Körburun

"Birazdan güneş doğacaktı. Uyuyan cırcırböcekleri uyanacak, yorulanlar uykuya dalacak, insanlar yataklarından kalkıp kahvaltı masasına geçecekti. Yıldızlara bakılırsa bulutsuz, rüzgârsız, ılık bir gün olacaktı. Önce uzaktan düdük sesi duyulacaktı, sonra şehir hatları vapuru, yosunların kokusunu kabartan köpükler çıkararak iskeleye yanaşacaktı. İçi her zamanki gibi çay ve mazot kokacaktı. Halatlar atıldıktan birkaç dakika sonra hemen toplanacaktı; vapur Körburun'da çok beklemeyecekti çünkü Seher'den başka yolcusu olmayacaktı büyük olasılıkla."

Körburun, hem uzak hem yakın bir ada… Sapa, içine kapalı ama bir o kadar da yakınındaki anakaranın uzantısı. Kuşaklardır gözden ırak, ağır akan yaşantısı aslında hiç yabancısı olmadığımız bir öykü anlatıyor bize. Eski, "ah ne güzel komşularımız" ile geçen günlerden gittikçe kendi içine kapanan, içine kapandıkça da kendi kurallarındaki dayatmacılığın sertleştiği bir yaşamın adım adım örüldüğü Körburun'da gürültülü şeyler hakkında susulur, günlük sesler ise uğultuya dönüşür.

Hikmet Hükümenoğlu, üç kuşağın aşklarını, hırslarını, düş kırıklıklarını anlattığı Körburun'da "büyük roman"ı deniyor ve bizi öykünün bireyi aştığı yere bakmaya yönlendiriyor.

"Birazdan güneş doğacaktı. Uyuyan cırcırböcekleri uyanacak, yorulanlar uykuya dalacak, insanlar yataklarından kalkıp kahvaltı masasına geçecekti. Yıldızlara bakılırsa bulutsuz, rüzgârsız, ılık bir gün olacaktı. Önce uzaktan düdük sesi duyulacaktı, sonra şehir hatları vapuru, yosunların kokusunu kabartan köpükler çıkararak iskeleye yanaşacaktı. İçi her zamanki gibi çay ve mazot kokacaktı. Halatlar atıldıktan birkaç dakika sonra hemen toplanacaktı; vapur Körburun'da çok beklemeyecekti çünkü Seher'den başka yolcusu olmayacaktı büyük olasılıkla."

Körburun, hem uzak hem yakın bir ada… Sapa, içine kapalı ama bir o kadar da yakınındaki anakaranın uzantısı. Kuşaklardır gözden ırak, ağır akan yaşantısı aslında hiç yabancısı olmadığımız bir öykü anlatıyor bize. Eski, "ah ne güzel komşularımız" ile geçen günlerden gittikçe kendi içine kapanan, içine kapandıkça da kendi kurallarındaki dayatmacılığın sertleştiği bir yaşamın adım adım örüldüğü Körburun'da gürültülü şeyler hakkında susulur, günlük sesler ise uğultuya dönüşür.

Hikmet Hükümenoğlu, üç kuşağın aşklarını, hırslarını, düş kırıklıklarını anlattığı Körburun'da "büyük roman"ı deniyor ve bizi öykünün bireyi aştığı yere bakmaya yönlendiriyor.


Değerlendirmeler

değerlendirme
7 puan

İstanbul’da Büyükada’dan sonra yer aldığı kurgulanan Körburun isimli adada geçen roman, 1960’tan 1990’a Türkiye’nin yakın tarihini üç kuşağın hikayesiyle harmanlıyor. Kitabın zengin karakter kadrosu dönemin toplum yapısını başarıyla temsil ediyor. Roman boyunca insana dair birçok zafiyetin nasıl kısır döngüye yol açtığı ve ne yazık ki yine insanoğlunun hiç ders almayışı resmedilmiş. Kitabın betimlemeleri oldukça kuvvetli. Körburun’un izole ve klostorofobik yapısı her fırsatta kendini hissettiriyor. Ayrıca hikayede şiir ve resim gibi sanat dokunuşlarının yer alması bir başka güzellik. Sade dili ise kitabın en başarılı ve çarpıcı yanı. Süslemeden uzak anlatım dili hem karakterleri iki boyutluluktan çıkartmış hem de acı gerçeğin yansıması olan olayların etkisini artırmış.


Baskı Bilgileri

Karton Cilt, 589 sayfa
2017 tarihinde, Can tarafından yayınlandı


ISBN
978-975-07-3283-6
Dil
Türkiye Türkçesi

Etiketler: çağdaş roman, roman

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

sulecan okuyan Gizem Kara leylakce kitaplarla beslenmek
15 kişi

Okumak İsteyenler

xtina Asterion helenra gokhan_ibili lorrysossue
5 kişi

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski