Cadıların Keşfi (Ruhlar Üçlemesi, #1)

9 puan

http://dilarabook.blogspot.com.tr/2018/05/cadlarn-kesfi-all-souls-trilogy-1.html

"Cadı kanının bir müziği olduğunu biliyor muydun? Denizcileri kayalara çeken sirenin şarkısı gibi, kanın senin ve benim sonumu getirebilir."
🌙
"Bildiğim kadarıyla dünyanın dönmesini sağlayan iki duygu var." Duraksadı, sonra devam etti. "Biri korku, diğeri de arzu. Bunun hakkında yazdım."
Sevginin verdiği karşılıkta yer almadığını fark etmiştim. İki denk ama birbirine karşıt güç arasındaki mücadelenin olduğu, zalim bir tabloydu. "Dünyayı sevgi döndürür," gibi güzel bir sözün sahip olduğundan daha fazla gerçeklik payı barındırıyordu.


Bu kadar muhteşem bir seriyi bu zamana kadar okumadığım için kendimi çok şanssız sayıyorum.
Serinin geçtiği dünya mı dersiniz, yazarın anlatım şekli mi, karakterleri yaratış şekli mi...
Adından da anlayacağınız üzere fantastik bir üçlemenin ilk kitabı Cadıların Keşfi. Bir tarih profesörü, aynı zamanda da cadı olan Diana Bishop, Bodleian kütüphanesinde yüzyıllardır kayıp olan el yazmasını bulduğunda bütün doğaüstü varlıklar ayaklanır. El yazması kendini kütüphaneye geri gizler, tabi kimse başlarda buna inanmaz.
Bu sırada devreye etkileyici, mükemmel, vampir profesörümüz Matthew de Clermont giriyor.
Bir çiftin kimyası bu kadar mı birbirine uyar arkadaş. Ama hepsinden önce ilk olarak yazarın tarzı hakkında birkaç şey söylemek istiyorum. Kitap fantastik bir evrende geçiyor, ek olarak bolca fantastik öge görmemize rağmen en önemli nokta yazarın doğaüstü şeylere bilimsel anlamda açıklık getirmeye çalıştığı kısımlardı. Matthew bir genetik profesörü olduğundan tabi işin içine direk karakterler ile giriyoruz. Bence serinin kendi alanında diğer fantastik serilerden ayrıldığı en önemli kısımlardan biri buydu. Bir başka nokta daha var ama o ikinci kitabın yorumuna kalıyor.
Açıkça söylemek gerekirse bu seri herkesin hoşlanacağı tarzda değil. Ağır bir havası yok ama seri birkaç kısımda yavaş bir tempoda geçiyor, öyle hemen bir çırpıda değil anlamak için sindirilip okunması gerekiyor. Tabi siz bu dediğim ile yargılamayın, kitapta birçok heyecanlı ve nefesini kesecek noktalar çoğunlukta. Çok güzel bir seri kesinlikle ama yüzeysel bir anlatımı olmadığından her şey şıp diye bağlanmıyor. Özellikle bu havasını daha çok sevdim. Olaylar oldu bitti diye basit nedenlere değil üç kitap boyunca yavaşça işlenen bir olay örgüsü ile anlatılıyor.
İşin aşk kısmına gelirsek eğer, istediğinizi alacaksınız. Yazar bir erkek karakter yaratmış ki ne siz sorun ne ben anlatayım. Zaten bu adam ancak okunarak anlaşılacak cinsten. Valla Diana'yı çok fena kıskanıyorum da neyse. Matthew'ın Diana'ya karşı olan bir sözü olsun, bir dokunuşu şöyle bir durup durup iç geçirtti bana sürekli. Kendisi 1500 küsür yaşında bir vampir olduğundan tam bir eski çağ adamı, güçlü bir lider, yaşını kendini geliştirerek avantaja çevirmiş ve en önemlisi de mükemmel bir aşk adamı. Kusuru yok resmen. Diana ile aralarında yaratılmış ve hissettiren kimyaları bana işte ruh eşi budur diye düşündürdü.
Cidden bu seri hakkında saatlerce konuşabilirim ama bahsettikçe spoiler verme ihtimalimde bir o kadar arttığından yorumumu kısa keseyim. Gerçi şu yazdıklarım gözümde o kadar yetersiz kalıyor ki anlatamam. En iyisi mi siz seriyi okuyun ve ne hissettiğimi anlayın.

Yorumlar
« geri ileri »

0 ile 0 arası yorum gösteriliyor, toplam 0 yorum.
Yorum yazılmamış.
« geri ileri »