Dilek Öz, 344 adet değerlendirme yapmış.  (47/50)
Kıbrıs'ta Enosis ve Taksim Politikalarının Sonu
Kıbrıs'ta Enosis ve Taksim Politikalarının Sonu

8

Kıbrıs sorununun geçmişini ve detaylarını okumak, öğrenmek bu konuda araştırma yapmak isteyenler için en iyi kaynak kitaplardan biri. Çoğunlukla Uluslararası İlişkiler öğrencilerine ders/ek kitap olarak tavsiye edilir. Dili her araştırma inceleme kitabında olduğu gibi biraz ağır, fakat bir o kadar bilgi yüklü, bol dipnotlu, bol tarihli, bol atıflıdır. Yazar üniversitede hocamdı, zorunlu olarak okumuştum, zaten karmakarışık bir haldeki Kıbrıs Sorunu gözümde daha bir büyümüştü. Kitabın içeriğinde gereksiz bilgi yok denecek kadar az. Bazı dipnotlar bir sayfa uzunluğunda, hiç boşluk, sayfa atlaması, punto oyunları yok, dolu dopdolu...

Kavgam
Kavgam

6

Uzun zaman önce bitirme tezim olan "Alman Ulus Devletinin Oluşumu ve Alman Dış Politikası" nedeniyle okumuştum. Dönemin koşulları, Nazi Almanyası ve Nazizmi anlamak için önemli bir eser. Almanya'nın 2. dünya savaşı öncesi tarihi hakkında azda olsa bilgi sahibi olursanız, kitabı anlamanız ve okumanız kolaylaşır.

Liberal Marxiste Faşist Nasyonal Sosyalist ve Sosyal Devlet
Liberal Marxiste Faşist Nasyonal Sosyalist ve Sosyal Devlet

8

Akademik nitelikte, siyasal sistemler hakkında doyurucu bilgiler veren bir kitaptır. Sistemlerin karşılaştırmalı analizleri, olumlu olumsuz yönleri kıyaslaması oldukça başarılı. Ne detaylarla boğuyor, ne de üstün körü anlatıp geçiyor. Dili sade, akademik terimler fazla kullanılmamış. Konuyu gayet özümsenerek anlıyorsunuz, öyle ki, tüm sistemlerin olumlu yönlerinin karşısında olumsuz yönlerini de görünce, en sonunda doğru siyasal sistemin henüz bulunmadığına kanaat getirip kitabı kapatıyorsunuz.

Yüzüklerin Efendisi [Tek Cilt]
Yüzüklerin Efendisi [Tek Cilt]

8

Kitabın ilk olarak 3 cilt ayrı ayrı olan baskısını okudum. Birine verip geri alamayınca ciltli olan daha uzun ömürlüdür algısıyla bu kitabı aldım. Kitabın ciltli oluşu sizi yanıltmasın, çok dayanıklı bir cilt gibi durmuyor. Filmi izleyenler için; kitabın dışındaki kağıdı çıkartırsanız, Bilbo Baggins'in yazmak için kullandığı deftere benzetildiğini göreceksiniz. Güzel bir detay olmuş fakat, kısaltmaların bu kadar olacağını tahmin edemedim. Ayrı ciltlerdeki betimlemeler, kısaltılmış ve/veya çıkartılmış, ayrıca sonu beni çok şaşırttı. Kitap filmdeki son gibi bitirilmiş - farklı bir son yok yanlış anlaşılmasın- oysa üçüncü ciltte yüzüğün yok edilmesinden sonra yaşananlar kim ne yaptı niteliğinde kısa bilgilendirmeler vardı. Bu kitap daha çok filmin metne dönüştürülmüş hali gibi geldi bana. Genel olarak eser, fantastik edebiyat sevenler için tek kelime ile baş yapıt. Anlatım ve betimlemeler bazı yerlerde yorucu olsa da, kitap genel olarak elinizden düşmeden okunuyor fantastik edebiyat severim diyenler için okunması gereken bir kitap.

