Elysion, 306 adet değerlendirme yapmış.  (20/44)
Aşkı Seçtim (Sancaktarlar Serisi #2)
Aşkı Seçtim (Sancaktarlar Serisi #2)

8

Sancaktar kızlarının ikincisi Asya ve Doruk'un hikayesini sevdim. Güzel bir anlatımla polisiye, aşk, romantik komedi hepsi harmanlanarak sunulmuş bir kitap. Birinci kitabın sonunda Doruk'un Sabrina'yla çıkıp gelmesinin ardından bu kitabın sonun da da yine Meral Ablamız bize bir süpriz yapıp 3.kitaba hemen başlatma istediği uyandırdı. Yer yer biraz fazla uzatılmış olsa da genel anlamda sevdiğim bir seri. Devamını merakla bekliyorum.. Kitabın sevmediğim tek yanı "Asya bununla ne yapacağını bilmiyordu, Doruk şöyle düşünmekteydi" tarzındaki anlatımı. Ya Asya'nın yada Doruk'un anlatımıyla yazılsaydı daha güzel olurdu. 3.kişilerden değilde bizzat ana karakterlerin anlatımını yaptığı kitaplar bana daha "Kitap okuyormuşum" gibi hissettiriyor.

Mart Menekşeleri
Mart Menekşeleri

9

Pek çok kişi okumuştur kitabı o yüzden çok detaylı yazmayacağım. Okuduğum tüm Sarah Jio kitaplarını sevdiğim gibi bu kitabına da bayıldım. Okumayanlara tavsiye ederim. Emily gibi güçlü kadınlara bayılıyorum.

Londra Caddesi (On Dublin Street, #2)
Londra Caddesi (On Dublin Street, #2)

8

Dublin Caddesi'nin özetine göz attıktan sonra ikinci kitaba başlanılır ve bitirilir.. Çok güzeldi Cam ve Jo'nun hikayesi.Kendi başına mücadele etmek zorunda olan Jo gibi hatunlara ve gerçekten samimi davranıp onların kıymetini bilen Cam gibi erkek karakterlerin hikayelerini okumayı seviyorum. Samantha abla süpersin. Birinci kitapta tanıştığımız Brendan'ın yeri ayrı her zaman ama Cam'de kendine yer açabildi Dublin Caddesi serisinde. Jo alkolik annesi ve ergenus erkek kardeşi ile birlikte yaşamaya çalışmaktadır. Uzun zaman önce babalarından kaçarak kendilerine yeni bir sayfa açmışlar ancak annesi tüm sorumluluğu Jo'nun omuzlarına bırakarak hayatına asalak bir insan olarak devam etmiştir. Jo kendi mutluluğunu ve isteklerini bir kenara bırakıp kardeşinin daha güzel bir hayat yaşayabilmesi için hem zengin adamlarla takılmaya başlar hemde iki işte birden çalışmaya çalışmaktadır. Dışardan herkesin onu parası olan erkeklerin yanında gördüğü için kötü yargılaması ise onu hiç rahatsız etmemektedir, ta ki Cameron ile tanışana kadar. Kitabın başlarında bilindik klasik hikaye derken sonlarına doğru "Aman be hep aynı hatalar, yanlış anlaşılmalar" derken yazar çok güzel verdi bana önyargımın cevabını :) Jo'nun kardeşi Cole ise beni çok etkiledi. Çocukluk döneminde büyümek zorunda olan bir karakter ve güzel aktarılmış okuyucuya. Cam'in arkadaşı Nate'in kısa hikayesini okuduğum an "Sıradaki kitabımızın adamı bu" dedim :) Sonrasında gelen Olivia'yı da kafadan Nate'e yapıştırmıştım :)) Nitekim 3.kitap ikisinin olacakmış :) Sevindimmmmm . Fırsatını bulursanız okumalısınızzz "Bazı insanlar bir aileyle doğar, bazı insanlar ise kendilerine bir aile kurmak zorundadır. " ~~~***~~~ "İnsanlar.. pekala, harika olabilirler. Ama kimi zaman, ne yazık ki, evlerimizden uzak tutmaya çalıştığımız canavarlara dönüşürler. O canavarların evimize girmenin bir yolunu bulacağından endişeleniriz. Onların zaten içeride olduklarını düşünerek korkmamamız gerekir. Annen ve babanın seni bunlardan koruması gerekirdi. Canavarın ta kendisi olmaları değil." ~~~***~~~ "Cam, tanıştığım tüm diğer erkeklerin aksine beni gıcık edebilir, tepemi attırabilir ve suratlarımız morarana kadar benimle tartışabilirdi... Ki bunların hepsi 'Felaket geliyor!' diye bağırıyordu." ~~~***~~~ "Yapmacık bir gülümsemeyle kendini toparladı Cole, 'Yeni bir egzersiz programı fikrim var. Çuval dolusu para kazanmamızı sağlayacak.' Dudaklarım büküldü. 'Neymiş o?' 'Adı, Sarhoş Anne. Biraz ağırlık kaldırmayı, biraz da kalp egzersizi yapmayı gerektiriyor.' Şakasını sindirmeye çalışırken bir anlığına durakladım ama sonra kahkahalara boğuldum. O benim en iyi yanımdı.."

