Esir Şehrin İnsanları

En Son Değerlendirmeler

10 puan

..Oysa insan, kötü bir iş yapmak zorunda kalırsa, hiç değilse ruhuyla yorulur.

..Silahlar eskiydi. Cephane her zaman kıttı. Menzil örgütü, ulaştırma sıfır, bazen at arabalarında, çoğu, deve, eşek, kağnı kervanlarında götürülüp getirilen sandıklarda her şey noksandı, çürümüştü. Lazım olan yere lazım olduğu vakit yetişmiyordu. Yaralılar, bakımsızlıktan, kangrenden ölüyorlar, ruh bakımından güçsüz olanlar, daha Türkçesi tabansızlar hemen kaçıyorlardı. Buna rağmen, vallaha, hiçbirimiz, yenmek için elimizden geleni esirgemedik. Kaçanlar bile, tekrar kaçmak fırsatı buluncaya kadar aslanlar gibi döğüştüler Nitekim kaçamayacak kadar korkak olanlar, köye dönerken çekeceği sıkıntıyı göze alamayanlar da sıkıştıkları yerde, imkan var mı yok mu bakmadan aslanlar gibi vuruşurlar. "Zafer, savunuya muhtaç değildir." diye bir söz edilir. "Yenilgi de, tıpkı zafer gibi, savunuya gelmez!" diyenlerden çok özür ileri sürenleri üzer, şimdi burada, kaybedilmiş bir harbin savunuculuğunu yapmıyorum. Gerçek odur ki, okulların yüksek sınıflarından, köy odalarından kalıplarına kıyafetlerine bakar çocuk getirdiler. Bunlar, evet, sırasında, korkudan altlarına işemişlerdir, ama içlerinde korkunç bir cesaretle ölümü alaya alanlar, onunla bir köpek yavrusu imiş gibi şakalaşanlar çok vardı. Harp uzun sürdü. Bu memleketin eli silah utanlarından pek azı cepheyi görmemiştir. Yani, hepimiz "cephe" denilen kıyameti yakından tanıdık. Kan gövdeyi götürür mü? Gövdeyi değil kasabaları, temelinden sökülüp sürükledi. Biz, bıkıp usanıncaya kadar kan, yara, kahramanlık, korkaklık gördük. Bunları o kadar kanıksadık ki bu dünyada imreneceğimiz pek az kahramanlık, ayıplayacağımız pek az tabansızlık kalmıştır. Yalnız bir nesil değil, bu memleketin üç nesli bir çeşit filozof oldu. Bunun kârını da göreceğiz, zararını da.. Pardon... Gevezeliğim tuttu. Pek mutluyum da..

geri ileri