Açlık Oyunları (Açlık Oyunları, #1)

5 puan

Düşünce parlak, ancak yeni değil: Romanın önsözünde de belirtildiği üzere eski efsanelerden ve Roma dönemi "eğlencelerinden" esinlenilmiş. Dahası, 13 bölge (kavim) düşüncesinin de Judaik kaynakları var.

O halde bu romanı öncelikle kurgusuyla değil, anlatımı ile değerlendirmek gerekiyor.

Çocuk ve gençlerin hayatta kalabilmek için vahşet dolu bir ortama mahkum edilmesi nasıl anlatılabilirdi?

Sanırım Collins'in soğuk ve duygusuz üslubuyla değil.

Ne yazık ki, çağımızın anlayışı bu: Bir kahraman (sen, ben,...) var ve kurgulanan (yaşanan) ortam ne olursa olsun, kahramanımız bütün olayların merkezi; geri kalan herkes ancak kahramanımızın deneyimleri ile temas edebildiği ölçüde anlamlı ve önemli.

Örneğin bu romanda tek bir kahraman var: Katniss Everdeen. Onun dışındaki herkes ikincil. Annesi, kız kardeşi, Gale, Peeta, 12. bölge halkını oluşturan insanlar, Capitol'dekiler, arenada savaştığı rakipleri, ... Collins'in anlatımı tamamen Katniss'e odaklı. Diğer insanlar sadece Katniss'le ilişkilerinin biçimine göre "iyi" veya "kötü".

Örneğin, Rue... Onun trajedisine bile sadece Katniss'in hissettikleri ölçeğinde yaklaşabiliyoruz.

Bu tarz bir anlatım, olayların merkezindeki insan hariç herkesi nesnelere dönüştürüyor - ki 21. yüzyıl Amerikan anlayışı budur.

Örneğin Cato'nun vahşetine öfkeleniyoruz; çünkü o bir canavar! Katniss'in vahşetine sadece sempati ile yaklaşıyoruz; çünkü o bir kahraman. Rue'ya yaşadığı trajedi için üzülmüyoruz; sadece Katniss üzüldüğü için üzülüyoruz.

Romanın anlatımı gibi, kurgusu da sorunlu. Bir merkez var: Capitol. Bir de merkezin sömürdükleri: 12 işçi bölgesi. Sömürenle, sömürülenin asimetrik ve adaletsiz ilişkisi dışında hangi toplumsal düzlemlerin olduğuna dair bir bilgi yok. Capitol'de ve bölgelerde yaşayanlar eşit mi? Yoksa onlar arasında da derin ve uzlaşmaz eşitsizlikler ve çelişkiler var mı, bilmiyoruz.

Sömürenlerin genel bir adı var: Capitol'dekiler! Oysa romanı okurken anlıyoruz ki, Capitol'de yaşayanlar arasında da eşitsiz ilişkiler var. Bu durumda akla şu soru geliyor: Collins'in kurgu dünyasında sorun yazarın anlattığı gibi Capitol-12 bölge eşitsizliği mi, yoksa sistem yaşadıkları bölgelerden bağımsız olarak global bir eşitsizliğe mi dayalı.

Yazarın bakış açısından bu sorunun cevabı şu: Çok ve iyi tüketebildikleri için Capitol'dekiler bir yanda, çok ve iyi tüketemedikleri için işçi bölgelerindekiler diğer yanda.

İşte romanın yazıldığı 21. yüzyılın başındaki anlayış sorunu, tam da burada düğümleniyor: "Eşitlik, aslında bir tüketim sorunudur". Collins, çağının bir yazarı olarak kendi kurgu dünyasına bu gözle bakıyor.

Bence Açlık Oyunları, sıradan bir gençlik romanı değil, 21. yüzyılın başında yaşayan insanın kendisini, toplumu, eşitsizliği, adaletsizliği nasıl gördüğünü, nasıl kurguladığını ve bu perspektiften kendisini ve ilişkilerini nasıl tarif ettiğini anlatan bir yetişkin romanı.

Yorumlar
« geri ileri »

0 ile 0 arası yorum gösteriliyor, toplam 0 yorum.
Yorum yazılmamış.
« geri ileri »