serpil, 261 adet değerlendirme yapmış.  (26/38)
Gönül Kaçanı Kovalar
Gönül Kaçanı Kovalar

7

GÖNÜL KAÇANI KOVALAR___Carly Phillips Çok kısa sren,tadı damağımda kalarak biten bir kitap oldu.. Ama konuyu sıkmadan,dallanıp budaklamadan yazarın bitirmesi süper olmuş.. Yazarın okuduğum ilk kitabı ve kesinlikle çok eğlenerek okudum. Seriniin devam kitabıda varmış,kısa bir zamanda okuyamam belki ama aklımın bir köşesine yazdım  Sam Cooper,yani namı-ı değer Coop olay yeri muhabiridir,sadece kısa bir an kuyumcunun önünde ayaküstü bir şey atıştırmak adına durur. Kuyumcuda gözüne çarpan olağan dışı durum hareke geçmesine sebep olur ve bir anda hırsızı enseleyerek kahraman ilan edilir. Kuyumcunun zorla hediye vermek istemesi üzerine en ucuz olduğunu düşündüğü bir yüzüğü alır.. ama yüzük göründüğü kadar değersiz kalmamakla birlikte gizli bir geçmişe aittir.. Lexie,gezgin olarak dünyayı dolaşmaktan büyük zevk alır. Kısa bir süreliğine büyükannesinin yanına gelir,televizyon seyrederken haber bültenlerinin ilk haber olarak geçtiği şehrin kahramanı Coop’un hediye olarak kuyumcudan aldığı yüzük büyükannesinin kolyesinin takımı olduğunu görürler.. Büyükannesine sürpriz yapmak için yüzüğü satın almak için Coop’un peşine düşer… Konu böylece başlamış olur,geçmişden başlayan sırları hem kahkahalarla hemde şaşkınlıkla okudum.. Büyükanne Chorlotte ve arkadaşı Sylvia’nın Dialoglarına bayıldım.. Her kitapta ana karakterler favorim olmasına rağmen bu iki kadın bana keyifli anlar yaşattı.. Güzel ve keyifli bir kitaptı… Boş anlarınızı değerlendirmek adına kesinlikle okumalısınız… SeRpiL…

Seninim (The Brand Clan Serisi, #1)
Seninim (The Brand Clan Serisi, #1)

10

SENİNİM // MAUREEN SMİTH Okumaya başlarken beni güzel bir hikayenin beklediğini biliyordum,ama açıkcası dokuz saatte okuyup bitireceğimi düşünememiştim :) Yazarın daha önce kitaplarını okumadım,zaten çevrilmiş tek kitabı olduğunu gördüm. Küçük bir araştırma sonucu Türkçeye çevrilmeye değer çok güzel kitaplarına rastladım.. Ümit ediyorum ki yayınevi yazarı tek kitapla bırakmaz ve diğer kitaplarınıda okuyabiliriz. Kitabı çok çok anlatmayacağım size,zira sizler benden önce okudunuz ve şimdiye kadar olumsuz hiçbir yorum okumadım. Sıkça rastlanan fikir ayrılığına bu kitabın yorumlarında hiç rastlamadım,ki bu da nekadar okunası olduğunun bir yanıtı…. Konusuna gelince…. Lena Morrisson gündüzleri hayır kurumlarına fon araştırmaları yapan,akşamları ise,büyükbabasının bakım evi masraflarını karşılamak için eskortluk yapan iş kadınıdır… Eskortluk yaparken şartları,kendince kriterleri vardır.. Sadece davetlerde eşlik eden ve gece sonunda yolları ayıran kurallarla çevrelemiştir kendini… En son eşlik edeceği müşterisinin ! yanına giderken karşılaşacaklarından habersizdir.. Karşılaştığı Siyahi Zengin iş adamı Roderick Brand’ı gördüğünde kalbinin durduğunu zanneder… Zira etkilenmemek için bir çok sebep,etkilenmek için sadece bakmak yeterlidir Roderick’e… Şimdi zorlu bir gece,ve kurallarını yıkıp geçmekte kararlı bir adamla karşı karşıya kalır… Roderick Brand,Japonlarla yapacağı anlaşma için düzenlediği özel baloda kendisine eşlik etmesi için arkadaşının eskortluk şirketi ile anlaşmışdır. Her ne kadar bu duruma karşı çıksada Japonca bilen bir eş’e hayır diyemez. Ama karşılaştığı özel bayan,beklentisinin çok üzerindedir. Tutkusuna,çekimine ve sahip olma duygusuna karşı çıkamaz. Ve bir gecelik bir refakattan üç hafta sürecek bir birliktelik anlaşması ile Lena’yı köşeye sıkıştırır.. Lena’ya hayır diyemeyeceği bir teklif sunar… Ne Lena ne de Roderick aralarında patlayan havai fişeklere ne kadar direnecek bilinmez,ama Lena’nın bir geçmişi Roderick’inde planladığı bir geleceği vardır… Okurken çok keyif aldım,özelliklede son zamanlarda okuduklarımdan sonra ilaç niyetine geldi diyebilirim… Bu kadar konuşmaya elbette TAVSİYEMDİR…. SeRpiL….

