Mezbahanın Mimarisi

Sevgilisi tarafindan terk edildiginin ayirdina yavas yavas varan genç bir mimarin ‘kaçislari. Ispanyol yazar Julio Baquero Cruz, 1972 dogumlu bir Avrupa Hukuku doktoru. Yeni Yazi dizisi, edebiyata yeni bir bakis açisi getiriyor. Bunu yaparken de türler arasi geçisleri özendirerek kaliplarin disina çikmaya çalisan deneyimli/deneyimsiz yazarlarin yapitlarina yer veriyor. TADIMLIK— Çikaramam.— Lütf...— Görmüyor musun, isim var. Ne söyleyeceksen söyle de isime devam edeyim, hadi.— Azicik kan aldirmani teklif edecektim sadece, belki sakinlesirsin biraz.— Benim sakinlesmeye ihtiyacim yok ki, tam tersine. Ayrica, senin doktorun ne derse desin, bana iyi gelecegini sanmiyorum.— Ama bana müthis iyi geliyor...— Ne mutlu sana.Basimi çevirdim ve isime döndüm. Sallanan koltuga oturup bir siringa almis ve kolunun en yumusak yerine batirmis olmaliydi. Igne, derisini delip bir miktar koyu renk kan çekmisti muhtemelen. Sonra siringayi kâgit sepetine atip agir agir sallanarak uykuya dalmisti herhalde.Bilgisayarimi kapatinca, bastan asagi beyazlar içinde, koltukta kipirtisiz uyumakta oldugunu gördüm. Bir bulut günesi örttü. Bitkin vücudunun üzerine bir gölge düstü. Uzun müddet, sessizce seyrettim onu. Nasil bu kadar çok uyuyabiliyor, anlamiyorum, diye düsündüm. Bence biraksalar, bütün gün, bütün gece uyurdu neredeyse. Halbuki ben daima uyanik kalabilmeyi isterdim.Fikirlerim tükenmisti. Sessizce onun karanlik ismini heceliyordum tekrar tekrar –Layla, Layla, Layla– bir yandan da onu tarif edecek sifatlar ariyordum. Güzel geri zekâli? Geri zekâli güzel? Belki de en iyi tanim, geri zekâli güzel gerzek idi.Hafta sonlari, sokak serserisi kiligina girip kitap ve disk avina çikmak, öteden beri âdetimdir. O, herkes bize baktigi için, yanimda yürürken utanir. Bu sefer yalniz çiktim; onu, kansiz losluguna gömülmüs, yalinayak –ayakkabilari yerde, az ötesinde– boynu saga dogru bükülmüs, sol kolu koltuktan asagi sarkmis vaziyette biraktim. Onu bu haliyle her gördügümde, hayati için endiselenirim; o kadar derin uyur ki, nefes almiyormus izlenimi uyandirir. Kulagimi kalbine yaklastirdim, isteksiz birkaç kalp atisi duydum. Hâlâ hayatta, dedim kendi kendime ve evden çiktim.Disarida günes parliyordu. Sakin, oksijeni bol, elektriksiz bir hava vardi. Sokak kapisinin az ötesinde, kaldirima yüzüstü uzanmis yatan bir beden gördüm. Kaldirim taslarina yayilmis kirmizi bir leke, kafasina kadar uzaniyordu. Yaninda parçalanmis bir saksi vardi, topragin bir kismi kaldirima saçilmis, sardunyalar biraz solmustu. Ani bir tür edep duygusuyla, durup o bedene ait yüzü görmek istemedim. Yolun o esnada bos olmasindan yararlanip sokagin ortasindan yürüdüm; bir yandan da, islikla, Johann Sebastianin viyolonsel süitlerinden birinin ilk notalarini çaliyordum.Mutat gezinti programim söyleydi: Recoletosa kadar yokus asagi yürüyüs, Valle-Inclánin heykeliyle kisa sohbet (arzuya bagli), Espejoda kahve (mecburi), Bárbara de Braganza, Fernando VI, Barquillo ve adini hatirlamadigim baska bazi sokaklardan geçerek Chueca Meydaninda mola (arzuya bagli, sikça). Yürüyüse özellikle uygun günlerde, Serrano Caddesinden Alcaláya, oradan Cibelese iner –bir ihtimal Círculoda kahve içer– ve sonra Gran Víadan yukari çikardim.Sokaklar bombostu. Uykudaki bir sehirde dolasiyormus ve kendim de rüya görüyormus gibiydim. Kahveden sonra Chuecada mola verdim. Bir banka oturup gözlügümü taktim:Kafasi tirasli, kisa boylu bir delikanliyla upuzun saçli, dev gibi bir kadin var. Oglan kadini bir banka dayayip sikistirmis. Kadini oksuyor; agzini, kaygan dilini, kizarmis boynunu yaliyor. Kulak memelerini, kaslarini, dudaklarini, isiran agzini, gögüslerini, bacaklarini elliyor. Simdi döndüler. Aslinda iki kiz galiba bunlar. Ufak tefek olani kalçalarini iki yana oynatiyor. Ara sira basini hafifçe çekip nefes aliyor. Su anda sirti dönük olan dev kizin minik etegi, hareketten ötürü yukari siyriliyor. Kizin beyaz teni ve ince, siyah, parlak bir çizgi görünüyor. Miyoplugum, daha fazla ayrinti görmemi engelliyor. Bütün bunlar çok ilginç olabilir, ama gözlem yaparken vakit kaybediyorsun.Yoluma devam edip Gran Víaya kadar yürüdüm. Terk edilmis eski binalarin, eski orospular sokaginin, telefon idaresi kalintilarinin önünden geçtim. Bu binalardan bazilarinin altinda, camekânli jimnastik salonlari açildi; gayretkes müsteriler, sabit bisikletlerde pedal çevirerek, hareketli bantlarda kosarak, hayali kanolarda kürek çekip agirlik kaldirarak gelip geçenleri oyaliyor.Biraz daha asagida, en son çikan kitap ve diskleri satan büyük dükkânlara girmek üzere yürüyüse ara verdim. Yürüyen merdivende üst kata çikarken, bir tanidiga rastlarim diye hem umutlaniyor, hem korkuyordum. Arasira insanlara bakip hemen kafami çeviriyordum. Bazen de bir arkadasimin yüzünü seçer gibi oluyor, yaklasinca, tanimadigim biri oldugunu görüyordum. Hiç kimse tarafindan taninmadan felsefe bölümüne ulasmayi basardim. Orada, elime küçük bir kitap aldim. Rasgele birkaç satir okudum:Bu kitap en küçük insanciklara ait. Belki de henüz hiçbiri yasamiyor.Ne yapacagimi bilemiyorum; ben tepeden tirnaga, ne yapacagini bilemeyisim, diye iç çeker zamanimizin insani.Aklima bir sey gelmisti. Oturmak üzere bir iskemle aradim ve tekrar gözlügümü taktim.

Sevgilisi tarafindan terk edildiginin ayirdina yavas yavas varan genç bir mimarin ‘kaçislari. Ispanyol yazar Julio Baquero Cruz, 1972 dogumlu bir Avrupa Hukuku doktoru. Yeni Yazi dizisi, edebiyata yeni bir bakis açisi getiriyor. Bunu yaparken de türler arasi geçisleri özendirerek kaliplarin disina çikmaya çalisan deneyimli/deneyimsiz yazarlarin yapitlarina yer veriyor. TADIMLIK— Çikaramam.— Lütf...— Görmüyor musun, isim var. Ne söyleyeceksen söyle de isime devam edeyim, hadi.— Azicik kan aldirmani teklif edecektim sadece, belki sakinlesirsin biraz.— Benim sakinlesmeye ihtiyacim yok ki, tam tersine. Ayrica, senin doktorun ne derse desin, bana iyi gelecegini sanmiyorum.— Ama bana müthis iyi geliyor...— Ne mutlu sana.Basimi çevirdim ve isime döndüm. Sallanan koltuga oturup bir siringa almis ve kolunun en yumusak yerine batirmis olmaliydi. Igne, derisini delip bir miktar koyu renk kan çekmisti muhtemelen. Sonra siringayi kâgit sepetine atip agir agir sallanarak uykuya dalmisti herhalde.Bilgisayarimi kapatinca, bastan asagi beyazlar içinde, koltukta kipirtisiz uyumakta oldugunu gördüm. Bir bulut günesi örttü. Bitkin vücudunun üzerine bir gölge düstü. Uzun müddet, sessizce seyrettim onu. Nasil bu kadar çok uyuyabiliyor, anlamiyorum, diye düsündüm. Bence biraksalar, bütün gün, bütün gece uyurdu neredeyse. Halbuki ben daima uyanik kalabilmeyi isterdim.Fikirlerim tükenmisti. Sessizce onun karanlik ismini heceliyordum tekrar tekrar –Layla, Layla, Layla– bir yandan da onu tarif edec... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri



ISBN
9750806697

Etiketler: öykü

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

bilalante Burak Uzun
2 kişi

Okumak İsteyenler

Okumak isteyen bulunamadı.

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski