Düşler Evi

8 puan

Hem puanının düşük olmasından hem yayın evinin yazarı unutmasından ötürü Pegasus'un bu kitabı çevirmesini beklemiyordum. 1000kitap yorumlarını okuyunca kitabı kötülemelerine şaşırmadım. Kitap gerçekten uçuk kaçık, saçma bir kurguydu. Peki buna rağmen ben neden 8 puan verdim?

Benim eserlerini kendi dilinde okuduğum ilk yazar Julia Quinn idi. Abartmıyorum, A2 seviyesinde İngilizceniz varsa herhangi bir kitabını zorlanmadan okursunuz. İkinci yazarım ise Anna Campbell oldu ama okumakta en çok zorlandığım 3 yazardan biridir kendisi. Kitaplarında kullandığı kelime çeşitliliği, uzun cümle yapıları derken iyi bir İngilizceniz yoksa yazdıkları içinde kaybolmanız mümkündür ki zamanında benim başıma geldi.

Anna'dan yaklaşık 2 sene kadar sonra yani 2017'de sıra Brenda Joyce'a geldi. O dönemde Pegasus, DeWaranne serisinde bizdeki çeviri sırasına göre son kitabı olarak görülen Oyun hikayesini çevirmişti. İnsanlar serinin 11 kitapla bittiğini düşünse de aslında serinin 2 kitabı daha mevcuttur. Biri aslında yazarın serilerinden biri olan Bragg Saga'ya ait Scandalous Love hikayesiydi. Öbürü de yorumunu girdiğim House of Dreams, yani Düşler Evi hikayesidir.

Scandalous Love tam olarak DeWaranne kitabı sayılmadığı için Düşler Evi'ni okumaya başlamıştım. Daha önce deneyimlediğim 2 yazardan ötürü neyle karşılaşacağımdan emin değildim ama başladığım andan itibaren kolayca okuduğum bir kitap olmuştu. Ne Julia gibi anaokul seviyesindeydi ne de Anna gibi ıkınarak okuttu. B2 seviyeniz varsa Brenda'nın kitaplarını kolayca okuyabilirsiniz.

Azıcık bana hissettirdiklerinden de söz edeyim. Çoğunuz gibi ben de kitabı historical türünde zannetmiştim. Kitabın içinde telefon, uçak gibi ileri teknolojik kavramlar görünce "Bu nasıl historical?" demiştim, kurgunun çoğunlukla 60'lı yıllarda (kafamda o şekilde kaldı, yanlışım varsa düzeltirim) geçtiğini anlamam uzun zaman almıştı. Buradan da geçen paragrafta övdüğüm İngilizcenin nasıl parçalandığına da şahit oluyoruz.

Tabi sonrasında kitap giderek acayip bir hâl almaya başladı. Musallat olan hayalet, karakterlerin dengesizliği, sonuna doğru gerçekleşen fantastik olayları ile "Tamam, yazarın kalemi her zaman ilginç gelmiştir ama burada baya sınırları aşmış. Kesin bunu yazarken bolca madde kullanmış." diyerek kitabı sonlandırmıştım.

Kitap hangi türde yazılmış olursa olsun hayaletler Casper gibi huyları olan veya kendi halinde takılan iyilik sever ruhlar olarak yazılır/gösterilir. Bu kitaptaki hayaletin tam ruh hastası şeklinde gezmesini açıkçası ben çok orijinal buldum. Saçmalamalardan saçmalıklar beğense de onun olduğu sahnelerde heyecanlandım.

Hatırladığım diğer kısımlarsa baş karakterin kız kardeşinin, kitabı okuyanlar tarafından "ağız burun dalınacak şahıslar listesi"nde kendine yer bulması olacaktır. Kitaptaki çiftimizi sevmiştim ben. En azından ortak noktaları fazlaydı ve hayalet olmasa çok daha sağlıklı bir ilişkileri olacağını görmemek münkün değildi.

Sonuç olarak Düşler Evi hem İngilizce kitap okuma alışkanlığını kazandırdığı hem de ilk korku romanım olduğu (Biliyorum, korku demek için saçma bir hikaye ama bir korku hikayesi için gereken malzemeye sahipti) için bende özel yeri olacak. Son olarak, bunu sevmeyenler, oldu ki Pegasus yazardan yeni seri çevirmeye kalktı ve seçtikleri seri de Francesca Cahill oldu, o seriye hiç başlamayın. Serinin son kitabını okuyunca "Bu mudur yani?" nidalarınız daha çok yükselir benden söylemesi.

Yorumlar
« geri ileri »

0 ile 0 arası yorum gösteriliyor, toplam 0 yorum.
Yorum yazılmamış.
« geri ileri »