Ben gölgeyim.
Ben avım.
Ben katilim.
Ben hedefim.
Kurtulmak için tek çarem var: diğerinden kaçmak.
Peki ya diğeri de bensem?
Benliğin karanlık sularında dolaşan “bavulsuz yolcu”
Tren raylarında bulunan, hafızasını yitirmiş bir adam… Aynı yerde, bir bakım çukurunda çırılçıplak bir ceset... Ve olay üzerine polis tarafından çağrılan psikiyatr Mathias Freire… Polis, hafızasını yitirmiş adamı sorgulamak isterken, Mathias kendisinde de aynı kişilik hastalığı olduğunu fark eder. Acaba aranan seri katil kendisi midir?
Sadece Fransa’da 300 binden fazla satan ve şimdiden 10 dile çevrilen Sisle Gelen Yolcu, tüm romanlarında ısrarla “kötülük”ün kaynağını arayan Jean-Christophe Grangé’nin kurduğu kabus dolu bir labirent. Grangé, romanını tasarlamak için her romanında olduğu gibi bu romanında da titiz bir araştırma süreci yaşamış. Bir psikiyatri hastanesinde bir süre kalmış ve hastalarla uzun sohbetler etmiş. Marsilya’daki evsizlerin arasına, heyecan verici tasvirlerle anlattığı tekinsiz bir dünyaya dalmış.
Romanın ana karakterini bu araştırmalar sonucunda yaratmış Grangé. Mathias Freire, Bordeaux’da işi dışında özel bir hayatı olmayan, bir ihtisas hastanesinde görev yapan genç bir psikiyatr. Nöbetçi olduğu bir gece, tren raylarında bulunan, hafızasını yitirmiş bir adam getirilir hastaneye. Ertesi gün ise bölgede bir ceset bulunur. Cesedi bulunan kişi genç bir uyuşturucu bağımlısıdır ve vücudunda hiçbir darp izi yoktur. Mathias hastasıyla özel olarak ilgilenir. Yaptığı hipnoz sonucu hastası, geçmişiyle ilgili bazı bilgileri hatırlar. Ancak doktorun araştırmaları, hastasının verdiği bilgilerin tamamen düzmece olduğunu gösterir. Mathias, adamın psişik bir kaçış içinde olduğu, büyük bir travmadan sonra esas benliğinden kurtulmaya çalıştığı ve bu yüzden bilinçsizce yeni bir kimlik yarattığı görüşündedir. Ancak an gelir, kendisinin de, hastası gibi psişik bir kaçış yaşadığını keşfeder ve asıl kimliğini bulmaya karar verir. Mathias’da da hafıza kaybı vardır; kendine geldiği zamanlarda, başka bir kişiliktir. Ve “bavulsuz yolcu” olarak, kendi geçmişini araştırmak üzere yola düşer.
Hikâyelerinde biraz efsane unsuru, biraz western, biraz tarih olmasını sevdiğini belirten Grangé, “hayatını bırakıp kaçma eğilimini”, büyük bir terslik yaşadığımızda, kendimizi ailevi ya da mesleki baskı altında hissettiğimizde hepimizin yaşayabileceği bir itki olarak değerlendiriyor.
Ben gölgeyim.
Ben avım.
Ben katilim.
Ben hedefim.
Kurtulmak için tek çarem var: diğerinden kaçmak.
Peki ya diğeri de bensem?
Benliğin karanlık sularında dolaşan “bavulsuz yolcu”
Tren raylarında bulunan, hafızasını yitirmiş bir adam… Aynı yerde, bir bakım çukurunda çırılçıplak bir ceset... Ve olay üzerine polis tarafından çağrılan psikiyatr Mathias Freire… Polis, hafızasını yitirmiş adamı sorgulamak isterken, Mathias kendisinde de aynı kişilik hastalığı olduğunu fark eder. Acaba aranan seri katil kendisi midir?
