stardust

0 takip ettiği ve 0 takip edeni var. 0 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

stardust okumuş.
Yahya Kemal

Tanpınarın hayatının son yıllarında yazdığı, fakat tamamlayamadan vefat ettiği, Yahya Kemal üzerindeki bu tek bütün çalışmayı Mehmet Kaplan şöyle tanıtmaktadır: Yahya Kemal kitabını okurken Yahya Kemali Zeynep Hanım Konağında, İstanbul kahvehanelerinde, dost evlerinde yaşarken, konuşurken, hatıralarını anlatırken, fikrini ve nüktelerini söylerken görürsünüz. Tanpınar Yahya Kemalin sohbet ve makalelerinde ileri sürdüğü fikirlere geniş yer ayırır. Düşüncelerine hakim olan kaynaklar meselesi üzerinde durur. Şiirlerinin tahliline de önem vermiştir. Tanpınarın Yahya Kemalin dili, şekil ve imajları üzerinde ileri sürdüğü fikirler çok önemlidir. Tanpınar imajları incelerken Freud, bilhassa Gaston Bachelardın görüşlerine dayanır.

Tanpınarın hayatının son yıllarında yazdığı, fakat tamamlayamadan vefat ettiği, Yahya Kemal üzerindeki bu tek bütün çalışmayı Mehmet Kaplan şöyle tanıtmaktadır: Yahya Kemal kitabını okurken Yahya Kemali Zeynep Hanım Konağında, İstanbul kahvehanelerin... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 10 ay
stardust okumuş.
Erken Kaybedenler

AnKara polisiyeleriyle tanıdığımız Emrah Serbes, bu defa direksiyonu kırıyor ve edebiyatımızda pek de işlenmemiş bir başka meseleye el atıyor. Erkek çocukların enerjik, hüzünlü, alengirli dünyasına giriyoruz...Baba çalışıyor, anne ev hanımı, muhafazakârlığın kalesi...İşçiler, yoksullar, teyzeler, abiler... Kolay ağlayan sert adamlar... Taşra seyrekliği, mahallenin kalabalığı... Kıskanç, gururlu, saf ergenler... Emrah Serbes, çabuk öfkelenen, kolay vazgeçen, baştan çıkmış erkek çocukları konuşturuyor... Kederli, insana dokunan komik hikâyeler bunlar...Dizinin dizime değişi, Handanın annesi için bir kelebeğin kanat çırpışıysa benim için kasırgaydı. Kaç sene geçti, hâlâ unutmam, günde en az beş sefer aklıma gelir. Biliyorum bu durumun, kökeni memeden kesildiğim güne kadar uzanan psikolojik nedenleri vardır. Ama bir kadını unutulmaz yapan şey, bir vakitler ona duyulan arzunun şiddetiyle doğru orantılı değil midir? O arzunun kıyısında, gerçekleşme olasılığının tam yanı başında, sanki arada başka hiçbir engel yokmuş gibi rahat davranabilmekle, kendini o tatlı yanılsamaya kaptırabilmekle doğru orantılı değil midir? Bu olgunun da mı sorumlusu benim mutsuz geçen çocukluğum? Cevap? Yok! Kalırsın öyle...Taşrada ve kâinatta, yapayalnız kalmış erkek çocukların hikâyesi...Erken Kaybedenler... Yoldan çıkmış bir neslin manifestosu...

AnKara polisiyeleriyle tanıdığımız Emrah Serbes, bu defa direksiyonu kırıyor ve edebiyatımızda pek de işlenmemiş bir başka meseleye el atıyor. Erkek çocukların enerjik, hüzünlü, alengirli dünyasına giriyoruz...Baba çalışıyor, anne ev hanımı, muhafaza... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 10 ay
stardust okumak istiyor.
Dokuz Öykü

Sahte dünyanın sahte insanlarına topyekün savaş açmıştı Salinger: Bu kitaptaki öyküler, bu dünyanın kabullenilmesinde değil, aşılmasında buluyor doruk noktasını. İnce bir ironiyi, keskin gözlemleriyle bütünleyen yazar, James Joyce'un epiphany tanımına uyan bir öykü döngüsü yaratıyor: Seymour'un intihar etmesiyle başlayan, geleceği görebilen harika çocuk Teddy'nin kızkardeşi tarafından boş havuza itilerek ölmesiyle noktalanan bir döngü bu. Salinger: Bu yüzyılın ironik ve mistik batılısı.


TADIMLIK
Mary Jane, sonunda Eloise'in evini bulduğunda, saat nerdeyse üçe geliyordu. Hemen lafa girişti ve kendisini karşılamaya ta anayola çıkan Eloise'e, Merrick Yolundan sapana dek her şeyin nasıl da mükemmel gittiğini, yolu nasıl da tam olarak hatırladığını anlattı. Eloise, Merritt Yolu bebeğim, Merritt Yolu dedi ve daha önce evi hiç karıştırmadan iki kez bulduğunu hatırlattı ona; ama Mary Jane mızıldanarak anlaşılmaz bir şöyler söyledi, kâğıt mendil der gibi bir şeyler, ve arabasına koştu. Eloise, devetüyü mantosunun yakasını kaldırdı, rüzgâra sırtını verip bekledi. Mary Jane bir dakika sonra elinde bir kâğıt mendille, silinerek geldi; yüzünde üzgün, hatta bozuk bir ifade vardı. Eloise ona neşeyle, öğle yemeği için pişirdiklerinin -uykuluklar, her şey- yandığını söyledi; ama Mary Jane de zaten yolda bir şeyler yemiş, zararı yokmuş. İkisi eve doğru yürürlerken, Eloise, Mary Jane'e nasıl olup da izin alabildiğini sordu. Mary Jane bütün gün izinli olmadığını söyledi. Bay Weyinburg, Larchmont'ta evinde fıtıktan yatıyormuş, Mary Jane öğleden sonraları ona postayı götürüyormuş, bir iki de mektup yazıyormuş. Mary Jane sordu: Bu fıtık da neyin nesi kuzum? Eloise sigarasını ayağının dibine, çamurlu kara bıraktı ve ne olduğunu aslında kendisinin de bilmediğini, ama fıtık olmaktan korkması da gerekmediğini bildirdi ona. Mary Jane, Yaa! dedi ve iki genç kadın eve girdiler.

Yirmi dakika sonra, aynı okulda okumuş bu iki eski oda arkadaşı, ilk viskilerini yudumluyorlar ve o günlere özgü, hatta o günlerin havasıyla sınırlı bir tarzda sohbet ediyorlardı. Onları birbirlerine bağlayan daha da güçlü bir bağ vardı; ikisi de mezun olamamışlardı. Eloise 1942'de, ikinci sınıftayken ayrılmıştı üniversiteden; kaldığı yurdun üçüncü katında, kapalı asansörde bir askerle yakalandıktan bir hafta sonra. Mary Jane ise -hem de aynı yıl, aynı sınıfta ve neredeyse aynı ay içinde- Jacksonville, Florida'da okuyan bir hava harp okulu öğrencisiyle evlenmek için ayrılmıştı. Dill, Mississippili, aklı fikri pilotlukta, çıta gibi bir oğlandı. Üç aylık beraberliklerinin iki ayını içerde geçirmişti; bir inzibatı bıçakladığı için. Mary Jane onunla hapisanedeyken evlenmişti.

Sahte dünyanın sahte insanlarına topyekün savaş açmıştı Salinger: Bu kitaptaki öyküler, bu dünyanın kabullenilmesinde değil, aşılmasında buluyor doruk noktasını. İnce bir ironiyi, keskin gözlemleriyle bütünleyen yazar, James Joyce'un epiphany ta... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 10 ay
stardust kütüphanesine ekledi.
Dokuz Öykü

Sahte dünyanın sahte insanlarına topyekün savaş açmıştı Salinger: Bu kitaptaki öyküler, bu dünyanın kabullenilmesinde değil, aşılmasında buluyor doruk noktasını. İnce bir ironiyi, keskin gözlemleriyle bütünleyen yazar, James Joyce'un epiphany tanımına uyan bir öykü döngüsü yaratıyor: Seymour'un intihar etmesiyle başlayan, geleceği görebilen harika çocuk Teddy'nin kızkardeşi tarafından boş havuza itilerek ölmesiyle noktalanan bir döngü bu. Salinger: Bu yüzyılın ironik ve mistik batılısı.


TADIMLIK
Mary Jane, sonunda Eloise'in evini bulduğunda, saat nerdeyse üçe geliyordu. Hemen lafa girişti ve kendisini karşılamaya ta anayola çıkan Eloise'e, Merrick Yolundan sapana dek her şeyin nasıl da mükemmel gittiğini, yolu nasıl da tam olarak hatırladığını anlattı. Eloise, Merritt Yolu bebeğim, Merritt Yolu dedi ve daha önce evi hiç karıştırmadan iki kez bulduğunu hatırlattı ona; ama Mary Jane mızıldanarak anlaşılmaz bir şöyler söyledi, kâğıt mendil der gibi bir şeyler, ve arabasına koştu. Eloise, devetüyü mantosunun yakasını kaldırdı, rüzgâra sırtını verip bekledi. Mary Jane bir dakika sonra elinde bir kâğıt mendille, silinerek geldi; yüzünde üzgün, hatta bozuk bir ifade vardı. Eloise ona neşeyle, öğle yemeği için pişirdiklerinin -uykuluklar, her şey- yandığını söyledi; ama Mary Jane de zaten yolda bir şeyler yemiş, zararı yokmuş. İkisi eve doğru yürürlerken, Eloise, Mary Jane'e nasıl olup da izin alabildiğini sordu. Mary Jane bütün gün izinli olmadığını söyledi. Bay Weyinburg, Larchmont'ta evinde fıtıktan yatıyormuş, Mary Jane öğleden sonraları ona postayı götürüyormuş, bir iki de mektup yazıyormuş. Mary Jane sordu: Bu fıtık da neyin nesi kuzum? Eloise sigarasını ayağının dibine, çamurlu kara bıraktı ve ne olduğunu aslında kendisinin de bilmediğini, ama fıtık olmaktan korkması da gerekmediğini bildirdi ona. Mary Jane, Yaa! dedi ve iki genç kadın eve girdiler.

Yirmi dakika sonra, aynı okulda okumuş bu iki eski oda arkadaşı, ilk viskilerini yudumluyorlar ve o günlere özgü, hatta o günlerin havasıyla sınırlı bir tarzda sohbet ediyorlardı. Onları birbirlerine bağlayan daha da güçlü bir bağ vardı; ikisi de mezun olamamışlardı. Eloise 1942'de, ikinci sınıftayken ayrılmıştı üniversiteden; kaldığı yurdun üçüncü katında, kapalı asansörde bir askerle yakalandıktan bir hafta sonra. Mary Jane ise -hem de aynı yıl, aynı sınıfta ve neredeyse aynı ay içinde- Jacksonville, Florida'da okuyan bir hava harp okulu öğrencisiyle evlenmek için ayrılmıştı. Dill, Mississippili, aklı fikri pilotlukta, çıta gibi bir oğlandı. Üç aylık beraberliklerinin iki ayını içerde geçirmişti; bir inzibatı bıçakladığı için. Mary Jane onunla hapisanedeyken evlenmişti.

Sahte dünyanın sahte insanlarına topyekün savaş açmıştı Salinger: Bu kitaptaki öyküler, bu dünyanın kabullenilmesinde değil, aşılmasında buluyor doruk noktasını. İnce bir ironiyi, keskin gözlemleriyle bütünleyen yazar, James Joyce'un epiphany ta... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 10 ay
stardust okumuş.
Çavdar Tarlasında Çocuklar

Pek çok insanın hakkında konuştuğum için üzgünüm. Bildiğim tek şey; size anlattığım herkesi biraz özlüyorum. Bizim Stradlater'ı ve Ackley'i bile, sözgelimi. Sanırım o lanet Maurice'i bile özlüyorum. Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra.

Çavdar Tarlasında Çocuklar, Salinger'ın tek romanı. Ergenlik çağının içinde, yetişkin dünyanın düzenine karşı isyankar bir çocuğun, bir Noel öncesi başına gelenler... Bu sürecin bir psikiyatri kliniğinde noktalanışı. Holden Caulfield'in masumiyet arayışının iç burkucu romanı. Belki de Salinger'ın. 1993'te Franny ve Zoey ile Dokuz Öykü adlı kitaplarını yayımladığımız Salinger, 1963'ten buyana yeni bir yapıt yayımlamamasına ve neredeyse efsane haline gelmiş bir gizlilik içinde yaşamasına karşın, dünya edebiyat gündemindeki yerini hep koruyor.

TADIMLIK
Şansım varmış. Birden aklıma bir şey geldi, bunun, oradan defolup gittiğimi iyice anlamama epey faydası oldu. Birdenbire o günü hatırladım; ben, Robert Tichener ve Paul Campbell, hep birlikte idare binasının önünde top koşturuyorduk. İyi çocuklardı, özellikle Tichener. Akşam yemeğine az kalmış ve dışarda hava iyice kararmıştı. Ortalık daha da karardı, artık topu bile zor görebiliyorduk, ama kimse oyunu bırakmak istemiyordu. Sonunda bırakmak zorunda kaldık. Bay Zambesi, şu biyoloji öğretmeni, idare binasının o penceresinden kafasını çıkarmış ve bize yatakhaneye gidip yemek için hazırlanmamızı söylemişti. Ama yine de, böyle saçmalıkları hatırlayarak, her ihtiyacım olduğunda veda duygusunu yaşayabilirdim. En azından çoğu zaman. Ne yaşayacaksam yaşadıktan sonra, tepenin öte yanından aşağıya, bizim Spencer'ın evine doğru koşmaya başladım. Kampüste oturmuyordu. Evi Antony Wayne Caddesindeydi. Ana kapıya kadar tüm yolu koşarak geçtim, sonra soluklanmak için bir saniye durdum. Şişip kalırım böyle, doğrusunu isterseniz: Her şeyden önce, çok sigara içiyorum; yani içiyordum. İçirtmiyorlar artık. Dahası, geçen yıl tam on altı buçuk santim birden boy attım. Tüberküloz filan kapmamın ve tüm bu lanet çekap zımbırtıları için buraya gelmemin nedeni de o zaten. Aslında oldukça sağlıklıyımdır.

Pek çok insanın hakkında konuştuğum için üzgünüm. Bildiğim tek şey; size anlattığım herkesi biraz özlüyorum. Bizim Stradlater'ı ve Ackley'i bile, sözgelimi. Sanırım o lanet Maurice'i bile özlüyorum. Sakın kimseye bir şey anlatmayın. He... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 10 ay
stardust kütüphanesine ekledi.
Çavdar Tarlasında Çocuklar

Pek çok insanın hakkında konuştuğum için üzgünüm. Bildiğim tek şey; size anlattığım herkesi biraz özlüyorum. Bizim Stradlater'ı ve Ackley'i bile, sözgelimi. Sanırım o lanet Maurice'i bile özlüyorum. Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra.

Çavdar Tarlasında Çocuklar, Salinger'ın tek romanı. Ergenlik çağının içinde, yetişkin dünyanın düzenine karşı isyankar bir çocuğun, bir Noel öncesi başına gelenler... Bu sürecin bir psikiyatri kliniğinde noktalanışı. Holden Caulfield'in masumiyet arayışının iç burkucu romanı. Belki de Salinger'ın. 1993'te Franny ve Zoey ile Dokuz Öykü adlı kitaplarını yayımladığımız Salinger, 1963'ten buyana yeni bir yapıt yayımlamamasına ve neredeyse efsane haline gelmiş bir gizlilik içinde yaşamasına karşın, dünya edebiyat gündemindeki yerini hep koruyor.

TADIMLIK
Şansım varmış. Birden aklıma bir şey geldi, bunun, oradan defolup gittiğimi iyice anlamama epey faydası oldu. Birdenbire o günü hatırladım; ben, Robert Tichener ve Paul Campbell, hep birlikte idare binasının önünde top koşturuyorduk. İyi çocuklardı, özellikle Tichener. Akşam yemeğine az kalmış ve dışarda hava iyice kararmıştı. Ortalık daha da karardı, artık topu bile zor görebiliyorduk, ama kimse oyunu bırakmak istemiyordu. Sonunda bırakmak zorunda kaldık. Bay Zambesi, şu biyoloji öğretmeni, idare binasının o penceresinden kafasını çıkarmış ve bize yatakhaneye gidip yemek için hazırlanmamızı söylemişti. Ama yine de, böyle saçmalıkları hatırlayarak, her ihtiyacım olduğunda veda duygusunu yaşayabilirdim. En azından çoğu zaman. Ne yaşayacaksam yaşadıktan sonra, tepenin öte yanından aşağıya, bizim Spencer'ın evine doğru koşmaya başladım. Kampüste oturmuyordu. Evi Antony Wayne Caddesindeydi. Ana kapıya kadar tüm yolu koşarak geçtim, sonra soluklanmak için bir saniye durdum. Şişip kalırım böyle, doğrusunu isterseniz: Her şeyden önce, çok sigara içiyorum; yani içiyordum. İçirtmiyorlar artık. Dahası, geçen yıl tam on altı buçuk santim birden boy attım. Tüberküloz filan kapmamın ve tüm bu lanet çekap zımbırtıları için buraya gelmemin nedeni de o zaten. Aslında oldukça sağlıklıyımdır.

Pek çok insanın hakkında konuştuğum için üzgünüm. Bildiğim tek şey; size anlattığım herkesi biraz özlüyorum. Bizim Stradlater'ı ve Ackley'i bile, sözgelimi. Sanırım o lanet Maurice'i bile özlüyorum. Sakın kimseye bir şey anlatmayın. He... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 10 ay
Daha Fazla Göster

stardust şu an ne okuyor?

stardust şu anda kitap okumuyor.

Favori Yazarları (0 yazar)

Favori yazarı yok.