.
aldım, okudum ve pişman olmadım. Hayat dersi niteliğinde bir roman diyebilirim. Bir insan aşırı şehvet düşkünü olduğu halde aynı zamanda nasıl ahlaklı olabilir sorusunun cevabı saklı bu şah eserde.
Marquez'in kısacık kitabı 90 yaşını kutlayan bir gazetecinin kendini bakire bir kız bularak ödüllendirmesi ve sonucunda 14 yaşındaki kıza aşık olmasının anlatımı.
-Seks, insanın aşkı bulamadığında elinde kalan bir tesellidir.
-Bir erkek babasına benzemeye başladığı an yaşlandığını anlar.
Bir çırpıda okuyabileceğiniz keyifli bir kitap. Kendiliğinden akıyor. Aşkın 90 yaşındaki insana bile neler yaptığını göreceksiniz. Tavsiye ederim.
90 yaşını kutlayan yaşlı bir adamın doğum gününde bakire bir kız istemesiyle başlar kitap. Hayatını zaten hep para karşılığı ilişkilerle geçirmiş bir adamdır kendisi.
Bize hayatın yaşın kaç olursa olsun yaşanmaya değer olduğunu , yaşının bir önemi olmadığıni ve yine bazı şeyler için hiçbir zaman geç olmadığını gösteriyor bize kitap. Aşk 9unda da 90inda da aşktır.