Şeytanın Gelini (Cynster, #1)
Şeytanın Gelini (Cynster, #1)

5

"ŞEYTANIN GELiNi // STEPHANE LAURENS" Okuduğum ilk kitabı olarak tarihe geçmiş durumda... Yazarın “Masumiyetin Tadı" adlı kitabıda elimde mevcut ama serinin son kitaplarındanmış...Ve bende direk Şeytanın Gelininden başladım okumaya... Kitaba büyük heyacanla başladım,bir müddet de aynı heycanla devam ettim.. Ama ne olduğunu anlamadan kelimeler birbirine girmeye başladı,bazı kısımları iki kez okumak zorunda kaldım. Belki bu hatalar her kitapta karşımıza çıkar,bu yüzden görmemezlikten gelip büyük hırsla okumaya devam ettim. Ama bir kitapta benim için dialog çok önemlidir,ister Historical,Polisiye,Gerilim yada Fantastik olsun,okurken birbirlerine karşı samimi olmalarını ve bunu da bana yansıtmalarını beklerim çiftlerin.. Hele havada kuvvetli bir çekim hissediliyorsa bu daha çok önemlidir benim için.. Ki düşünün,aşkla samalanmış durumdayken "sizli bizli" konuşmalar, ilişkilerine mecburi bi hava katmış gibi hissettirdi bana.. Ve kitabın sonuna kadar da sürdü bu durum. Diğer yandan, Bar Cynster kuzenlerin atışmaları birbirine sadık olmaları ve dialogları tam yerindeydi.. Altı kuzenden oluşan,Lider Şeytan (Sylvester),Fırıldak,Cebrail,İblis,Zalim Harry ve Skandal olarak lakaplar takılan bu altı yenilmez Cynster kitabın en iyileriydi. Kısaca kitabın konusuna gelirsek.. Honoria Prudence,aslında zengin ve varlıklı bir kontun reddedilmiş torunu ve fazlasıyla zengin bir leydidir. Hayallerini gerçekleştirmek adına genç leydileri sezona hazırlasada işini severek yapmaktadır. Bir gün kestirme yoldan evine dönerken ağır yaralı bir adam görür,tam ne yapması gerektiğine karar verecekken yanı başında birisi belirir ve nefesi boğazında kalır,çonkü bu adam fazlasıyla iri,esmer tenli ve çatık kaşlı bir adamdır. İkisi birlikte yaralı genci yakınlardaki kulübeye taşırlar,fırtına nedeni ile mahsur kaldıkları kulübede bir gece geçirirler... Ve Honoria yaralı gencin,ona yardım edenin kuzeni olduğunu öğrenir.. Ama ne yazıkki genç kurtarılamaz. Hem meçhul bir cinayetle karşı karşıya kalırlar hemde bir kulübede yalnız olarak yakalanırlar. Sonuç olarak Şeytanın kendisi ile evlenmek zorunda hissetmesi Honorianın hiç hoşuna gitmez ve evlenmemek için gereksiz bir mücadeleye girişir.. Şeytan, Cynster dük'üdür.. Asla yenilmez bir soy alan Cynsterlar,birbirlerine son derece bağlıdırlar. Şimdi Şeytanın önünde çözülmesi gereken iki sorun vardır; ilki küçük kuzeninin katilini bulmak,diğeride Honoria'yı evlenmeye ikna etmek ve onu cinayet araştırmasından uzak tutmak. Konu bu şekilde başlar ve devam eder.. Okurken çok keyif aldım diyemem,seriye tek bir şans daha verip ikinci kitabıda okuduktan sonra kesin kararımı vereceğim... SeRpiL....

