Diğer iki cildi nasıldır bilmem ama birinci cildinde beklediğim bilgi ve akıcılığı bulamadım.Ara ara serpiştirilmiş bilinmeyen bilgiler bulunmasa kendini zor okutur veya Cumhuriyet tarihi hakkında hiç bilgisi olmayan insanlar için tatmin edici bir kaynak olabilir.
Tek parti camileri kapattı yalanının kökeni: (...)1942 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın en alevli günlerinde Hitler’in orduları sınırımıza dayandı. İsmet Paşa (...) İstanbul’daki saraylarda ve müzelerde bulunan tarihi eşyaları, zarar görmemeleri için Alman uçaklarının menzil dışında kalan bölgelerdeki camilere koymayı düşündü. O nedenle bütün saray eşyalarını, padişahların tahtlarını, mücevherleri, kutsal emanetleri, Hazreti Muhammed’in sancağını, kılıcını, Hırkai Saadeti, Hazreti Osman’ın kanlı Kuran’ı Kerimi’ni, Atatürk’ün Samsun’da çıktığı tahta iskeleyi, müzelerde ne varsa tümünü tam 48 vagona yerleştirerek Niğde’ye gönderdi. (...)Bu değerli eşyalar Niğde’de 3 camiye yerleştirildi. Camilerin etrafına nöbetçi askerler yerleştirildi.” İşte İsmet Paşa ve CHP düşmanları bu işi çarpıtarak “CHP; camileri depo yaptı!” yalanını parlattılar; halkı bununla kandırdılar. YA ABDÜLHAMİT? Savaş günlerinde camilerin milletin yararına olacak biçimde kullanılmasından daha güzel ne olabilir ki? Osmanlı Sultanı 2. Abdülhamit; İstanbul’un camilerini uzunca bir süre bir tür otel gibi kullanıma açmıştı. Tarihimizde 93 Harbi diye bilinen 1877-78 Osmanlı -Rus savaşları vardır. Bu savaşlarda Osmanlı orduları yenilince hem Balkanlardan hem Kafkasya bölgesinden yüz binlerce göçmen geldi. Sultan Abdülhamit; bu insanları Sultan Ahmet Camii, Ayasofya, Beyazıt, Süleymaniye Camii gibi camilere yerleştirdi. Böylece camiler bir tür otel gibi kullanıldı. Bundan sonra 1912’de patlayan Balkan Savaşlarında da aynı durum ortaya çıktı. Balkanlar’dan kaçan Türkler; İstanbul’a sığındılar ve bunlar camilere yerleştirilerek koruma altına alındılar. Bütün bunlar; gayet doğaldır; çünkü camiler; sadece namaz kılınan yerler değildir; insanlara hizmet noktalarıdır. Bu kitabın sadece küçük bir bölümü.Bir çok tarih öğrencisinin dahi bilmediği detayları içeren kitabı Kesinlikle okumalısınız.Şu aralar pek meşhur olan çirkin söylemlere doyurucu cevaplar verilmiştir.Bir roman edasında okuyabileceğiniz kitabın okunması kafanızda acebaların yanıtını açısından mühimdir. Sinan Meydan belgelere,birebir tanıklara dayalı bir anlatımı tercih etmiştir.Akıcı bir anlatımı vardır.Kesinlikle tavsiye ediyorum.
Kafka okumak yüksek konsantrasyon isteyen bir iştir. Okurken dağılan dikkat Kafka'yi sıkıcı yapar. Anlattığı olaylar ilginç olmakla birlikte anlatım biçimi itibariyle detaycıdır. Açlık sanatçısı içinde dört hikaye vardır: 1-Ilk acı 2-küçük bir kadın 3-açlık sanatçısı 4-şarkıcı Josephine veya fare ırkı. Ben altı kırkbeş yayınlarından okudum. Kitaba başlamadan baskı çeviri bilgileri bulunan yerde şöyle bir not var: Kadıköy'ün yağmurlu ve puslu sokaklarında hazırlanan bu kitap sizi uçurumdan aşağı atabilecek güce sahip olabilir. Herhangi bir şekilde ve özellikle izinsiz olarak iktibas edildiğinde Kadıköy'ün o bilinen,serin ve rutubetli laneti,yıllar boyunca bunu yapanı takip eder,saçları dökülür,rüyasında sürekli olarak Kadıköy sokaklarından akın akın geçerek yıllık intiharlarını gerçekleştirmeye giden lemur sürüleri görür ve derin bir yalnızlığa gömülür. Bu da kitap kadar ilginç.