oznurgormus

21 takip ettiği ve 25 takip edeni var. 94 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

oznurgormus, 2018 Okuma Hedefi için kendine 130 kitap hedef koydu.

Hedefe doğru 2 kitap okumuş. okuduğu kitaplar

%1
2018 Okuma Hedefi

2018'de kaç kitap okumayı hedefliyorsunuz?

2018'de kaç kitap okumayı hedefliyorsunuz?

6 yıl, 3 ay
oznurgormus, 2017 Okuma Hedefi için kendine 130 kitap hedef koydu.

Hedefe doğru 119 kitap okumuş. okuduğu kitaplar

%91
2017 Okuma Hedefi

2017'de kaç kitap okumayı hedefliyorsunuz?

2017'de kaç kitap okumayı hedefliyorsunuz?

6 yıl, 4 ay
oznurgormus bir kitabı yarıda bıraktı.
İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar

İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar, tarihteki belirleyici anlar üstüne kısa denemelerden oluşuyor. Stefan Zweig, çevrelerindeki geçici koşulların dayattığı sınırları aşabilen Fatih Sultan Mehmet, Händel, Dostoyevski, Tolstoy, Lenin gibi yaratıcı bireylerin o benzersiz anlarını anlatıyor. En iyisi, kendisinden dinleyelim:Çağları aşan bir kararın bir tek takvime, bir tek saate, çoğu kez de yalnızca bir tek dakikaya sıkıştırıldığı trajik ve yazgıyı belirleyici anlara, bireylerin yaşamında ve tarihin akışı içinde çok ender rastlanır. Ben böyle anları İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar diye adlandırdım; çünkü onlar, tıpkı yıldızlar gibi, hiç değişmeden geçmişin karanlığına ışık tutmaktadırlar... Olayları anlatırken, gerçekleri değiştirmedim, kendi katkılarımla renklendirip zenginleştirmedim. Çünkü tarih, kusursuzluğa ulaştığı böylesine eşsiz anlarda, kendisine yardım için uzatılan ellere gereksinim duymaz.

İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar, tarihteki belirleyici anlar üstüne kısa denemelerden oluşuyor. Stefan Zweig, çevrelerindeki geçici koşulların dayattığı sınırları aşabilen Fatih Sultan Mehmet, Händel, Dostoyevski, Tolstoy, Lenin gibi yaratıcı b... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 6 yıl, 4 ay
oznurgormus bir kitabı yarıda bıraktı.
Büyü Gibi

Bir bilezik, 16 şans takısı...
Büyü Gibi, 19. Yüzyılda, Kızılderili bir kadının bir bileziği lanetlemesiyle başlıyor. Bilezik, 16 öykü boyunca zaman ve mekan değiştirerek sahip olduğu herkese lanetini bulaştırıyor, her bir öyküde bir başka uğursuzluğa, yıkıma, ölüme, hatta cinayete sebep oluyor.
15 yazarın, bileziği bırakıldığı yerden alıp başka bir yere taşımasıyla, uğursuzluk, zaman ve mekanlar arasında bir yolculuğa çıkıp, kendini kah Amerika`da bir dağ başında sefil bir adamın avucunda, kâh Londra`da sapık dürtüleri olan bir öğretmenin bileğinde buluyor.
Her bir öykü bir başka insani zaaf, her bir öykü bir başka günah. Hepsi bilezik ve her biri bir arzuyu simgeleyen takıları ile bütünleşip, tek bir kitaba doluşuyor. 16 ayrı hikayede, 15 ayrı yazarın kaleminden aslen uğur getirmesi gereken bir bileziğin laneti, okura akıl almaz bir masal anlatıyor.
"En sevdiğim polisiye yazarlarını böyle derin, böyle yoğun bir derlemede
bir arada görmek heyecan verici; her bir öykü kendi başına çok güçlüyken toplamda okuyucuya verdikleri haz bambaşka.
Çok özgün ve insanı kıskıvrak yakalıyor."
- Harlan Coben-

Bir bilezik, 16 şans takısı...
Büyü Gibi, 19. Yüzyılda, Kızılderili bir kadının bir bileziği lanetlemesiyle başlıyor. Bilezik, 16 öykü boyunca zaman ve mekan değiştirerek sahip olduğu herkese lanetini bulaştırıyor, her bir öyküde bir başka uğursuzlu... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 6 yıl, 4 ay
oznurgormus bir kitabı yarıda bıraktı.
Melankolinin Anatomisi - 1. Fasikül

