Sultanların Günlüğü, 188 adet değerlendirme yapmış.  (10/27)
Selçuklu'nun Şifreleri
Selçuklu'nun Şifreleri

10

Talha Uğurluel'in o güzel kaleminden Selçukluların kitabının çıktığını görür görmez ilk fırsatta sipariş ettim. Kısmetime; bir baktım ki Talha hocam ve Cansu hanım'dan imzalı gelmiş, ayrı bir mutlu oldum. Onlardan aldığım ilk imzalı kitap olmuş oldu, teşekkür ederim(kaza eseri mi karıştı bana geldi, şüphe etmiyor değilim. :D ). Gelelim kitabın içeriğine. Talha Hocamın bilgisine her zaman yüksek güven duymuşumdur ve anlatım tarzı, o soğuk resmi tarihin aksine, masalımsı ve insanı içine çeken bir havaya sahiptir. Her kitabında bunu görüyoruz. Elbette anlattığı yerlerin fotoğraflarını bizzat gidip kendi çekip kitaba ekleyince gidip görmüş kadar da oluyoruz. Yani Talha hocanın kitapları sadece tarih değil bir nevi sanat tarihi de kokan, sizi alıp o diyarlara taşıyan bir yapıya sahip. Bu yüzden onun eserlerine her daim ayrı bir önem ve sevgi vermişimdir. Selçuklu deyince okullarda öğrendiğimiz tek tük bilgi dışında çok fazla bilgi sahibi değilizdir. Hatta ben; okullarda anlatılan Türk tarihini eleştirmek için hep şu şekilde bir söz söylerim; İslam öncesi tarih bir iki santimlik bilgi; Selçuklu ve diğer devletlerin toplamı beş santim, Osmanlı bir on-on beş santim ama Cumhuriyetin kuruluşu ve inkılaplar şöyle bir yarım metre falan. Sonuncusu bilhassa hem lise hem üniversitede tekrar tekrar aynı şekilde karşınıza çıkar. İlkokuldan üniversiteye kadar Türk tarihi adına ne öğrendin deseniz inanın bana aslında hiç birimiz bir şey öğrenmiş değiliz. Bundandır ki Talha ve Mustafa gibi hocalarımızın kitaplarına önem veriyorum. Selçuklu Devletinin kuruluş aşamasından Anadolu'ya gelene kadarki süreçte yaşanan olaylar ve dikkat çekici ayrıntılar hep kitapta mevcut. Sadece Selçuk Bey veya Alparslan gibi ünlü Sultanlar değil; Atsız Bey, Artuk Bey ve elbette ki Nizamülmülk gibi nice vezir, emir de kitapta kendine yer bulan değerli insanlar. Bu kitapta Selçuklu'nun yaptığı hatalara da öyle güzel değinmiş ki adeta günümüz gençlerine ve siyasetçilerine ders ve uyarı niteliği olmuş; anlayana! En çok ilgimi çeken noktalardan biri de kitabın başında Türklerin, İslamiyet'e girmelerine vesile olan sahabelerin nasıl ve ne şartlarda Orta Asya'ya göç ettiği idi. İnanın bilmiyordum. Daha önce Türkler Neden Müslüman Oldu? isimli bir kitap okumuştum ama bu bahsi geçen ayrıntılara hiç değinmemişti ve haliyle kitabın çok kapsamlı olmadığını şimdi anlıyorum. Zaten kitabın ismi NEDEN oldu, NASIL oldu? değil, bu ayrıntıya da dikkat etmem lazımdı. :) Neyse. kitap her zaman ki gibi çok güzel ve en sevdiklerim arasında yerini aldı. Selçuklu'yu merak edenler için muhakkak almalarını tavsiye edeceğim güzel bir giriş kitabı olmuş. Yalnız merak ettiğim bir soru var; benim bildiğim ilk Müslüman Türk Devleti; Karahanlılar değil, Hazar bölgesinde kurulmuş olan İdil Bulgar Uygarlığı. Hatta bir iki sene önce bir tarihçinin çıktığı (sanırsam ya Öteki Gündem ya da Gündem Ötesi; hafızam yanıltıyor olabilir.) programda da değinilmişti. Ahmet Taşağıl'ın bu konuda çalışması vardır ve İslam Ansiklopedisi(sanal)'nde bilgi bulabilirisiniz, ilgilenen olursa. Karahanlılar ile hemen hemen yakın bir tarihte İslamlaştığı için belki tarihçiler arasında İLK sıralaması olarak değişik görüşler olabilir tabi. Yalnız sanki bu kitapta onları Hristiyan olduğu iması gördüm gibi, belki ben hatalıyım, sadece belirtmek istedim.

