sacredblame, 501 adet değerlendirme yapmış.  (27/72)
Adem'den Önce
Adem'den Önce

9

Klasik Jack London konuları dışında ama atmosfer kesinlikle aynı. Bir başka yazar yazsaydı bu olayı, kesinlikle okunmazdı. Jack London soğan nasıl doğranır diye bir kitap yazsaydı sanırım onu da keyifle okurdum. 3 tür insan var. Orman adam, ağaç adamlar, ateş adamlar. Kahraman orman adamlarından. İlkel bir kabilede ne yapılır nasıl savaşılır iletişim(sizlik) nasıl olur bunu türlü maceralarla anlatıyor, yüzyıllar sonrasındaki medeni insan genleri sayesinde rüyalarında görebiliyor. Bir nevi genetik hafıza. Yüksek bir yerden düşünce bunun genetik olarak bize kodlandığını dolayısıyla modern genlerimizin de bu korkudan nasibini aldığını savunur. Kitap yazılırken Darwinden faydalanılmış.Evrim teorisinden hoşlanırsınız hoşlanmazsınız ama kitap gerçekten çok güzel.

Erkek Doğrama Cemiyeti Manifestosu
Erkek Doğrama Cemiyeti Manifestosu

10

Sel yayınları tarafından basılan kitabın ön yüzünde yazarın biyografisi bulunuyor. Önce öz babasının tacizine uğrayan sonra evden kaçan adamın birinden hamile kalan günümüzde dahi görebileceğiniz adilikte ataerkil bir toplumda büyüyen genç bir kadının radikal feminist olması kaçınılmaz değildir. Yine de tüm bunlara rağmen Üniversiteye gidip psikoloji okudu ve yüksek lisans yaptı. Hatta yazar bir dönem cinayet işlemiştir. Andy Warhol adında birini vurmuş nedeni ise 'kıçınıza girsin' adlı bir oyun yazmış ve oyunu verdiği kişi (Andy Warhol) filmini dahi çekeceğini söylemesine rağmen bir süre sonra oyunun tek kopyasını kaybettiğini söylemiştir. Kitap olağanüstüdür. Belki de okuduğum en yapıcı feminizm kitabıdır da çünkü yol gösteriyor. Kitap sert gelebilir aman canım bu kadarı da karşı cinse haksızlık olur dedirtebilir ama söylediklerinin gerçeklik payı olduğunu inkar etmek aptallık işidir.Misal; Eril biyolojik bir kazadır; y(eril) geni tamamlanmamış bir x(dişi) genidir yani tamamlanmamış bir kromozomlar serisidir. eril olmak kifayetsiz olmak, duygusal olarak sınırlı olmak demektir; erillik bir noksanlık hastalığı, eriller de duygusal sakatlardır. kendi içine kıstırılmış olan eril tamamen benmerkezcidir ve başkalarıyla empati kurmaktan ya da özdeşleşmekten, aşktan, dostluktan,şefkat ve muhabbetten tamamen acizdir. başkalarıyla ahenk içinde olmaktan aciz, tamamen yalnız birimdir. Kadınlarda penis haseti yoktur erkeklerde kuku haseti vardır. ''Bu toplumda hayat, en iyi halinde bile can sıkıntısından ibaret olduğundan ve toplumun hiçbir tarafı kadınlara uygun olmadığından; uygar-kafalı, sorumlu, heyecan arayan dişilere, hükumeti yıkmak, para sistemini bertaraf etmek, her alanda otomasyonu kurumlaştırmak ve eril cinsi yok etmekten başka çare kalmıyor.'' (Farkına varılırsa sosyalizm ile ortak yönleri de vardır üstelik yazarın sosyalizmle tanışmamış olmasına rağmen)

Dans Edemeyeceksem Bu Benim Devrimim Değildir
Dans Edemeyeceksem Bu Benim Devrimim Değildir

8

Emma Goldman yahudi bir Litvanyalıdır o dönemde de Rusya'nın antiyahudi politikası ile tanıştı.Sonradan ABD'ye göç etti ama onu asıl Anarşist yapan Haymarket Olayıdır.(1 Mayıs'ta Abd'de başlayan işçi grevleri sonucu 8 işçinin idam edilmesi -ki bu işçilerden biri onurluca davranıp intihar etmiştir) Nasıl Sosyalizm adına 'Sosyalizmin Alfabesi' kitabı önemliyse Anarşizm adına da bu kitap önemlidir. Anarşizmin özünü, okuyucuyu sıkmadan anlatmış özet geçmiştir. Bir kere Anarşizm denince akla şiddet ve kaos gelir, örgütlenme karşıtlığı gelir.İşte kitap aslında bunun böyle olmadığını Anarşizm'in normalde kişisel çıkardan uzak şiddete razı olabileceğini, varsa ortada bir haksızlık gerekirse şiddete de başvururuz ama bu asla piyona karşı değil şaha karşı olur düşüncesiyle hareket edileceğini anlatır.Anarşizm örgütlenme karşıtı değildir. Sadece otoriter örgütlenme karşıtıdır. Özellikle evlilik ve kadın hakları görüşleri, fahişelik ve oluşum nedenleri hakkındaki tüm düşüncelerine katılmamak elde değildir.Hatta sizi hayrete düşürecek paragraflara da yer verir. -''Bu durum Hristiyanlıkta da kendini gösterir. Papa II. Clement, gelirlerinin belli bir bölümünü Kilise’ye bağışlamaları kaydıyla fahişeliğe göz yumulacağını bildirmiş. Papa IV. Sixus ise bizzat kendi kurduğu genelevden ciddi bir gelir elde etmiş.'' gibi... Yine de kitabın 130 sayfalık olmasından mı kaynaklıdır veya okuyucuyu sıkmamak adına mıdır bilemem fazla yüzeysel kalmış.Evet özel mülkiyet tehlikelidir ve kaldırılmadan da insan gerçek refaha ulaşamaz da nasıl? Yöntem eksikliği vardır ama özeleştiri de vardır. Bu da komünizmden ayrılan en güzel yanıdır. Genelde Komünistler suçlu olarak emek sömürücü burjuvaziyi görürler Anarşistler (en azından yazar) buna boyun eğen çoğunluğu, halkı suçlar. Dili sade ve basittir. Das Kapital gibi kuramsal kitapların ağırlığı yoktur. Özellikle bir kadının yazmış olması da gurur vericidir.

