Kelebek (Butterfly Trilogy, #1)

7 puan

Öncelikle belirtme gereği duyuyorum ki, Kelebek sanıldığı gibi Fifty Shades ve benzeri kitaplara benzemiyor. Tamam, yalan söylemeyeceğim; ilk başta ben de öyle sanmıştım. Ancak hem yayınevinin söylemi üzerine hem de okuduğum yorumlardan sonra öyle olmadığını düşünmeye başladım. Ta ki kitabı okuyana kadar. O zaman erotic romance diye bildiğimiz, yani cinsellik üzerine kurulu aşkı anlatan kitaplara hiç de benzemediğini anladım.

Kelebek, sıradan bir aşk romanı değil. Bu bir intikam hikâyesi. Aynı zamanda kadınların fantezilerini gerçekleştirmelerinin hikâyesi.

Kelebek, Beverly Hills'teki bir erkek giyim mağazasının üzerinde özel bir kulüp. Bu kulüpte farklı bir hizmet veriliyor. Üye olan kadınlar, seçtikleri erkeklerle istedikleri fanteziyi gerçekleştirebiliyorlar. İster Mary Antoinette oluyor, ister bir kovboyla istedikleri şekilde birlikte oluyorlar. Seçenekler ve kaynaklar sınırsız.

Kelebek'in müdavimlerini anlatarak başlıyor kitap. İlk başta bu karakterler arası geçişler biraz (ama çok az) kafa karıştırıcı olsa da gidişat iyi toparlanıyor. Dört kadın var kitapta. Ünlü bir avukat olan Jessica, aşkı bulmayı kafaya koymuş inşaatçı Trudie, yaralı bir doktor Linda. Ve bir de Rachel Dywer var.

Rachel, henüz on dört yaşındayken hayatın pislikleriyle tanışmak zorunda kalmış. Berbat bir babası ve ona hiçbir şey söyleyemeyen bir annesi var. Hayatının en kötü gecelerinden birinde evden kaçmak zorunda kalan Rachel aslında bunun sadece bir başlangıç olduğundan bihaber. Onu çok daha büyük acılar bekliyor. Hayatının aşkını bulduğunu zannediyor. Bu henüz çocuk sayılabilecek yaştaki saf kız, sırılsıklam âşık olduğu Danny Mackay'in ona neler yapabileceğinin elbette farkında değil.

Kitap Kelebek'in müdavimlerinin hikâyelerini anlatırken, sık sık geçmişe dönüp Rachel'ın öyküsünü aktarıyor. Çünkü aslında her şeyin merkezinde o var. Kadınların bedenlerinin satıldığı yeri birebir görmüş, orada çalışmak zorunda kalmış ve hıyanete uğramış bir genç kadın sizce ne yapabilir? Hayatı hiçe sayıp kendini intikama adamış olabilir mi?

Kelebek'in ne kadar kadınlar üzerinde durduğunu fark etmişsinizdir sanırım. Ama görüldüğü üzere sadece iki kişinin arasında geçmiyor. Dört kadın var. (Yoksa beş mi demeliyim. Gizemli Beverly Highland'ı unutmayalım.) Ancak bu kadınların tek tek âşık oluşları değil mesele. Hayallerini gerçekleştirmeleri, geçmişlerinden kurtulmaları, yüklerini fırlatmaları... Örneğin, Jessica ona her şeyi emreden kocasından bıkmış bir kadın. Doktor Linda ise bir neden ötürü korkmuş, bu yüzden cinsel yönden tatmin olamayan biri. Hepsinin ortak noktası çareyi Kelebek'te aramaları. Tanımadığı bir adamla fantezilerini gerçekleştirmesi nasıl bir çare, diyecektir bazıları eminim. Tabii bu sizin bakış açınıza bağlı. En iyisi kitabı alıp bir okuyun.

Açıkçası özellikle Rachel'ın hayat öyküsü beni çok etkiledi. İnatçılığı, intikam için vazgeçtiği şeyler, kendini adaması ayakta alkışlanacak cinstendi. Peki, böyle bir intikam yemini sağlıklı mı? Bu soru kitap boyunca kafamı kurcalayıp durdu işte. Rachel, Danny'i "kendi başını ye!" deyip, kadere teslim etse ne olurdu? Düşünüp taşınmak lazım bunu. Fakat tüm bu sorularıma rağmen Kelebek'in sonunu çok beğendim. Tam kıvamındaydı.

Kelebek, pek çok kadının içindeki feministi ortaya çıkaracak türden bir kitap. İçinde erotizm var, doğru. Lâkin bu o kadar da üst seviyelerde değil. Sonuçta bize fantezileri gerçekleştirme arzusunu aktarıyor yazar. Bahsettiğim yalnız cinsel fanteziler değil. İstediğin mesleği yapabilme, hayatını düzene sokabilme, sevdiğin adamla evlenebilme de bir fantezidir. Kathryn Harvey lakaplı Barbara Wood ise bunu okuyucuya çok güzel anlatmış.

Yorumlar
« geri ileri »

0 ile 0 arası yorum gösteriliyor, toplam 0 yorum.
Yorum yazılmamış.
« geri ileri »