Erotologya?

Hulki Aktunç, Arabatı ya da Aradoğu diye nitelediği Türkiyede yaşanan ama çoğunlukla üzerine düşünülmeyen, konuşmaktan kaçınılan bir konuyu, buralara özgü erotizmi ele alıyor Erotologya?sında. Geçmişten bugüne, coğrafyamızda yer alan cinselliğe ilişkin konulara farklı açılardan ve ona özgü ayrıntılardan hareketle yaklaşan Aktunç, okurun dikkatini belki de daha önce hiç düşünmediği konulara çekiyor. Sınır çizgileri sünnetten pornografiye, küfürlerden graffitilere kadar birçok başlıkla çekilen Erotologya? kapsamı ve diliyle gerçek bir başucu yapıtı olmaya aday. Hulki Aktunçun da dediği gibi, soru ve sorgu, sorunları açabilir ve aşabilirse, yanıta dönüşme şansını da kazanır. TADIMLIKErotologya...Soru mu, Sorgu mu, Sorun mu?Kitaplarıma ad ararken hayli zorlanırım. Bir Çağ Yangınını Abdi İpekçi Roman Ödülüne yollayacaktım. Adını saptayamadığım için geciktim. Yıllar sonra, Sezen Aksu söylüyordu --bağırıyordu-- bir şarkısında, romanın adı, küçük harflerle bir çağ yangını olmuştu artık, yitirmiştim o adı ben. O adı benden çalmışlardı; biraz üzüldüm, biraz sevindim.Böbürlenme sanmayın; yazarlık naturam böyledir. İyi laf, birçok şey gibidir, mirî malıdır ülkemizde. Nedense, yangınlıdır hep; Yangın kavmindeniz/Ne giysek alev dersiniz, dediklerinizi bir kitabın bölüm başlığına koyarlar, o kitabı size yollamak inceliğini bile göstermezler. Bir herif tamam da, bir kadının kalınlığına katlanılmaz. Kader! Sizin bir yerde var olup olmamak isteminizi bile düşünmezler. Napalım. (Soru imi yok.)Bu kitabıma ad ararken pek zorlanmadım. Erotologya? Adı üstünde, erotologya da, önünde bir soru imi var. Pek de büyük bir soru imi olmalı bu. (Var.)Ne üzerine yazıyordum? Bir erotologyamız olması gerektiği üzerine... Çünkü, Ortadoğunun da, Türkiyenin de kendisine özgü bir erotizm dünyası vardı, yaşanmaktaydı da, bir erotolojisi, bir erotologyası olmamıştı; bize özgü erotizm ile ilgili gözlem, görgü, deneyim ve bilgilerimizi bir bilgi derleme disiplini içinde ortaya koyma ve yorumlama gibi bir eylemimiz hemen hemen yoktu. (Doğu değiliz, Batı değiliz; bence Ortadoğu da [Ortadoğu bile] değil, Arabatı ya da Aradoğuyuzdur. Bu son iki kavramımı bir köşeye yazayım.)Yapıp etmek üzerine, eylenip kılınanlar üzerine düşünmek var da, felsefe üretmek yok gibi bir olgu. Soru imi: Niçin? Çünkü sorun.Biz, kılgısalız daha çok.Kılarız, ederiz, eyleriz, ama kılgılarımızı, eylemlerimizi düşünsel anlamda genellemeye pek yanaşmayız. Hayli konuşur, az yazarız. (Yazıya yanaşamadığımızdan, yazıyla belgeleyip belgelenmekten kaçındığımız için belki de. [Bıraktığımız milyonlarca belge var ama onları çözümlemeye girişmiyoruz.] Bir anda değişebiliriz. Nolucak?) Hem yoksulluğumuz, hem varsıllığımız sayılabilir bu... Hem bencilliğimiz, hem sencilliğimiz.Ayıp yorgan altındadır. Hepimiz de o yorganı örtünürüz; belki mırıldanırız, ama söylemeyiz, söylemediğimiz için yazmayız, yazamayız da hiç. Söylediğimiz kadarı da, ne denli cins olursa olsun, yorumlanmadığı için, yorumlana yorumlana gelişip varoluşlar alanında temellendirilmediği için, yok olur gider.Yok olur gider.İnsanın kendisini üretip türettiği alanla ilgili her şey, birbiri üstüne yiter. Böylece, yanlışlar çoğalarak, doğrular azalarak ve doğrularla yanlışlar üst üste yaşanır gider... Sorundur. Sorguyu da gerektiriyor.Peki, bir erotologyamız nasıl doğabilir (hem soru, hem sorgu)?.. Konuya ilgi duyan, bu yönde birikimli kişilerin --uzmanların diyemiyorum şu an yazık ki-- erotologya(mız) üzerine düşünmeye başlayıp düşüncelerini saptamalarıyla, daha sonra, bu düşüncelerin belirli bir dizgesel yapı kazanmasıyla doğabilir erotologyamız ancak. Erotologya?mın içeriği, saptadıkları, yorumlamaya çabaladıkları, pek iddialı sayılmaz. Ama burada, buralarda bir başlangıç ivmesi, bir çıkış odağı var, duyumsuyorum. Durduğu yerde, yaşamımızda ve kaynaklarımızda titreşiyor.Dünyayı algılamaya başladığımdan beri zihnimde birikenler, babamın uzun kış gecelerinde anneme ve biz üç erkek kardeşe (yaşımız gereği, bazen sansürlü, bazen sansürsüz) okuduğu Binbir Geceler, Tutinameler, Kısas-ı Enbiyalar, Marifetnameler, Tahir ile Zühreler ve Türkçe mealiyle Kuran-ı Kerimden surelerle çıktığım uzun yol, bir menzil, bir uğrak buldu bu kitapla. Daha da yürüyecek miyim? Bilemem. Biriktirmeyi sürdüreceğimdense kesinlikle eminim.                  nota bene                  Babam dedim; o Recep Aktunç idi. Karısı Nadide, annem idi. İkisi de öldü. Üç erkek kardeşe gelince, en büyüğü Yalçın, ortanca Metin, en küçük olan ben. Şimdilik yaşıyoruz.  O kış akşamlarının alacasında, geçmişi görerekten yaşıyoruz, ölmüş ablalarımızın alacasında.* * *Dünya erotologyası içinde çok özgün ve önemli bir yeri olması gereken Türkiyenin erotologyası, evet, bu denemelerin bin katını hak ediyor. Cinsellikle hesaplaşmak başka, cinselliğimizle ve cinselliğimle hesaplaşmak başka. Hesaplaşmak mı? Dobra dobra söyleşmek desem, şimdilik daha doğru. Soru ve sorgu, sorunları açabilir ve aşabilirse, yanıta dönüşme şansını da kazanır.* * *Bu denemelerde yinelemelerle karşılaşabilirsiniz. Kimi, düşündüklerimin ve ulaştığım noktaların sloganlarıdır (bilirsiniz, slogan sözcüğü Keltçeden gelir, savaş çığlığı demektir); kiminin nedeni de, bu denemelerin değişik tarihlerde, değişik dergilerde ama değişmeyen, kendisini geliştirmeye çalışan bir düşünce doğrultusunda yayımlanmış olmasıdır. Ne yapayım, yazmasam da olmayacaktı.                  nota bene                  Burada, cinselliğimizle ilgili gerçekleri, töreleri, bunların izlerini doğrudan yansıtan kişileri (Mazhar Osman, Rasim Adasal, Cemal Zeki Ünal, Haydar Dümen...), yorumlamaya çalışanlar ve aktaranları (büyük Reşat Ekrem Koçu, Attilâ İlhan, İsmet Zeki Eyüboğlu, Konur Ertop, Engin Ardıç, Murat Bardakçı, Mualla Türköne, Mehmet Ergüven, Sema Nilgün Erdoğan...) unutmuyorum. Ama erotizmimizi yansıtmak ile onu yorumlayıp bir sürekli-dizgeselliğe bağlamak, çok farklı şeyler. Adlı adsız bahnamecilerimizi ise hiç unutmamalı. Onlar, bizlerle ilgili değinmelerinin incelenmesini değilse bile anılmasını istemektedirler.

