Gerçek Psikoterapi Öyküleri
Roma İmparatoru ve filozof Marcus Aurelius, "Hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok," diye yazmış. İşte ünlü psikiyatr Irvin Yalom da bu sonsuz varoluşun küçük bir parçasını işgal eden günübirlik hayatları, yani bizi yazıyor…
Yalom yıllarca üzerinde çalıştığı bu kısa hikâyelerde hastalarının mücadelelerini konu ettiği kadar kendi sarsıntılarını da anlatıyor ve iki önemli sorunun üzerine gidiyor: Kısa da olsa nasıl anlamlı bir yaşam sürüp her günün tadına varabiliriz? Ve kaçınılmaz son olan ölüm gerçekten ne ifade ediyor?
Öfke sorunu yaşayan bir kadın, her istediğine sahip ancak bir türlü mutlu olmayı bilmeyen bir iş adamı, insanın bu dünyadaki konumu üzerine düşünen ve bir yandan da kendi acısıyla başa çıkmaya çalışan yeni mezun bir psikolog… Irvin Yalom'un gerçek psikoterapi seanslarından derlediği bu hikâyeler, zorlukları ve tatlı anlarıyla yaşamı bir bütün olarak kabullenmeyi öğretirken aynı sayfaya her baktığınızda farklı şeyler görebileceğiniz bir başucu kitabı olduğunu kanıtlıyor.
"Hepimiz bu hayatta bizi anlayacak birilerine ihtiyaç duyuyoruz, ancak öncesinde farkına varmamız gereken birçok şey var. Günübirlik Hayatlar kendimizi, insanları ve dünyayı anlamamız için bize lekesiz bir ayna tutuyor."
-George Vaillant, Harvard Üniversitesi Psikiyatri Profesörü-
"Bu kitabı okumak, kendi zihninizi önünüze koyup sayfalarını çevirmek gibi… En derinlerde sakladığımız soruları öyle delici bir güçle bulup çıkarıyor ki!"
-Steven Pinker, Psikolog ve Yazar-
"İnsan olmanın ne anlama geldiği sorusuna ışık tutan, maddi ve manevi güçlüklerle dolu bu yolda bize ihtiyaç duyduğumuz yardım elini uzatan hikâyeler…"
-Daniel Menaker, Yazar-
"Bilge bir terapistin kaleminden çıkan dokunaklı ve hepimizi ilgilendiren gerçek deneyimler… Irvin Yalom'dan öğrenecek çok şey var."
- Abraham Verghese, Tıp Doktoru-
"Irvin Yalom'a hayran olmamak elde değil. İnsanlığın kederini ve neşesini usta bir romancı gibi işlerken hayatlarımızdaki küçük detayların önemini fark etmemizi sağlıyor."
-Jay Parini, Yazar ve Akademisyen-
Gerçek Psikoterapi Öyküleri
Roma İmparatoru ve filozof Marcus Aurelius, "Hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok," diye yazmış. İşte ünlü psikiyatr Irvin Yalom da bu sonsuz varoluşun küçük bir parçasını iş... tümünü göster
Aşk, davet beklemez...
Çalıştığı gazetedeki görevinden hiç memnun olmayan Carrie için iki seçenek vardı. Ya doğup büyüdüğü yere, ailesinin yanına geri dönecek ya da kariyerinde farklı bir yol çizmek için fırsat arayacaktı. Kendisine, kimsenin ulaşamadığı ve herkesin çok merak ettiği çok satan yazar Finn ile röportaj yapması önerildiğinde bunu hiç düşünmeden kabul eden Carrie, ne kadar zor bir seçimle karşı karşıya kalacağını henüz bilmiyordu. O güne kadar herkesten, özellikle kadınlardan uzak durmak konusunda başarılı olan Finn ise, bu davetsiz misafirin hayatını nasıl değiştireceğinden habersizdi.
Aşk, davet beklemez...
Çalıştığı gazetedeki görevinden hiç memnun olmayan Carrie için iki seçenek vardı. Ya doğup büyüdüğü yere, ailesinin yanına geri dönecek ya da kariyerinde farklı bir yol çizmek için fırsat arayacaktı. Kendisine, kimsenin u... tümünü göster
Evli eşlerin birbirlerini aldatmasının arkasında; Jungın deyimiyle karanlık odada neler var, eşler neden aldatır?Peki aldatma nedir? Yeni bir dokunuşla günlük sıradan ilişkilerin boğuntusundan kaçış mı? Bireyin kendini arayış sürecinde yaşanmazsa olmaz bir uğrak mı? Haz, şiddet ve ihanetin tadıyla bezenmiş bir yasak meyve mi? Egonun bitip tükenmeyen isteklerinin bir sonucu mu? Aldatan neden haz duyar? Aldatılan neden acı çeker?Aldatma, aldanma mı yoksa?Times Literary Supplement tarafından yüzyılın en iyi yüz romanından biri seçilen Portnoyun Feryadının yazarı ve tutkuların parlak gözlemcisi olan Philip Roth, bu kitabında işte yukarıda sıralanan türden soruların peşine bütün dobralığıyla düşüyor. Aldatmanın sıcak olduğu kadar tedirgin dünyasını diyaloglardan oluşan sürükleyici bir üslupla aydınlatıyor. Romanın kahramanları olan kadın ve erkeğin sığınaklarında sürdürdükleri sakınımsız konuşmalar kitaba cüretkâr bir özellik kazandırırken, cesur okuru da söyleşiye davet ediyor.Erkek Londrada yaşayan, orta yaşlı Amerikalı bir yazar. Kadın ise öfkeli, zeki, iyi bir öğrenim görmüş, etkileyici bir üslupla konuşuyor ve otuzlarında; yarı boyun eğerek ve aşağılanarak yaşadığı çekilmez evliliğini kabullenme çabası içinde. Erkek ve kadın sevişmeden önce ve sonra sürekli birbirleriyle konuşurlar; birbirlerini, kendi iç dünyalarını anlamaya çalıştıkları bir ayna gibi kullanırlar... Konuşmanın boyutu öfkeli bir zihin karmaşasından; neşeli, kadere aldırış etmeyen geniş bir yelpazeye yayılır...Tek kelimeyle çarpıcı; kendi yasakseverlikleriyle yüzleşmek isteyenler için...Şeytani zekâyla yazılmış bir roman...hayranlık verici bir ustalık...Philip Roth, Amerikan romancıları arasında en sıradan konuşmaları büyük bir inandırıcılıkla kaleme alan kişi...William Pritchard, Hudson ReviewBu hızlı, zarif, rahatsız edici roman, çağdaş romancılığın en aşırı ucunda yer alıyor.The New York Times Book Review
Evli eşlerin birbirlerini aldatmasının arkasında; Jungın deyimiyle karanlık odada neler var, eşler neden aldatır?Peki aldatma nedir? Yeni bir dokunuşla günlük sıradan ilişkilerin boğuntusundan kaçış mı? Bireyin kendini arayış sürecinde yaşanmazsa olm... tümünü göster
Yazarlıkta karar kılıncaya kadar, boks antrenörlüğünden ressam ve heykeltıraşlara modellik yapmaya, muz plantasyonlarında hamallıktan gece kulüplerinde garsonluğa kadar çeşitli işlerde çalışan Jose Mauro de Vasconcelos'un başyapıtı Şeker Portakalı, "günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü"dür. Çok yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen, dokuz yaşında yüzme öğrenirken bir gün yüzme şampiyonu olmanın hayalini kuran Vasconcelos'un çocukluğundan derin izler taşıyan Şeker Portakalı, yaşamın beklenmedik değişimleri karşısında büyük sarsıntılar yaşayan küçük Zeze'nin başından geçenleri anlatır. Vasconcelos, tam on iki günde yazdığı bu romanı "yirmi yıldan fazla bir zaman yüreğinde taşıdığını" söyler.
Aydın Emeç'in, güzel Türkçesiyle dilimize armağan ettiği Şeker Portakalı'nın başkahramanı Zeze'nin büyüdükçe yaşadığı serüvenleri, yazarın Güneşi Uyandıralım ve Delifişek adlı romanlarında izleyebilirsiniz.
Yazarlıkta karar kılıncaya kadar, boks antrenörlüğünden ressam ve heykeltıraşlara modellik yapmaya, muz plantasyonlarında hamallıktan gece kulüplerinde garsonluğa kadar çeşitli işlerde çalışan Jose Mauro de Vasconcelos'un başyapıtı Şeker Portaka... tümünü göster
Elmas da sargılı kollarını bebeğe uzatmıştı. Canını yakmaktan korkarak usulca bırakmıştı Bayram, oğlunu Elmas'ın kucağına. Şimdi burun burunaydılar Elmas'la Öksüz. Bir dişi hayvanla yavrusu gibi koklaşıyor, burunlarını birbirine sürtüyor, birbirlerinin boynuna gömülüyor ve tuhaf mırıltılar çıkartıyorlardı. Bebenin küçük elleri, Elmas'ın saçlarında, Elmas'ın dudakları bebenin yüzünde dolaşıyordu. Elmas, ne diğer hastaları ziyaret edenlerden ne de Bayram'dan hiç utanmadan, hiç gocunmadan, memesini çıkarıp bebenin ağzına vermişti. Bebek mutlu bir kedi yavrusu gibi guruldayarak şapır şupur emiyordu süt akıtmayan, kuru memeyi. Kadınla çocuk birbirleriyle iç içe geçmiş, tek vücut olmuş gibiydiler.
Elmas da sargılı kollarını bebeğe uzatmıştı. Canını yakmaktan korkarak usulca bırakmıştı Bayram, oğlunu Elmas'ın kucağına. Şimdi burun burunaydılar Elmas'la Öksüz. Bir dişi hayvanla yavrusu gibi koklaşıyor, burunlarını birbirine sürtüyor, b... tümünü göster