Kurucunun Kızı
Kurucunun Kızı

8

Kurucunun Kızı - Amy Engel Uzun zamandır distopya türü okumamıştım. Fantastikten sonra en çok sevdiğim tür. Açlık Oyunları tarzında bir seri. Çok harika diyemem ama kötü dersem de kitaba haksızlık etmiş olurum. Kurgusu güzel ve Ivy'i sevdim. 2075'lerdeyiz, insanlık kendi içinde büyük savaşlar vermiş ve kendi elimizle yaşadığımız dünyayı mahvetmiş durumdayız. İnsanlık nüfusu çeşitli savaşlardan dolayı azalmış durumda. Buna bir son vermek adına insanlar bir araya gelerek yeni bir koloni gibi yerleşim yeri kurmuşlar ve burada yaşamaya başlamışlar. Ancak ortada bir sorun vardır, bu yeni oluşumu Lattimer'lar mı Westfall'lar mı yönetecek? Nihayetinde iki aile arasında yaşanan savaşın sonunda Lattimer'lar savaşı kazanır ve başkanlık yapmaya başlarlar. Westfall'lar'a ise shiç bir yetkisi ve mevkii olmayan Kurucu ünvanı verilir. İlerleyen zamanlarda yeniden savaş ve karışıklık olmasın, sürekli barış sağlanmış olarak kalsın diye Westfall'ların kızları Lattimer'ların erkekleri ile evlendirilmeleri geleneği başlatılır. Sürekli barış sağlanmak zorundadır çünkü; artık insanların kaynakları sınırlıdır. Elektrik zorunlu olmadıkça kullanılmıyor, araçlar yok çünkü yakıt yok. Yiyecek bulmak eskisi kadar kolay değil ve sağlıklı bir bebeğin dünyaya gelmesi bile bir mucize. İnsanlar ne kadar genç evlenirlerse sağlıklı bebek doğurmaları o kadar yüksek oranda oluyor. Gençler kiminle evleneceklerini kendileri seçemiyorlar, onların yerine bir kura yapılıyor ve eşleştiğin kişiyle evlenmek zorundasın.. Yasalara aykırı davranırsan gideceğin yer bir hapishane değil, çünkü zaten yiyecek kısıtlı ve devlet sana para ayırmak istemiyor bu yüzden gideceğin tek yer; yaşam alanını çevreleyen ve ötesinde bin bir tehlikenin olduğu Çit. Tüm bunların yanı sıra Kurucunun Kızı yani Ivy'miz Lattimer'ların oğlu Bishop ile evlenmek zorunda. Hiç istemese de ailesine karşı gelemediği için evlenmek zorunda. Bu evliliğin çok kısa süreceği söyleniyor ailesi tarafından; çünkü yakın zamanda Başkan Lattimer'ı ve oğulları Bishop'ı öldürüp yerine kendilerinin geçeceğini söylüyorlar. İlk başlarda görevine sadık ve tek isteği annesinin ve diğer zorla evlendirilen herkesin intikamını almak için görevine yani Bishop'ı öldürme plana yardımcı olacak bilgiler toplamaya başlar. Hesap etmediği tek şey Bishop'a her geçen gün bağlanacak ve öldürmesi hiç kolay olmayacaktır. 270 sayfa filan. Akıcı, güzel ve düşündürücü bir hikayesi var. Fırsatını bulursanız okumanızı tavsiye ederim veeee maalesef sonu yine kötü biten bir seri ile karşı karşıyayız. İnşallah ikinci kitap için çok beklememize gerek kalmaz çünkü Ivy'i çok merak ediyorum.. ve Bishop, umarım Ivy'e olan inancını bırakmaz.. "Aşk kanunlaştırabileceğin bir şey değildi. Aşk tablolardan, grafiklerden ve eşleşme oranlarından daha fazlasıydı. Aşk karışık ve karman çormandı ve rastlantısal büyüsünden onu yoksun bırakmak bir hataydı." *** “Belki özgürlük abartılıyordur. Savaştan önce özgürlüğümüz vardı. Bak bizi nereye getirdi.”

Küçük Prens
Küçük Prens

8

Bu kitap gerçekten bir çocuk kitabı değil. Öylesine ordan burdan çıkan çeşitli hayvanlar bitkiler yok. Hepsinin temsil ettiği bir şey var ve söyledikleri bize ders niteliğinde. Okumadıysanız bir göz atın derim :) Kitabın sonundaki sorulardan sonra benim verdiğim cevaplara göre kitap çok yıldızlı olanları şöyle tarif etmiş yani beni; "Siz bir kuzusunuz. Nazik, arabulucu, biraz çekingensiniz. Başkalarıyla aynı fikirde olunca rahat hissediyorsunuz. Ah! Kendi sıcak kabuğunuza çekilip sürekli orada yaşamanız mümkün olsaydı! Sizler taze renkleri, hoş manzaraları, sorunsuz bir hayatı seviyorsunuz. Siz 'iyi huylu' bir insansınız fakat dikkat edin dünya kurtlarla dolu."

Karmakarışık
Karmakarışık

9

Selamlar Kitap Canavarları, Eğlenceli bir romantik komedi kitabı mı okuyasınız var? Bundan daha iyisini yakın zamanda okumadım. Gülmekten koptuğum yerler oldu. Bu kitaba denk gelirseniz okuyunnn :) Bazı yerleri uzatılmış olabilir, belki birazcık daha kısa olabilirdi ama yine de sıkmadı beni. Çok çok eğlendim okurken. Uzun zamandır bir erkek tarafından anlatılan kitap okumamıştım. Zaten aklıma bi Christian Grey'in bakış açısı bölümleri geliyor nedense sadece ve sanırım bundan sonra da Drew gelecek :))) Ahh Drew, sonunda layığını buldun :))) Baş kahramanımız Drew Evans bankacılık sektörünün yıldızlarından aynı zamanda hızlı bir playboy :)) Adamın tek bir bakışı yada cümlesiyle elde edemeyeceği hatun yok. Şeklimi Koyarım. Ta ki, Katherine ile karşılaşana kadar. Katherine ile bir barda tamda ımmmm bir görüşmeden(!) sonra karşılaşırlar ve o an peşine takılır. Katherine ne mi tepki verdi peki? Tabi ki Drew'e bakmadı neden mi? Çünkü nişanlııı :==)) Bundan sonraki olayların bilindik, amannnn klasik çapkın yakışıklı adam bir kıza saplanır ve doğru yolu bulur falan filan diye mi düşünüyosunuz? Bende öyle düşünmüştüm Uzun zamandır bu kadar eğlenceli bir kitap okumamıştım. :) Olabildiğince kısa kısa aldığım bir kaç alıntıyı paylaşayım :))) "Bana öyle bakmayın. Aslında kötü bir adam değilimdir. Mesela hiç yalan söylemem. Kadınları, onlarla beraber bir geleceğiniz olduğuna veya ilk görüşte aşka inandığıma dair, süslü püslü laflarla kandırmaya çalışmam" **** "Ona nerede çalıştığımı söylediğimde, bu muhteşem kadının ağzını nasıl şaşkınlıkla açtığını gördünüz mü? Aslında yüzünün aldığı ifadeden bir şeyler çakmalıydım. Ama o an hiç fark etmedim. Göğüslerini kesmekle meşguldüm sanırım." **** Uyarmadı demeyin, Drew çokkk yaramaz biri :))) "Dönüp Kızıl Saçlı'nın kız kardeşine -daha doğrusu ikizine- bakıyorum. Bir anda planlarım değişiveriyor. Biliyorum, biliyorum... Aynı lunapark trenine iki kez binmem demiştim. Ama söz konusu ikiz trense?" **** "Tamam, burada bir duralım; çünkü yüzünüzde beni yargılayan bir ifadenin belirdiğini görebiliyorum. Ayrıca tiz bir sesle söylediğiniz onaylamaz sözler de kulağıma geliyor, P içe bak. Bir kızla yatmış - gerçi bu durumda iki kız oluyor ama neyse- şimdi de arkadaşlarına anlatıyor. Ne kadaaarrrr saygısızca... Öncelikle bir kadın ona saygı duymamı istiyorsa, saygıyı hak eden biri gibi davranmalıdır. İkincisi p içlik filan yapmaya çalıştığım yok, normal bir erkek gibi davranıyorum ve her erkek arkadaşlarıyla seksten bahseder. Belki gözünüzden kaçmış olabilir diye tekrarlıyorum. Her Erkek, Arkadaşlarıyla Seksten Bahseder. Bir erkek size, konuşmadığını söylüyorsa hemen kıçına tekmeyi basın. Çünkü yalan söylüyordur." **** Bu adamın radarından kaçabilen birisi yok mu yahu :))) "Kız önünde