Antivenom, 640 adet değerlendirme yapmış.  (15/92)
Sürgündeki Yıldız
Sürgündeki Yıldız

2

Kumandan Perry Rhodan, yıldızlar-arası yolculuk teknolojisini yeni geliştirmiş Terra'nın düşmanları olan Frank-Passörlere karşı güç kazanması için yeni teknik ve silahlar peşindedir. Kadim bir ırk olan Arkonid imparatorluğundan ayrılan isyankar Frank-Passörler ticari tekellerinin bozulmaması için her şeyi yapmaya hazırlardır. Rhodan, bu güçlü düşmanlar karşısında Dünya'yı koruyabilmek için şakacı yarı tanrılarla imkansız yolculuklara çıkacak zamanın ve uzayın sınırlarında zorlu bir maceraya atılmak zorunda kalacaktır... Temelsiz ve ucuz bir space opera olan bu roman ( hayran kitlesi beni linç etmekte özgür, buyrun.. ) da yazar "gençlik çeşmesi" motifini bilim kurgu arka planına uyarlamaya çalışmış. Kayıp gezegen Delos ve onun egzantrik lordu olan "Ölümsüz" kurguda önemli yer kaplamakta. Yeni silahlar bulmak için Delos'a yelken açan Rhodan ve mürettebatı bir yarı-tanrı olan "Ölümsüz'ün eşek şakalarına katlanmak zorundalar. Erotik öğelere fazla bel bağlayan kimi yerlerde şovenist ifadeler kullanan yazarın metninde çevrilmeden bırakılmış kelimeler açıkça görülüyor. Delos üzerinden doğaya tahakkümü iması yapan yazar, canı sıkılan tanrısı olan "Ölümsüz"le yapay insanlar yaratmış, böylece Descartesçi bir tahakkümün aşkıncılık akımıyla uyumsuz dansı çıkmış ortaya. Zamansal paradokslara takılıp düşen kurgu, beden-ruh ikiliğini savunmuş ve rüyaların kelime anlamıyla gerçek olduğunu iddia ederken saçmalaması tepe yapmış. Akıl almaz çeviri hatarıyla delik deşik olan metinde kurgu boşlukları ve mantık hatalarına örnek vermek gerekirse... teleskopları veya radarları olmayan bir ırkın tüm gezegenlerini bir uzay gemisine dönüştürecek ( ki yıldız sisteminden çıktıklarında tarım veya yaşamı nasıl sürdürecekler o da merak konusu olabilir ) teknoloji seviyesine ulaşıp yıldızlar arası motorlar inşa etmesi yeterli olacaktır, örnek olarak... Klasik Freudyen psikanalizi yücelten, kurgusunda geniş ve alakasız yer veren yazar transferans, vıcık vıcık bir Elektra kompleksi ve Skinner'ı dahi utandıracak seviyede davranışçılığın yüceltilmesini de içeren lezzetsiz bir fikir salatasıyla sayfa doldurmaya çabalamış. Catharsis'e feci yüklenen ve psikanalizden de turp yetiştirmek kadar anladığı belli olan yazar " makinelerin yükselişi" konseptini de metnine dahil etmiş. Zayıf bir korporatizm eleştirisi yapan yazar son derece zayıf olan romanını sonlandırdığında okura derin bir "oh" çektiriyor.

Cebirci
Cebirci

6

Sene 4034. Mercatoria Hükümdarlığı'nın uzak bir köşesindeki Nasqueron'da, Yavaş Kahinler Tarikatı'na dahil olan Fassin Taak, kadim bir ırk olan Ahali'yi araştırmaktadır. Yaklaşan İşgal söylentisi, askeri eğitimi olmamasına rağmen Fassin Taak'ın Şeriflik Oculası tarafından binbaşı yapılarak milyarlarca yıllık bir sırrın peşine düşmesine sebep olacak olaylar serisini başlatacaktır... Yazar metnini açarken animalist imalar kullanmış, insanlar belli koşullar altında hayvan beden parçaları insanlara entegre edilebiliyor. Klan Bantrabal ( Yavaş kahinler ) 'ın lideri ve Fassin'in amcası olan Slovius'un bir ayıbalığı olması, aslan yüzlü bir suikastçi gibi örnekler verilebilir. Bu uzak gelecek romanında Descratesçi bir tahakküm hakim, insanların hafızaları silenebiliyor, insan bedeni üzerinde çok gelişmiş bir anlayış mevcut.Genetiğe olan hakimiyetleri anne karnında istenilen özelliklerin yerleştirilmesini sağlamakta. İlerleyen teknoloji, yeni ve dehşet verici işkencelerin icat edilmesine neden olmuş. İnsan ömrü bin yılın üzerine çıkmış bu sayede ışık hızında yolculuk insanlığın galaksiye yayılmasını sağlıyor: Yolculuklar solucandelikleri aracılığıyla yapılıyor. Kadim Irk "Ahali", Galaksiye Yayılmanın Anahtarını Elinde Tutuyor Kurgusunu milyarlarca yıllık bir galaksi tarihine yayan yazar, en eski ve bilge ırk olarak gaz devlerinde yaşayan Ahali'yi metninin önemli bir parçası olarak kullanmış. Nasqueron'un bulut katmanları arasında yaşayan Ahali ve onları araştıran Kahinlerin ilişkileri deniz biyologlarının memelilerle olan ilişkilerinin sofistike bir uyarlaması olarak dizayn edilmiş. Ahali'nin sosyal dinamiklerine sert Darwinist ve Freudyen imalar hakim olmakla birlikte, kayıtsız yapıları sosyal eleştiri olarak alınmalarına neden olabilir. İnsan merkezci ahlak anlayışı ve yararcılık , Ahali'nin sosyal dinamiklerini tartışırken karşı karşıya geliyor. Milyarlarca yıl yaşayan bir ırkın gençlerinin 100 yıllık süre boyunca köle, av ve yemek olarak sınıflandırılması tüm bu tartışmasının ortasındaki motif. Ahali'nin sahip olduğu teknoloji ve askeri güç bir sır. İşgal kuvvetlerinin başındaki general/rahip Luseferous ( Lucifer iması ), katıksız bir sadist. Bir diktatör olan Luseferous üzerinden anal sadistik bir sağaltım yapan yazar Freudyen öğelere fazla ağırlık vermiş. Akıcı diliyle, hiyerarşi, militarizm ve kayıtsızlık eleştirisi yapan yazar geçmişe gidiş gelişlerle öyküsünü kurmuş. Yenilikçilik ve gelenekçilik tartışmasını Yavaş Kahinler deki dinamikleri değiştirmeye çalışan Fassin Taak üzerinden işleyen yazar, kimi yerde Orwellyen tezatlar kullanmış. Kahin hiyerarşisinde Fassin'in yarattığı dalganlanma ile sorgulanan tartışma sonunda, yenilikçilik yüceltilmiş. Fassin'in geçmişindeki bir olay "hayatta kalanın suçluluğu " sergilemesine neden olurken kurgu içinde yer kaplayacak olan Saluus'un da okura tanıtılmasına hizmet ediyor. "Ciddiyet Okulu" bir askeri akademi olarak yasal bir işkence odasından farksız. Ordu'dan metin boyunca sıkça söz edilmesine karşın güçlü militarizm eleştirileri ve kimi yerde mizahi dokundurmalar dışında kurgu için yer kaplamamakta. İşgal Kuvvetleri Yaklaşırken... Yapay Zeka bir tabu ve geçmişte yaşanan büyük bir "etnik temizlik" sonucu kurulan Şeriflik Oculası yeni bilinçlerin devreler arasında uyanmamasını sağlamak için gereken tüm önlemleri alıyorlar. Kimi yerde mota mot çeviriler göz çarpsa da metnin geneli son derece başarılı. Polis şiddeti sorgusu ve acımasız uygulamaların detaylı tasvirleri anarşist imalar içermekte. Ahali listesi " Cebirci" nin peşindeki Fassin,'in Öteden gelen ajanı olmasına dair yapılan imalar ve kurgu oyunları gibi sonunda bir motife bağlanmayan kurgudaki delikler belli yerlerde ciddi tutarsızlıklar oluşmasına neden olmuş. Rehavetteki uygarlık "Ahali", toplumsal yaklaşımı ima etmekte. Yavaş ve Hızlı ahali kıyaslaması , tüketim toplumu atfı ve eleştirisi olarak okurun karşısına çıkarken beden ve ruh ikiliği görüşünü tüm metine hakim olduğu gözden kaçmıyor. Konformizm uyarılarını Ahali üzerinden yürüten yazar, Platocu bir imayla " Gerçek"i hegemonya dini olarak kurgulamış. Bilimsel kuşku ve merakın dinleşerek ana akım inanç haline gelmesi güçlü bir tezat olarak kullanılmış. Ahali üyesi Oazil üzerinden anarşist argümanlar yürüten yazar, Saluus karakterini yürüyen bir "İd" olarak kurgulamış. Saluus'un babası ile olan ilişkisi üzerinden klasik psikanalitik sağaltım yaparak doyumsuzluğu ve oral fiksasyonu açıklamaya çalışmış. Çığrından çıkmış bir hedonist olan Saluus bir kadın avcısı. Ağır bir sosyal Darwinizmin Mercatoria hiyerarşisine hakim olması, yazarın elitizm ve oligarşik tahakküm kurguladığı seferberlik koşullarında toplumsal müşterek ve bireysel özgürlüklerin ihlal edilmesine neden olan azınlığın hükmünü vurguladığı başarılı öğeler. Uzay giysisi/mekiğinden çıkışı doğuma benzeten yazar, ayrılık gerginliği iması yaparken yaşam ve uzayı benzeterek nihilist bir argüman olarak kullanmış. Ythyn ırkını ölüme tapan uzay boşluğundan ceset toplayan bir ırk olarak dizayn eden yazar, "Thanatos" atfında bulunuyor. Savaştıkları başka bir ırk tarafından yenilip genetik manipülasyona tabi tutulan Ythyn, son derece hüzünlü öğelerle bezenmiş. Kadercilik bu ırk üzerinden eleştirilirken ibret motfi olarak okurun karşısına çıkıyor. Cotard Sendromuna sahip bir yıldız gemisi yapay zekası, canlı ve kadim bir ırk olan Bulutçular ( yazarın bitkisel kökenli olduğunu iddia ettiği zeka sahibi bir nebula türü ) gibi son derece taze ve kimi yerde fazlasıyla desteksiz motifler metni canlandırıyor. " Makinedeki hayalet" atfı yapan yazar, metninin tümünde binlerce yıl süren cümleler kullanmış. Bağlaç ve virgülleri yarı otomatik cephanesi gibi kullanan yazar kimi zaman bir sayfanın üçte biri tutan cümleler kuruyor. Kurgudaki boşlukları ve yüzlerce sayfada kurduğu motfi saniyeler içinde çok da ikna edici olmayan bir şekilde dağıtması okurda hayal kırıklığı yaratabilir. Geneli ortalamanın üzerinde olan kitap sadece Bilim kurgu hayranlarının ilgisini çekecektir.

Elif
Elif

6

Elif, İran’da ismi belirtilmeyen bir kıyı şehrinde yaşayan genç bir hackerdır. Sevgilisinin onu terk etmesiyle yıkılır ve kendisini sanal alemde asla görmemesi için çok gelişmiş bir tanılayıcı/ keylogger dizayn etmeye başlar. Eski sevgilisinin ona yolladığı kitap tüm dünyasını alt üst edecek sanal dünyayı ve başka alemleri de sarsacak çatışmaları başlatacaktır. Yan komşusuyla beraber Devlet’in gönderdiği polislerden kaçan Elif, cinlerin de yardımını arayacak alemler arasında bir kovalamaca başlayacaktır... Yaşlı bir adamın hapsettiği bir cine zorla hikaye anlattırmasıyla açılan eser, büyüyle doğaya ve algılara tahakküm arzusuna vurgu yapıyor.Entropiye atıfta bulunan metin Philip Pullman’ın Altın Pusula’sından bahsetmiş. Aile içinde bir iç grup dış grup çatışmasını Elif ve annesi üzerinden aktaran yazar, toplumda bulunan ırksal ayrımcılığı vurguluyor. Çokça siyasal tarihi gönderme yapıp elitizm ve sosyal adaletsizlik vurgularına başvuran yazar sansür altında baskıcı bir hükümet ve toplumun dayatmalarını tanımlıyor. Elif ve İntizar’ın kırık aşkı ırksal arka planından doğan ayrımcılığa bağlanarak, katı sosyal dayatmalar vurgulanmış. Elif’in çocukça hezeyanı onu çok gelişmiş bir hack aracı yaratmaya itiyor. Atatürk ve John Addams atıfları yapan yazar “Makinedeki Hayalet” atfında bulunmuş. Kaçışçılığın Elif üzerinden irdelendiği metinde gerçek dünyadan çekinen Elif sanal alemi ve makineleri insanlardan ve hayattan daha rahatlatıcı bulmasıyla vurgulanmış. Mistisizmi yücelten Vikram, son derece ilginç ve taze bir karakter olarak okurun karşısına çıkıyor, bilgeliği yüceltiyor. Narnia Günlükleri atfı yapan yazar, Binbir Gündüz Masalları üzerinden gizli Jung ve ortak bilinçaltı göndermelerinde bulunmuş. Görücü usülü evlilikler ve nette başlayan ilişkileri son derece güzel bağdaştıran yazar, Baudrillard atfı yapmış ve Modern Batı ve Doğu’yu kıyaslamış sıkça. Toplumun yüzeyinin altında yatan seksizm ve ırkçılık tecrübesiz bir oğlanın ağzından okura aktarılıyor. Kuantum hesaplamaları ve Kur’an’ın farklı anlamları, anlambilim hakkındaki çıkarım ve önermelerin dansı ahenkli akıcı ve ilgi çekici. İnsanlık onurunun ayaklar altına alındığı işkenceler ve psikolojik çözünmeye neden olacak vahşetin tanımlandığı hapishanede geçen bölüm okuru rahatsız edebilir ancak diktatörlüğün gerçekliğini aktardığı için son derece başarılı. Elif’in sanal alemde Devlet’e açıkça saldırması, isyankar tavırlarında Arap Bahar’ının esintileri hissediliyor. El, anal sadistik yönelimleri olan çığrından çıkmış bir pragmatist. Nesne ve özne kavramlarının karıştırılması bu tahakküm delisi ayrıcalıklı üzerinden aktarılmış. Elif’le benzeşmelerine rağmen önemli konularda taban tabana zıt karakterler. Akıl sağlığını korumak için geçmişinin imgelerine ve Dina’nın imajına sarılan Elif’e demokrasinin artık demode olduğunu, halkın kendi gücünden korktuğu için gidip oy vererek yetkisini aktardığını söyleyen El üzerinden aynı zamanda kayıtsızlık eleştirisi de yürütülmüş. Elif’i kandıran Farukyaz nihilizm savunusu yaparken, yazar, sosyal değiş tokuşları sorgulamış. Kadın mahkumlara tecavüzün “normalliği” ise okurun kanını donduruyor. Lebon’a atıfta bulunan bir devrim kurgulayan yazar, kibrin veya bilenen silahın sahibine döneceği klişesiyle bitirmiş. Populist argümanları iki kadın arasında seçim yapmaya zorlanan Elif üzerinden aktaran yazar, metnin devrimci altyapısına karşın kadın haklarını, peçe gibi dayatmaları hiç sorgulamamış aksine yüceltmiş. Bun a benzer tutarsızlıklar kendine haklı yarım bir metin oluşmasına neden olmuş. Sadece ifade özgürlüğünü sanal alemde talep eden yazar, diğer özgürlükleri metnine katmamış. Acem kültürünü yüceltmeye biraz fazla çabaladığı Batı’yı eleştirirken ortaya çıkan çıkan yazar, kraldan çok kralcılık yapmış kimi yerde.Akıcı, sürükleyici bir metin ve kesinlikle okunmayı hak ediyor.

