Papanın Gergedanı

8 puan

Yaklaşık bir aya yakın zamanda okuduğum, özümsemesi zor olan kitaplardan biri. Aşağıda kitapla ilgili bir inceleme. Umarım beğenirsiniz.


Gergedan boğuldu!

Avrupa'nın kanlı tarihini gösteren 'Papanın Gergedanı', Norfolk'un en önemli romanı. Süha Sertabiboğlu eseri ve çeviri sürecini anlattı

06/01/2006

Radikal Gazetesi Kitap Eki SÜHA SERTABİBOĞLU (Arşivi)

Papanın Gergedanı, ülkemizde pek tanınmayan fakat dünya edebiyat çevrelerinde, Avrupa tarihinin en karanlık dönemlerinde geçen öyküler, ya da başka bir deyişle 'alternatif tarihler' yazdığından Umberto Eco'yla kıyaslanan İngiliz yazar Lawrence Norfolk'un en önemli romanıdır.

Romanı özetlemek çok zor; ancak çok kabaca bir şeyler söylemek mümkün. 1510-1530 yıllarında geçen romanın başlayıp bittiği yer olan Usedom ve Rügen adaları, bugünkü Almanya'nın Baltık kıyısındadır. 11. yüzyılda bu bölgede ve doğusundaki Pomeranya'da yaşayan ve henüz Hıristiyanlaşmamış putperest Slavların üzerine, Anadolu ve Kudüs'e yapılan Haçlı Seferleri'ne benzer seferler yapılmıştır. Katliamlardan artakalmış tek tük putperestlerden biri olan Salvestro, bağnaz Hıristiyanların saldırısından canını zor kurtarıp güneye kaçar. Alplerde dolaşan çetelere katılır ve onlarla birlikte İtalya'ya gider. Orada paralı asker olur ve İtalyan derebeylerinin arasındaki kanlı bir savaş sırasında, Napoli civarındaki Prato adlı bir kentin yağmalanmasına karışır (Prato'da yaşananlar, dünya edebiyatının en irkiltici şiddet sahnelerindendir ve bir genç kızın ırzına geçildiği sahnenin olağanüstü çarpıcılığı dünya edebiyat eleştirmenlerince çok konuşulmuştur).

Prato'dan kaçıp tekrar Usedom'a dönen Salvestro, Papa'yı görmeye giden Alman keşişlere Roma'ya kadar rehberlik eder. Keşişler Roma'ya vardıklarında, korkunç bir yozlaşmanın yaşandığı Papalık devletinde dinden başka her şeyin olduğunu, dinin her türden ahlaksızlık, kirli siyaset ve çıkar ilişkileriyle iç içe girmiş olduğunu görürler. Burada, Reform'un ayak sesleri hissedilir.
Avrupa'nın kirli sayfaları
Bu sırada İspanya'yla Portekiz dünyayı, Asya ve Afrika'daki sömürgeleri paylaşma savaşlarında Papa'yı kullanmaya çalışırlar ve kitaba adını veren gergedan da bu çekişmenin odak noktası haline gelir...

Gergedan gibi hem muhteşem, hem korkunç, hem tarihsel hem de coğrafi yönden uçsuz bucaksız olan bu devasa hikâye, birçok kıtayı ve çağı kapsar; kuzeyin donmuş sularında deniz yaşamının başlangıcından, kuzey Avrupa'nın ilk sakinlerinin Hıristiyanlık öncesi tanrılarından, güneydeki kokuşmuş 16. yüzyıl Papalık devletine, Asya'daki sömürge savaşlarına, Afrika'daki köle ticaretine dek. Okuyucular örneğin bir taraftan yeraltında, Papalık lağımlarında kana susamış bir savaş veren ve çıkar için birbirine girmiş İtalyan devletçiklerini simgeleyen farelerden oluşan orduları, yukarıda da resmî görevlilerin yatak odalarında dönenleri görür. Avrupa'da Reform'u doğuran koşulların oluşmaya başladığı bir dönemde, Luther'i aforoz ederek dünya tarihinin değişmesine yol açacak Papa X. Leo'nun, siyaset ve yozlaşmanın hüküm sürdüğü, lüks ve şatafatın ardında gizlenmiş korkunç intikamlar ve akıl almaz entrikalarla dolu sarayından bir kesit seriliyor gözler önüne. Bu roman, masum insanların acımasızca katliyle, yağmalarla, ırza geçmelerle kirlenmiş, kanla ve facialarla dolu Avrupa tarihinin göz alıcı bir kesitidir aynı zamanda.

Tarihsel romanlarda genellikle kişilerin yahut olayların en azından bir bölümü kurmacadır. Ama bu kitabı çevirirken konu çerçevesinde yaptığım araştırmalar sonucunda, kitaptaki hem olayların, hem de kişilerin tümüyle gerçek olduğunu keşfettim. Yukarda sözü geçen Papa X. Leo Floransalı soylu Medici ailesindendir ve romandaki kişilerden bazıları bu ailenin bin beş yüzlü yıllarda yaşamış gerçek üyeleridir ve romanda başlarından geçen olaylar da bu ailenin tarihinde geçmiş gerçek birtakım olayların ta kendisidir.

