Yabancı onun yatağında, başında şapkası ve sırtında paltosuyla oturmakta, hafifçe gülümseyerek ve gözlerini kısarak onu dostça bir baş işaretiyle selamlamaktaydı. Bay Golyadkin haykırmak, bir şekilde protesto etmek istedi, ama yapamadı, gücü yetmedi. Saçları diken diken olmuştu ve dehşet içinde tüm duygularını kaybetmiş bir halde olduğu yere çöktü kaldı. Dehşete düşmesinin haklı bir nedeni vardı.
Yabancı onun yatağında, başında şapkası ve sırtında paltosuyla oturmakta, hafifçe gülümseyerek ve gözlerini kısarak onu dostça bir baş işaretiyle selamlamaktaydı. Bay Golyadkin haykırmak, bir şekilde protesto etmek istedi, ama yapamadı, gücü yetmedi.... tümünü göster
Seni seviyorum... ama ya hayatını sevemezsem?
Ava ümitsiz bir romantik; hayatının aşkını boy, meslek ve burca göre filtreleyen uygulamalarda değil, gerçek dünyada bulması gerektiğini düşünüyor. Ama yaşadığı ayrılık ve başarısız buluşmalardan sonra aşkı aramaya ara veriyor ve İtalya’nın ücra bir kasabasında bir yazarlık inzivasına kaçıyor.
İnzivada, gerçek adını bile bilmediği Dutch ile yakınlaşan Ava mükemmel görünen bu yakışıklıya gönlünü kaptırıp kendini aşkın kollarına bırakıyor.
Ne yazık ki eve döndüklerinde, gerçekler birer birer açığa çıkıyor... Birbirlerinin hayatlarından nefret etmeye başlıyorlar ve hayatlarının sınavını veriyorlar...
Zıt kutuplar birbirini çeker... di, öyle değil mi?
“Hızlı, öfkeli ve muhteşem eğlenceli.” -Woman & Home
“Kinsella romantik komedide gerçek bir yetenek.” -The Boston Globe
“Birinin hayatının bir parçası olmak için çabaladığımızda karşılaştığımız zorlukların neşeli,
komik ve yürekleri ısıtan hikâyesi.” -Ev Arkadaşım’ın yazarı Beth O’Leary
Seni seviyorum... ama ya hayatını sevemezsem?
Ava ümitsiz bir romantik; hayatının aşkını boy, meslek ve burca göre filtreleyen uygulamalarda değil, gerçek dünyada bulması gerektiğini düşünüyor. Ama yaşadığı ayrılık ve başarısız buluşmalardan sonr... tümünü göster
Dünyanın gizli saklı köşelerini, cennet mekânlarını ve zorlu güzergâhlarını dolaşan yolcuları şaşırtacak, genellikle küçümsenen ve göz ardı edilen bir coğrafyanın ilk gezi rehberini yazmıştır Xavier de Maistre: Odamda Yolculuk.Çevresi otuz altı adımdan ibaret 'kocaman' odasında kırk iki günlük zorunlu bir hapse mahkûm edilen 18. yüzyıl sonu yazarlarından Xavier de Maistre, tutsaklığını ironik bir özgürlük metnine dönüştürmeyi becererek edebiyat tarihine geçmiştir. Kendisini kısıtlayan dış koşullara inat, insanın kendi bedeniyle ruhunu birbirinden ayrıştırmasının mümkün olduğunu öne sürer Maistre; ruhunu istediği her yere, görmeyi arzuladığı her türlü güzelliğe gönderebilmekle birlikte, bedeninin bu yolculukta karşılaştığı yataktan koltuğa, masadan duvarlarda asılı tablolara kadar odanın topografyasını da ayrıntılı biçimde anlatmaktan geri kalmaz.Bir yolcunun özgürlüğünü esaret altında bile hissedebilenlerin gayet iyi anlayacağı metinlerden biridir Odamda Yolculuk."Gerçekten de, herkesten gizlenerek çekilebileceği küçücük bir odası bile olamayacak kadar bahtsız, terk edilmiş olabilir mi insan? İşte, yolculuğun bütün hazırlığı bundan ibaret."
