adnantopcu, 129 adet değerlendirme yapmış.  (1/19)
« geri  
İsyan Günlerinde Aşk
İsyan Günlerinde Aşk

8

Ahmet Altan'ın İttihat ve Terakki dönemini anlattığı dörtlemenin ikinci kitabı İsyan Günlerinde Aşk. Eski bir köşkte ölü büyükleriyle konuşan Osman, 31 Mart Vakasının perde arkasında yaşananları okuyucuya aktarırken, sanki yüz yıl öncesini yaşıyormuş gibi hissediyorsunuz.

Kılıç Yarası Gibi
Kılıç Yarası Gibi

8

Ahmet Ümit'in İttihat ve Terakki dönemini anlattığı son eserini büyük keyifle okumuş ve döneme ait eserlerden okuma listeme almıştım. Adını "Hakiki aşk kılıç yarası gibidir, yara kapansa da izi mutlaka kalır." cümlesinden alan romanda Ahmet Altan, Osmanlı'nın son döneminde yaşananları bir aşkın perde arkasından yansıtıyor.

Mavi ve Kara
Mavi ve Kara

6

Adını çevirilerinden duyduğum Sabahattin Eyüboğlu'nun deneme kitabı Mavi ve Kara. 1950 ve 1960'lı yılların memleket meselelerini, en çok da Köy Enstitüleri'ni anlattığı denemeleriyle Mustafa Kemal'e ve İnönü'ye sahip çıkıyor Eyüboğlu.

Tatlı Rüyalar
Tatlı Rüyalar

2

Eğlenceli ve akıcı olmasına rağmen sevemedim. Alper Kamu serisinden sonra hayal kırıklığı yarattı.

Bizim Büyük Çaresizliğimiz
Bizim Büyük Çaresizliğimiz

2

Düğün hazırlıkları telaşından mıdır bilmem, hikâyeye bir türlü odaklanamadım. Sonra bir kez daha okur muyum... emin değilim!

Köprü
Köprü

8

İdealist Vali Recep Yazıcıoğlu'nun hikâyesidir Köprü. Erzincan'da otuz yıldır yapıl(a)mayan bir köprünün, yöre halkının, terör sorunlarının, Başbağlar katliamının perde arkasında Vali'nin mücadelesi anlatılır. Vali Yazıcıoğlu, içki içmeyip içine saygı duyan, bürokratik engellere takılıp kalmayan, halkın haklı taleplerini kendi hayatından üstün görerek, tek tip görüşlere meydan okuması, böyle hizmet adamları da varmış dedirtti bana. Okuduğum ilk Ayşe Kulin romanı. Bir solukta okunabilecek bir eser olmasına rağmen beş güne yaymam tamamen benim yoğunluğumdan.

Onca Yoksulluk Varken
Onca Yoksulluk Varken

8

Onca Yoksulluk Varken; fahişelerin terk edip eski, yaşlı bir fahişe olan Yahudi Madam Rosa'ya bıraktıkları çocukların öyküsünü küçük yaşta terk edilip on yaşındaki Müslüman Momo'dan anlatılan bir roman. Birinci ağızdan anlatılan öyküler beni fazlasıyla etkiliyor ve bu kadar acı bana fazla geliyor. Emrah Serbes'in Hikayem Paramparça kitabında "XX. yüzyılın en iyi romanı" yorumunu okuyunca romanın adından da etkilenip hemen okuma listeme almıştım. Gülcihan benden hızlı davranıp bir solukta okuyunca beklentim daha da artmış olacak ki öykü bittiğinde içimde bir şeylerin eksikliği kaldı.

« geri