Modern Avrupa uygarlığının en önemli metinlerinden Melankolinin Anatomisi, yayımlandığı 1621 yılından bu yana birçok yazara ilham kaynağı oldu. Bir rahip ve bilimadamı olan Robert Burton'ın tıbba, tarihe, edebiyata, bilime olan derin ilgisi onu tüm insanlığın duygu ve düşüncelerini kavramaya yönelttiğinde, aynı zamanda insanlık durumunun alegorisini ortaya koyacağı bu metni yazmaya karar verdi. Bir anlatı ustası olan Burton, Anatomi'de, ruhbilimsel sorunları modern denebilecek bir yaklaşımla ele alırken, okuruna günlük dile ait canlı bir üslup sunar. Melankoli tıbbi bir çerçevenin konusu gibi görünmekle birlikte Burton'ın keskin zekâsı onu, tarihin, edebiyatın, psikolojinin, astronominin ve teolojinin ilgi alanına sokar. Hippokrates'ten Aristoteles'e, Ortaçağ âlimlerinden biliminsanlarına, Latin dili edebiyatından Yunan metinlerine kadar birçok farklı referansa başvurarak metnini zenginleştirir. Elinizdeki metin, insan olma halinin bu en hakiki duygudurumunun etraflıca bir çözümlemesini yapmaya çalışırken, yüzleşmekten korktuğumuz karanlık taraflarımızı, kendimize itiraf edemediğimiz olumsuz yönlerimizi de su yüzüne çıkarmaya cesaret ediyor.
(Tanıtım Bülteninden)

Modern Avrupa uygarlığının en önemli metinlerinden Melankolinin Anatomisi, yayımlandığı 1621 yılından bu yana birçok yazara ilham kaynağı oldu. Bir rahip ve bilimadamı olan Robert Burton'ın tıbba, tarihe, edebiyata, bilime olan derin ilgisi onu ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 6 yıl, 4 ay
oznurgormus okumuş bitirmiş.
Beş Şehir