Merkeze Seyahat (Asgard Üçlemesi #1)
Merkeze Seyahat (Asgard Üçlemesi #1)

8

Michael Rousseau, yapay dünya Asgard'ın gizemli alt katlarını araştıran bir çöpçü ( scavenger ) dür. Çoğu uzaylı ırkın üzerinde toplandığı Asgard, Tetron ırkı tarafından yönetilen bir kültürel çorbadır. Çoğu uzaylı ırkı ufak tefek biyolojik farklar haricinde birbirlerine benzemektedir. Kültürel açıdan farklılaşan bu topluluk Asgard'ın taşıdığı gizemleri çözmek için üzerinde yaşamaktadır. Donmuş bir cehennemin üzerinde yükselen Asgard'ın geleceğini etkileyecek olaylar bir Salamandran andoridin gezegene iniş yapmasıyla başlayacak ve Mike Rousseau'nun çirkin bir komployla suçlanmasıyla hız kazanacaktır. Topluma borcunu ödemek ve özgürlüğünü elde etmek amacıyla Mike merkeze yıldız ordusu askerleriyle beraber yolculuk yapmak zorundadır... Tanrıların Evi, Asgard'ın merkezini saran gizem bir an olsun okuru rahat bırakmıyor. Evrenin 4 büyük gücüne hükmetmeyi başardıklarına inanılan Asgard'ın gerçek sakinlerinin çöpleri ve milyonlarca yıl önce kurdukları dış katmanlar içindeki rotalar yüzeydekiler için servet değerinde. Tetron ırkı, kayıtsız bürokrasiyi temsil eden talepkar ve kendine haklı bir ırk. Çalışmanın alternatifi olarak köleliliği gören Tetronlar üzerinden, kapitalizmin sonraki aşamasının bu olacağını ima eden yazar güçlü uyarılarda bulunmuş. Ekonomik bolluk olan bir toplumda kişi borcunu ancak kendini satarak ödeyebilir diyen yazar, antimilitarist hiciv ve bürokrasi eleştirileri eklemiş metnine. Çok katmanlı olan kurgu ne yazık ki çeviri hataları ve motamot çevirilerle dolu. Ancak bu durum son derece merak uyandırıcı ve akıcı olan kurgudan kopmaya neden olmuyor. Asgard gibi çok eski ve çok sayıda gizemler barındıran bir yapı çok sayıda spekülasyon oluşmasına neden oluyor, bir nevi " Boş dünya (hollow earth)" modeli olan gezegenin merkezinde yapay bir yıldız bulunduğuna dair dahi söylentiler dolaşıyor. Mrylin üzerinden , Frankestein atfı yapan yazar, metninde doğaya tahakküm motifini tüm kurgusuna yaymış. Her sayfasına entropi ( termodinamiğin 2. yasası ) nin sızdığı eser ilginç çıkarımlarda bulunmuş. Yırtıcı bir ırk olan Vormyrlerden Amara Gurr üzerinden yeme alışkanlıklarına göre kültürel sınıflandırmaya tabi tutulan Asgard, konformizim ve zayıf da olsa taze olan bireycilik savunularına ev sahipliği yapıyor. Esinlenmeleri arasında en çok "Rama" ve "Işık Tanrısı" yla olan yakınlığıyla göze çarpan metin, eski tanrılara ve teknolojiye olan hakimiyetlerini överken "Işık Tanrısı" na, devasalığıyla ve eski bir teknoloji harikasına olan ilgiyle de "Rama" ya yaklaşıyor. Sonlara doğru gerçeklik sorgusuna giren yazar, gizemi ve merak öğesini son sayfasına değin taşımış. Başından sonuna keyifli bir okuma sunan eser, kalitesiyle şaşırtıyor.