Metin Göktepe `gazeteciyim`
Metin Göktepe `gazeteciyim`

8

Yıllar önce daha davası sürerken okumuştum kitabını. Davası ilden ile sürüklendi, yargılanan sanıklar genel afla normal hayatlarına döndü fakat kamuoyu baskısı nedeniyle gözaltında öldürülen gazeteciler arasında katilleri yargılanmış ilk gazeteci olma özelliğini kazandı. Kitap bölümlere ayrılmış, öncelikle 8 Ocak 1996 gününü Göktepe'nin son gününü anlatıyor bize... Evden çıkıp gazeteye oradan ceza evinde ölen iki tutuklunun cenazesini izlemek için gidişi, gözaltına alınışı ve ölümü, ardından, sanıkların ifadeleri, ilden ile sürüklenen dava süreci, sanıkların verdikleri ifadelere dayanılarak ölümü hakkındaki detaylar, ilden ile sürülen dava süreci ve detayları, son olarak meslektaşları Göktepe'nin gazeteciliğini anlatırken arkadaşları ve ailesi çocukluğuna, üniversite yıllarına değiniyor. kitapta Göktepe'nin çektiği fotoğraflara da yer verilmiş.

Bu Vatan Kimin?
Kırmızı Saçlı Kadın
Kırmızı Saçlı Kadın

6

Kitabı okuduğumdan beri kitap hakkındaki duygularımı tartıyorum, yoruma dökebilmek için çabalıyorum. İlk bölüm oldukça başarılı başlıyor, ilk sayfadan itibaren merakla sayfaları çeviriyorsunuz. Mahmut Usta'nın Cem ile ilişkisini, ders niteliğindeki hikayelerini sevmemek imkansız. Fakat, ikinci bölümden itibaren bazı şeyler değişmeye başlıyor, yazarın vermeye çalıştığını tam alamamaya başladım, bu eksiklik duygusu ve/veya tatminsizlik kitap boyunca devam etti. Karakter tahlillerini, karakterler arasındaki tezatlıkları ve doğu batı ikilemini beğenerek okuduğum Sessiz Ev'den sonra; baba-oğul ilişkisi üzerinden, mitolojilere dayandırarak sunduğu doğu - batı ikilemi, Kırmızı Saçlı Kadın'da 'yetersizlik'ti benim için. Bu bölümden itibaren kitabı okumayanlar için içerik hakkında bilgiler içermektedir.... Karakterleri oturtamamak, karakterlerin düşüncelerini, hislerini çözememek bu duyguyu veriyor sanırım. Ana karakter olması gereken Cem bile her yönüyle eksikti. Babasını uzun süre görmüyor, bir şekilde duygularına yansıtmıyor diyelim, babasını tekrar görmesine kadar ki süreçte bir dolu duygusal şey yaşıyor aslında... Birinin ölümüne sebebiyet vermek, birine aşık olmak, ilk deneyim vs. Cem'in ne duygularına ne de ruhuna yansıyan bir değişiklik görüyoruz. Diğer karakterler ise, hırssız, vasıfsız, sönük, donuk boş karakterlerler olarak yansıyor kitaba. Kitabın sonlarındaki hıza adapte olmakta zorlandım, bazen okuyucuya özümsemek için bir ara vermek iyidir. Sıfır duygusal geçişle, birbiri ardına gelen, oğul, Mahmut Usta haberleri bu hızın nedenini sorgulatıyor insana. Kitabın sonunu ise "Bir an önce bitireyim!" gayreti ile eklenen Oğul aracılığıyla, "O kadar mitolojiyle uğraştım, sonu 'Oğul' elinden yazayım ki, bu karakteri de burada kullanalım, adı geçsin." hissinden öte bir şey hissettirmedi bana. Kurgudaki eksiklik ve kopukluk en başından itibaren hem kitaba hem de konunun ilerleyişine yansıyor, öyleki, Mahmut Usta'nın ölmediğini biliyor, Ayşe ile çocukları olmamasına üzülmüyorsunuz - dip not, zaten karakterlerin de bu konuda ki duygularını net hissetmiyorsunuz, Ayşe Cem'le yıllarını geçiren onunla evli karakter olmasına rağmen, hiçbir ayrıt edici bir özelliği yansımıyor size- çünkü bir şekilde Kırmızı Saçlı Kadından olma oğlu ile sonun belirlendiği belli. Ne Sessiz Ev ne de Benim Adım Kırmızı'daki tadı alabildim, Bu nedenle eleştirmenlerin aksine; Orhan Pamuk Nobel'den sonra; Nobel'den önceki kitaplarının seviyesine maalesef ulaşamadı bana göre.