Hulki Aktunç, Arabatı ya da Aradoğu diye nitelediği Türkiyede yaşanan ama çoğunlukla üzerine düşünülmeyen, konuşmaktan kaçınılan bir konuyu, buralara özgü erotizmi ele alıyor Erotologya?sında. Geçmişten bugüne, coğrafyamızda yer alan cinselliğe ilişkin konulara farklı açılardan ve ona özgü ayrıntılardan hareketle yaklaşan Aktunç, okurun dikkatini belki de daha önce hiç düşünmediği konulara çekiyor. Sınır çizgileri sünnetten pornografiye, küfürlerden graffitilere kadar birçok başlıkla çekilen Erotologya? kapsamı ve diliyle gerçek bir başucu yapıtı olmaya aday. Hulki Aktunçun da dediği gibi, soru ve sorgu, sorunları açabilir ve aşabilirse, yanıta dönüşme şansını da kazanır. TADIMLIKErotologya...Soru mu, Sorgu mu, Sorun mu?Kitaplarıma ad ararken hayli zorlanırım. Bir Çağ Yangınını Abdi İpekçi Roman Ödülüne yollayacaktım. Adını saptayamadığım için geciktim. Yıllar sonra, Sezen Aksu söylüyordu --bağırıyordu-- bir şarkısında, romanın adı, küçük harflerle bir çağ yangını olmuştu artık, yitirmiştim o adı ben. O adı benden çalmışlardı; biraz üzüldüm, biraz sevindim.Böbürlenme sanmayın; yazarlık naturam böyledir. İyi laf, birçok şey gibidir, mirî malıdır ülkemizde. Nedense, yangınlıdır hep; Yangın kavmindeniz/Ne giysek alev dersiniz, dediklerinizi bir kitabın bölüm başlığına koyarlar, o kitabı size yollamak inceliğini bile göstermezler. Bir herif tamam da, bir kadının kalınlığına katlanılmaz. Kader! Sizin bir yerde var olup olmamak isteminizi bile düşünmezler. Napalım. (Soru imi yo... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
10 puan