Sadece Fransa’da 300 binden fazla satan ve şimdiden 10 dile çevrilen Sisle Gelen Yolcu, tüm romanlarında ısrarla “kötülük”ün kaynağını arayan Jean-Christophe Grangé’nin kurduğu kabus dolu bir labirent. Grangé, romanını tasarlamak için her romanında olduğu gibi bu romanında da titiz bir araştırma süreci yaşamış. Bir psikiyatri hastanesinde bir süre kalmış ve hastalarla uzun sohbetler etmiş. Marsilya’daki evsizlerin arasına, heyecan verici tasvirlerle anlattığı tekinsiz bir dünyaya dalmış.
Romanın ana karakterini bu araştırmalar sonucunda yaratmış Grangé. Mathias Freire, Bordeaux’da işi dışında özel bir hayatı olmayan, bir ihtisas hastanesinde görev yapan genç bir psikiyatr. Nöbetçi olduğu bir gece, tren raylarında bulunan, hafızasını yitirmiş bir adam getirilir hastaneye. Ertesi gün ise bölgede bir ceset bulunur. Cesedi bulunan kişi genç bir uyuşturucu bağımlısıdır ve vücudunda hiçbir darp izi yoktur. Mathias hastasıyla özel olarak ilgilenir. Ya... tümünü göster
Jean-Christophe Grangé , Fransız yazar, Bu sefer de insan beynini ele almış. Diğer kitaplarına nazaran daha az kanlı ve Fransa'nın belli başlı 3 -5 şehrinde geçen bol manzaralı , heyecan dozu yüksek betimlemeler, Şarap, Psikoloji, Psikiyatri üzerine detaylı bilimsel öğeler okuyucuya aktarılıyor.
Çok katmanlı ve her bölümde adrenalin seviyesi yüksek bölümler okuyucuyu bekliyor. Sanki her sayfa, okundukça rüzgarla uçup gidiyor.
Kitap okuma alışkanlığı olan biriyseniz ve özellikle benim gibi Grangé okurlarındansanız kitabın yüzlerce sürprizden, akıl almaz kurgulardan oluştuğunu tahmin ediyor olsanız gerek.
Sisle Gelen Yolcu 13 saat aralıksız kitap okumama sebep olacak kadar harika bir kitap iç içe geçmiş hayatlar bavulsuz yolcular asıl kimliğini arayan bir psikolog ve askeri bir deneye habersizce kobay olan insanlar gerilimin ve aksiyonun hiç düşmediği tercümesi enfes bir roman
Grange'ın okudugum 2. kitabı Ölü Ruhlar Ormanı'ndan sonra severek okudum, kurgusunu begendiğim bir kitap oldu amma velakin romanın kahramanının herzaman herzaman, bazen insanın bu kadarıda fazla dediği bir şekilde dört ayağının üzerine düşmesi gerçekçilikten uzaklaştırıyor. Güzeldi....
Bu kitap örnek alınarak oluşturulmuş ülkelere göre fiyat listesi:
http://katilkurdu.blogspot.com/2012/12/arastirma.html
En beğendiğim Grange kitabı oldu; polisiye dozu yüksek. Ayrıca bir Fransa anti-gezi rehberi de sayılabilir.
Grange güzel bir kitaba daha imza atmış. Keyifle okuduğum, sayfaların su gibi aktığı bu kitapta yer yer fantasti anlatımlarda vardı. Grange imzası yine olağandışıydı.
Çok beğendim.Sonu farklı bitebilirdi diye düşündüm ama öyle olsaydı hikayeye haksızlık olurdu.Okuyun pişman olmayacaksınız.
kitap sonuna kadar sürprizlerle dolu...son ana kadar heyecan dinmiyor ve insana çok şey öğretiyor.çok beğendim.
Grange okumakta hep zorlanmışımdır. Ancak son kitabı hakikaten akıcı ve iyi kurgulanmıştı. Yer yer klişeler görülüyor ama o kadar kusur kadı kızında da olur diyerek, iyi bir yaz tatili kitabı olarak öneririm.