Paganizm -1: Kadim Bilgeliğe Giriş
Paganizm -1: Kadim Bilgeliğe Giriş

6

Erhan Altunay'ın çok ilgi gören, merak uyandıran Paganizm serisinin ilk kitabını, sık sık çıktığı programlarda duyardım. Nasip bu zamanaymış deyip, ilkini edinip okudum. Aslında birkaç gün önce bitirdim ama ancak yorumu yazıyorum. Az buçuk tembelliğim tutu da. :P Erhan Altunay'ı takip edeniniz varsa ilgi ve uzmanlık alanını biliyordur; programlarda da anlattığı kadarıyla Paganizm kitabını okumaya başladığımda, biraz daha farklı bir şey bekliyordum. Yani malum, sürekli olarak gizli örgütler ve yaptıklarından bahsedilen programlarda sık sık boy gösteriyor. Haliyle Paganizm kitabının da onların tarihini anlatacağını falan sandım ama tam olarak ilgisi yoktu. Nispeten onlara da ucu değse de genel olarak Paganizm, sapkınlıktan uzak, kadim insanların doğa ile uyumlandığı bir inanç kuralları olarak anlatılıyor. Kitapta gerek bu inanç kurallarına gerek felsefelerine değiniyoruz. Elbet bu kitap sadece bir giriş özelliği taşıyor ve daha fazlası için 2. alınmalı. Aslında 2. kitabın Mısır ve Mezepotamya konusuna değinmesinden dolayı biraz daha ilgimi çektiğini ve daha bir merak uyandırdığını söylemem gerek. Birinci kitap bir nevi Paganizm tebliği gibi olmuş ve son bölümlerde artık iş sosyolojiye kadar kaymış. Tüm kitap boyunca paganizm'in çok ilahlı bir din olmadığı hatta din olmadığı gibi sık vurgular yapılsa da Tanrı/Tanrıça inançları, tapınak/rahip-rahibe vb. şeylere sahip olması bana hiç de öyle bir izlenim vermedi. Yani tüm 'çok ilahlı değil, din de değil' vurgusuna rağmen kitabın her köşesinde çok ilahlı bir din kokusu buram buram burnuma doldu(Bir nevi Teslis inancındaki mantıksızlık gibi geldi vurgu ve yazılanlar.). Elbet kitapta Paganizm'in İslam'a karşı olmadığı ama İslam dışı da olduğu belirtilmiş. Fakat Doğa Tanrıça ve onu dölleyen Tanrı figürleri ve (bunlar simgesel yaklaşım demiş olsalar da 'simgesel' demek durumu kurtarmaya yetmemektedir.) büyü gibi şeylerin varlığı zaten başlı başına bu düşünce ya da yaşam biçiminin İslam mensubu kişilerce benimsenemeyeceği gerçeğini gözler önüne sürüyor. Zira cinselliğe kadar oldukça İslam'ın karşıt olduğu uygulamaları söz konusu. Göreceksiniz kitabın her köşesine notlar yazıp durdum. İyi, en azından yazanlar hakkında düşünmüşüm; boş okuyup geçmemişim. Bir yazar daha ne ister? :) Ben kitap boyunca "din değil" iddiası üzerinde çok durdum zira hep aksi yönde şeyler gördüm. Bu iddiayı güçlendirmek için din kelimesinin TDK karşılığına kadar vermiş ama bir şeyin sözlük anlamından önce kök anlamına bakmak gerektiğini en iyi yazar bilir; zira kendisi çok kez kelimelerin kök manasını vererek ilerlemiş. DİN KELİME KÖKENİ: 1- Hüküm, 2-Örf, adet, huy 3-Taat; yani Allah'ın (Yaratıcının) hoşlandığı şeyler(ibadet vs. de buna giriyor.) 4-Uyulan adet, yol, kanun, 5-İtaat, kulluk, hizmet...vb. bir çok manaya gelen tek belirli bir anlamı olmayan çok yönlü bir kelimedir. Bunlara ve fazlasına bakınca Paganizm bir dindir demek, doğrudur. Kaldı ki dinin bir çok tanımı söz konusudur, herkes kendi tanımını yapmakta. Otto "Din, kutsalın tecrübesidir." güzel bir tanımdır. Bunun gibi dini, oldukça geniş kapsama alanına sokan tanımlamalar vardır ve her biri kendi içerisinde doğru bir tanımdır. Yani sanıldığı gibi din'in dar çerçeveli bir kapsama alanı/tanımı yoktur. Bu yüzden Deizm de bir dindir, Ateizm de... Eğer siz dini; ilah, kutsal kitap, mabet, din adamı formülü ile açıklamaya çalışırsanız yanlış olur. Yalnız paganizmde de mabet ve din adamları ve ilah/lar var ve sözlü de olsa kutsal kuralları veya sözleri vs. var. Paganizm, bağlayıcılığı olan kurallar değildir dese de 'doğa ile uyumlanma' gibi kuralları bence bağlayıcılık içeriyor. Yani doğa ile bütün ol, saygı göster, eşit kabul et ve doğa dahil hiçbir şeye zarar verme aksi halde pagan olmazsın dersen bu bağlayıcılıktır. Bilmem bu kurallara uymayanlara ne ceza kesiliyor, suça ceza istinat edilmeyen hiçbir düşünce, inanç vs. yoktur sonuçta. DİPÇE: Sosyoloji mezunu olarak eklemek istediğim son bir nokta var. Farz edelim ki doğa tanrıça vb. isimlendirmeler tamamen simgesel olarak ilk başta var olmuş olsun ve bizim oyuncak ayımızı sevip isim vermemiz gibi bir mana içersin... İşin özünde bu bile yanlış bir başlangıçtır zira kutsallık atfederek isimlendirilen ve simge gözü ile bakılan bu şeyler, bir zaman sonra(ki çok zaman geçmesine gerek olduğu kanaatinde değilim) araç iken amaca dönüşür ve zihinlerde çarpılarak simge olmaktan çıkıp gerçeğe dönüşür. Nitekim tarihte araç iken amaca dönüşen nice eylem/düşünce şekli söz konusudur. Misal Mekke Müşrikleri, putlarını araç olarak kullanıp Allah'a yaklaşmak için kullandıklarını söylemişlerdir ama zamanla put, Allah'ın yerini almıştır ve amaca dönüşmüştür. Bugün, hadisleri bir nevi Allah'ın isteklerini doğru anlama ve uygulama konusunda araç olarak kullanmşızdır ama zamanla bu hadisler, ayetin yani Allah'ın sözlerinin önüne geçerek araç iken amaç olmuştur. Ya da mezhepler veya tarikat liderleri böyle durumlara dönüşmüştür. Yani paganizm'in dayandığı tanrı/tanrıça kültü bile temelden yamuk doğmuş. Paganizm'in insanlığı en eski inancı olduğunu da reddediyorum. Zira kendi inancıma göre ilk insan bu zamana kadar tek ilahlı bir din düzeni söz konusuydu. Zamanla insanlar çoklu ilahlara ya da farklı inanç düzenlerine kaymışlardır. İkinci kitabı almadan önce içeriğini şöyle bir okuyup, incelemek istiyorum. Paganizm felsefesini vs. öğrenmek isteyen olursa tavsiye edebileceğim kapsamlı bir çalışma. Bu arada din konusunda güzel bir üniversite çalışması var, okumak isterseniz; http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/773/9864.pdf Yazarımıza da teşekkür ederiz.

Gizli Bahçe (Gizli Bahçe, #2)
Gizli Bahçe (Gizli Bahçe, #2)

6

Serinin ikinci ve son kitabı. En son bizimkiler tekrar eski vücutlarına geri dönmüşlerdi. Sonunda kendi hayatlarına geri dönmeyi başarmışlarsa da yavaş yavaş Joo Woon ve Ra Im birbirinden kopamaz hale geleceklerdir ama Woon'un annesi, bu ilişkiyi onaylamayıp engellemek için elinden geleni yapacaktır. Diğer yandan Oska da kendi sorunları uğraşmakta eski sevgilisinin açtığı yaranın tamamen kapanmadığını idrak ederek artık karşı saldırıya geçme kararı alacaktır, diğer yandan da kariyeri ile ilgili sorunlarla boğuşacaktır. Son kitapta neden Woon ve Ra Im'in bedenlerinin değiştiğine ve bunun ardındaki kişiye de tanık oluyoruz. Kitabın sonunda ise ikilinin ilişkisi ya tamamen son bulacak ya da tamama erecek. :) Woon'un annesine o kadar sinirim ki feodal dönemlerde yaşadığını zanneden kibirli bir pislik! Gerçi oğlu da Ra Im ile karılaşana değin ona benzer bir kişilik sergiliyor olsa da anası kadar kötü değildi ve Oska... Tatlı ve samimi Oska'mız kesinlikle bu aileye ait olamaz. Ben Oska'nın yanındayım. :D Genel olarak kitap, bir öncekinin akıcılığında ve temposunda devam ediyor. Betimleme konusunda yaptığım şikayeti bu kitapta yapmayacağım, neden bilmem ama bu sefer öyle çok eksikliğini hissetmedim; alıştığım için mi tarzına? Emin değilim ama birkaç kelime hatasına denk geldim. Ayrıca kafam karıştı, biri beni aydınlatsın. Gizli Bahçe, bizimkilerin Jeju Adasında denk geldikleri lokantanın olduğu yer değil miydi? Woon'un evi de Water House değil miydi? Evinin bir bölümüne Gizli Bahçe ismini mi verdi bu oğlan da kaçırdım okurken? Woon, çok kez Gizli Bahçe'de betimlendi ama evinden bahsediyordu. Genelde dikkatli bir okuyucu olsam da hata bende mi yoksa çeviri de mi? O kısmı çözemedim. Ya da yazarın kendisinde?

Gizli Bahçe (Gizli Bahçe, #1)
Gizli Bahçe (Gizli Bahçe, #1)

8

İzlediğim ilk Kore dizileri arasında yer alan Gizli Bahçe'nin kitabının da yazıldığını duyunca bir hoş oldum. İlk başta alıp almama konusunda kararsız kalsam da romanlaşmış halini merak ettiğimden aldım. Ayrıca dizi ile alakalı çok fazla şeyin aklımda kalmadığı için sıfırdan izliyormuş gibi olacağını düşündüm. Gerçekten de sıfırdan izler gibi oldu ama elbette okudukça bazı sahneler aklımda canlandı. Bazı şeyleri ise tamamen unutmuşum. Örneğin Oska'nın nasıl göründüğü, yaşı ve genç yönetmen/müzisyen çocuk... Gizli Bahçeye nasıl gittikleri gibi şeyler... Okuması zevkliydi, hem okuduğum ilk Kore romanı olduğu için de ayrı bir heyecan duydum. Genelde dizilerini sevdiğimden romanlarının da çevrilmesi gerektiğini düşünmeye başlıyorum. Yayınevlerine duyurulur. :) Genel olarak kitabı beğendim; dil akıcı idi ve hoş bir de kurgu olduğu bir gerçek. Lakin... Buraya koca bir LAKİN koyuyorum.... Kitabın ciddi bir eksiği var; betimleme. Bu ciddi bir eleştiri noktası olmak zorunda. Çünkü benim için çok büyük bir şey. Dahası eminim bir çok ciddi okuyucu için de büyük bir şey. Çünkü betimleme, karakterler ile özdeşmemiz, ortama akabilmemiz için çok önemli bir şeydir ki zaten kitabı, kitap yapan da betimlemedir. Böyle bir eksiği cidden beklemiyordum. Şaşırdım. Biraz rahatsızlık duysam da bende devamını okuma isteğini alıp götürmedi. Yine de büyük eksiklik olduğunu tekrar vurgulamam gerekir. Çünkü gerek çevre gerekse karakterlerin iç seslerinin betimleme eksiği her şeyin bir çırpıda olmuş bitmiş havası vermesine neden olmuş. Sanki senaryoyu almışlar, biraz ekleme yaparak roman diye kastırmışlar havası vermiş. Yazarın bilgilerine bakınca daha önce ciddi bir roman çalışması yapmışlığı yok gibi. Genelde oyun ve kısa hikayeler yazmış... Acemiliğinin kurbanı mı oldu ki? Yoksa çeviri ile mi alakalı? Bilemiyorum. Biz artık ikinci kitaba yol alırken, bu yorumun sizi hevesinizi kaçırmanıza izin vermeyin. Bu, sadece kitabın önemli eksiği olarak vurgulamak istediğim bir durum. Kurgunun güzelliğini bozmamış. Rahat olun. :) DİPÇE: Kapak tasarımı, posterler ve cildi de çok hoş. Kitap, baya hafif geldi elime ki neden bilmem bu bana hoş bir his verdi.

Etkileyiciliğin Psikolojisi
Etkileyiciliğin Psikolojisi

9

Kişisel gelişim kitapları, genelde hayatımda çok yer almaz. Fakat şu sıralar hafiften ilgimi cezbetmeye başladılar. En azından psikoloji vb. alanlarda yazılan kişisel gelişimlere ilgi duyuyorum. Yazar, bizlere insanları nasıl etkileyeceğimize dair bir takım ipuçları vermiş ve yer yer de gerek afaki gerekse kendi hayatından örneklerle de pekiştirmiş. Giriş olarak; başarı ve başarısızlık nedir? ne değildir? sorularının cevaplarını vererek ve bir nevi bizleri de motive ederek kitaba başlamış. Başarı konusunda şu an biraz daha farklı bir bakış açımın olduğunu söylemem gerekir. Kitabın ilerleyen bölümlerinde de insanları etkilemek için nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini anlatmış. Genel olarak bize; basma kalıp bilgiler ve formüller yerine olayın genel hatlarını çizerek bilgi sunmuş. Bunu yaparken niyeti de bizlerin, kendimizi sınırlı alanlara hapsetmemek. Temeli alarak kendi kişiliğimize, becerilerimize ve anlayışımıza göre temel üstüne inşa etmemizi istiyor, anladığım kadarıyla. Eh, mantıklı. Sonuçta her insanın kişiliği farklıdır; yaşama farklı bakar. Her hastalığın tedavisi bellidir ama her hastaya aynı dozaj verilmez ve bazen ana ilacın yanında başka ilaçlarla da takviye edilmesi gerekebilir. Benim bakış açım bu. Neyse. Genel olarak kitabı çok sevdim, dolu dolu geldi. Zevkle okudum. Kendisi de oldukça açıklayıcı ve akıcı bir dille yazmış. Birkaç kez okunacak bir kitap. Herkese rahatlıkla tavsiye edebilirim. Bilhassa başarı konusunda takıntısı olanlara. Çünkü bu kitaptan çıkardığım sonuç; insanları etkilememiz için ilk önce kendimize değer vermeli, saygı duymalıyız ve doğal olarak da kendimizi geliştirmeli, kısacası yatırım yapmalıyız. Kendiniz geliştirmeden başkalarını da etkilemek pek mümkün değil. Yalnız 5. bölümde bir hata olduğunu düşündüğüm nokta var; Çin Atasözü olarak verilen alıntı, bir duadır. Atasözü o şekilde olmaz. Dahası Hz. Celaleddin Rumi'ye atfedildiği gibi Hitit Duası diyen de var. Lakin ben en sağlam olarak 'anonim söz' olarak dipçe düşülmesi taraftarıyım. Çünkü kime ait olduğu kesin değil gibi.

Secdedaş
Secdedaş

8

Deneme yazıları ve şiir, benim sevdiğim tür arasında son sırada bile yer almıyor ama bu demek değil ki asla okumam. Nail Bey, nezaket gösterip kitabını imzalı bir şekilde bana ulaştırdı ve elbette ki bana da kitap kurdu biri olarak, okumak düştü. İsmi baya bir ilgimi çekti, bu yüzden itiraf etmem lazım ki kitabı, okumam için öne çeken ana nedenlerden biri oldu. İlk sayfalardan itibaren kitap, resmen aşk kokuyor; sevdiğine ve sevdiğini gönlüne yerleştiren Rabb'ine. Tasavvuf Deneme Yazısı olarak da tabir edebileceğimi bu kitap, Nail Bey'in sevdiği hanıma karşı duygularını; yazı ve şiire dökerek itiraf etmesini dahası evlenme teklifi etmesine şahit oluyoruz. Bir nevi bu evlenme teklifine ve aşka; okuyucularını da Allah ile birlikte şahit tutmuş. Bir hanım olarak oldukça romantik bulduğumu ve kolay kolay hiçbir hanımın da bu teklife ret cevabı veremeyeceğini düşünüyorum. Duyguların sözlere ve mısralara dökümü de beni etkiledi, kalbime hiç dokunmadı dersem yalan oldu. Hanım kardeşimiz oldukça kısmetli, maşallah. Bu kitap, güzel de bir anı olmuş oldu onun için. İnşallah ikisi birlikte mutlu mesut yaşarlar hem bu ömrü hem de ahiret ömrünü. Böyle güzel bir kitabı, herkese tavsiye ederim. Bilhassa erkeklere; insan nasıl sevmeli? sorusuna güzel bir cevap olmuş. Teşekkürler Nail Bey.

Arenya
Arenya

6

Arenya, ortaokul ve üstü yaşa hitap edebilecek, hoş bir fantastik serinin ilk kitabı. Romandan ziyade hikaye serisi demeyi uygun görüyorum çünkü daha çok masalsı bir tadı var. Yazar, kendine özgü bir evren oluşturmuş. Anladığım kadarıyla da isimleri dahi kendi üretmiş. Anlatım dili bence çok hoştu; giriş şekli Shekspirvari bir havadaydı. Betimlemesi de bir o kadar yerinde ve kafamızda canlandırmamızı kolaylaştıran tarzdaydı. Şahsen genel olarak kitabı beğendim. Lakin heyecan seviyesinden uzak, merak uyandırmayan ve tek düze başlayıp yine aynı şekilde biten bir hikaye olduğunu söylemem gerekir. Kitabın sonu da pek bir kafa karıştırır cinsten oldu; tam anlayamadım hala. Fakat dediğim gibi ağızda hoş bir tat bırakan, masalsı bir hikaye. Okunmasını tavsiye ederim. DİPÇE: Artık ufak tefek imla hatalarına değinmediğimi fark etmişsinizdir? Yazmamam yok demek değil, sadece artık bahsetme gereği duymuyorum. :)