100 Dünya`nın Gizli Yüzü (100Dünya #1)
100 Dünya`nın Gizli Yüzü (100Dünya #1)

5

Sandiane ve babası, çok tanınmış iki gazeteci olarak içinde bulundukları uzay gemisinin kaza yapmasına ve Başkadeniz gemilerince kurtarılmasına ilk elden tanık olurlar. Başkadeniz gemilerinin akıl almaz hızlarda seyahat edebilmelerini ve gezegeni saran sır perdesini aralayarak şöhretlerini pekiştirmek adına gezegene iniş yaparlar. Ancak aradıkları sır tüm gezegen tarafından paylaşılmaktadır ve sakinleri bu gazetecilerin işini hiç de kolaylaştırmayacaklardır. Sandiane’nin şöhret ve ahlak arasında seçim yapmasını gerektirecek olaylar dizisi gemilere dair sır perdesini aralamasıyla başlar.... Uzak gelecekte insanlık yıldızlara yayılmış ve 100 dünya üzerinde koloniler kurarak, Federasyon’un birer parçası olmuşlardır. “Warp drive” kullanan gemiler uzay ve zamanı bükerek ışık hızından daha hızlı ( FTL ) seyahati gerçek kılmış, günlük yaşamın bir parçası haline getirmiş. Başkadeniz’e ait gemiler ise farklı bir isimle anılıyorlar : Abis. Bir okyanus dünyası olan Başkadeniz, doğal güzelliğiyle turistleri çekiyor, ancak bu güzellik insanları sırlarından uzak tutmak için ortaya konan bir yem. Dünya’nın artık sadece bir sayfiye yerine dönmüş olduğu bir zamanda, tuz arıtıcı devasa su altı fabrikaları, gelgit enerjisini hasat eden enerji santralleri gibi teknolojik gelişmeler de okura sunulmuş. Katı bir Makyavellist olan Sandiane üzerinden habercilik ve casusluk arasındaki sınır tartışılmış. Bilgi edinme özgürlüğü ve kişisel mahremiyetin korunması arasındaki çatışma tüm metin boyunca okurun karşına çıkıyor. Gelenekçilik ve yenilikçilik tartışmasını Sandiane ve annesi üzerinden götüren yazar, şımarık bir materyalist olan Sandiane’nin inançlarını sorgulatarak metnine çeşni katmak istemiş. Andy Warhol atfı yapan yazar, nesne-özne ilişkisinin karıştırıldığı uyarısını gene ana karakteri üzerinden yapmış. Sandiane ve babasının Gezegen arkaplanı üzerinden neredeyse gözden kaçacak elitizm yergisi de yürütmüş yazar. Uçarkamerasına insanlardan daha çok değer veren ve sadık olan Sandiane teşhirci bir karakter özellikleri sergiliyor. Gezegenin gerçek efendileri olan Abisler, sentetik gemiler değiller; aksine son derece zeki ve biyolojik formlarını isteklerine göre yeniden düzenleyebilen canlılar. İnsanlarla bir çeşit sosyal sözleşme yapmış olan bu canlılar uzay ve zamanı büküp imkansız süratlerde uzayda yolculuk yapabiliyorlar. Biyolojileri açıklanamayan Abisler hem evcil hayvan hem de seyahat aracı olarak aktarılmış. Tıpkı “Ejder Uçuşu”ndaki gibi telepatik bağ kuran bu canlılar üzerinden “Leviathan” dolayısıyla “Tevrat” atfı yapılmış. Stockholm sendromuna da atıfta bulunan yazar, uçların biri teşhircilik de bir diğeri ketumluk da olan iki karakterin olgunlaşan aşkını aktarırken, ana karakterin kendi hayatının da medya sirkine dönmesiyle onu Başkadeniz insanlarına yaklaştırıyor. Medyatik bir şovla metnini kapatan yazar tartışmalarını net bir biçimde kapatmamış. Hem biyolojik hem fiziki açıdan imkansız canlılar olan Abisler, yarım bir metinle birleşince sadece Y/A bilim kurgu hayranlarının ve yeni bir şeyler okumak isteyenlerin keyif alacağı bir kitap çıkmış ortaya.

