Haruki Murakami'nin okuduğum ilk kitabı ama kesinlikle son olmayacak. Japon edebiyatına şans vermeliyim diye düşünmeme neden oldu. Kitap kesinlikle harika. Normalde tasvir okumaktan hiç hoşlanmadığım halde bütünlük bozulmasın diye tüm tasvirleri canlandıra canlandıra okudum. Kitap konusu çok ilginç hatta sürrealist denebilir. Sanki yazar LSD alarak yazmış gibi. Cinsel öğelere bolca yer veren (ensestlik derecesine varacak kadar) yine de rahatsızlık vermeyen ilginç bir olay dizisi. Feminizm, faşizm, komünizm, antimilitarizm ne ararsanız var. Kafka adlı bir genç kehanetler,paralel evrenler,hayvanlarla konuşabilen insanlar,absürtlükler.(Normalde kısaca olaya değinebilirdim ama o kadar karışık ki anlatımaz yaşanır kitaplarından biri işte.)
Okuduğum en güzel bilim kurgu romanıdır. Android insan fikir kapışmaları içerdiği kısımlara hayran kaldım. Bir android neden insan ırkından üstün olduğunu bir insan da neden bir android ırkından üstün olduğunu anlatırsa ortaya harika bir şey çıkar. Konusuna gelince; Bu bir distopya. Abd savaşıyor çevre kirlilliği artıyor yaşanmaz hale geliyor o sırada Plato isimli bir adam var parasını bir adaya yatırım yapıyor ki orayı yaşanacak hale getirmek için.Bölge bir süre sonra karantinaya alınıyor dışardan gelenlere kapanıyor virüslü olduklarına inanılıyor.Girmek isteyenler tereddütsüz öldürülüyor. Yalnız birgün Adam isminde bir adam vicdanını dinliyor ve bir kız çocuğunun adaya girmesini sağlıyor.Adam akalanıyor ve bir androidle aynı hücreye kapatılıyor.Diyaloglar sonrasında başlıyor.Misal; Ben bir makine değilim. Çünkü bir makine sabah vakti ıslak çimenin kokusunu, ya da ağlayan bir bebeğin sesini anlayabilir mi? Ben ılık güneşin tenimdeki hissiyim; ben üzerimde kırılan serin bir dalganın duyumsamasıyım. Ben hiç görmediğim, ama gözlerim kapalıyken hayal edebildiğim yerlerim. Ben bir kadının nefesinin tadı, saçının rengiyim. Yaşamımın kısalığı sana alay konusu oluyor, ama benim içime yaşam ateşini üfleyen de bu ölüm korkusunun kendisidir. Ben düşünce hakkında düşünen düşünürüm. Ben merakım, ben mantığım, ben aşkım ve ben nefretim. Ben aldırmazlığım. Ben bir babanın oğluyum, ki o da bir babanın oğluydu. Ben annemin gülme nedeni ve ağlama nedeniyim. Ben harikayım ve ben olağan üstüyüm. Evet, dünya senin devrelerinin içinden geçip giderken düğmelerine basabilir. Ama dünya benim içimden geçip gitmez. Oyalanır. Ben onun içindeyim, o da benim içimde. Ben evrenin kendini bilmesine olanak sağlayan aracım.Ben bir makinenin asla yapamayacağı şeyim. Ben anlamım. Yani kitapta anlatılmaya çalışılan insanı bir makineden ayıran nedir? Yalnız sonu sürprizle bitiyor. Kesinlikle beklemiyordum. Bilim kurgu sevenlerin kesinlikle bir oturuşta okuyabileceği bir kitap.
Çok farklı bir aşk romanı olduğu kesin. Zaten Boris Ivan'da bunu 2 saat içinde ve uyuşturucu etkisi altında yazmış. Evcil hayvan niyetine beslenen fareler falan var.(kitabın sonunda kederinden intihar edecek ve fare konuşuyor) Şimdi bir adam var bir kadını çok seviyor hemen de evleniyorlar. Kadının ciğerlerinde Lotus çiçeği büyüyor iyileşmesi için de servetinin tamamını harcıyor.Adam zengin tabi o kadar zengin ki kankası da evlensin diye servetinin dörtte birini ona veriyor ama kankası. Jean-Sol Partre ve Bovouard Düşesi konusunda takıntılı olduğu için tüm serveti onun kitaplarına harcıyor. Kimisi metafor anlatım diyor ama metafor anlatımda bir kişi veya olayın ardına gizlenen totemler kullanılır. Uyuşturucu etkisi altında yazılmış bir kitabın metaforik bir anlatım olacağına inanmıyorum açıkçası.Sürrealizmin abartılmış hali sadece.
Tamamen sembolik bir kitap ama önce biraz konusuna değinirsek; Santiago isimli bir balıkçı vardır. Yaşlı bir adamdır ve günlerdir balık avlamaya çıktığı halde hiç balık tutamaz.Yanındaki küçük yardımcının bile (yaşlı adamın talihsizliğinden) ailesi artık onunla çalışmasını istemez. Tabi birgün tek başına denize açıldığında oltasına çok büyük bir balık gelir balıkla olan mücadelesini onu kaybetmemek için yaşadıklarını anlatır Hemingway. Yalnız bu sadece bir balık yakalama ve denizci hikayesi değildir. Metafor anlatım tercih edilmiştir. Mesela; Hemingway sıkı bir dindar olmasına rağmen hikayedeki denizcinin dini inançları kendisinin de itirafı ile azdır. İnatçı bir umut taşır balıkçı; ''Yenilmedim aslında belki biraz fazla açıldım o kadar.'' Yaşlı adamı İsa ile özdeşleştirenler de olmuştur. Ne de olsa bir yelken direğini sırtına alıp İsa'nın çarmıhı gibi sırtında taşımak,uyurken çarmıhtan indiriliş sonrası yatış pozisyonu almak gibi... Bu arada yeni öğrendiğim üzere Santiago İspanyolca'da Aziz Yakup'a verilen isimdir ve çile çekişin sembolüdür. Tabi benim gibi eline olta dahi almamış insanlara başta çok sıkıcı gelebilir hikaye ama bir süre sonra bunun bir balıkçı romanı olmadığını anladığınızda kitaba odaklanabilirsiniz. Bu arada bu Kübalı balıkçı da gerçektir. 2004 yılında 104 yaşında ölmüş bir balıkçıdır.
Tam bir saçmalık. Saçmalığın nedeni konusunun eşruhlar olması değil. Kendi ile çelişen ifadeler kullanması. Hem eşruhunuz sizin içinizde o sizsiniz diyip hem de siz mutlu hissederseniz diğer ruh da bunu hissedip mutlu olur demesi. Dejavuyu açıklaması berbat ötesiydi. Hayatımda duyduğum en kötü açıklamaydı. Mısır'a piramitleri görmeye gittiğiniz vakit dejavu olursanız kesin önceki yaşamda da orada olmuşsunuz demesi tam bir fiyaskoydu. E ben Mısır'da değil evimde dejavu oluyorum önceki yaşamımda da mı evimdeydim? Adam(veya her neyse) seminerine kursuna katılan herkesi (seminer 1000 dolarmış bu arada) tanrı olduğuna inandırmış onu buldurmaya çalışıyor. 1000 dolara tanrı bulunur =) Tasavvuf okuyun arkadaşlarım Enel Hak'kı araştrın Tasavvuf Metafiziğine bakın ama para karşılığı tanrılaşma saçmalığına girmeyin. Zaten Ramtha denen kişi de sözde başka dünyadan bizim dünyamıza gelmiş bir erkek tanrı ama kadın bedeni kullanıyor.
Distopyaların en oligarşiğinden güzel bir Jack London kitabı. Kitap kahramanın ağzından öncelikle münazara ile başlar. Sosyalizm neden gereklidir? Oligarşi neden yanlıştır? Doğru olan nedir? sorularının cevaplarını verir. Das Kapitalin öykülenmiş hali gibidir. Malum Das Kapital okunabilecek en sıkıcı sosyalizm kitabıdır ama Demir Ökçe Das Kapital'in eğlenceli halidir. Tabi içinde küçük bir parça aşk da vardır. Babası fabrikatör olan bir kızın sosyalist bir devrimciye aşık olması gibi. Çok yabancı değil aslında günümüze sonuçta aristokrasinin günümüzde proleter yapıyı nasıl sömürdüğü ezdiği ve kendi yasaları ile alaşağı ettiği konusunda fikir birliğine varılırsa Jack Londan çok da farklı bir şey anlatmamıştır. Yine de üstüne basa basa anlatmaya çalıştığı şey örgütlenmeyen güç güç değildir.
Incognito İtanyanca bilinmeyen demek. İçinde ilginç bilgiler barındıran bilinç ve bilinçaltına dair bir kitap. İnsanlar dik oturunca daha mutlu hissederler, alkol alınca ortaya çıkan kişiliğin gerçek olup olmadığı,eşinize(sevgilinize) olan sadakatin genetik olabileceği,dinlemediğiniz halde bir konuşmada isminiz geçince neden kulak kesiliriz?,kimse kendini gıdıklayamaz ama şizofreni hastaları bunu yapabilir gibi ilginç ve hayret edilesi bir sürü bilgi barındıran bir kitap. Kısaca eğlenceli bir nöroloji kitabı.