Son Ada

7 puan

Zülfü Livaneli müzisyen, senarist, politikacı, yazar ve yönetmen kişiliğiyle; 1996 yılında Unesco tarafından büyük elçilik verilmiş, dünya kültürünün ilerlemesi ve dünya sanatlarının gelişmesine katkıda bulunmak üzere çalışmalarda bulunmuş, 19 Mayıs 1997 tarihinde Ankara Hipodrom meydanında verdiği konsere 500.000 kişinin katılmasıyla Türkiye'nin en büyük konserini gerçekleştirme ünvanını kazanmıştır. Benimse beş kitabını okumuş biri olarak daha çok yazar yönüyle tanıdığım biridir Livaneli..

Son Ada yazarın okuduğum 5. kitabı. Zülfü Livaneli her kitabında farklı, insanı bir yerinden tutan, tanıdık gelen, akılda kalıcı bir hikâye anlatıyor. Şahsen okuduğum tüm kitaplarında kalbime ya da aklıma dokunan bir yeri var. Mesela; tarihle harmanlanmış hüzün veren masum tutkulu bir aşk hikâyesiyle “Serenad” kitabında gece ve keman eşliğinde Wagner'ın yazdığı Serenad Für Nadia'yı dinlemek, töreye kurban hayatları anlatan “mutluluk” kitabında insanlığa dair bir umut vadeden İrfan’ın annesinin söylediği "insanlar bir araya geldiklerinde birbirinin zehrini alırlar" sözü, farklı kültürdeki insanları ortak bir kaderde birleştiren “Leyla’nın Evi” kitabında Leyla' nın evi Leyla' ya diyerek o göz yaşartıcı final sözü, merak uyandıran polisiye hikayesiyle “Kardeşimin Hikayesi” kitabında Athos Dağı’nın yani Ayranoz’un benimde zaman zaman ah keşke dediğim hikayesini anlatayım size. 15. yüzyılda bugünkü 20 manastırın 19’u tamamlandı. Daha sonra yapılan eklerle manastırlar genişledi. ” Dinsel amaç ya da bilimsel araştırma isteğiyle yalnız erkekler Aynaroz’a gidebilir” gerekçesiyle 1045’te çıkarılan bir fermanla kadınların Aynaroz’a girmeleri yasaklandı. Bugün hala burada 1.500 keşiş; sade ve dünyadan uzak bir yaşam sürerler, ekim yaparlar ve bazı el sanatlarıyla uğraşırlar. Yani dünyada kadınların olmadığı bir yer sizce de kulağa hoş gelmiyor mu:) “Son Ada” kitabındaki martıların zekası ve cesareti. Aslında orada bir anne pelikanların yavrularına yiyecek bulamayıp aç kalmamaları için kendi etinden parçalar koparıp doyurduğu hikayesi vardı ama araştırdığımda bunun gerçekliğine dair bilgi bulamadım ki öyle bir şeyin olma ihtimali bile can acıtıcı..İşte tüm bunlar edebi nitelik açısından tatmin edici olmasa da itiraf etmeliyim ki çoğu Türk insanının edebiyat anlayışıyla paralel giden bir çizgi taşıyor. Kimi yerlerde birbirini tekrar eden cümleler olması ve özelliklede anlatıcıyı anlatırken yazar bir arkadaşına “sen bunu daha iyi yazardın ben pek başarılı sayılmam ama yinede yazdım” gibi cümleleri gereksiz laf kalabalıklığı hissi uyandırsa da yazarın anlatım dilini yalın, sade, anlaşılır, gerçekçi ve akıcı olarak nitelendirebilirim. Zaten bu kitabı Zülfü Livaneli yazmasaydı başka bir yazar yazsaydı hikayenin bize geçişi nasıl olurdu merak etmedim değil..

Kitap; hikayenin içinde geçen yer, kişiler açısından hem ülkemizin yaşadığı hem de halk olarak olaylar karşısındaki tutumumuzu yani sormayan-sorgulamayan, “aman bana dokunmayan yılan bin yaşasın”cı, geçmişini unutan, yaşadıklarından ders almayan, savaşı kimin başlattığı, kimin haklı olduğu arasında gidip gelmelerle asıl resmi görememek, kısacası bize hiç yabancı gelmeyen olayları ve insanları anlatıyor. Faşizan bir düzende, diktatör birinin yönetiminde ütopya denebilecek güzellikte bir ülke nasıl savaş alanına çevrilir, birlik ve huzur içindeki insanlar arasında iç savaş çıkar birbirine düşman olur, kişisel çıkarlar uğruna hayvanlar nasıl katledilir, ekolojik denge nasıl bozulur bu kitapta bunları göreceksiniz ve “iyi insan-kötü insan, gerçekte medeniyet nedir?” diye kendi içinizde sorgulamaya gideceksiniz. Daha önceden George Orwell’ın 1984 ve Hayvan çiftliğini okuduğum için bunların bir harmanlanmış hali olan Son Ada’yı daha basite indirgenmiş buldum ama alegorik bir anlatımı kullanmış olması başarılı. Önsöz de Yaşar Kemal’in yazısı kitabın anlatılmak istenileni anlatmada ne kadar başarılı olduğuna dair övgü dolu sözler içeriyor.

Kitaptan Altını Çizdiklerim:

-Eşitlik, dostluk, demokrasi...Bunlar hep zayıfların uydurduğu saçmalıklar. Çünkü onların yaşayabilmek için bu gibi kavramlara ihtiyacı var. Güçlünün is bir tek isteği vardır.daha fazla güç.

-İnsanlar mı olaylara göre değişir, yoksa olaylar mı insana göre oluşur.

-Halk dediğin değişken bir şeydir.

Yorumlar
« geri ileri »

0 ile 0 arası yorum gösteriliyor, toplam 0 yorum.
Yorum yazılmamış.
« geri ileri »