Dünyanın gizli saklı köşelerini, cennet mekânlarını ve zorlu güzergâhlarını dolaşan yolcuları şaşırtacak, genellikle küçümsenen ve göz ardı edilen bir coğrafyanın ilk gezi rehberini yazmıştır Xavier de Maistre: Odamda Yolculuk.Çevresi otuz altı adımd... tümünü göster
Ve en sonunda Paris’in olduğu yöne baktı; doğduğu şehre, her şeye sahip olduğu şehre... Ne var ki, önemli biri olma arzusu yüzünden hepsini reddetmişti. Artık Fransız olmadığını fark etti. Alman da değildi. Hiçbir şeydi. Evi yoktu, ailesi yoktu ve hak etmiyordu da.
Yıl 1936. Fransız annesi Emily, Alman babası Wilhelm ve köpeği Dartanyan ile birlikte Paris’te yaşayan yedi yaşındaki Pierrot Fischer, herhangi bir çocuktan farklı olmayan hayatından memnundur. Ne yazık ki, önce babasını sonra annesini kaybeden oğlanın hayatı kısa süre içinde değişecek, onun için başka bir yerde, yepyeni bir hayat başlayacaktır. Fakat hayranlık duyup keşfettiği bu yepyeni dünya ve yapacağı seçimler ona çok pahalıya mal olacaktır...
Kendini zirvede sanırken en dipte bulan, bir yere kök salıp bir bütünün önemli bir parçası olmak isterken tamamen yersiz yurtsuz kalan, bu sevgi dolu, masum çocuğun güçlü olma hırsı ve yanlış seçimlerle parçalanan yaşam hikâyesini unutamayacaksınız.
Zirvenin Dibindeki Çocuk, 50’yi aşkın farklı dile çevrilerek sinemaya uyarlanan Çizgili Pijamalı Çocuk’un yazarı John Boyne’nun kaleminden, II. Dünya Savaşı’nın gölgesinde, tansiyonu yüksek bir roman.
(Tanıtım Bülteninden)
Ve en sonunda Paris’in olduğu yöne baktı; doğduğu şehre, her şeye sahip olduğu şehre... Ne var ki, önemli biri olma arzusu yüzünden hepsini reddetmişti. Artık Fransız olmadığını fark etti. Alman da değildi. Hiçbir şeydi. Evi yoktu, ailesi yoktu ve ha... tümünü göster
Stefan Zweig’ın öykücülüğünde ayrı bir yer tutan O muydu?, kemirici bir duygu olan şüpheyi eksene alır ve bu duygunun insanı sürüklediği kaygı, sıkıntı ve çaresizlik atmosferinden okura seslenir. Öyküye, Zweig’da benzerine pek rastlamadığımız türden, huzurlu İngiliz taşrasında polisiye bir kurgu eşlik eder.
Tutkuyla savrulan hayatların yazarı, derin, yoğun ve güçlü karakterlerin yaratıcısı Stefan Zweig, bu benzersiz öyküsünde, bizi John Charleston Limpley’le tanıştırır. Mr. Limpley’in çevresi ve köpeği Ponto’yla ilişkisine, komşusu Betsy’nin titiz, şüpheci gözlerinden tanık oluruz. Zweig, kaçınılmaz felaketi, klasik İngiliz polisiyelerinden aşina olduğumuz “kim yaptı?” sorusunun etrafında düğümler.
“Şahsen katilin o olduğundan neredeyse eminim; ama elimde çürütülmesi imkânsız o son kanıt yok.”
(Tanıtım Büülteninden)
Stefan Zweig’ın öykücülüğünde ayrı bir yer tutan O muydu?, kemirici bir duygu olan şüpheyi eksene alır ve bu duygunun insanı sürüklediği kaygı, sıkıntı ve çaresizlik atmosferinden okura seslenir. Öyküye, Zweig’da benzerine pek rastlamadığımız türden,... tümünü göster