Kanın Büyüsü

10 puan

https://illekitap.blogspot.com/2020/10/busra-toraman-kann-buyusu-krmz-baslkl.html

Ayy serinin 3. kitabı da bitti. Şu seriyi okumaktan inanılmaz zevk aldım. Her kitabı ayrı bir heyecanlıydı ama bu kitabı ayrı bir nefes kesiciydi. Her ne kadar çoğunluğunun favorisi Cellat'ın Kalbi olsa da benim en favorim Kanın Büyüsü'ydü. O kadar iyiydi bu kitap.

Ancak şunu da söyleyebilirim ki Büşra Toraman'ın serilerinde her bir kitabı bir öncekinden daha nefes kesici oluyor.

Kanın Büyüsü, Kırmızı Başlıklı Kız Serisi'nin üçüncü kitabıydı ve Ada ile Dawson'ın hikayesi kaldığı yerden devam ediyordu. İkinci kitap yarım kalmıştı ve öyle heyecanlı bir yerde bitmişti ki burada hikaye kaldığı yerden devam etti. Hem de nasıl devam etti... muhteşemdi.

Kesinlikle okumaktan çok hoşlandığım fantastik bir seri oldu. Ayrıca 4. kitabın siparişini de verdim geldiği gibi okuyacağım :)

Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; ikinci kitapta Amona, Dawson'ın kalp mührünü etkin hale getirmişti ve Ada'ya yaklaştığında düşündüğünde acı çekecekti ve kendine böyle acı çekmeye devam ettiğinde de ölümüne sebep olacaktır. Ada hem hamileliği hem de Dawson'ın kalp mührüyle uğraşıp bir çözüm yolu ararken Dawson da Aleut'taki cellatlık görevlerine devam etmektedir. Her ne kadar Ada, bu büyüyü bozabilecek bir şeyler bulmaya uğraşsa da doğacak olan ikiz bebekleriyle ve yaklaşmakta olan savaş içinde bir çözüm bulmaya çalışmaktadır. Çünkü doğacak bebekleri hem bir melez hem de ala kurt genlerine sahip olması büyücüleri fazlasıyla korkuttuğu için Ada, hem kendisi hem bebekleri hem de Dawson için savaşmak zorundadır. Tabi sadece bununla da kalmıyor, çünkü Stone'ın da kalp mührünü kırmayı kafasına koymuş olan Felicia'ya da değiniyor. Kendisi Stone'a aşık olurken aşkına karşılık alabilecek olması da onu iyice kararlı hale getiriyor.

Kitap yine bütün Aleut'a değinirken asıl olayların merkezinde olan Dawson ve Ada'ya da fazlasıyla değiniyor.

Öncelikle Peratha, Murat ve Hilary, Gavin ve Deborah'ı bolca görmek çok hoşuma gitti. Özellikle Gavin'i bolca görmek harikaydı. Şu seriyi Gavin olmadan düşünemiyorum. Resmen serinin vazgeçilmezi gibi :)

Ada'nın pes etmeden savaşması, Dawson için çırpınması, savaşması ve mührü kıracak bir şeyler araması çok güzel anlatılmıştı. Dawson'ın her seferinde onu geri itmesine rağmen bütün o kalp kırıcı şeylere rağmen pes etmemesi çok güzeldi. Aşkına sahip çıkması harikaydı. Gerçi karşılığını da güzel aldı ya neyse. Son bir denemede Dawson'ı kesmesi, özür dilemesi, aşkı, buna rağmen yaralanması ve Dawson'ın tepkileri güzel anlatılmıştı.

Dawson'ın da her şeyi bilmesi ama hissedememesi çok kötüydü. Adam her Ada'ya yaklaştığında fenalaşması... ona hissettiği aşkı hatırlamaması çok kötüydü. Ama yine de yapmıştı yapacağını Dawson... içindeki o aşık adam, evlilik yüzüğüne büyü yapıp da parmağından çıkaramaması çok güzel bir detaydı. Sevdim bu ince detayı...

