6 yıl sonra memleketinize döndüğünüzde yıllardır görmediğiniz nişanlınızın herkesin dilinde olduğunu, hemen hemen bütün bekar erkeklere bir öpücük vermiş olduğunu duysanız, üstüne ilk karşılaşmanızda onu başka bir erkekle öpüşürken yakalasanız tepkiniz ne olurdu? Vikontumuz Camden Brackley ile kızımız Mirabella Whittingtam aileleri uygun gördüğü için ki en çok da Camden'in ailesi maddi sıkıntılar içinde olduğu için nişanlanmışlardır. Daha önce birbirlerini hiç görmemişlerdir. Camden hem bu ortamdan uzaklaşmak, hem de bir umut ailesini maddi sıkıntıdan kurtarabilmek için Amerika'ya tersanede çalışmaya gider. 6 yıl sonra döndüğünde ise yukarıda bahsettiğim manzara ile karşılaşır. Aslında Mirabella iffetsiz biri değildir. Sadece birini aramaktadır. Eğlenceli bir kitaptı... :)
Bu kitabı aslında Türk işi polisiye olarak düşünüp almıştım. Özellikle arka kapak yazısına da vurulmuştum. Çok merak ettirmişti ve arka kapağı kim yazdıysa işinin ehliymiş bunu söyleyebilirim. Beni cezbetti çünkü... Gizli Miras öyle gibi görünse de polisiye değildi. Daha çok bir intikam hikayesiydi. Yazarın sanırım ilk kitabı çünkü üslubunu malesef biraz zayıf buldum. Sanki yazar rotasını bilmeden bir yola çıkmış da süreç boyunca sürekli karar değiştirip yalpalamış gibi geldi bana. Karakterleri de malesef pek benimseyemedim. Çünkü derin işlenmemişlerdi, yüzeyseldiler. Galip ve kuzenini bu kategoriye koyabilirim. Benim ısındığım tek karakter Galip'in babasıydı. Ona daha fazla yer verilmesini ve derinlemesine okuyabilmeyi isterdim. Her şeye rağmen sonunu sevdim. Tamamen umutsuz değilim. Çünkü kitaptaki ana kurguyu, işlenmek istenen fikri anladığımı düşünüyorum. Sadece işlenmesinde hatalar vardı bence. Daha ilk kitap olduğu düşünülürse okuyucunun gözünü tırmalayan bu gibi şeyler, ince bir çalışmayla giderilebilir. Kendisine yeni çıktığı yolda başarılar diliyorum...
Amber ve parfüm malzemeleri hakkında bol bol bilgi sahibi olduğum kitap :) Kızım şımarıklığının tüm çileden çıkarmalarına rağmen eğlenceli bir kitaptı...
Bana hep Linda Howard'ın tarzı başka derlerdi de inanmazdım. Açıkçası hemen her tür kitap okuyan biri olarak benim için tam bir karma eserdi ortaya karışık tadında. Hem bir Aşk kitabı, hem bir nevi Fantastik, hem de polisiyeydi. Kitaba adını veren Paris Sweeney ilgisiz ailesiyle bağlarını koparmış, yalnız yaşayan, ressam bir kızımız. Yaşadığı küçük kasabada bir süre önce lösemiden ölen komşu çocuğunu süpermarkette annesinin peşinden giderken görür. Flu bir silüet olarak... Bunun bir hayalet olduğunu anlar. Kızımız hayaletleri görmektedir. Küçük bir kasabada hayaletlerle konuşmaya başlayınca dikkat çekince, New York'a taşınır. En azından New York'taki hayaletler dost canlısı değillerdir. Burada resimlerini arkadaşı Candra'nın galerisinde satarak geçinmekte, Candra'nın eşi Richard'ın sahibi olduğu apartmanın bir dairesinde kiracı olarak kalmaktadır. Bu arada arkadaş dediysek pek de canciğer değillerdir, tamamen iş ilişkisi... Kızımızın hayalet görmekten başka trafik ışıklarını yeşile döndürme ( İstanbul trafiğinde ne kadar iyi olurdu) gibi pratik de bir sürü yeteneği vardır. Ama asıl yeteneğini her sabah gördüğü sosisçinin cinayet sahnesini çizdiğinde keşfeder. Bu çizim translarından sonra girdiği üşüme krizlerinden birinde Richard'la yakınlaşır. (Richard'ın Sweeney'i ısıtışına bayıldım.:) Kızımız kendini bir yandan Richard'la Candra'nın boşanma çekişmelerinin içinde, diğer yanda ise katilin peşinde iz sürerken bulur. Olaylar arap saçına döner... :) Linda Howard'ın kalemini ve ortaya karışık tarzını sevdim...