Luthien Tinuviel, 62 adet değerlendirme yapmış.  (2/9)
Büyük Umutlar
Büyük Umutlar

7

İlk kez 1861 yılında yayımlanmış okuması zor bir roman. Klasiklere yönelimi, maalesef, olmayan biri olarak benim için zor bir ilerleme oldu. Açıkçası, kitabı okumaya hevesim romandan esinlenilen South Park'taki Pip karakteri oldu. Bu kadar dalga geçilen hikayeyi bilmek istedim. Kitap ne kadar ağır da olsa okuması zevkli. Zamanını yansıtması, mekan tasvirleri, olayların akışı ilgi çekici. Uzak da olsam, klasikler böyle oluyormuş dedim bir kez daha. Zamanını etkileyen ve mimleyen bir eser. Ancak belki çevirisinden, belki de orijinal yazım dilinden kaynaklı okuyucu ile roman arasında bir mesafe oluyor. Anlaşılması güç durumlar ve garip bir anlatım. Ayrıca, Miss Havisham gibi bir karakter kesinlikle değerli. 2012 yapımı filminde bunu role çok yakıştırdığım Helena Bonham Carter oynuyor.

Kutsanma Ayini
Kutsanma Ayini

7

İngiliz yazar Clive Barker'ın 1996 yılında yazdığı fantastik, gizemli roman. Çok zaman önce, hikayelerden oluşan Kan Kitapları'nın ilk üçünü okumuştum. Korku-fantastik türünü seven biri olarak, o karanlık atmosferin yaratıcısına hayran olmuştum. Romanda ise bir tutukluk vardı. O atmosferin buğusu fazla boğucuydu belki de. Kitabın sayfalarını çevirirken çoğu zaman, sadece sonunun ne olacağını merak ettim. Bırakmayı bile düşündüm ama gizemi beni içine çekmeyi başardı. Konunun orijinalliğinden fazlasıyla etkilendim. Hikayenin ilerleyişi yavaş olsa da, karakterlerin dönüşümleri yerindeydi. Konuya çok fazla girmek belki doğru olmaz ama spoiler vermeden bir cümleyle bahsedelim. Will adında eşcinsel bir fotoğrafçının yolculuğu anlatılıyor. Doğaüstü olaylar, aşırıya kaçmadan, romana iyice yedirilerek verilmiş. Bütün gizem bu noktada. Çocukluğundan, yetişkinliğine kadar başkahramanımızın hayatını şekillendiren ve arka planında kalmaya devam gizem. Ve aydınlanması çok parlak oluyor bu gizemin. Evet, kitabın sonunu çok beğendim, varoluşun açığa çıkarılışı hoşuma gitti. Clive Barker'ın kendi türünde sağlam bir yazar olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar Kutsanma Ayini beni tam olarak tatmin etmemiş olsa da, diğer kitaplarından beklentimi düşürmedi.

Şibumi
Şibumi

6

Felsefi ve sosyolojik olarak güçlü tespitlere sahip macera/polisiye roman. Trevanian, nam-ı diğer Rodney William Whitaker'ın, okuduğum ilk kitabı. Açıkçası kitap içine çok geç çekti beni. Yaklaşık bir yüz sayfayı kitabı bırakma eşiğinde okuyarak geçirdim. Daha sonra ise büyük bir ivme ile olaylar hızlandı. Yazarın yer yer Yahudi sempatizanlığı, Arap ve ABD düşmanlığı ve diğer Avrupa ülkelerine ağır eleştirileri bana gereksiz gelse de ilgi çekiciydi. Baş kahramanın aşırı nitelikli ve donanımlı biri olması olayın inandırıcılığını azaltıyor benim için. Ama bir yandan da, kahramanımızın yaşam öyküsü anlatıldıkça sempati duyuyor hatta özenebiliyorsunuz bile. -Spoiler barındırır.- Kitapta yer alan mağaracılık maceralarını benim için çekilebilir kılan tek şey LeCagot idi. Kitabın içinde bir harita bulunmasına rağmen kafamda olayları canlandırmam çok zor oldu. Kitabın en sevdiğim kısımları Nicholai'nin hapishanede ve Japonya'da geçirdiği zamanları oldu. Kitapta olay örgüsünün tahmin edilebilir olması ise eksi bir yan daha oldu. Hannah'ın ve LeCagot'un ölümü barizdi. Ama Bask şairi üzdü tabiki de. -Spoiler barındırır.- Biraz James Bond havası olduğunu da belirtmem gerek. Filmi var mı yok mu bilmiyorum ancak eğer çekilirse güzel bir macera filmi olabilir, Hollywood için. "Biz şiddeti ve ölümü sanki aynı güdünün iki görünümüymüş gibi düşünürüz. Oysa ölüm, şiddetin tam tersidir. Çünkü şiddet her zaman, yaşamak için verilen bir mücadeledir. Bizim felsefemiz hayatı yönetmeye dönüktür. Seninki ise ölümü yönetmeye dönük. Biz anlaşılmak isteriz, sen gurur istersin..."

Bizim Büyük Çaresizliğimiz
Bizim Büyük Çaresizliğimiz

6

Barış Bıçakçı'nın okuduğum ikinci kitabı. Kitabı bitirdikten ertesi gün sonra filmini de izledim. İyice yerleşti içime. Ankara'sı ile, müziği ile, naifliği ile. Şimdi, bu hikayenin rahatsız edici bir yanı var. İlk başlarda ısınamadım bu yüzden, okumakta direndim ve suçladım kendimce yazarı. İki adamın, bir kız çocuğuna aşık olması. Bu cümle, bu kitabın özeti olamayacak kadar çirkin. Ama yazar bunu öyle bir yazmış, duygusallaştırmış ve derine indirmiş ki saflaşıyor ve yumuşuyor bu gerçek. Biraz çocuksulaşıyor. Sanırım, mükemmel bir dostluk, en fazla bu samimiyetle anlatılabilirdi. Ender ile Çetin'in dostluğu, benim için ayrı bir ulviyete sahiptir. Barış Bıçakçı'yı ve bu romanı sevme sebebimdir. Taze fasülyeyi sevme sebebimdir. Altı çizilecek çok satır, üzerinde konuşulacak çok ayrıntı var. Bir de Reşit Bey'in güzel bir doğu-batı anlatımı var yaşamak ve yaşamamak üzerine. Tatlı, sakin (bknz: hamur işleri) ve sade hayatlar.

Aramızdaki En Kısa Mesafe
Aramızdaki En Kısa Mesafe

5

Barış Bıçakçı'nın okuduğum ilk kitabı. Çocuksu bir güç ile kaleme alınmış naif anı parçaları. Biraz kopukluk var. Biraz da burukluk. Kitabın kronolojik ilerleyişi ile dilde de çocuksuluktan edebileşmeye doğru bir yönelim var ama bu anlatımı basitlikten çıkarmaya yetmiyor. İşin biraz da hileli yanı bu: Dil düz iken anlatılan olayların saflığı gün yüzüne çıkıyor. Barış Bıçakçı, sanırım biraz, acı ve küçük gerçekleri okuyucunun yüreğine yerleştirmeyi seviyor. Yer yer gözlerim doldu. Kısa ama öz derler ya. İşte öyle bir şey var bu kitapta. Aile ilişkileri, arkadaşlıklar... Hepsi tanıdık. "Acı çekiyordu babam. Zihinsel bir acı. Öte yandan ona göre, zihinsel dünyasında ve günlük hayatında acı veren kopuşlar yaşamayanlar, buna cesaret edemeyenler, insanı aptallaştıran bir sürekliliğin esiri oluyor, bunun sonucunda da zamanın geçişine, yaşlanmaya ve ölmeye akıl erdiremiyorlardı. Oysa babam her şeye akıl erdirmek istiyordu."

Parfümün Dansı
Parfümün Dansı

8

Amerikalı yazar Tom Robbins'in okuduğum ilk kitabı. Kapaktaki Pan figürünün kaynağı ise kitabın ön sayfasında yer alan anıda anlatılmış. Benim için çok hoş bir ayrıntı oldu bu. Kitap dolu dolu ve yoğundu. Benim için uzun bir yolculuk diyebilirim. Okuması zaman aldı. Hikaye bir kaç koldan ilerliyor ve güzel bir sonuca ulaşıyor. Kurgu başarılıydı ancak yer yer dağılmalar, duraklamar vardı. Alobar ile Kudra'nın en sevilen karakterler olarak anılmasını ise aralarındaki mistisizme bağlıyorum. Benim en etkilendiğim karakter ise sanırım tavşan Marcel le Fever oldu. Kitapta merak unsurunun çok zayıf olduğunu düşünüyorum. Pancarın akıbeti, Alobar ile Kudra'nın ölümsüzlük yolculuğu, Bandaloop'ların gizemi... Bunlar sürükleyici kılıyor örgüyü ama gene de bir şeyler eksik gibiydi. Tabii, bütün o uçuk, zekice ve gülümseten betimlemelerle dolu olması ise bunu kapatıyor. Bir farkındalık katıyor kitap, ölüm üzerine. Üzerinde düşünülüp tartışılması gereken bir felsefe var. Beni uyandıran paragraflar. Koku, belki de beş duyu arasında en gizemli olanı. Yazar ise kokuyu ölümsüzlüğün ipi olarak resmetmiş. Bir bağ.

Korkma Ben Varım
Korkma Ben Varım

7

Yazarın girift bir şekilde dizayn ettiği ikinci romanı. Dublörün Dilemması ile kendine özgü bir yapı/format oluşturan yazar, bunu geliştirmiş. Tabii belirli sınırlar içerisinde. Ama mimarisi zor olan bu metini okumak da akıcılığı sekteye uğratıyor. Ciddiyeti bir kenara bırakırsak bu roman Murat Menteş'in diğer iki romanına göre zorlayıcı ama zevkli koşusturmacasıdır. (Oyunu expert modda açıp kazanmak gibi) Karakter isimlerinin muzipliği, tesadüflerin ritmi ve bunun gibi küçük noktalar kitabı güzel kılıyor. Karakter bolluğu biraz kafa karıştırsa da anlaşılmayacak kadar değil. Altı çizilesi satırlar, ip üstünde kelime oyunları, karaktere özgü tekerrür eden söylemler... Menteş'in klasikleri sayılabilir artık bunlar. Kitabın içeriğine gelirsek eğer, öncelikle, karikatür kısmına bayıldım. Orjinal, güzel değerlendirilmiş ve başarılı bir fikir olmuş. Ersin Karabulut'un çizimi de çok yakışmış. Kitap dört ağızdan yazılmış ama benim en sevdiğim bölüm Müntekim Gıcırbey'inki oldu. Şebnem Şibumi sıktı, Hayati Tehlike yordu. Fuat Atıf Tufa ise daha çok sunuculuğu yapmış gibiydi.Murat Menteş'in son yazmakta başarısız olduğunu düşünüyorum. Üç romanında da sonlar kestirilebilir ya da etkisizdi benim gözümde. Bir romanın sonu, içerik, akıcılık ve üslup kadar önemli olmalı.. Unutmamak için mühim bir nokta. Murat Menteş'i ilk defa okuyacak biri için önerebileceğim roman değil ama biraz mizah, biraz macera sevenler için denemeye değer.