Deli Dolu Bir Yaz (Destiny #1)
Deli Dolu Bir Yaz (Destiny #1)

5

Serpil KIR yorumu.... TONİ BLAKE // DELİ DOLU BİR YAZ'ı okudum ve bitirdim.. Kitabı bitirir bitirmez okuyucu yorumlarına baktım acaba ben bişeylerimi kaçırdım diye... Ben okuduğum kitabın +18 olmasına dikkat etmem,eğer aşkın duygularını içinde sonuna kadar barındırıyorsa... Ve ben kitapta bu duyguya şahit olamadım bir türlü... Sanki sadece bazı şeyler yapmak için yapılmıştı.+18 olan kısımların dışında kalan satırlar zorlama yazılmış gibiydi.. Halbuki konu olarak çok daha güzel üstüne gidilebilinirdi. Zira ana konuyu sevdim,Destiny'nın kötü çocuğu Mick ve geçmişi, şuana kadar okuduğum kusursuz erkek karakterlere zıt bir karakterdi..Kırılganlığı,sadakati ve Jenny'e olan duyguları daha gerçekçi geldi bana.Geçmişinde çok hata yapmıştır. Her ne kadar aradan çok zaman geçip,geçmişini geride bıraksada hatalar unutulmaz.... İşte Jenny de Mick'i bu hatalarıyla hatırlamaktaydı... Jenny,Kocası kendisini aldatınca yazı geçirmek için babasının yanına,Destiny kasabasına gider. Astronomi tutkunu olan Jenny yasaklı bölge Brody arazisinin en tepesine çıkmak için karanlık ormana girer, Ve karşılaşmayı beklediği en son kişi, geçmişinde hayranlık ve korku duydugu Mick dır. Mick'ın bir sırrı vardır ve Jenny bu sırrı Kasaba Şerifi olan babasından bile saklamak zorundadır... Ne de olsa Mick kasabanın kötü ve istenmeyen çocuğudur... Ama asıl gerçek ilerleyen sayfalarda gün yüzüne çıkıyor ve Jenny kaldığı ikilemde bocalamaya başlıyor... Kitabın ana teması bu şekilde,aralarındaki çekim akıl almaz bir şekilde ilerliyor ve kaçınılmaz aşkla sarmalanıyorlar... Not: Kitaba son anda dahil olan Başbelası Kedicik ve Mick'in muhabbetini okurken bende bir kedi almayı düşünmedim değil :)))

