Ermiş kitabının devamı niteliğinde.. El Mustafa yıllar sonra döndüğü kentinde , evinde inzivaya çekilir. Peşi sıra evine gelen müritlerine yine bilgece cümleler sarf eder. Kesinlikle Ermiş kitabı kadar iyi değil. Ermiş kitabında bol bol not alabilirsiniz ama bu o kadar da değil. Yine Halil Cibran'in hayata bakışına dair , kendinize pay çıkarabileceğiniz cümleler bulunmakta.
Halil Cibran'in aforizmalardan oluşan harika eseri. Her cümle kesinlikle sindirilerek okunmali. Kitapta aşk , evlilik , dostluk , hukuk , giyim vs bircok konuda yazar düşüncelerini yaşadığı kentten ayrılırken halkın sorularına üzerine açıklıyor. Mükemmel akıcı , şiir tadinda bir eser. Zaten 54 sayfalık bir kitap ama içerdiği aforizmalar yönünden bir ömre tesir edecek ehemmiyette.. Dostluk hayatta en çok değer verdiğim şeylerden biri ve yazarın dostluk üzerine ; "Dostunuz ihtiyaç duyduğunuzda yanınizda olandır. " "Siz de en iyi yanlarınızı dostunuza ayırın. Eğer moralinizin bozuk olmasını bilmesi gerekliyse dostunuzun, bırakın yüksek olduğunu da bilsin. Dostunuz ne içindir ki onu zaman öldürmek için arayasınız? Onu hep yaşanası zamanlarda arayın. Çünkü o sizin ihtiyacınızı karşılamak için vardır , boşluğunuzu doldurmak için değil. " Gerçekten harika..
Chuck Palahniuk kalitesine bence yakışmayan kitap. Her şeyden önce bu kitabı okurken ,toplum içinde okuyorsaniz,insanların önyargı ile nasıl her şeye yaklaştıklarını kolayca görebileceksiniz. Bu kitabı adı itibariyle toplum içerisinde okumak ayrı bir dert. Anlamsız bakışlar , anlamsız yorumlar. Vs vs.. Ya ne oluyoruz arkadaşım , adamı tanısan yanlış anladığının farkına varirsin deme ihtiyacı duyabilirsiniz çevreye karşı. Her neyse.. Kitap bekkentilerimi karşılamadı. Porno sektörüne farklı bir pencereden bakmış. Porno yıldızının 600 erkekle yatmasına dair rekor girişimi , birkaç karakter uzerinden anlatılmış. Karakterler detaylıca okuyucuya tasvir edilmiş burası hoş falan da konusu çok zorlama olmuş. Sonu biraz şaşırtsa da genel itibariyle'' okumasak da olurdu yahu '' dedirten bir kitap. Chuck hatrina okumuş oldum.
Chuck Palahniuk'un Dövüş Kulübü'nden sonra yazdığı ikinci kitabı. orijinal adının Survivor olduğunu öğrendiğim kitabın. Ama Türkçe'ye çevirisi kitabın ilerisine geldikçe muhteşem olduğunu görebilirsiniz.(Gösteri Peygamberi ). Kitap müthiş akıcı ama kesinlikle sindirerek okunması lazım. Vurucu cümleler oldukça fazla. Bol argo kelime zaten nevi şahsına münhasır Palahniuk'un ve de yeraltı edebiyatı türünün. Kitabın ilk kısmı anlamsız gelebilir ama kendini okutuyor. Creedish mezhebine ait kiliseden ayrılan Branson temizlikçi olarak hayatını sürdürür ta ki noktayı koyması gereken yere kadar. Bu bölümlerde verdiği pratik bilgiler harika ve kesinlikle gündelik hayatta kullanılabilecek türde. Eğlenceli bir başlangıç yapmış ve öyle devam etmiş kitaba. Ta ki bu mezhebin üyesi olan Tender Branson'in hayatı müthiş derecede değişir ve kendini bu oluşumun son ferdi olarak şöhret sahibi olarak görür. Sonrasında neler olduğunu okuyup görün. . Chuck Palahniuk yine eserinde tüketici topluma ,popüler kültüre, medyaya , alışılagelmiş ve herhangi bir esprisi olmayan insan hayatına , ünlülere yönelik olarak bolca iğneleme yaptığı bu kitabında bişi eğlendirirken de gerçeklerle yüz yüze bırakarak düşündürüyor. İnsanların ne hoşuna gider ? İnsanlar en çok neyi sever? Aslında medya bize olanı değil de bizim olmasını istediğimiz gibisini göstermekte .. Medyanın bize yansıttığı şekliyle yine görüyoruz olayları. Medyanın şekillendirdiği bir hayat. Tüketici topluma uygun bir yapı. Bunları bize tüm çıplaklığıyla sunan bu kitap kesinlikle okunmalıdır
Türk edebiyatının güzide romanlarından biri. İlk başta şunu ifade edeyim ki eski Türkçe sözcüklerin bu denli yer alması açıkçası beni mutlu etti. Yazıldığı dönem itibariyle gayet iyi bir roman, emsal teşkil etmiş bir roman. Bolca ironinin , mizahi unsurun yer alması da kitabı sıkılmadan okunabilir kılıyor. Fazla detay vermeden hiç olmamış bir şeyi olmuş gösteren ve akabinde cereyan eden olaylar silsilesi dönemin anlayışını yansıtırken bizlerde de tebessüm yaratıyor. Dönemin toplumsal yapısı , kadının iş yaşamındaki ve toplumdaki yeri , doğu - batı arasında kalmış aydınların ele alındığı roman hala edebiyatımızda en ön saflarda kendine yer edinmiş bir eserdir. Saat ve zaman kavramlarının toplumun yaşantısına tesiri ironik yollarla gozler önüne serilmiş. Neticede zaman bize uymuyor , biz her şeyimiz zaman üzerine planliyoruZ. Karakter analizleri de oldukça başarılı. Karakterlerin detaylı şekilde analiz edilmesi romandan alınan tadı daha da arttırıyor şüphesiz. Bu noktada Halit Ayarci karakter olarak baş karakter Hayri İrdal'dan daha çok dikkatimi çekmiş , zaten kitabı okuyunca göreceksiniz ki Hayri İrdal'in bir ileri bir geri , çalkantılı hayatına yaptığı dokunuş ile roman seyir değiştiriyor. Mizahi bir kitap olduğunu ifade etmiştim , mizahi unsurlar ve ironi bolca var ama insanı düşündüren unsurlar bunlar. Özellikle toplumun yapısıni ne de güzel sergilemiş. İyi okumalar.