Vakıf ve İmparatorluk (Vakıf #2)
Vakıf ve İmparatorluk (Vakıf #2)

8

Geçmişin ihtişamını, İmparatorluğun köhne ve tembelleşmiş mekanizmalarına rağmen geri getirmeyi takıntı haline getirmiş büyüklük düşleri içinde kaybolmuş genç bir general, hırslı bir şekilde Vakıf’ın yerini aramaktadır. Vakıf’ın ticaret ve hurafelerle ördüğü kalkan, Vakıf’ın amacından habersizlere karşı güçlü bir kalkan , amacını bilenler için ise determinist bir iyimserlik kaynağı. Determinizm ve özgür irade tartışmasını yürüten yazar, Vakıf’ı yenilikçiliği, İmparatorluğu ise gelenekçiliği temsil edecek şekilde kurgulamış. Lathan Devers tam bir pragmatist olarak dizayn edilmiş. Psikotarih LeBon’un çıkarımlarıyla olasılık istatistiğinin uç noktalardaki bir evliliği olarak yorumlanabilir. Aynı zamanda Newtonyan ve Kuantum fiziği arasındaki uyuşmazlıkta determinizm ( mekanik evren ) ve özgür irade ( olasılıklar evreni/ çoklu evrenler ) tartışmasının temsilleri bulunmakta. Elitizm yergisinde bulunan yazar, Ducem Barr ve Lathan Devers arasındaki ittifak, İmparatorluk’a duydukları öfke ile oluşuyor. İmparatorluğun merkezi Trantor’un varlığı doğa üzerine tahakküm iması ve çevrecilik uyarıları barındırıyor. Bürokrasi eleştirilerine de yer veren usta, güçsüz imparatorlar yönetimdeyken güçlü generallerin taht için birbirleriyle savaşacaklarını, güçlü imparatorların ise gelişmeyi durduklarını bu nedenlerden ötürü Vakıf’ın kendisine fetih amaçlı savaş açamayacakları çıkarımda bulunmuş. Yenilikçiliği temsil eden Vakıf, kurulmasından 300 yıl sonra yerini almak için kurulduğu İmparatorluk’un günahlarını sergilemeye başlıyor: Durağanlık, baskı, eşitsizlik. Vakıf’ın seyahat sınırlamaları ve vergi düzenlemeleri yüzünden fakir düşmüş olan tüccarlar, Galaksi sahnesinde yeni ortaya çıkan ve gittikçe güç kazanan bir generali desteklemeyi düşünüyorlar. Yüzbaşı Han Pritcher ve Vali’nin diyalogları üzerinden Dunning-Kruger Sendromu atfında bulunan yazar, bir din gibi benimsenen Seldon Planı üzerinden İncil alıntısı yapıyor: “ Seldon’un planları yalnızca kendine yardım eden yardım eder.” Bir mutant olan Katır, klasik böl ve yönet taktiğini kullanıyor, Vakıf ve tüccarların arasındaki dargınlığı istismar ederek kendine karşı çıkabilecek bir ittifakın önüne geçiyor. İkinci Vakıf en büyük sır olarak İlk Vakıf ve Katır’ın karşısında bulunuyor. Bu sırrın ortaya çıkmaması için Bayta, yapabileceğini düşünemediği şeyler yapıyor. Kişisel görelilik vurgusu Katır üzerinden yapılırken başarısızlıkla sonuçlanan arayış İkinci Vakıf’a gelecek mücadeleye hazırlanması için zaman kazandırıyor. Yazarın çıkarımlarının gücü kurgusuna çeşni katarken kurguladığı evren gittikçe daha net bir şekil kazanıyor.

Aynanın İçinden