Müthiş müthiş müthiş bir kurgu! İnanılmaz karakterler ve olaylar. Kesinlikle herkes okumalı. Bu nasıl bir hayal gücüdür.
J.C.Grange herzaman ki gibi harika bir kitap yazmış. Bu tarzı sevenler için okunması gereken bir kitap daha.Tavsiyemdir.
Yazar bu kitabında biraz Jason Bourne 'a özenmiş fenada olmamış fakat yalınlıktan çok fazla uzaklaşmış çok ayrıntıya girmiş
Çok zekice kurgulanmış bir roman ve tabi ki Grange farkı... Tahminlerinizin hep kilometrelerce uzağında gerçekleşen olayları yakalamakta, kişilikleri gözlemlemekte ve sayfaların hızlı akışına ayak uydurmakta zorlanacaksınız.
Grange hayraniyim kesinlikle evet :) Basindan kalkamadım yemin ederim eve hapsetti :D Favori Grange kitabim Siyah Kan deyip herkese aldirdim ama sanirim artik daha öne geçen bir eser var ortada kesinlikle : Sisle Gelen Yolcu:) Kesinlikle film olmasi gereken bir kitap. Grangé yapicagini yapmis yine..
Okumadığım tek Grange kitabıydı. Uzun zamandır ara verdiğim yada kitaplarının içinde belki de en iyisi olduğu için mi çok emin değilim ama elimden her bıraktığımda aklımda deli sorular uçuşan bir kitap oldu ? Tek şikayetim hemen hemen her kitabında olduğu gibi harf puntolarının küçük olması . Yani normal bir büyüklükte olsa harfler eminim kitap 1000 sayfa olurdu :)
Karakterlere gelince, Grange normalde baş karakterlerde hep erkek kullanmakta. Daha önce tek bir kitapta bayan baş karakter kullandı. Çok emin değilim kitaptan yanlış yazmak istemem kitap adını. Ama Anais'in kendine has karakteri, Freire'nin karmaşık yapısı. Katilin kimliği ? Ve son cümle. Umarım böyle bir şey olmaz dedim ama ...
Elinizde mevcutsa kitap beklemeyin hemen başlayın. Pişman olmazsınız...
Örgü halindeki olaylar yine Grange tadında romana yansımış.
Her romanında yaptığı gibi başlangıç noktasından alıyor okuyucusunu ve başka olayların, başka dünyaların içerisine atıyor. Ve en sonunda ne yapıyor ediyor, neredeyse unuttuğumuz ama orada oluşturduğu soru yüzünden de bir türlü uzaklaşamadığımız o başlangıca geri getiriyor.
Onun romanlarında hiç bir şey alakasız değil, bunu artık anladım.(Ahmet Ümit’ten okuduğum iki romanda ise muhakkak alakasız!)
Fransız tarihinden ufak bir anektod var ise romanda bir şekilde esas olay ile bağlanıyor. Onun kahramanları geçmişleri ile yer alıyorlar. Özenle kurgulanıyor ve olması gerektiği yerde anlatılıyor o geçmişler.
...
http://keyfimizvebiz.wordpress.com/2012/07/18/sisle-gelen-yolcu-j-c-grange/
Son zamanlarda okuduğum en sürükleyici roman'dı. İnsan psikolojisinin sınırları bazen korkutucu olabiliyor.
Grange'in en güzel romanı diyemem. Tabi ki akıcı bir dili var ve bu romanında da etkisini gösteriyor. Fakat konu olarak biraz Olasılıksız'ı anımsatıyor.
Fena bir kitap degildi.Her edebi eserin kendi degeri oldugunu dusunsem de bir Kizil Nehirler olamamis.Eserde Turkiye ile degindigi yerlerde ise biz Turk okuyucularini ayri bir sevindirmistir Grange.
olaylar baya karışıktı anlamakta zorlanıyor insan ama sonuç itibarıyla güzeldi akıcı bir roman
Bu yazarın leyleklerin göçü ve şeytan üçgeni adlı eserlerini soluksuz okudum .Bence son yıllarda çıkış yapan süper bir polisiye ,gerilim yazarı
Çok beğendim hiç sıkılmadan okuyacağınız bir eser. Ama kitabın sonu beni tatmin etmedi.
Okurken feci derecede sıktı beni bu kitap.Grange kitabı demeye bin şahit ister.Şeytan Yemini'nde de böyle sıkılmıştım.Öyle kalın kitap yazacağım diye kasmaya,lafı dolandırmaya ne lüzum var anlayamıyorum.Bir süre sonra okuyucunun da dikkati dağılıyor ve sıkılıyor haliyle.Sonu düzgün bir şekilde bağlansa belki bir nebze olsun mutlu olacaktım,ama o da yok.Ezcümle Grange hatırına okuduğum bir kitap oldu Sisle Gelen Yolcu.
Grange ın bu kitapla normal tarzının dışına çıktığını düşünüyorum siyah kandan sonra en başarılı kitabı bana göre.
Kitap benim favorilerim arasına girmiş bulunmakta. Çok beğendim. Daha önce Siyah Kan'ı okumuştum. Ona nazaran daha az kanlı eylem vardı ama böyle de gayet sürükleyiciydi.
İlk olarak Yunan mitolojisine göre işlenmiş bir cinayetin soruşturmasını okuyoruz. Kitabın tipik seri katil romanlarından olduğunu düşünmeye başlamışken... 200'lü sayfalardan itibaren kitabın seyri öyle bir değişiyor ki :) Tahmin etmeyi bırakıp kahramanın peşine takılıyoruz. Her an onunla olayların içine dalmış gibi hissettim. ''Ben gölgeyim, avım, katilim, hedefim...'' derken çok haklıymış.
Son ana kadar gerçekleri öğrenemiyoruz. Ama her şeyin mantıklı açıklaması varmış, merak etmeyin. O yönden tatmin edici. Sonunu sevmedim sadece dejavu gibiydi ;)
Yazarı oldukça severim bu kitapta da yeteneğini ortaya koymuş. Bir insan hepimizin defalarca kez gördüğü matruşkadan nasıl böyle bir kurgu yapar şaşmamak elde değil.
Yazarın eserlerinin çoğunda olduğu gibi heyecanlanacak, karakterlerin gücüyle sarsılacak ve defalarca kez şaşıracaksınız tarzı sevenler kesinlikle kaçırmamalı.
Finaller için sonradan giren karakterleri ne kadar haz etmesem de bu yine de başından beri bağlı bir karakterdi aslında. Mükemmel.
Grange kitapları arasında en çok sevdiğim diyebilirim sadece biraz zorlama sayfa sayılarını arttırmış, diyaloglar tavsirlerden kendilerine yer bulamamış sanki ama kurgu ve karakterler her zamanki gibi harikaydı, okunulası bir roman...
Siyah Kan ile ulaştığı kusursuz noktadan sonra Şeytan Yemini,Koloni ve Ölü Ruhlar Ormanın daki zoraki okuma isteğimi bir nebze olsa da zevkle okuma isteğine dönüştürdü Sisle Gelen Yolcu. Sisle Gelen Yolcu ilk sayfalarda pek bir sürükleyici değildi ama sonlara doğru hareket kazandı. bazı bölümlerde anlatılan detayların açıklamasını ilerde beklerken bulamamak da eksiklik gibi geldi bana. Grange in tüm kitaplarını okuyan benim için sadece Siyah Kan unutulmayacak güzellikte.
Karton Cilt, 33. Baskı, 677 sayfa
7Haziran2012 tarihinde, Doğan Kitap tarafından yayınlandı