Bir de Dawson'ın mührünü kırmak için yapılanlar çok güzeldi. Yani evet biraz vahşiceydi ama gerekliydi ve güzel anlatılmıştı. Mühür kırıldıktan sonrası da çok güzeldi. Kıyamam ya resmen Ada'ya kendini affettirmeye çalıştı, Ada'da hep bir rüya olarak bekledi ya çok güzeldi.

Ada'nın bebekleri hissetmesi, birinin fazlaca haylaz olması birinin uslu olması, bunların tavırları falan çok tatlıydı. Ama asıl olay doğumdu... açıkçası beklediğim gibiydi doğum, çünkü Ada'nın bunu başarabileceğine ben de inanıyordum. Ancak doğum sonunda Dawson'ın geçtiği sınav cidden ağırdı. Gerçi bakıldığında Ada'nın sınanan aşkına karşılık Dawson'a da bir sınav gerekiyordu ama geçti sınavdan... aşk işte...

Hatta Gavin'in odaya girip de Dawson'ı isim töreni sırasında aldığı dövmeye bakarken görmesi ver sonrasındaki konuşmalar işte bu dedirtti.

Küçük ikizler bu kitabın en sevilesi canlılarıydı. Özellikle de spoiler olacak belki ama dönüşüm yapmaları ve anne babalarına yardım etmeleri çok tatlıydı :D daha fazla okumak istedim onları.

Büyücülerle yapılan savaş çok güzel anlatılmıştı. Aleut'a saldırmaları, ikizleri koruma çabaları ve daha da önemlisi Tarafsızlar, Remuslar ve Aleutların hepsinin büyücülere karşı birleşmeleri çok iyi kurgulanmıştı.

Amona'ya yapılan baskın sırasında Ada'nın yaşadıkları bir an yok artık dedirtti. Tabi sonrasında olaylar iç yüzüne çıktı ama öncesinde Ada ve Konrad'ın yaşadıkları ve Dawson'ın tavrı, Ada'nın tavırları her şey hem şaşırtıcı hem de sürprizlerle dolu detaylardı. Özellikle Ada'nın her şeye rağmen Dawson'a yalan söylememesi, her şeye rağmen dürüst olması çok iyiydi. Konrad ise... kaşındı.. cidden kaşındı ve belasını buldu. Bu konuda da Dawson takdirimi kazandı. Çünkü aşkına inanan ve ona göre savaşan hep Ada'yı okuduk. İlk defa burada Dawson'ın bu konuda savaşmasını ve plan yapmasını izledik. Gerçi Ada'yı bu yolda yine çok üzdü ama sonunda hayatını kurtardı.

Ada'nın kitabın sonundaki tavırları -neler olduğunu söylemek spoilerin dibi olur diye susuyorum- cidden nefes kesen şeylerdi. Çünkü kitabı elimden bırakamadım neler olduğunun merakıyla.

Ayy aslında o son bölümlere dair detaylı konuşmak isterdim ama susuyorum çünkü çok fena spoiler olur ama şunu söylemeliyim ki nefes kesiciydi. Son 150 sayfa... off be dedirtti resmen.

Creon'ı da çok gördük bu kitapta. Biliyorsunuz ki kendisi bir Remus olmasının yanında Ada'nın da kuzeni... ayrıca -bence- kendisi Peratha'nın da sevgilisi olacak çünkü aralarındaki atışmalar ve Creon'ın Peretha'ya tavırları sanki havada aşk kokusu var diye düşündürtüyor.

Neyse çok uzatmayayım çünkü cidden kendimi spoiler vermemek için zor tutuyorum. Bir kez daha diyorum her yorumda da demeye devam edeceğim. Bu seriye bayıldım. Hazır 4. kitapta çıkmışken bence mutlaka el atmalısınız bu seriye. Çünkü çooook güzel.

Yorumlar
« geri ileri »

0 ile 0 arası yorum gösteriliyor, toplam 0 yorum.
Yorum yazılmamış.
« geri ileri »