Araştırmaları derinleştirdikçe, tesadüfen, daha şaşırtıcı bazı şeylere de rastladım. Medici ailesinin bin üç yüzlü yıllarda, yani kitaptaki konunun geçtiği tarihten iki yüz yıl önce yaşamış, Salvestro adında bir önderi vardı. Salvestro işçilerin ayaklanmasını desteklemiş, işçiler Floransa'da iktidarı ele geçirip bir hükümet kurmuş, fakat bu hükümet daha sonra yıkılınca yeni hükümdarlar Salvestro'yu sürgüne göndermişti. Bir süre sonra tekrar ayaklanan işçiler Salvestro'yu unutmamış, adı bir efsane halinde dilden dile dolaşmıştı. Romanın kahramanı putperest yetim Salvestro romanın sonlarına doğru Romalı dilencilerin başında Papanın sarayına doğru yürüyor ve tüm halk onun adını haykırıyordu... Yazar bu ismi kullanarak Medicilerin tarihine bir göndermede bulunmuştu.

Böyle bir şeyi keşfetmenin insana heyecan vermemesi mümkün değil. Fakat daha da heyecan verici bir şeyle karşılaştım. Romana adını veren gergedan, romanda Nostra Senora de Ajuda adlı bir Portekiz gemisiyle Hindistan'dan alınıp Papaya armağan olarak götürülüyor, fakat Akdeniz'de batıyor ve tüm mürettebatla birlikte gergedan da boğularak ölüyordu. Bunun romana çeşni katan bir aksesuar olduğunu düşündüm; bir romanda geçen her şey de gerçek olacak değildi ya...

Fakat 10 Temmuz 2005'te, yani kitabın çevirisini bitirdikten yaklaşık bir yıl sonra ve kitap henüz yayımlanmamışken, Cumhuriyet gazetesinde Sunay Akın köşesinde bir gergedandan söz ediyordu ve bu gergedan, kitaptaki gergedanın ta kendisiydi. Akın, Papaya armağan olarak gönderilen bu gergedanın hikâyesini ve Portekiz gemisinin adından, armağanı gönderen Hintli Müslüman hükümdarın adına varıncaya dek, kitaptaki tüm ayrıntıların tamamen aynısını yazıyordu. Ayrıca bu yazıdan öğrendiğime göre, gergedan Akdeniz'e gelmeden önce Lizbon'da karaya çıkarılmış ve dönemin ünlü Alman ressamı Albrecht Dürer onun bir resmini yapmıştı.

İtalya açıklarında boğulan gergedan Avrupa halklarında yaşayan, uzun yıllar insanların kafasını meşgul etmiş bir efsane haline gelmişti. Romanda da halk, gergedanın kurtulup karaya çıktığına ve Roma'ya doğru yürüdüğüne inanıyor ve herkes onu arıyordu.
Ayrıca, Federico Fellini'nin 'Ve Gemi Gidiyor' adlı filminin afişinde görünen, kurtarma filikasına bindirilmiş gergedanın da bu gergedan olduğunu öğrendim Sunay Akın'dan. Fellini de filmde gergedanın ölmeyip kurtulduğunu kurgulamıştı.

Bu sarsıcı kitabın okunmasıve insanın, gerek aklına, gerek duygularına yönelik saldırılardan sonra kendine gelmesi bir hafta sürebilir; ama bitirmenin verdiği duygu, bir maratonu bitirmiş gibi bir mutluluk, hatta coşkudur; inanılmaz bir kültürel ve tarihsel birikime, kıvrak bir zekaya ve müthiş bir edebiyat diline sahip usta bir yazardan nefis bir kitap okumuş olmanın coşkusu.

Eco düz bir camsa Norfolk mercektir
Lawrence Norfolk'un anlatım tarzı hiçbir romancınınkine benzemiyor; çok kendine has bir üslup bu. Fakat ille de karşılaştıracak birisini aramak istersek, benzetildiği Umberto Eco'dan başkası yok ve ikisinin arasında, tarihin karanlık çağlarına yönelik ilgiden öte bir benzerlik görülemez. Eco'da polisiye bir öykücülük ağır basarken, Norfolk'taysa tarihe şiirsel, pitoresk bir bakıştan, flash-back'imsi bir bilinçaltına inme eğiliminden ve hafifçe bir fantastizmden oluşan bir karışım öne çıkar. Eco'ya düz bir cam dersek, Norfolk'a her yerinde farklı bir odak noktası bulunan tuhaf bir mercek diyebiliriz. Öte yandan okuyucuların, yetim Salvestro'dan söz eden bölümlerdeki lirik, Papa'dan söz eden bölümlerdeki alaycı ve komik biçemi mutlaka fark edeceği kuşkusu.

Yorumlar
« geri ileri »

0 ile 0 arası yorum gösteriliyor, toplam 0 yorum.
Yorum yazılmamış.
« geri ileri »