Açlığın Sofrasında

Yeryüzünde vuku bulmuş ne kadar tatsız, ne kadar can acıtıcı, ne kadar yürek yakıcı hadise varsa meğerse hepsi yemek yüzünden çıkmış. Her türlü savaşın, her türlü kavganın temelinde ekmek davası yatar çünkü. Toprağın bu kadar kutsal bir şey olması, hatta insanoğlunun üzerinde yaşadığı tapulu mülküne vatan adını vermesinin temelinde de bu karın doyurma dürtüsü yatar. Toprak besin verir, besin karın doyurur, doymuş insan mutludur, açlık ise beladır. Ondan olsa gerek Albert Camus, İnsan aç kalmayagörsün, inançlarını bile yer, demiş.
Çocukken soğuk kış gecelerinde, soba ateşinin etrafına kurulup dinlediği hikâyeler, masallar, destanlar, belleğinde yer ederken, öykünün bir yerine sızmış olan yemek bahsinin hep özel bir yeri olmuş Muhsin Kızılkaya için. Kulağına çalınan onca kan, gözyaşı ve acının arasından, buram buram yemek kokuları dolmuş burnuna... O hiç var olmayan yemeklerin tadı kalmış damağında.

Açlığın Sofrasında, bizi düğünlerden alıp mir konaklarına götürüyor, beylerin şölen gibi sofralarından kaldırıp bir içli köftenin insanın başına neler açtığını gösteriyor. Kulağına dolanlara dengbêj olup ses veren Muhsin Kızılkaya, ecinnilerden Nasturilere uzanan türlü hikâyeler anlatıyor ve diyor ki: Hikâyeler pek iştah açıcı değilse bile, insanoğlunun birbirini yerken pek iştahlı olduğuna bir kanıt gibidir hepsi.

Buyrun sofraya!

Yeryüzünde vuku bulmuş ne kadar tatsız, ne kadar can acıtıcı, ne kadar yürek yakıcı hadise varsa meğerse hepsi yemek yüzünden çıkmış. Her türlü savaşın, her türlü kavganın temelinde ekmek davası yatar çünkü. Toprağın bu kadar kutsal bir şey olması, hatta insanoğlunun üzerinde yaşadığı tapulu mülküne vatan adını vermesinin temelinde de bu karın doyurma dürtüsü yatar. Toprak besin verir, besin karın doyurur, doymuş insan mutludur, açlık ise beladır. Ondan olsa gerek Albert Camus, İnsan aç kalmayagörsün, inançlarını bile yer, demiş.
Çocukken soğuk kış gecelerinde, soba ateşinin etrafına kurulup dinlediği hikâyeler, masallar, destanlar, belleğinde yer ederken, öykünün bir yerine sızmış olan yemek bahsinin hep özel bir yeri olmuş Muhsin Kızılkaya için. Kulağına çalınan onca kan, gözyaşı ve acının arasından, buram buram yemek kokuları dolmuş burnuna... O hiç var olmayan yemeklerin tadı kalmış damağında.

Açlığın Sofrasında, bizi düğünlerden alıp mir konaklarına götürüyor, beylerin şölen gibi sofralarından kaldırıp bir içli köftenin insanın başına neler açtığını gösteriyor. Kulağına dolanlara dengbêj olup ses veren Muhsin Kızılkaya, ecinnilerden Nasturilere uzanan türlü hikâyeler anlatıyor ve diyor ki: Hikâyeler pek iştah açıcı değilse bile, insanoğlunun birbirini yerken pek iştahlı olduğuna bir kanıt gibidir hepsi.

Buyrun sofraya!


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri

Karton Cilt, 239 sayfa
2011 tarihinde, İletişim Yayınları tarafından yayınlandı


ISBN
9789750509117

Etiketler: anı

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

ykcsuryoyo denizsu haremis
3 kişi

Okumak İsteyenler

Burak Uzun Serfiraz Hêvî kujata
3 kişi

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski