yazar düzenlemeleri
asau, 2479 adet değişiklik yapmış.  (384/496)
asau, Ateş Etme Silahsızım başlıklı kitabı şu kitaplarla birleştirdi:

Ateş Etme Silahsızım
10 yıl, 9 ay
asau, Şato başlıklı kitabın açıklamasını düzenledi

eski halini göster | yeni halini göster | değişimi göster

Egemenliğin kurumsallaşmış alanı olan bürokratik düzeneğin dişlilerine takılıp kalmayı, ileriye doğru bir adım bile atamamayı görünürleştiriyor Şato ile Franz Kafka; sınırlarının genişliği kestirilmeyen bir yerleşimde, Yeryazımcı kahramanıyla, statükoyu kırmayı, iktidarın nerelere kadar yayılıp örgütlenebileceğine ilişkin bir taslak çıkarmak deniyor; olanca mutsuzluklarına rağmen, özgürleşemeyen, belki de özgürleşmek istemeyen köylüleri o bildik, acılı alaylı biçemiyle okurun bilincine kazıyor.

******

Cem Yayınevi, çağımızın büyük yazarlarından Kafkanın bütün eserlerini, Kamurân Şipalin Türkçesiyle yayınlamaktadır. Bütün Eserlerde yazarın öyküleri (Bir Savaşın Tasviri, Hikayeler, Değişim, Taşrada Düğün Hazırlıkları), romanları (Dava, Şato, Kayıp / Amerika), mektup ve günlükleri (Ottlaya ve Ailesine Mektuplar, Babama Mektup, Günlükler) ve Kafkanın yaşamı ve sanatına ilişkin kaynak kitaplar (Kafkada İnanç ve Umutsuzluk, Öbür Dava, Kafka ile Söyleşiler, Yaşam Öyküsü) bulunmaktadır.

************

Kafka 20. yüzyılın en önemli yazarlarından birisidir.J.G.BallardŞatoya kabul edilmeyen, köyde kendisine bir yer bulamayan ve yine de evine dönemeyen, istenmeyen kadastrocu K.nin öyküsü, varoluşun doğasıyla ilgili anlaşılmaz bir gerçekliği ortaya koyar gibidir. Idris Parry, giriş bölümünde bu büyük eserin kalbinde yatan çift yönlülüğü -Bu Kafka için insanın süregelen koşuludur- göstermiştir. Kesinlik ve şüphe, ümit ve korku, mantık ve saçmalık, düzen ve kaos ikilemleri.Şato, sanki bitmiş gibi hissedilecek, bitmemiş bir romandır. Basit bir dille dünyanın labirentleri anlatılmış ve en derin gerçek ortaya konmuştur.

************

İthaf ya da neden yeni bir çeviri?... uğraşına tam anlamıyla gönül vermiş çevirmen, yabancı dilde okuduğu bir yazara ve yaratısına bir kez vurulmayagörsün; ondan sonra o yazarı – daha önce başkaları tarafından kaç kez çevrilmiş olursa olsun– bir de kendi anlatmak, o çevirmen için tam bir tutkuya dönüşür. Bu tutku, hiçbir zaman kendi yapacağıçevirinin öncekilerden üstün olacağı inancındankaynaklanmaz – belki kaynaklanmamalıdır da.Ahmet Cemal, Ekim 1986 tarihli, Dönüşüm çevirisine yazdığı önnotunda, neden yeni bir çeviri sorusunu çok vazıh bir biçimde yanıtlar. İçten ve yalın bir dille, tutku kavramıyla açıklar bu girişimi. Gerçekten de öyle, Kafka bir tutkudur. Peki bir yayıncı için durum farklı mıdır? Sanmıyorum. Kendi erken ve yetersiz okumalarım sonrasında dehasına hayran olduğum yazarların başında gelir Kafka! O tüm bir yazın tarihinin en güçlü ve en trajik yazarlarındandır kanımca hattâ en güçlüsüdür. Ve daha ilk okuduğum günden beri aklımda gezdirdiğim ve yayıncılığa başladığım ilk günden bu yana da sürekli yayımlamayı tasarladığım dâhi yazarımdır benim. İşte bir yayıncı olarak beni yeni bir çeviri yayımlamaya iten saik de salt budur zaten, Kafkaya olan büyük hayranlığım, tutkum ve bağlılığım.Kafkanın sanatı ulaşılması zor bir ufku işaret eder, alımlanmasıyla ilgili kimi yanılgıları da göz ardı edersek, o sanatıyla çoktan ebedileşmiştir. Trajik olansa, böylesi bir dehanın vasiyetinde tüm yapıtlarının yakılmasını talep etmiş olmasıdır. Bu dizimizi, bu trajik isteği yerine getirmeyerek Kafka Külliyatını bize ve insanlığa kazandıran Max Broda ithaf ediyoruz...

******
kazıyor.
10 yıl, 9 ay
asau, Sultanı Öldürmek başlıklı kitabın açıklamasını düzenledi

eski halini göster | yeni halini göster | değişimi göster

''Biri, sizi cinayet işlemekle suçladığında deliller bulur, tanıklar gösterir, bunun bir iftira olduğunu kanıtlamaya çalışırsınız, ama sizi itham eden kişi bizzat kendinizseniz, ne yaparsınız?''

Ahmet Ümit'in Nisan ayında yayınlanacak romanı Sultanı Öldürmek romanı bu satırlarla başlıyor. Yıllardır aynı kadını bekleyen bir tarihçinin hikâyesi bu. Şahane bir aşk için harcanmış bir ömrün hikâyesi... Serhazinlerin son temsilcisi Müştak Serhazin'in başından geçen dört günlük tuhaf bir serüven. Sapında Fatih Sultan Mehmed'in tuğrası bulunan mektup açacağıyla öldürülmüş bir tarih profesörü... Bir aşk cinayeti mi? Yoksa kökleri 'Ulu Hakan'ın şüpheli ölümüne uzanan bir entrika mı? Osmanlı devletinin bir imparatorluğa dönüştüğü o zaferler ve ihanetlerle dolu günlere yapılan sıradışı bir yolculuk. Ve bu heyecan verici yolculuk boyunca kulaklardan eksik olmayan o kadim soru: Tarih, geçmişte yaşananlar mıdır, yoksa tarihçilerin anlattıkları mı?

''...Ve Sultan Mehmed Han. Mehmed Han oğlu Murad Han oğlu Fatih Sultan Mehmed Han. İki karanın ve iki denizin hâkimi. Allah'ın yeryüzündeki gölgesi. Kostantiniyye'yi zapt eden padişah. Roma İmparatorluğu'nun doğal varisi, farklı dinlerden, farklı dillerden, farklı ırklardan yepyeni bir millet yaratma aşkıyla yanıp tutuşan kudretli hükümdar. Uçsuz bucaksız ovalarda at koşturan ordular. Kılıç sesleri, savaş naraları, korku çığlıkları. Ardı ardına düşen şehirler, ardı ardına yıkılan devletler, ardı ardına el değiştiren kaleler. Kırk dokuz yaşında dünyaya nam salmış bir hükümdar. Ve değişmez kader. Akşama kavuşan gün. Ecel şerbetini içen insan. Ve Fatih Sultan Mehmed'in şüpheli ölümü. Ve onun iki şehzadesi. İkiye bölünen saray, ikiye bölünen devlet, hiçbir şeyden haberi olmayan bir halk. Ve iki şehzadenin kanlı boğazlaşması sürerken saray odasında unutulan Fatih Sultan Mehmed Han'ın cansız bedeni...''

Ahmet Ümit, kusursuz bir kurguyla ele aldığı bu cinayet-aşk-tarih örgüsünde edebiyat okurlarının gözündeki ayrıcalıklı yerini bir kez daha sağlamlaştırıyor.
10 yıl, 9 ay
asau, İstanbulcunun Sandığı başlıklı kitabın yazar bilgilerini düzenledi

"" olan yazar(lar)ı "" olarak değiştirdi.
10 yıl, 8 ay
asau, İstanbulcunun Sandığı başlıklı kitabı şu kitaplarla birleştirdi:

İstanbulcunun Sandığı
10 yıl, 8 ay