duran biriyle konuşurken gözlerim sırtında geziniyor. İç güdüsel olarak bakışlarım kalçalarına yöneliyor ve... Bir dakika. Dur, dur bir dakika. Bu kıçı daha önce gördüm ben. Hadi canım, yok artık! kız bana doğru dönüyor. Aynen öyle..!" **** "Muhtemelen kadınlar senin dikkatini çekmek ya da onlara gülümsemeni sağlamak için önünde şekilden şekle giriyorlardır.' diye sürdürüyor sözlerini Kate, 'ama bu benim için geçerli değil. Takıldığın tiplerden biri yada karyola direğindeki bir çentik olmayı planlamıyorum, o yüzden repliklerini, gülümsemeni ve saçmalıklarını başkalarına saklayabilirsin." Dövmek Kate cümlesini bitirir ve masaya doğru eğilir. Drew sizce bu cümleler karşısında ne düşünüyor? Ne.?? Ne.?? "Biraz daha eğilirse göğüs arasını görebilirim." **** "Drew karşı konulmazlığını kaybediyor. Az önce fena fırça yedi. Hem de bir kadından." diyor Matthew, aşırı bir mutlulukla.. Steven acımasızca başını sallıyor. 'Dünyama hoş gelin dostum." *** "Kate hemen 'Rüyanda görürsün' diyor. Sırıtıyorum. 'Aslında rüyalarıma seni çekilirken değil.. bir şeye doğru yaklaşırken görüyorum.' **** "Kız kaldırma moduna giren Matthew, 'Dolores. Muhteşem bir kız için muhtelem bir isim. Üstelik klitorisle de kafiyeli... O konuda uzmanım da." Matthew'la tanıştınız mı? Drew'in yakın arkadaşı olur da kendileri *** Drew'a karşı koymak imkansız, adam ukalalık filan yapmıyor, İnanmıyor musunuz? Alın size bir alıntı: "Yaşlı kadınların bana karşı bir şeyi oluyor. Nasıl açıklarım bilmiyorum ama yanağımdan makas alma, kafamı sıvazlama türünde bir şeyden bahsetmiyorum. 'Neden tekerlekli sandalyemi süpürge odasına itmiyorsun, içerde neler yaparız' türünden bir şeyi kastediyorum." **** Aslında bu kitap sadece bir komedi değil, biz bayanların bazı olaylara daha farklı açıdan bakmaları gerektiğini de gösteriyor. Nasıl mı? Bu alıntı biz hatunlara gelsin.. "Kate çok zeki, açık sözlü ve hırslı bir kadın. Pek çok erkek böyle bir kadınla baş edemez. O yüzden ters strateji uygular ve çekindikleri bu nitelikleri, iticiymiş gibi gösterirler. Utanılacak bir şeymiş gibi." **** Her zaman istediğini alan, şımartılmış, aşırı yakışıklı ve her şeye sahip Drew'in kafaya taktığı kız elinden gitmek istediğinde içinde yatan o muzip çocuk çok rahat ortaya çıkıyor. Bkz. Alıntı . "Elini, hala kolunda duran elime yaslıyor. Sesi, bir çocuğa laf anlatmaya çalışıyormuş gibi sakin. 'Tamam, Drew. Önce Billy'yle konuşayım sonra seninle ofisinde buluşuruz olur mu?' İki yaşındaymışım gibi ayaklarımı yere vurmak istiyorum. Hayır. Hiç de tamam değil.!" **** Bunların yanı sıra, bu kitap acayip hiç kafa yormayacağınız bilgilerle dolu ve siz okudukça kopuyorsunuz. İşte bir örnek: "204'te UCLA, kadınların sevişmeye -diğer günlük faaliyetlere kıyasla- ne kadar değer verdiğini belirlemek için bir anket yaptı. Peki sonuç ne oldu biliyor musunuz? Her on kadından sekizi seks ile uyku arasında bir tercih yapmaları gerekse, uykuyu seçeceklerini söyledi. Aynı sene, NYU da bir inceleme yaptı. Farelerle. Erkek farelerin beyinlerine elektrotlar yerleştirerek kafeslerine iki buton koydular. O küçük şanslı p içler mavi butona bastığında, elektrotlar orgazmı tetikliyordu. Kırmızı butona bastıklarında ise, yemek veriliyordu. Farelerin hepsine ne olduğunu bilmek ister misiniz? Öldüler. Açlıktan hem de. Hiç biri asla kırmızı butona basmadı." ***** Veee son alıntım. "Herhalde mide bulandıracak derecede tatlı, vıcık vıcık laflar edeceğimi düşünmüyordunuz, değil mi? Sizi hayal kırıklığına uğrattıysam, üzgünüm."