Ömrünü yekpare zamanın arayışıyla sürdüren ve yazan Ahmet Hamdi Tanpınar, ilk kez 1945te basılan kitabında İstanbul, Ankara, Bursa, Konya ve Erzurumu doğal, tarihsel ve kültürel dokusuyla anlatıyor... Okuru şehirlerin dışından içine ve içinden dışına doğru kültürel bir yolculuğa çıkarıyor. Fatih Andının kitabın ilk iki baskısını ve tefrikasını karşılaştırarak hazırladığı bu eleştirel basım, Tanpınar külliyatına da yeni bir boyut kazandırıyor. Ahmet Hamdi Tanpınar kitabının önsözünde Beş Şehirin asıl konusu hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır. İlk bakışta çatışır gibi görünen bu iki duyguyu sevgi kelimesinde birleştirebiliriz. Bu sevginin kendisine çerçeve olarak seçtiği şehirler, benim hayatımın tesadüfleridir. Bu itibarla, onların arkasında kendi insanımızı ve hayatımızı, vatanın manevi çehresi olan kültürümüzü görmek daha doğru olur. (...) Sade millet ve cemiyetlerin değil, şahsiyetlerin de asıl mana ve hüviyetini, çekirdeğini tarihîlik denen şeyin yaptığı düşünülürse, bu iç didişme hiç de yadırganmaz. Mazi daima mevcuttur. Kendimiz olarak yaşayabilmek için, onunla her ân hesaplaşmaya ve anlaşmaya mecburuz. Beş Şehir işte bu hesaplaşma ihtiyacının doğurduğu bir konuşmadır. Bu çetin konuşmayı, aslı olan meselelere, daha açıkçası, biz neydik, neyiz ve nereye gidiyoruz suallerine indirmek ve öyle cevaplandırmak, belki daha vuzuhlu, hattâ daha çok faydalı olurdu. Fakat ben bu meselelere hayatımın arasında rastladım. Onlar bana Anadoluyu dolduran Selçuk eserlerini dolaşırken, Süleymaniyenin kubbesi altında küçüldüğümü hissederken, Bursa manzaralarında yalnızlığımı avuturken, divanlarımızı dolduran kervan seslerine karışmış su seslerinin gurbetini, Itrînin Dede Efendinin musikisini dinlerken geldiler diyor. Beş Şehir, yazarın anlattığı kentlere olduğu kadar hayata ve zamana da bakışımızı yenileyecek, yeni bir kan verecek önemli bir kitap. TADIMLIK1928 sonbaharında Ankaraya ilk geldiğim günlerde Ankara kalesi benim için adeta fikr-i sabit olmuştu. Günün birçok saatlerinde, dar sokaklarında başı boş dolaşır, eski Anadolu evlerini seyrederdim. Bu evlerde yaşadığımdan çok başka bir hayat tahayyül ederdim. Onun içindir ki Yakup Kadrinin Ankarasının çok sevdiğim ve doğruluğuna hayran olduğum baş taraflarını okurken içim burkulmuştu. Hâlâ bile bu keskin realizmin ötesinde, bütün imkânsızlığını bilmeme rağmen bir anlaşma noktası bulunabileceğine inanırım. Samanpazarından bugünkü eski Dışişleri Bakanlığına inen eski Ankara mahalleleri, çarşıya ve kaleye çıkan yollar, Cebeci tarafları üzerimde hep bu tesiri yapardı. O biçare kerpiç evlerin bütün fakirliğini iyi bilmekle beraber kendimde olmayan bir şeyi onlarla tasavvur ederdim. Onların arasında, bir sıtma nöbetine benzeyen ve durmadan bir şeylere, belki de fakirliğin altında tasavvur ettiğim ruh bütünlüğüne sarılmak, onunla iyice bürünmek arzusunu veren bir ürperme ile dolaşırdım. Gerçeği budur ki, Anadolunun fakirliğinde vaktiyle kendi hastalığı olan ve insanını asırlarca tahrip eden sıtmaya benzer bir şey vardır. Tadanlar bilir ki hiçbir lezzet, sıtma üşümesi ile yarışamaz. Kaç defa Cebecide veya kalede bu evlerden birinde oturmayı düşündüm. Fakat evvela Ankara Lisesinde, sonra Gazi Terbiye Enstitüsünde o kadar cemiyetli bir hayatımız vardı ki, bir türlü bırakamadım. Zaten o seneler Ankara memurlarının çoğu resmî dairelerde, hatta vekâletlerde kalıyorlardı. Hakikatte şehir bir taraftan Millî Mücadeledeki sıkışık hayatına devam ediyor, bir taraftan da yeni baştan yapılıyordu. Her tarafta bir şantiye manzarası vardı. Hiçbirinin üslûbu yanıbaşındakini tutmayan, çoğu mimarî mecmualarından nakledilmiş villâlarıyla, küçük memur mahalleleriyle yeni şehrin kurulduğu devirdi bu. Tek bir sokakta Riviera, İsviçre, İsveç, Baviera ve Abdülhamid devri İstanbulu ev ve köşklerini görmek mümkündü. Yeni yapılmış sefaret binaları da bu çeşidi arttırıyordu. Sovyet sefareti modern mimarînin kendisini aradığı bu 1920 yıllarının en atılgan tecrübelerinden biriydi ve daha ziyade büyük bir vapura benziyordu. İran sefareti ise eski Sâsâni saraylarının hatıralarında bir Şark üslûbu aramıştı. Biz birkaç arkadaş Belçika sefaretinin sakin ve gösterişsiz, klâsik yapısını seviyorduk. Bu tecrübeler arasında Türk mimarîsi de kendine bir üslûp yaratmaya çalışıyordu. Türk ocağı binası, Etnografya Müzesi olan bina, Gazi Terbiye Enstitüsü, İstanbulda Yeni Postahane ve Dördüncü Vakıf Hanı ile başlayan tecrübenin devam idiler. Sonradan Güzel Sanatlar Akademisinde arkadaşlık ettiğimiz Prof. Egli, Cebecideki Musikî Muallim Mektebi ile çoğu dıştan taklit eden bu tecrübeleri ilk defa modern malzemenin imkânlarıyla birleştirmeye muvaffak olmuştu.

Ömrünü yekpare zamanın arayışıyla sürdüren ve yazan Ahmet Hamdi Tanpınar, ilk kez 1945te basılan kitabında İstanbul, Ankara, Bursa, Konya ve Erzurumu doğal, tarihsel ve kültürel dokusuyla anlatıyor... Okuru şehirlerin dışından içine ve içinden dışına... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 6 yıl, 4 ay
Daha Fazla Göster

oznurgormus şu an ne okuyor?

Esir Şehrin Mahpusu (Esir Şehir, #2)

%0

Leviathan

%0

Kule Canbazı

%0

Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın

%0

İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar

%0

Favori Yazarları (1 yazar)

Favori yazarı yok.