mucdem, 1715 adet değerlendirme yapmış.  (39/245)
Hilal Şehir - Toprak ve Kan Hanesi
Hilal Şehir - Toprak ve Kan Hanesi

7

Kitaba büyük umutlarla başlamıştım. Ne umdum ne buldum.. Kitap çok fazla detaya boğulmuş; bu sebeple de başlarda çok sıkıldım. Kitabın son iki yüz elli sayfası da olmasa okuduğuma pişman olacaktım neredeyse. Kitabı ister istemez yazarın Dikenler ve Güller Sarayı Serisi ile kıyasladım. Rhysand ile Feyre çiftinin yerini tutamadı Hunt ile Byrce çifti. Ama kitabın son sayfalarında seri olaylar, gizemlerin açığa çıkması ve dolayısıyla yeni gizemlerin ortaya çıkmasıyla serinin diğer kitaplarını da takip edeceğim. Ama benim için son sayfaları dışında ortalama bir kitaptı. --------- “Kuralları ben yazmadım Quinlan.” “Hmm.” “Perdeleri aç.” “Hayır, teşekkür ederim.” “Ya da beni içeri davet edip işimi kolaylaştırabilirsin.” “Kesinlikle hayır.” “Neden?” “Çünkü işini o çatıdan da yapabilirsin.” Hunt’ın kıkırdaması kemikleri boyunca yayıldı. “Bu cinayetlerin temeline inmemiz emredildi. Bunu sana söylemekten nefret ediyorum tatlım ama gerçekten yakınlaşmak üzereyiz.” ******** “Bu, şimdiden bir kabus gibi.” Isaiah öksürdü. “Sadece bir gece izledin Quinlan’ı.” “Tam olarak on saat. Ta ki evcil kimerası şafakta yanımda belirene kadar. Uyukluyormuşum gibi göründüğüm için beni kıçımdan ısırdı ve sonra tekrar ortadan kayboldu. Binanın içinden geçti. Tam o anda Quinlan yatak odasından çıkıp perdeleri açtı ve beni aptal gibi kendi kıçımı tutarken gördü. Kimeraların dişlerinin ne kadar keskin olduğunu biliyor musun?” Hunt, Isaiah’ın sesinde bir gülümseme duyduğuna yemin edebilirdi. “Açıklamak için yanına uçtuğumda, müziğin sesini sonuna kadar açtı ve beni lanet bir velet gibi görmezden geldi.”

Kör Ölüm
Kör Ölüm

10

Roarke ile Eve’yi tekrar tekrar okusam abartısız hiç sıkılmam. Keşke yayınevi, bu seriye daha fazla özen gösterse ve devam ve kitaplarını seri bir şekilde çıkartmaya başlasa.. 2059 yazında Central Park Gölünde, gözleri oyulmuş bir kadın cesedinin bulunmasıyla Teğmen Eve Dallas kendini yeni soruşturmanın içinde buluyor. Katil bulunması geciktikçe daha fazla cinayetin ortaya çıkması, olay yerinde bırakılan en ufak bir izin peşinde koşturmalar, medyumların fırsattan istifade etmeye çalışması derken kitap nasıl bitti anlamadım. Suçlu çıkanlardan birinden en başta şüphelenmiştim zaten. Heyecanlı, sürükleyici ve sonuna kadar elimden bırakamadığım bir kitap oldu. Uzun bir süreden sonra bir günde bir kitap bitirdim. En çok sevdiğim bölüm ise Eve – Mavi – Roarke üçlüsünün olduğu kısımlardı. Şuana kadar Roarke’ı hiç telaşlı okumamıştım. Sevimli hali de bir başka oluyormuş yani.. -------------- “…Giydiğim ayakkabılara benzer ayakkabıları kimin tasarladığını biliyor musun Peabody?” “Ayakkabı tanrısı. Onlar muhteşem ayakkabılar efendim.” “Hayır, ayakkabı tanrısı değil. Bunlar insan ürünü, içten içe bütün kadınlardan nefret eden şeytani bir insanın ürünü. Böyle ayakkabılar tasarlayarak, hem kar edip hem de onlara işkence edebiliyorlar.” ******* “Fikirlerini değiştirebilirler. Doğuma hala aylar var, fikirlerini değiştirip bu… olayın aralarında özel bir an olmasını isteyebilirler.” Eve, Roarke’un kafasının yanında ikinci bir kafa daha bitmiş gibi baktın ona. “Özel mi? Özel mi? Burada Mavis’ten bahsediyoruz.” Roarke gözlerini kapattı. “Acı bize Allahım.” “Bundan çok daha fazlası olacak.” Eve ondan uzaklaşıp ayağa fırladı. “Bir de bakmışsın, bir de bakmışız ki, bizden o şeyi doğurmamızı isteyecek. Burada yapmak isteyecekler, yatak odamızda ya da öyle bir yerde, kameralarla… hayranlarına canlı yayınlayacak. Biz de onu çekip içinden çıkaracağız.” Roarke’un gözlerinde gerçekçi bir korku belirdi. “Kes şunu Eve. Hemen kes.” ******** “Orada yaşıyor olabilir. Evlerle başla, ev sahipleri ve kiracıların listelerini çıkar, aileleri, çiftleri ve bekar kadınları eleyip yalnız yaşayan erkeklere odaklan.” “Bir polis olmalıydın.” Roarke bakışlarını ekrandan ona çevirdi. “Potansiyel ebelik fikri beni yeterince endişelendiriyor zaten, daha fazlasını eklemene gerek var mı?”