Kumarbaz
Kumarbaz

10

Kitap sadece kumar düşkünü bir adamın rulet masasında kendini kaybedercesine risk alışının öyküsü değildir. İçerisinde Rus aristokrasisinin de anlatıldığı hatta saplantılı bir aşka da yer veren bir hikayesi vardır. Kumar saplantısı 25 günde yazılan bir kitap için olağanüstü anlatılmıştır. (75 yaşındaki bacakları tutmayan kadının rulet masasındaki hırsı veya kendi parası olmamasına rağmen başkasının parasıyla kumar oynayan Aleksey Ivanoviç gibi) Benim gibi batak bile oynamasını bilmeyen okurların bile bir solukta okuyabileceği bir kitaptır.Hatta sonlarına doğru kumar masası başında Aleksey değil de kendiniz varmış gibi acaba kazanacak mı kaybedecek mi tedirginliğini sahiplenmenize neden oluyor. Bu arada Fransızlar hakkında yaptığı tespit harikaydı; Bir Fransız doğal haliyle en kaba, en bayağı, en önemsiz özellikler yığınıdır, yani dünyanın en sıkıcı yaratığıdır. Sadece acemiler, özellikle de Rus kadınları Fransızların büyüsüne kapılabilir. Makul her insan, bu hesaplanmış, bayat salon nezaketinin, serbestliğinin ve neşenin katlanılmazlığını hemen fark eder. Ha bu arada Dostoyevski de kumarbazdır kendi yaşantısında.

Tanios Kayası
Tanios Kayası

5

Mısır'da(Mısır'ın Osmanlı egemenliğinde olduğu dönem) bir Şeyh. Kötünün iyisi, halkı için ufak da olsa bir şeyler yapmaya çalışan bu yüzden de sevilen bir adam yalnız bir zaafı var. Kadınlar. Lamia' da bunlardan biri. Kitapta güzellik denince ala gelen bir kadının (Lamia'nın) tarifi verilmiş ama bahtsızlıklar da peşini bırakmamış. Bir de Tanios adında çocukları olmuş bu yasak ilişkiden. Başı klasik bir dram gibi geliyor. İşin içinde tarih giriyor. Hatta olaylar gerçek bir olaydan esinlenmiş. Yalnız bir eksiklik var kitapta sanki mesela portakal saçlı kıza ne oldu? Semerkant kadar tamamlanmış,akıcı bir kitap değil. Tabi kesinlikle okunmaya değer. Kitapta altı çizilesi sonra çerçevelenesi bir çok cümle var. -Yaradan bile keyfimiz için kuzuları boğazlamamızı söylüyor, ama asla kurtları değil... -Eğer önündeki kapılar bir daha yüzüne kapanacak olursa, hayatının sona ermediğini düşün. sona eren şey yalnızca hayatlarının birincisidir ve diğeri başlamak üzere sabırsızlanmaktadır.O zaman bir gemiye bin, seni bekleyen bir kent vardır.” -Tanrı insana 'sebepsiz öldürmeyeceksin' demedi. Sadece 'öldürmeyeceksin' dedi.

Babalar ve Oğullar
Babalar ve Oğullar

7

Konu iki gurup arasında akıyor. Birinci grup babalar yani eski nesil yani Bolşevikler. İkinci grup oğullar yani yeni nesil Nihilistler. Okuldan tanışan iki arkadaş Arkadiy ve Bazarov(iki nihilist). Okul dönüşü ailelerinin yanına gelmeleri ve onlarla olan çatışmalarını anlatır. Aslında nihilist gençler özellikle katı nihilist Bazarov kendi ile de çelişir bazı durumlarda. Yine de bir Tolstoy'un Anna Karenina'sı kadar akıcı veya tiyatral anlatımı yok.İlgi çeken yanı diyaloglar. Dönemin Rus Edebiyatı (özellikle modern Rus Edebiyatı) üzerine güzel bir yapıttır.

Doğu'nun Limanları
Doğu'nun Limanları

9

Dili fazlaca sade cümleleri kısacık olsa da tarihi bir arka plan olarak değerlendirip dört kuşak yaşamı anlatması ve bunu hiç sıkmadan yapması takdire şayandır. Eğer duruma bir adamın devrimcilik hikayesi veya klasik bir aşk romanı gözü ile bakılırsa yavan bir kitap olur.İsrail-Filistin Savaşı için üstü kapalı verilen çözüm önerileri dikkate alınmaya değer. Babası Osmanlı torunu annesi Ermeni olan bir adamın akıcı hikayesi. Kitap kahramanının ismi de İSYAN. Diğer okuyucuları bilmem ama en azından birçok insanın aynı şeyi düşündüğünü düşünüyorum.(' Bu ne güzel isimmiş ben de mi çocuğuma bu adı versem' gibi) Sanmıyorum ki bu tür kitapları sevmeyen okuyucular bile başlayınca kitabı bir kenara atsın.