alexander mccall smith'in felsefe süslü polisiyesi. inkılap yayinlari'ndan 2004 yılında çıkmış ve yazarın bir önceki serisi olan bir numaralı kadın dedektiflik bürosu'na atıf yapsa da kapakta, esasında çizgi romancıların beğenerek okuduğu julia serisine çok daha fazla benziyor. lakin onunla kıyaslandığında öykü kurgusu ve finali oldukça zayıf buldum.
ırvin d. yalom'un bilindik tarzıyla anlattığı fakat geçmiş zaman anlatılarına geçen zaman ile birlikte büyük bir bilgelik eklediği, çok kısa sürede okunan fakat insanın kafasını okuma bittikten sonra da epey meşgul eden öyküleri...
büyük heyecanla başlayan, büyük bir zevkle okuduğum lakin sanki kağıt bitmiş gibi zart diye biten, güzelce bir gençlik öyküsü. murakami'nin tadına doyulmaz anlatımı ile süslü fakat zayıf bir öykü kurgusu var. yine de keyifle hatırlayacağımı sanıyorum.
esra türkekul'un esen kitap etiketiyle yayınlanmış oldukça etkileyici ve sürükleyici ilk romanı. kapalı çarşı cinayeti, çok incelikle işlenmiş, türünün türkçe yazılmış örnekleri içerisinde ilk beşe girebilecek kalitede, bir kadın yazar romanı. içerisinde hissi, mizahı, tarihi dokusu ve ustalıkla kurgulanmış olay örgüsüyle hem polisiye hem istanbul severlere; beraberinde kadın romancıların incelikli gözlemlerine de düşkün olanlara zevkle tavsiye ederim.
alper canıgüz'ün bildiğimiz neşesi bu kitapta yerini üniversiteli genç bir adamın hayat endişesine bırakmış. sayfalar içerisinde hem bir gizemi çözmenin, hem bir evliliği kurtarmanın hem de bir dans gösterisine yetişmenin yollarını arıyoruz onunla beraber. arada girdiğimiz bir kuru temizlemeci, bir üniversite kantini, bir tiyatro sahneasi ise okuyucuyu hakikaen bu ortamların içerisine taşıyacak derecede incelikle tasarlanmış. alper canıgüz okurlarını yine hayal kırıklığına uğratmıyor, iyi ki yazıyor...
seher, selahattin demirtaş'ın politik kimliğinden bambaşka birini göstermiyor bize. aynı insan, aynı bakış, kapak resmindeki aynı görüntü ile. ve anlatılanlar da bilmediğimiz şeyler değil, özellikle seher öyküsü belki bininci kez okuduğumuz-izlediğimiz-duyduğumuz-gözümüze ilişen vakalardan biri. ama her şeyini bunca bildiğimiz bir şeyi okurken yine gözlerimizden akan yaşlara engel olamıyoruz ya da bir önceki hikayede çayı püskürüyoruz (cezaevi mektup okuma komisyonu'na mektup)... demirtaş, öykücülüğü ile türk yazın tarihinde iz bırakacak bir işe imza atmış bana göre...
hiç fena olmayan bir alman polisiyesi. yazarı wulf dorn'un başka kitaplarını da okuma hevesi yaratıyor.