Sana Muhtacım (Bridgerton, #6)
Fırtına Çiçekleri
Fırtına Çiçekleri

7

Serpil Kır YORUMU....(admininizden bayram kitabı <3 ) Laura Kinsale__Fırtına Çiçekleri Farklı tarz da Historical deneyimi ile okundu... Okuduğum diğer historicallerden evet çok farklıydı... Kahramanımız Jervaulx Dükü kitabın başlarında esas karkteri ile karşımıza çıkıyor... Akıl almaz derecede zeki,matematik dehası,adı çıkmış zampara,müsrif ve her kesin dilinde dolanan annelerin gözdesi bekar bir dük !.... Matematik alanında yaptığı gelişmelerde en büyü katkıyı kendisne Bay Timms verir. Ve elbette bir de Bay Timms'ın kızı Maddy vardır desteklerini esirgemeyen. Tek sorun Cristiana kesinlikle güvenmeyen,hayatın tüm günahlarını yaşamış bir günahkardır onun için... Hele de Maddy gibi dini bir cemiyete üye olan bir kız için,Jervaulx onaylanamaz bir yasaklar abidesidir... Tanışmalarının ertesi gününde Dük düelloya katılmak zorundadır,her ne kadar yarlanmamış olsada aslında en büyük yaralanmayı akıl sağlığını kaybederek alır.. O artık yırtıcı bir hayvandan farksız,iki heceyi bir araya getiremeden konuşamayan biridir... Ve herkes tarafında öldüğü düşünülür... Taaa ki Maddy iş için kuzeninin akıl hastanesinde işe başlayıp Cristianın görene kadar... Gönüllü hemşire olarak Cristianın bütün bakımını üstlenir... Bundan sonrası artık Maddy'nin iyileştirmesine,Cristianın da iyileşmesine bağlıdır.. Ama bu göründüğü kadar kolay olmayacaktır.... Kitabın ana konusunu çok beğendim..Özellikle de Jervaulx'un acı çektiği kendini ifade edemediği ve herkesin deli bir dük olarak baktığı anlarda çok etklendim.. Ama Maddy için kesinlikle aynı şeyi söyleyemeyeceğim,her zamanki kızlarımız gibi saç baş yoldurttmak isteğiyle dolup taşırdı beni... Bu kısmı biraz abarttığını düşündüm yazarın,sadece Maddy'nin sabit fikirler ve tercihleri sıkabilir okuyucuları.. Historical de çok yerinde bir deneyim oldu FIRTINA ÇİÇEKLERi... Arada böyle değişiklikler cidden tarihi romance da iyi olabiliyormuş.... SeRpiL...

Issız Bir Aşkın Kıyısında (Kız Kardeşler #2)
Issız Bir Aşkın Kıyısında (Kız Kardeşler #2)

5

Deneane Clark / Issız Bir Aşkın Kıyısında Kızkardeşler serisinin ikinci kitabınıda böylelikle bitirmiş bulunmaktayım... Öncelikle ilk kitaptan daha çok sevdiğimi söyleyeyim...Ve tabi doğal olarak arada benzerlikler de yok değildi. Ama bunu aştığımı düşünüyorum,zira bu ayrıntıyı bilerek başladım seriye.. Yazar hakkında çok fazla yorum yazamayacağım,çünkü esin kaynağı olan bir çok yazara karşı olan duygularımı belirtmiştim.. Söyleyeceğim en güzel şey,historicallerde atışmalara,nüktedanlığa ve alayla karışık ciddi olmaya çalışılan karakterlerin dialoglarını okumak keyif vericiydi. Ama yine söylüyorum ki,seride en çok merak ettiğim Blacthorne dükü Sebestian ve Ackerly kızkardeşlerin en küçüğü olan Mercy'nin hikayesi ile (ki şuanda Mercy 13 yaşında ve amansız aşkın pençesinde) Blacthorne'nin kuzeni İskoç Asheburton Markisi Lachan Kimball'in ikiz kızkardeşlerin biriyle olan akıbeti daha çok beni cezp ettmekte... Konusu kısaca... Faith Ackerly kızkardeşlerin arasında en sağduyulu,mantıklı olanı... Bu durum her ne kadar cemiyetin ona "buzlar prensesi"lakabını taksada,bütün ezberi Gareth'i gördüğünde yerle bir olur. Gareth ünvanı olmayan üvey kardeş rölündedir ve bir gün uzak bir akrabasından kalan Marki unvanı mirasi ile hayatını düzene sokmaya kararlıdır...Bu işe ilk önce evlenmeyi düşünerek başlar... İki yıl önce en yakın arkadaşı Trevorun eşi,Faith'in ablası Grace için açtığı bahis yüzünden Faith den sıkı bir azar işiten Gareth,daha o zamanlarda kararını vermişti... Faith ile evlenecekti. Ama bu evlilik aşk evliliği olacaktı.. Taaa ki skandala sebep olacak yakalanışlarına kadar ;) Konu bu şekilde başlar,yanlış anlaşılmalar ve gurur,birbirlerine itiraflarını geciktirsede bilinen tek gerçek aralarında ki çekim ve aşk'tır...Eğlenceli ve bol keyifli bir kitaptı.. Her ne kadar cep boy olup çabucacık bitsede,tavsiyemdir... SeRpiL...