Oscar Wilde'in tek romanı. Yakışıklılığı ile tüm çevrelerin dikkatini çeken Dorian, ressam Basil ve arkadaşları Lord Henry arasında geçen roman. Bir kere üç karakter analizi de çok iyi sunulmuş. Basil kendini sanata adamış , güzelin , güzelliğin , hazzın yoluna baş koymuş ; yakışıklılığı ile Dorian'a tapan bı ressam. Lord Henry ise müthiş zekası , felsefik konuşmaları ile özellikle Dorian Gray'a yön veren karakter , Dorian Gray ise güzelliğin timsali , tüm çevre tarafından hayranlık uyandiran, çevresindekileri güzelliği ile etkisi altına alan bir genç. Basil ilham kaynağı olan Dorian'in portresini yapar. Zaten tüm eserlerini ondan ilham alarak yapmaktadır. Yaptığı portre o kadar mükemmeldir ki Dorian esere hayran kalır ve kendisini bir sıkıntı alir: ben yaslanacagim ama bu hep genç kalacak. Lord Henry'nin verdiği kitabı okuyarak da hayatı ve anlayışı değişen Dorian kötülüklerle dolu bir hayat sürmeye baslar ve kendisi genç kalırken portrenin yaşlanmaya başladığını fark eder. Ruhunu şeytana satan Dorian'in yaptığı tüm kötülükler portreye yansır. Sonrası ise zaten tahmin edilebilecek bir son. Hazzı , güzelligi on plana çıkaran kitap , eşcinsel unsurlar da barındırmakta beraber yazıldığı dönemde ahlaki anlamda tepki çekmiştir. Dorian'in zaman içinde özellikle kitabı okuduktan sonraki değişen kişiliği oldukça dikkat çekicidir. Zaten tanistiktan sonra fikri yönden Henry'nin büyük tesiri altında kalmıştır. Kitapla ilgili dikkati çeken unsur güzelliğin inanılmaz derecede dikkat çekici etkisi , ve güzel olanın kötü olmasının mümkün olmayacağı yönündeki kanıdır. Oscar Wilde kitapla ilgili olarak Basil karakterini "ben olduğumu sandığım " , Lord Henry karakterini "Dünyanın ben sandığı " ve Dorian Gray 'i ise " olmak istediğim kişi, belki başka bir çağda. " Diye nitelendirmistir.
Annesi ve babasını kaybettikten sonra büyük babası ve büyük annesi ile yaşamını sürdüren kızılderili küçük bir çocuğun ( küçük ağacın ) onlar tarafından sürdürdükleri yaşama hazırlanması , eğitilmesini , yerlilerin beyaz adama karşı verdiği mücadeleyi , beyaz adamın yerlilerin yaşam sahalarına , yaşamlarına nasıl müdahale ettiğini anlatıyor kitap. Son kırk sayfasına kadar sevecenlik , tatlılık , hayata dair oldukça vurucu cümleler ( büyükbaba ve büyükannenin çocuğa öğütleri) içeren kitap son 30-40 sayfada beni benden aldı. İnsanın gözlerini yaşartan bir son. Gözleri yaşartan olaylar silsilesi. Kitabın konu bakımından en son geldiği nokta bizi hüznün koynuna bırakıyor. Hayatta her şeyden önce kişi veya kişilerde "masumiyet" kavramını arayan , bu kavramın olduğu kişilere hayranlık duyan biri olarak nerdeyse Atesboceklerinin Mezarı adlı anime filmdeki Setsuko karakteri kadar beni etkileyen Küçük Ağaç karakteri beni masumiyeti ve saflığı ile çok etkiledi. Zihnime eminim unutulmamak üzere kazitti kendini. Tabiki o küçük yaşında öğrenmeye , uygulamaya verdiği önem de cabası... Son derece akıcı ve sikmayacak şekilde anlatılan olaylar kitabı elinizden düşürtmüyor.. Bir an önce okuyun...