Bu kadar tatlı bir deneme kitabı daha okumadım. Bilgi dolu, çok keyifli bir kitap. Rahmetli Hulki Aktunç'un dilinden bal damlıyor.

10 puan

Aslında bu kitaba puan vermek istemiyorum, çünkü ben bu kitabı değerlendirebilecek düzeyde değilim. Ancak madem sistem böyle gerektiriyor, ben de bu puanı uygun görüyorum.

Denemelerle aram yoktur. Bu kitaba başlamamsa periyodik neşriyat adlı güzel yorumlar sahibinin bu eser için olan yorumunu görmemle oldu.

Evet, bu kitap Türkiye ve Orta Doğu'nun erotologyası. Evet, bu denemelerin birçoğu cinsellik ve cinsel tarihimizle ilgili. Önyargı mı oluştu? Yapmayın, etmeyin. Hulki Aktunç gerçek bir usta. Ben bu kitabı okurken sayısız kelimenin kökenini, tarihi ve siyasi bilgileri öğrendim. Okudukça şaşırdım, bilge dağarcığım genişledi. Hulki Aktunç'un ne kadar iyi bir "okur" olduğunu görerek kıskançlıktan çatladım. Sonrasındaysa Türkçeyi bu kadar samimi kullanışına alkış tuttum.

Bu kitabı sadece "cinsellik" boyutuna indirgerseniz bu sizin dar görüşlülüğünüzden başka şey olmaz. O zaman sakın okumayın bu güzel eseri. Düşüncelerinizle kirletmeyin. Aama eğer Türkiye'nin önemli aydınlarından birinin tatlı mı tatlı diliyle yepyeni şeyler öğrenmek, hatta onunla bir iki sohbetin belini kırmak istiyorsanız hiç durmayın!

Ne diyor Hulki Aktunç o samimi diliyle? "Allahım bu ülke bildiğin gibi değil!"

9 yıl, 8 ay

Baskı Bilgileri

266 sayfa


ISBN
9789750804295

Diğer baskılar


Etiketler: deneme-inceleme

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

SaliOzkan Burak Uzun Fırtınakıran
3 kişi

Okumak İsteyenler

coffeeisbliss
1 kişi

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski