organiqimya

0 takip ettiği ve 0 takip edeni var. 6 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

organiqimya bir değerlendirme yaptı.
Ceza Sömürgesi

9

Deliliğin sınırlarında gezmek isteyenlere özellikle tavsiye edilebilinecek bir eser. Özellikle kitapla aynı adı taşıyan bölüm insanı epey bir zorluyor!!! Özellikle A. Turan OFLAZOĞLU çevirisini tavsiye ederim.

Deliliğin sınırlarında gezmek isteyenlere özellikle tavsiye edilebilinecek bir eser. Özellikle kitapla aynı adı taşıyan bölüm insanı epey bir zorluyor!!! Özellikle A. Turan OFLAZOĞLU çevirisini tavsiye ederim.

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 4 ay
organiqimya okumuş.
Ceza Sömürgesi

Hikayelerinde hep başarısızlık ve karanlık hüküm sürüyor diye onun yarattığı dünyayı –Kafka gerçekten dünya yaratmış birkaç sanatkardan biridir- onun yarattığı dünyayı, Tanrısız bir dünyanın korkunç akıbeti gibi sözlerle mahkum etmeye kalkışmak (Peyami Safa, Türk Düşüncesi), Kafkayı hiç anlamamak demektir. Gerçi onun tanrısı, cennet, saadet vaat etmeyen, ilgisiz, uzak, erişilmez bir tanrıdır; fakat Tanrıdır. Denebilir ki Kafka, asırlardan beri insanların elinde türlü hallere giren, sonunda, Nietzschenin şöyle bir dokunuşuyla can veren insan-tanrıdan sonra, tanrılığa layık bir Tanrı takdim etmiştir bize. Sanatının en büyük sırrı, insani gerçekleri, lüzumsuz teferruattan soyup zaman, bazen de mekan-dışı bir hava içinde, bir masal havası içinde anlatabilmesindedir. Bakarsınız, insanı böcek kılığına sokar, kovaya bindirir, kömürcüye yollar; ölüyü dirilerle konuşturur; Büyük İskenderin bir silahşorunu çağımızda yaşatır; fakat bunları, bu olmaz şeyleri, öyle bir hava içinde anlatır ki, yadırgayamazsınız, Nasıl olur bu? diyemezsiniz bir türlü. Daima evrensel olanı, ebedi olanı gerçekleştirmeye çalışır. Eserlerinin hemen hiçbirinde çağımızın adı geçmediği halde, bu çağın, bizim çağımızın ruhunu kimse kavrayamamıştır onun kadar. Sosyal realistlerden daha realisttir o. (A. Turan Oflazoğlunun Önsözünden)

******

Kafka külliyatından seçilen biri kısa dört öykü, okuru, yazarın metaforlarla döşeli labirentler dünyasında heyecanlı ve alışılmadık bir okuma serüvenine davet ediyor. Okur, gerçek hayat ile Kafka öykülerindeki metaforların, imgelerin arasında yayılmış geniş ve derin uçurumda, her iki yanı birbirine bağlayıp bir anlam kurmaya çalıştıkça okumanın da bir ‘emek işi olduğunu fark ediyor. Ödülü büyük bir emek işi.Ceza Sömürgesi: Köhneleşmiş adalet sistemi.

******

Hikayelerinde hep başarısızlık ve karanlık hüküm sürüyor diye onun yarattığı dünyayı –Kafka gerçekten dünya yaratmış birkaç sanatkardan biridir- onun yarattığı dünyayı, Tanrısız bir dünyanın korkunç akıbeti gibi sözlerle mahkum etmeye kalkışmak (Peya... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 4 ay
organiqimya bir değerlendirme yaptı.
Doğu'nun Limanları

8

İnsanın bazen içi burkuluyor olsa da zamana tanıklık ediyorsunuz. Geçmiş, bugün ve gelecek arasında geçen okunmaya değer bir eser.

İnsanın bazen içi burkuluyor olsa da zamana tanıklık ediyorsunuz. Geçmiş, bugün ve gelecek arasında geçen okunmaya değer bir eser.

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 4 ay
organiqimya okumuş.
Doğu'nun Limanları