Eve Dönüş
 Aşk Bulutu - Mucizenin Renkleri
Aşk Bulutu - Mucizenin Renkleri

10

Severek takip ettiğim yazarlardan biri. Yine çok güzel iki ayrı kurguyla buluşturuyor bizi. İki farklı hayat hikayesi.. İki farklı birbirine delice aşık çift.. -Aşk Bulutu- Ekin ve Bulut’un aşkını bir kez daha bu sefer kâğıt kokusunu çekerek okuduğum için mutluyum. Bulut dışarıya karşı acımasız, duygusuz olsa da Ekin’e olan aşkını sözlere dökmeden o kadar güzel hissettiriyor ki, aşık oldum.. Ekin ise Bulut’un tam tersi naif, aşkını, duygularını dışa vurarak dolu dolu yaşıyor. Açıkçası Bulut ile Ekin’i biraz daha okumak isterdim. -Mucizenin Renkleri- Tekstil fabrikasında Tekstil mühendisi olarak çalışan Ecrin, hem aşkını buluyor hem de bilmeden geçmişin tozlu sayfalarını aralıyor. Ecrin ve Bolat Biri kırılgan biri asi İki aşık.. Bu ikili okurken Ekin ve Bulut ile özdeşleştirdim. Bolat da Bulut gibi asi duyduğunu gördüğünü karşısındakine sormadan yargıya varmakta bir numara. Ekin ve Ecrin ise geçmişi sisle kaplı; tek fark Ecrin’in aile hayatı sevgi dolu olması. Spoiler vermemek için iki hikayenin de konusuna girmedim. Keyifli ve tadımlık bir kitaptı. Bana uzun süredir okumadığım harlequin kitaplarını anımsattı.

Yılan ve Güvercin
Yılan ve Güvercin

6

Kitapla ilgili o kadar güzel yorumlar vardı ki; kitap çıktığı gibi gerek kapağıyla gerek konusuyla oldukça ilgimi çekmişti. Büyük bir beklentiyle başladım ama beklediğimi bulamadım maalesef. Çok güzel bir fantastik bir aşk romanı okumayı bekliyordum ama bende hiç o etkiyi bırakmadı. Kitabın ilk bölümlerinde ise çok fazla karakter isminin olması ve anlatımından dolayı kurgunun içine girmekte zorlandım. Reed ile Lou’yu birlikte okumak her ne kadar güzel olsa da beni yeterince tatmin etmedi.

Paramparça Prens (The Royals #2)
Paramparça Prens (The Royals #2)

7

Serinin ikinci kitabını -ilk yarısını saymazsak- çok ama çok sevdim. Bu kitapta da ilkinde olduğu gibi çarpık ilişkiler vardı, hata daha fazlası var. İlk kitapta Reed Royal geçmişte yaptığı büyük bir hata yüzünden Ella’yı kaybediyor. Ve serinin ikinci kitabı neredeyse ilk yarı boyunca Ella’yı geri kazanmak için çabalamayla ve Royal kardeşlerin arasındaki çatlakların büyümesiyle geçiyor. Kitabın ikinci yarısında ise bomba olaylar var. Ve Callum’un bu kitapta geçirdiği değişimi çok sevdim. Bu kitapta çocuklarının sorunları ile daha ilgili, daha anlayışlı ve çözümcü bir baba vardı. Sonlara doğru gelişen olaylarla ise üçüncü kitap için şimdiden büyük bir beklenti içine girdim. Umarım hüsrana uğramam. Ama buraya not düşmek isterim ki; Royal kardeşlerden en çok Gideon’un hikayesini okumak isterdim.

Kağıt Prenses (The Royals #1)
Kağıt Prenses (The Royals #1)

7

Kitap çıktığından beri çok ses getirdi. Bu kadar beğenilen bir kitap ne kadar ilgimi çekse de ilk başta acaba bu övgüler, methiyeler çok mu şişiriliyor, diye tereddüt etmedim değil. Kitabı okumaya başladıktan sonra ilk birkaç bölümde bu tereddütümün boş olmadığını düşünmeye başlamıştım ki bir baktım kurgu bambaşka bir boyuta geçti. Ella Harper, Royal ailesinin üzerine tabiri caizse bir yıldırım gibi düştü. Royal kardeşler, kaosun göbek adı.. Bu savaşı Ella mı kazanacak yoksa Royal kardeşler mi kazanacak? Royal kardeşler ne kadar pislik yapsalar da - yazar görülene inanmayın derinlerinde kimsenin bilmediği şeyler yatıyor- diye sanki satır aralarında biz okuyuculara her şeye hazırlıklı olun mesajı vermiş. Sırlar, dönen oyunlar ve Reed Royal gerçekte kim, nasıl biri, kendini gösterdiği gibi çok ama çok kötü çocuk mu yoksa dışarının onu öyle bilmesi mi önemli.. Kitap boyunca aklımda bu sorular dönüp durdu ve hala cevabını bulamadım, umarım serinin ikinci kitabında gizemler yavaşça çözülmeye başlar. Aslında genel olarak kurgu basitti ama akıcı ve ister istemez okuyanı meraklandıran heyecanla okumamızı sağlayan bir kitaptı. Ve ara vermeden ben ikinci kitapla devam ediyorum. ----------- Bekle, ben ne diyorum? Kötü çocuklardan ve Reed’den hoşlanmıyordum. O karşıma çıkan en büyük hödüktü… “Neden bana öyle bakıp duruyorsun?” diye sordu öfkeyle. Bütün çılgın düşüncelerimi kenara atarak karşılık verdim. “Neden bakmayayım?” “Görünüşümden hoşlandın, değil mi?” diye sataştı. “Hayır, sadece bir ahmağın profilini aklıma çiziyorum. Bilirsin, eğer sanat dersinde çizmem istenirse, bir ilham kaynağım olur diye,” dedim alaycı bir şekilde.