Eksik Parça (Mara Dyer, #1)
Eksik Parça (Mara Dyer, #1)

9

Çok fazla olumlu yorum okuduktan sonra fırsatını bulur bulmaz başladım ama pek vakit olmadığından bitirmem biraz zaman aldı. Hemen okusaydım daha fazla keyif alabilirdim kitaptan. Akıcı, merak uyandırıcı ve gülümseten kitaplara bayılırım ve bu kitapta bu kategoride. Mara'nın gözlerini hastane odasında açtığı sahnelerle başlıyoruz, ne olduğunu anlamaya çalışıyor ve uyandığında ise aklına ilk gelen, başına bir şey geldiyse neden en yakın arkadaşı Rachel yanı başında değildir? Bir kaza sonucu sevgilisini ve iki arkadaşını kaybettiğini öğrenir. Arkadaşlarından birisi anaokulundan beri yanından ayrılmayan yakın arkadaşı Rachel'dır. Ailesi ile birlikte farklı bir şehre taşınmaya karar verirler. Gittiği yerde ise ne halüsinasyonlar peşini bırakır nede o kabuslar. Kazanın nasıl olduğunu, gecenin bir yarısı 4 kişi terkedilmiş eski bir akıl hastanesinde ne yaptıklarını bilmemektedir. Tabi binanın nasıl çöktüğünü ve içinden sadece kendisinin sağ olarak nasıl çıktığını da.. Yeni taşındıkları yere uyum sağlaması yine zor olsa da, tatlı serserimiz Noah, Mara'ya baya yardımcı olur ve onun yabancılık çekmesine müsade etmez :))) Kitabın sonu çok kötü bitti benim için. Keşke hemen çıksa ikinci kitap. Ahh ahhh bi gün kalpten gideceğiz bu seri kitaplar yüzünden :) Güzel bir kitaptı, umarım sizde seversiniz. Mara'nın abisi Daniel ve kardeşi Joseph'i okumak ta çok keyifliydi :) ----+++---- "Fırın camından kendime bir göz atmak istiyordum ama karşımda kimi göreceğimi bilmemek, bu düşüncemden vazgeçmeme neden olmaya yetmişti." *** "Beni sınıfın ortasına dikip daha öğrenmediğimiz şeyler hakkında İspanyolca sorular yağdırıp durdu ve ben yanlış cevap verince de güldü..' durmuştum. Argümanlarım ona söylerken hiç de ikna edici gelmiyordu. Daniel göz ucuyla bana baktı. 'Dalga geçerek güldü!' diye ekledim. 'Hı hı.' 'Ve üzerime tebeşir fırlattı.' 'Bu kadar mı?' Sinirlenip ters ters bakmaya başlamıştım. 'Dedi hiç bir hocadan azar işitmeyen öğrenci." :))) *** "Okuldaki ilk günümüzün ardından hocayla bağımsız müzik çalışmamı görüşmeye gittiğimde Noah'da oradaydı. Bu arada Noah'da beste yapıyor ve acayip başarılı. Sophie geçen yıl onunla birkaç defa karaoke gecesi yaptıklarını söylemişti.' Küçük, tatlı, sarışın Sophie'yi düşününce içimde kaval kemiğine tekme atıp kaçmak için karşı konulmaz bir istek belirdi." Hehehe (Mara'nın bu iç sesinin gücünü okuyunca bu cümle o kadar da masum gelmeyecek söyleyeyim :))) *** (Mara ve Noah arasında geçen bir konuşma.) "Affedersin, köpeğinin bana saldırması ve Mabel'in korkması beni biraz afallattı da. Bir de Tac Mahal'de yaşıyor olman var tabii.' 'Saçmalık. Tac Mahal sadece on yedi metrekare. Burası ise iki bin üç yüz.' Boş boş yüzüne bakıyordum. 'Dalga geçiyorum.'dedi. Hala boş boş bakıyorum. 'Tamam geçmiyorum. Gidelim mi?' :))) **** "Gözlerimi kıstım. 'Beni senin hakkında uyarmışlardı. Biliyorsun.' Ve beni mahveden o çarpık gülümsemesiyle cevapladı. 'Ama yine de burdasın.'