Adana'da ayaklanmalar olmuştu. Kalabalık, Ermeni mahallesini yağmalamıştı. Altı yıl sonra çok daha büyük çapta olacakların provası gibi bir şeydi. Ama bu bile dehşetti. Yüzlerce ölü. Belki de binlerce. Can çekişen Osmanlı İmparatorluğu ve Beyrut ile Fransa arasında yaşamı sürüklenen İsyan. Doğunun Limanları bu yüzyılın başını, bir insanın trajik tarihinin içinden anlatıyor. Grubun dışında kimsenin, eylemlerimden kuşkulanmadığından emindim. Ancak bir gün, son sayıyı almak için Ballon dAlsace birahanesine gittiğimde, jandarmanın bira kamyonunu sardığını gördüm. Askerler gidip geliyor, gazete tomarlarını taşıyorlardı. Birahane, çınar ağaçları ile çevrili bir meydana bakıyordu ve patron, güzel havalarda dışarıya masalar koyardı. Meydana altı küçük sokaktan çıkılırdı. Gerekli bir önlem olarak, her zaman aynı sokaktan gelmezdim. O gün, birahaneye bir hayli uzak bir sokaktan gitmiş ve neler olup bittiğini zamanında görebilmiştim. Dümdüz yürümeye devam etmiş, önce yavaş, sonra hızlı daha sonra da koşarak yoluma devam etmiştim. İçimde korkudan başka, başarısız olmanın verdiği üzüntüden başka, bir de suçluluk duygusu vardı. Böyle durumlarda bu her zaman hissedilir ama bende hafif bir duygudan öte bir şeydi. Jandarmaların dikkatini çeken ve peşine düştükleri ben miyim, birahanedeki gizli yerin ortaya çıkması benim yüzümden mi diye durmadan düşünüp duruyordum. Neden ben? Çünkü birkaç hafta önce beni endişelendiren ama daha sonra üzerinde durmadığım bir olay olmuştu. Bir öğleden sonra, evden çıktığımda, nöbet tuttuğu açıkça belli olan bir jandarma ile burun buruna geldim; beni görünce allak bullak olmuş, merdivenin altına saklanmaya kalkışmıştı. Önce merak etmiş, dikkatli olmam gerektiğini düşünmüş ama sonra omuzlarımı silkmiş, bu olaydan ne Brunoya ne Bertranda söz etmiştim. Oysa şimdi vicdan azabı çekiyordum. Bu gerçek bir işkenceydi. O gün, birahaneden uzaklaşınca, oturduğum semte yöneldim, Montpellierde adına Yumurta denilen Komedi Alanının yanıbaşına... Ama doğrusu bu muydu? Aslında, üç türlü hareket edebilirdim: hemen yok olabilir, gara gidip ilk trene atlar, yakalanmaktansa bilinmeyen bir yere gidebilirdim. Soğukkanlılıkla odama gider, tehlikeli olabilecek her kâğıdı yok eder, kimse beni ihbar etmeyecek ümidiyle normal yaşamıma dönebilirdim. Bir de orta yol vardı: odama gider, düzene sokar, ihtiyacım olabilecek birkaç parçayı yanıma alır, ev sahibi Madam Berroya arkadaşlarımın beni sayfiyeye davet ettiklerini söyler, bu da aniden yok oluşumla ilgili kuşkuları dağıtmış olurdu. Bu sonuncusunu seçtim. Panik ile güven arası bir duyguyla. Yolda sağa sola sapmış, beni izlemiş olanların işlerini zorlaştırmak istemiştim...

Adana'da ayaklanmalar olmuştu. Kalabalık, Ermeni mahallesini yağmalamıştı. Altı yıl sonra çok daha büyük çapta olacakların provası gibi bir şeydi. Ama bu bile dehşetti. Yüzlerce ölü. Belki de binlerce. Can çekişen Osmanlı İmparatorluğu ve Beyrut... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 4 ay
organiqimya bir değerlendirme yaptı.
Yabancı

10

Okunması gereken 100 eserden ilk 20 olanlardan.Fazla söze gerek yok!

Okunması gereken 100 eserden ilk 20 olanlardan.Fazla söze gerek yok!

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 4 ay
organiqimya okumuş.
Yabancı

ALDIĞI ÖDÜLLER: 1957 Nobel Ödülü Albert Camusnün ( 1913-1960) en tanınmış, en çok yabancı dile çevrilmiş, en çok incelenmiş kitabı olan ve hâlâ en çok satan kitaplar arasında yer alan Yabancı, aynı zamanda yazarın en gizemli yapıtı. Ölümün egemen olduğu bir varlıkın en anlamsız olgularını saçma bir düzensizlik içinde yaşayan bu romanın başkişisi Meursault, bir simge kahraman değildir, adı olmayan bir Yabancıdır; bu eksik kimlik, gerçeklikten algıladığı şeyi yapılandıramayan, yeniden örgütleyemeyen, ama gerçekliğin yankılarını yakalamaya çalışan bir boş bilincin imgesidir. Onun kayıtsızlığı ve edilgenliği, işte bu boş bilincin ürünüdür. Yabancı, büyüleyici gücünü, içinde barındırdığı trajedi duygusuna borçlu: Bir türlü ele geçirilemeyen anlamın sürekli aranması, bilinç ile toplumsal dünya arasındaki çatışma... Camusyle buluşanların hiçbiri, onunla karşılaşınca hayal kırıklığına uğramamıştır. Mutluluk, bir yerde ve her yerde hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir, der Camus. Giderek daha çok sevilen bir yazar olması, onun bu sevgisinin yansımasından başka bir şey değildir.

ALDIĞI ÖDÜLLER: 1957 Nobel Ödülü Albert Camusnün ( 1913-1960) en tanınmış, en çok yabancı dile çevrilmiş, en çok incelenmiş kitabı olan ve hâlâ en çok satan kitaplar arasında yer alan Yabancı, aynı zamanda yazarın en gizemli yapıtı. Ölümün egemen old... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 4 ay
Daha Fazla Göster

organiqimya şu an ne okuyor?

organiqimya şu anda kitap okumuyor.

Favori Yazarları (0 yazar)

Favori yazarı yok.