Parma Manastırı

Bu romanı 1830daki aslından hiçbir şey değiştirmeksizin yayımlıyorum. Bunun iki sakıncası olabilir. Birincisi, okuyucu bakımından: Kişiler îtalyan olduklarından okuyucuyu daha az ilgilendireceklerdir belki. Bu ülkenin insanları Fransızlardan oldukça farklıdır. İtalyanlar içtendir, iyi insanlardır, çekingen değillerdir, akıllarından geçeni söyleyiverirler. Zaman zaman gurura kapılsalar da bu, tutku haline gelir, benlik adını alır. Sonra, yoksulluk gülünç bir durum değildir onlar için.İkinci sakınca ise, yazarı ilgilendirmektedir. Açık söyleyeyim, öykünün kahramanlarının yaradılışlarının sertliklerini, tutarsızlıklarını olduğu gibi bırakmayı göze aldım. Buna karşılık çekinmeden söylüyorum, yaptıklarının çoğunu da ahlak bakımından ayıpladım. Parayı her şeyden çok seven, kin ya da sevgi uğruna hiç günah işlemeyen Fransızların yaradılışlarındaki yüksek ahlakı, sevimlilikleri onlara vermek neye yarar? Bu romandaki İtalyanlar, bunun tersidirler. Zaten bana öyle geliyor ki, insan ne zaman güneyden kuzeye iki yüz fersah yol gitse, yeni bir manzara gibi yeni bir roman da çıkar ortaya. Papazın sevimli yeğeni, düşes Sanseverinayı tanımış, çok da sevmişti. Benden de onun başından geçen ayıplanmaya değer olayları hiç değiştirmeden yazmamı rica etti. Ben de bu ricalarına uydum.23 Ocak 1839, Henri Beyle Stendhal

******

Stendhal (Henri Beyle) 1799da politeknik okuluna girmek üzere Pariste sınava girdi ama kazanamadı. Bir hısmının yardımıyla orduya katıldı, Napoleonun ikinci İtalya seferinde görev aldı. Orduyu çok sevdiği halde orduda da başarı gösteremedi, istemeyerek de olsa ordudan ayrılmak zorunda kaldı. Çok geçmeden gene subay olarak Rusya seferine katıldı. 1814ten 1821e değin İtalyada yaşadı. İtalyan yurtseverleriyle düşüp kalktığı için Avusturya polisi onu sınırdışı etti. Civita Vecchioya konsolos atandı. Mantık ve matematiği çok seviyordu. Ama neye el attıysa dikiş tutturamadı. Yalnız yazarlıkta olağanüstü başarılar gösterdi. Yapıtlarındaki mantık ve psikoloji çözümlemeleri dikkatleri üzerine çekti. Gene de yaygın okunan bir yazar olmasını ölümünden sonraki kuşakların yapıtlarına gösterdiği ilgidendir. Bu ilgi bütün dünya okurlarınca günümüze değin sürüp geldi. Romanlarında kendi yaşamında olduğu gibi hep toplumla tersleşen kişileri işlemiştir. Parma Manatstırı bu konunun başyapıtlarındandır. Okurlarımıza kıvançla sunarız.

************

...Balzac, Parma Manastırını üst üste üç kez okumuş ve olağanüstü diye nitelemiştir. Bir mektubunda da Elli yıldan bu yana yayımlanmış kitapların en güzeli diye belirtmiştir bu hayranlığını. Balzac, onu göklere çıkarırken, pek çok eleştirmen yerin dibine batırmıştır Stendhali. Balzaca yazdığı mektupta Savunduğunuz bu kitabı altmış yetmiş gün içinde söyleyip yazdırdım, der Stendhal...

******

Bu romanı 1830daki aslından hiçbir şey değiştirmeksizin yayımlıyorum. Bunun iki sakıncası olabilir. Birincisi, okuyucu bakımından: Kişiler îtalyan olduklarından okuyucuyu daha az ilgilendireceklerdir belki. Bu ülkenin insanları Fransızlardan oldukça farklıdır. İtalyanlar içtendir, iyi insanlardır, çekingen değillerdir, akıllarından geçeni söyleyiverirler. Zaman zaman gurura kapılsalar da bu, tutku haline gelir, benlik adını alır. Sonra, yoksulluk gülünç bir durum değildir onlar için.İkinci sakınca ise, yazarı ilgilendirmektedir. Açık söyleyeyim, öykünün kahramanlarının yaradılışlarının sertliklerini, tutarsızlıklarını olduğu gibi bırakmayı göze aldım. Buna karşılık çekinmeden söylüyorum, yaptıklarının çoğunu da ahlak bakımından ayıpladım. Parayı her şeyden çok seven, kin ya da sevgi uğruna hiç günah işlemeyen Fransızların yaradılışlarındaki yüksek ahlakı, sevimlilikleri onlara vermek neye yarar? Bu romandaki İtalyanlar, bunun tersidirler. Zaten bana öyle geliyor ki, insan ne zaman güneyden kuzeye iki yüz fersah yol gitse, yeni bir manzara gibi yeni bir roman da çıkar ortaya. Papazın sevimli yeğeni, düşes Sanseverinayı tanımış, çok da sevmişti. Benden de onun başından geçen ayıplanmaya değer olayları hiç değiştirmeden yazmamı rica etti. Ben de bu ricalarına uydum.23 Ocak 1839, Henri Beyle Stendhal

******

Stendhal (Henri Beyle) 1799da politeknik okuluna girmek üzere Pariste sınava girdi ama kazanamadı. Bir hısmının yardımıyla orduya katıldı, Napoleonun ikinci İtalya s... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Profil Resmi
8 puan

okuduğum zman çok beğenmiştim ama şimdi kitaba dair hiç bir şey hatırlamıyorum:)

Profil Resmi
7 puan

stendhal muhteşem bir yazar..fakat bu kitabın kahramanını sevmedim ..ben fabriko ile tanışsaydım ona hiç yüz vermezdim:)

10 yıl, 11 ay
4 puan

Yayınevine dikkat edip öyle okuyun derim ben , hiç zevk almadim tercümesinden

Profil Resmi
10 puan

Entirikalar, aşk, kirli oyunları ve en karanlıkta kalmış ruhların izlerini, inanılmaz bir biçimde aktarılmış bir ruh aynası.

8 puan

Asıl adı Marie-Henri Beyle olan Stendhal'in ( 1783 -1842 ) 1839 yılında yazdığı nefis bir romanı.

Roman Parma Prensliğinde sarayda geçiyor.Nefis tiplemeler var hele bir Düşes Gina del Dongo Sansaverina varki sırf onun için bile okunur bu eser. Kitap aslında günümüzede uyuyor politikadaki çirkinlikler, entrikalar, ayak oyunları yükselmek için verilen ödünler ve rüşvetler yani siyaset 1700 lü yıllarda neyse bugünde aynı.

Parma Manastırı benim Kızıl ve Karadan sonra okuduğum ikinci Stendhal romanı. Kızıl ve Karadan daha çok beğendim 2013 yılında okuduğum en güzel kitaplardan birisi oldu Parma Manastırı .


Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski