sıla begiç

0 takip ettiği ve 0 takip edeni var. 0 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

sıla begiç okumak istiyor.
Beyaz Diş

İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü? İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi kadar kolay olmasa gerek. Bu anlamda, Millî Eğitim Bakanlığının ilköğretim ve ortaöğretime yönelik 100 Temel Eser seçimi; öğrencilere, velilere ve öğretmenlere, kısacası kültür dünyamıza katkıda bulunacak herkese yararlı olacak niteliktedir.\n\nBir kızıl derili kurt kırmasının dramatik öyküsünü anlatır.\n\nUnutulmaz bir serüven öyküsü olan Beyaz Diş, bir Kızılderili kurt kırmasının öyküsünü anlatır. Savaşçıların en büyüğü olan Beyaz Diş, vahşete vahşetle... karşılık verir. Ta ki, şefkate şefkatle karşılık verme şansını bulana dek...Beyaz Diş, modern dünyanın vahşetini kendi üslubuyla apaçık betimleyen ve bu karikatürize edilmiş gerçekliği geri püskürten unutulmaz bir başyapıttır.\n\n\n\nOkumaktan büyük keyif alacağınız birbirinden güzel hikayelerden oluşan Resimli Çocuk Klasikleri VCD Film hediyesi ile sizler için hazırlandı.\n\nABDli yazarlardan Jack London (1876-1916), yaşam kavgasını anlatan roman ve öykülerinin yanı sıra; hayvanların yaşam kavgasındaki ilkel içgüdüyü betimlemekte de büyük ustalık göstermiş dünya edebiyatının önde gelen adlarından biridir. Anatole Franceın deyişiyle, Jack Londonun yapıtlarının tümünde kımıl kımıl yaşam ve düşünce kaynar. Doğa-insan ilişkisini ele aldığı Beyaz Diş yazarın yabancı dillere en çok çevrilen romanları arasındadır.\n\n\n\nBeyaz Diş, kurt olarak doğmuş ve vahşi doğada yetişmiş bir hayvanın, efendisi tarafından sevgi ve dürüstlükle evcilleştirilmesinin öyküsünü anlatmaktadır.

Beyaz Diş dünyaca ünlü bir romandır. Bu öykünün bu kadar sevilmesinin nedeni, yazarın, gücü ve cesareti sayesinde hayatta kalan kahramanlarını, unutamayacağımız birer efsane haline getirmesidir.\n\nBeyaz Diş: Kanadanın kuzeyindeki vahşi ormanlardaki yaşamın büyüleyici bir romanı. Kurt ile köpek melezi olan Beyaz Diş, hem insan hem de hayvan düşmanlarına rağmen vahşi Yukonda hayatta kalabilmek için doğuştan gelen gücü ve cesaretiyle birlikte içgüdülerine güveniyor. Sürükleyici ayrıntılarla, Jack London, çetin ve acımasız bir ortamda türler arasındaki hayatta kalma savaşının vahşi gerçeklerini göz önüne seriyor. Vazgeçilmez çocuk klasiği Beyaz Diş, Jack Londonın en değerli eserlerinden biri olarak öne çıkıyor.\n\n1906 yılında Beyaz Diş yayınlandığında, Jack London artık ünlü bir yazar olma yolunda önemli adımlar atmış, sadece Amerikada değil, dünyanın başka ülkelerinde de popülerleşmeye başlamıştı. Beyaz Diş, Kuzeyin acımasız vahşi dünyasında hayatta kalma mücadelesini anlatan en başarılı, en büyüleyici romanlardan biridir. Yazar bize, boyun eğmez, amansız bir doğal ve sosyal çevrede, insan ve hayvanın yaşama mücadelesini etkileyici bir gerçekçilikle sunar.\n\nBeyaz Diş, San Franciscoda gemiden indi. Şaşkınlıktan öylece kalakalmıştı. Zaten güç denen şeyi, nedenini kendi de bilmeden içgüdüsel bir kavrayışla tanrılara ait bir özellik olarak kabul etmişti. Ancak San Francisconun çamurlu kaldırımlarında yürürken beyaz adamların tanrısal gücü hiç bu kadar şaşırtıcı gelmemişti ona. O bildiği odundan yapılmış kulübelerin yerini kule gibi yükselen binalar almıştı. Caddeler binbir türlü tehlikeyle doluydu. El arabaları, otomobiller, kocaman atların çektiği büyük at arabaları... Caddelerde vızır vızır dolaşan, diğer araçların arasında bağırıp çağırarak kendisine yol açan elektrikli dev taşıtlar, tıpkı kuzeyin uçsuz bucaksız ormanlarından tanıdığı vaşaklar gibi çığlık çığlığa ilerliyorlardı.\n\nKaranlık ladin ağaçları ormanı, donmuş nehrin her iki yakasında yer alıyordu. Arazi öylesine cansız, ıssız ve soğuktu ki hüzün kelimesi bile onu tanımlamada yetersiz kalıyordu. Sessizlik her yanı sarmıştı. Ama yine de bu uzak yabani topraklarda dirençli bir yaşam vardı.\n\nİlkel bir dünyaya kavuşmak için uygarlıktan kaçacağı yerde, insanların arasına katılmak için ormanı terkeden vahşi bir köpeğin acı, buruk, şaşılası bir yaşama tutkusuyla dolu çarpıcı öyküsüdür Beyaz Diş. Gözleme ve deneye dayanan o yalın gerçekçiliğiyle Jack Landon insanın insanla ve doğayla olan mücadelesini yine destansı boyutlara ulaştırıyor. Bir bakıma Vahşetin Çağrısının devamı sayılan bu sürükleyici romanı bir solukta okuyacağınıza eminiz.\n\nGece karanlığı bastırıyordu. Kampın gürültüsüne ve telaşına alışık olan duyuları körelmişti.Ne görülecek, ne duyulacak, ne de yapılacak bir şey vardı burada. Sessizliğin bozulduğunu ve doğanın harekete geçtiğini görmek için bütün duyularını zorladı. Issızlık içinde dehşetli bir tehlikenin pusuda olduğu hissi onu korkutuyordu. Panik içinde kampa doğru çılgınca koşmaya başladı. Koşa koşa ormandan çıktı ve ay ışığıyla aydınlanmış, gölgesiz ve karaltısız bir düzlüğe geldi. Ama kamp yoktu ortalıkta..Arka ayakları üzerine çöktü, burnunu aya doğru kaldırdı.Yalnızlığının verdiği buruklukla beraber korkusu da artmıştı.Geçmişteki acıları ve geleceğin korkularını anlatan uzun ve acıklı bir uluma tutturdu. Bu onun, ilk uzun ve acı dolu ulumasıydı.. ...\n\nKendi cinsinden ve insanlardan nefret gördüğü, hiç durmadan onlarla mücadele ettiği için büyümesi çabuk fakat tek yönlü oluyordu. İçindeki şefkat ve sevginin filizlenmesi olanaksızdı. Böyle şeyler için en küçük bir umudu bile yoktu. Kuvvetliye boyun eğmek, zayıfı ezmek kuralını öğrenmişti. Gri Kunduz kuvvetli bir tanrıydı. Bu yüzden Beyaz Diş ona boyun eğiyordu. Fakat kendisinden küçük olan köpek, ezilmesi gereken zayıf bir yaratıktı. Onunki kuvvet yönünde bir gelişmeydi. Devamlı acı çekmek, hatta mahvolmak tehlikesine karşı koyabilmek için, yırtıcı ve savunmacı özellikleri aşırı derecede gelişmişti. Diğer köpeklerden daha çabuk hareket ediyor, daha hızlı koşuyordu. Onlara oranla daha hileci, daha öldürücü, daha çevikti. Çelik gibi kasları, ipince sinirleri olan, cesur, zalim, yırtıcı ve akıllı bir hayvan olup çıktı. Bütün bu niteliklere sahip olması şarttı, aksi halde ne ayakta durabilecek ne de içinde bulunduğu bu düşman çevrede yaşayabilecekti.\n\n\n\nHayatın rengi, her insan için farklıdır ve her gün farklı bir biçimde çıkar karşısına... Peki, başka varlıkların gözünden bakınca nasıldır hayat? Onların da bizler gibi kederleri, sevinçleri ve kavgaları var mıdır?Beyaz Diş bu soruların cevabını arıyor. Yarı kurt, yarı köpek Beyaz Dişin gözüyle dünyayı, yaşamı ve her şeye rağmen ayakta kalma mücadelesini anlatıyor. Her şeyin ortasında sandığımız insanı her zamankinden farklı bir yerde buluyorsunuz bu eserde... Zira insan, bu kitapta bir başka insanın değil, bir kurdun gözlerinden anlatılıyor ve yargılanıyor.Dünya klasiklerinden biri sayılan Beyaz Diş, dışımızdaki dünyayı bize yaklaştıran, bize farklı açılardan bakmayı öğreten bir eser. Bu romanı okuduktan sonra, hayata bakışınız değişecek ve diğerlerinin dünyasını daha iyi anlayacaksınız.\n\nIrmak, boydan boya buz tutmuştu. Kuzeyin bu akıllara durgunluk veren karlarla kaplı yolları vahşetin tanımıydı sanki...Herşeye karşın yaşam sürüp gidiyordu. İşte ileride bir köpek sürüsü kızağı sürükleyip götürüyordu. Kızakta iki adam ve bir tabut vardı....\n\nuzeyin soğuk ormanlarında yaşam kavgası...Açlık ve hayatta kalma çabası...Beyaz Diş, bir kurt kırması; damarlarında hem kurt hem de köpek kanı dolaşıyor. Ormanda yapayalnız, hayatta kalmaya çalışıyor. Bir gün, na dek yaşadığı mağaranın duvarını geçip hayata atılıyor e her şeyi en başından keşfetmeye koyuluyor. Vahşi doğanın çetin şartları, yaratılışındaki sertliği gün geçtikçe daha çok besliyor. Ve sonunda Beyaz Diş, amansız bir kurt oluyor. Derken efendiyi, yani insanı tanıyor.Usta yazar Jack London, Beyaz Dişte bir kurt ve ona sahip çıkan farklı efendiler üzerinden evcilleşmenin imkânını sorguluyor.\n\n

İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü? İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 5 ay
sıla begiç okumak istiyor.
Aşk

Bundan uzun zaman önceydi. Bir roman düştü gönlüme. Aşk Şeriatı. Yazmaya cesaret edemedim. Dilim lal oldu, kalemimin ucu kör. Kırk fırın ekmek yemeye yolladım kendimi. Dünyayı dolaştım. İnsanlar tanıdım, hikâyeler topladım. Üzerinden çok bahar geçti. Fırınlarda ekmek kalmadı; ben hâlâ ham, hâlâ aşkta bir çocuk gibi toy...Hamuş derdi Mevlana kendine. Yani Suskun. Düşündün mü hiç bir şairin, hem de nâmı dünyayı sarmış bir şairin, yani işi gücü, varlığı, kimliği ve hatta soluduğu hava bile kelimelerden müteşekkil olan ve elli binden fazla muhteşem dizeye imza atmış bir insanın, nasıl olup da kendine SUSKUN adını verdiğini.. Kâinatın da tıpkı bizimki gibi nazenin bir kalbi ve düzenli bir kalp atışı var. Seneler var ki nereye gidersem gideyim o sesi dinledim. Her bir insanı Yaradanın emaneti saklı bir cevher addedip, anlattıklarına kulak verdim. Dinlemeyi sevdim. Cümleleri, kelimeleri ve harfleri... Oysa bana bu kitabı yazdıran şey som sessizlik oldu.Mesneviyi şerh edenlerin çoğu bu ölümsüz eserin b harfiyle başladığına dikkat çeker. İlk kelimesi Bişrev!dir. Yani Dinle! Tesadüf mü dersin ismi Suskun olan bir şairin en kıymetli yapıtına Dinle! diye başlaması. Sahi, sessizlik dinlenebilir mi?Bu romanda her bölüm aynı sessiz harfle başlar. Neden? diye sorma, ne olur. Cevabını sen bul. Ve kendine sakla.Çünkü öyle hakikatler var ki bu yollarda, anlatırken bile sır kalmalı.
A. Z. Zahara - Amsterdam, 2007

******

Bundan uzun zaman önceydi. Bir roman düştü gönlüme. Aşk Şeriatı. Yazmaya cesaret edemedim. Dilim lal oldu, kalemimin ucu kör. Kırk fırın ekmek yemeye yolladım kendimi. Dünyayı dolaştım. İnsanlar tanıdım, hikâyeler topladım. Üzerinden çok bahar geçti. Fırınlarda ekmek kalmadı; ben hâlâ ham, hâlâ aşkta bir çocuk gibi toy...
Hamuş derdi Mevlana kendine. Yani Suskun. Düşündün mü hiç bir şairin, hem de nâmı dünyayı sarmış bir şairin, yani işi gücü, varlığı, kimliği ve hatta soluduğu hava bile kelimelerden müteşekkil olan ve elli binden fazla muhteşem dizeye imza atmış bir insanın, nasıl olup da kendine SUSKUN adını verdiğini..?
Kâinatın da tıpkı bizimki gibi nazenin bir kalbi ve düzenli bir kalp atışı var. Seneler var ki nereye gidersem gideyim o sesi dinledim. Her bir insanı Yaradanın emaneti saklı bir cevher addedip, anlattıklarına kulak verdim. Dinlemeyi sevdim. Cümleleri, kelimeleri ve harfleri... Oysa bana bu kitabı yazdıran şey som sessizlik oldu.


******

Bundan uzun zaman önceydi. Bir roman düştü gönlüme. Aşk Şeriatı. Yazmaya cesaret edemedim. Dilim lal oldu, kalemimin ucu kör. Kırk fırın ekmek yemeye yolladım kendimi. Dünyayı dolaştım. İnsanlar tanıdım, hikâyeler topladım. Üzerinden çok bahar geçti.... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 5 ay
sıla begiç okumak istiyor.
Uçurtma Avcısı

Emir ve Hasan, Kabil'de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk...
Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir'le Hasan'ın dünyaları arasında uçurumlar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkarının oğludur. Üstelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, Hazaralara mensuptur. Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır. Sovyetler işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terk edip California'ya giderler. Emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür. Her şeye rağmen arkasında bıraktığı Hasan'ın hatırasından kopamaz. Uçurtma Avcısı arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman. Babalar ve oğullar, babaların oğullarına etkileri, sevgileri, fedakârlıkları ve yalanları.... Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasının yansıtan Uçurtma Avcısı, zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişinin aşama aşama gözler önüne seriyor. Uçurtma Avcısında anlatılan olağanüstü bir dostluk. Bir insanını diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü...

Emir ve Hasan, Kabil'de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk...
Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir'le Hasan'ın dünyaları arasında uçurumlar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 5 ay
sıla begiç okumak istiyor.
Fareler ve İnsanlar

Ünlü başucu yapıt, yeni çeviriyle... George ve iriyarı saf arkadaşı Lennie, yersiz yurtsuz kişilerdir. Dünyada sahip oldukları tek şey, aralarındaki dostluk ve kendilerine ait bir araziye sahip olma hayalidir...İki arkadaş, hayallerindeki arazi için gereken parayı biriktirmeyi planlamaktadır. Ama bir çocuğun zekâsına, aynı zamanda da korkunç bir güce sahip olan Lennienin başı sürekli derde girmektedir.Ve bu kez yine belaya bulaştığında, Georgeun çabaları arkadaşını kurtarmaya yetmeyecektir... Yalnızlığa terk edilmiş, umarsız insanların öyküsü...

******

Gazap Üzümleri ve Bitmeyen Kavga yazarı Steinbeckin, ülkemizde tiyatrosu da oynanmış olan bir romanını sunuyoruz.
Fareler ve İnsanlar, hiç kuşku yok ki, dünya edebiyatının en tanınmış başyapıtlarından biridir. Küçük insanın serüveni hiçbir kitapta böylesine acımasız, ama aynı zamanda böylesine sevecen bir yaklaşımla dile getirilmemiştir. Okuyanı bazen kıs kıs, bazen acı acı güldüren, yer yer hoyratça sarsarak düşündüren, ta derinden öfkelendiren trajikomik bir öykü bu...
Mutlaka okunması gereken dev bir roman.

************

FARELER VE İNSANLAR, hoşuna giden her şeyi dokunarak sevmekten başka kusuru olmayan bir divane ve onun tek dostu, koruyucusu, ile Amerikan taşrasında yaşadıkları insanlık serüveni. İçgüdülerini yenemeyen, saf, çocuksu bir yoksul ile ekmeğini kazanmaya çalışırken arkadaşının kaderini paylaşmayı, başka türlü bir yaşama yeğleyen insanın öyküsü. Yayımlandığı yıldan bu yana tüm dünyanın severek okuduğu Fareler ve İnsanlar, Amerikan gerçekçi edebiyatının önde gelen yazarı John Steinbeckin başyapıtı. Tiyatro ve sinemaya defalarca uyarlanan bu romanda, Steinbeckin çocuk kadar masum, saf, divane kahramanı ile her yanından şiddet fışkıran toplumun kuralları arasındaki çatışmada, çıplak gerçeği yansıtmadaki ustalığı, yazara dünyanın tüm okurlarının hayranlığını kazandırdı. Yazarın aldığı Nobel Ödülü, hayranlığın nedeni değil, yalnızca sonucuydu.

******

Ünlü başucu yapıt, yeni çeviriyle... George ve iriyarı saf arkadaşı Lennie, yersiz yurtsuz kişilerdir. Dünyada sahip oldukları tek şey, aralarındaki dostluk ve kendilerine ait bir araziye sahip olma hayalidir...İki arkadaş, hayallerindeki arazi için ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 5 ay
sıla begiç okumak istiyor.
Olasılıksız

Olasılıksız, Adam Fawer tarafından yazılmış ve 2005 yılında yayımlanmış bilim kurgu romanıdır. En iyi roman kategorisinin de aralarında olduğu çok sayıda ödül kazanmıştır.

Kitap, David Caine'in bir takım deneysel tedaviler sonucunda kazandığı gelişmiş hesaplama yeteneği sayesinde, tahminlerinin geleceği görmek haline geldiğini anlamasıyla başından geçenleri konu almaktadır. Özet olarak kitabın kahramanı, Pierre-Simon Laplace'in yarattığı bir teori olan Laplace'in Şeytanı haline dönüşmüştür.

******

Bir sabah, yıllardır görmediğiniz bir arkadaşınızı düşünerek uyandınız. Bir saat sonra, onunla sokakta karşılaştınız. Sizce bu sadece bir tesadüf mü, yoksa çok daha farklı bir anlamı olabilir mi?Siz hiç Lotoda büyük ikramiyeyi kazanmadınız. Ama birileri kazanıyor. Hem de sürekli! Onlar sizden daha mı şanslılar?Şans nedir gerçekten? İçinizde bütün parayı kırmızıya yatırmanız gerektiğini söyleyen bir his var. Bu his bir öngörü müdür? Yoksa daha fazlası mı?Yolda gidiyorsunuz. Kafanızı çevirip yandaki küçük parkta baktınız ve bir anda bu anı daha önce de yaşamış olduğunuzu hissettiniz. Evet, Deja Vu. Sizce nedir Deja Vu; Geçmiş mi, rüya mi yoksa geleceği mi görüyorsunuz?Eğer siz de kontrolün kimde olduğunu merak ediyorsanız, ‘OlasılıkSız tam size göre bir roman..

******

Olasılıksız, Adam Fawer tarafından yazılmış ve 2005 yılında yayımlanmış bilim kurgu romanıdır. En iyi roman kategorisinin de aralarında olduğu çok sayıda ödül kazanmıştır.

Kitap, David Caine'in bir takım deneysel tedaviler sonucunda kazandığı... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 5 ay
sıla begiç okumak istiyor.
Suç ve Ceza

Bir yanda budala, anlamsız, önemsiz, hastalıklı, herkese yarardan çok zararı dokunan, niçin yaşadığını kendi de bilmeyen, yarın nasıl olsa ölecek bir kocakarı; öte yanda yardım görmedikleri için boş yere sıkıntı çeken körpe güçler.Kocakarıyı öldür, parasını al, sonra bu parayı tüm insanlığın yararına harca. Bir hayırlı ölüme karşı binlerce yaşam.Kocakarıyı öldürdükten sonra paraya el sürmeden ruhundaki iç çelişkilerle savaş. Ben kocakarıyı değil kendimi öldürdüm. noktasına geliş.Sonunda iyi yürekli, uysal Sonyanın etkisiyle iç rahatı ve gönül ferahlığına kavuşma.Suç ve Ceza, Raskolnikovun kişiliğinde hasta insan ruhunu tüm ayrıntılarıyla gözlerimizin önüne seren, iç çatışmalarıyla bizi derinden etkileyecek bir yapıt. Dostoyevskinin başyapıtlarından biri, belki de birincisi.

************

19. Yüzyıl Rusyasının sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi yapısının izlerini anlatıyor.

************

Roman ilk olarak 1866'da Rus Habercisi adlı edebiyat dergisinde yayımlandıktan sonra cilt hâline getirilmiştir. Yazarın en uzun ikinci romanı olma özelliği taşır. Bununla birlikte yazarın olgunluk döneminin ilk büyük romanıdır. Roman Rodion Romanovich Raskolnikovun ahlaki ikilemlerine odaklanır. Raskolnikov nefret edilen, kötü bir tefeciyi öldürecektir. Böylece finansal problemlerini çözerken aynı zamanda dünya kötü, değersiz bir parazitten temizlenecektir. Raskolnikov, daha yüksek bir amaca hizmet eden bir cinayetin kabul edilebilir olduğuna inanır. Yazar, özellikle en günahkar görülen karakterleri inanca yöneltmiştir. Kimlikler değil, kişilikler önemlidir mesajı da verilmiştir. Suç Nedir? Ceza Nedir? Amaca ulaşmak için her yol mubah mıdır? Asıl suçlu kim? Toplum mu? Bu gibi soruları düşündüren yazar, her okurun kendi inançlarına, hayata bakış açısına göre yorumlayabileceği, fikir edineceği bir üslûp takip etmiştir.


************

Aşkı ilk yaşamak, denizi ilk görmek gibi, Dostoyevskiyi de keşfetmek insanın hayatında çok önemli bir tarihtir. Bu genellikle ilk gençlik çağında olur; yaşlılıkta daha huzurlu yazarları okuruz. 1915t'e Cenevrede Suç ve Cezayı okudum. Kahramanları bir katil ve bir orospu olan bu roman bana çevremizdeki savaştan da yıkıcı ve etkileyici geldi... Dostoyevskiyi okumak bilmediğimiz büyük bir şehrin içine ya da bir savaşın gölgesine girmek gibidir.
J. L. Borges

************

Dostoyevski (1821-1881): Gerek 1840 ortalarından itibaren yayımlamaya başladığı Beyaz Geceler ve Öteki gibi uzun öykü-kısa romanlarıyla, gerekse ilkini elinizde tuttuğunuz Suç ve Ceza, Budala ve Karamazov Kardeşler gibi Sibirya sürgünü sonrası büyük romanlarıyla Dostoyevski, insanın karanlık yakasını kendinden sonraki bütün romancıları derinden etkileyecek biçimde dile getirmiş büyük bir 19. yüzyıl ustasıdır. Mazlum Beyhan (1944); Yayımlamış olduğu Dostoyevskiden Suç ve Ceza ve Budala, Tolstoydan Çocukluğum, İlkgençliğim, Gençliğim ve Gogoldan Arabeskler benzeri çalışmalar düşünüldüğünde, Beyhan, hiç tartışmasız son 35 yılın en önemli Rus edebiyatı çevirmenlerinden biridir.

************

Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881) mühendislik eğitimi almasına rağmen çocukluk yıllarından beri edebiyata büyük bir ilgi duymuştu. O dönemde yaşayan Rus aydınları gibi genç Dostoyevski de Çarlık yönetimini eleştiren yazılar yazıyordu. Bu yüzden Çar Nikola tarafından mahkum ve sürgün edildi.Sürgünden dönünce verdiği eserlerden biri de elinizdeki bu kitaptır. En iyi ve en ünlü eserlerinden biri olan Suç ve Ceza romanını 1866 yılında yazıp bitirmeyi başardı. Dünyanın en iyi romanlarından sayılan bu romanı ile de büyük bir üne kavuşmuş oldu.

************

Suç ve Ceza, dünya edebiyatının en çok okunan, en büyük romanlarından biri olarak kabul edilir. Sefalet içinde yaşayan, üniversite ile ilişkisi kesilmiş genç Raskolnikov, kendince bir kuram geliştirir ve hem kendisinin hem de yakınlarının sıkıntısına bir anda son vermek için, yaşamayı hak etmediğini düşündüğü, yaşlı, hastalıklı, insafsız, kaçık bir tefeci kadını öldürmeye karar verir. Dostoyevski, ilk bakışta bir polisiye romanı çağrıştıran bu metinde, insan ruhunu bir kez daha büyük bir sınav ile karşı karşıya getirir. Bizce yaşamayı hak etmediğine inandığımız bir insanı, kendi açımızdan geçerli nedenlerle öldürmek, aklın gerekçeleri ile ruhun sesini susturmak mümkün müdür? Rus kırsalına, aristokrasiye ve köylüye yönelen Tolstoydan farklı olarak, büyük kentin (Petersburgun) karanlıkları içinde bir çıkış yolu arayan yalnız ve tecrit edilmiş insanların yolunu aydınlatmaya çalışan Dostoyevski, Raskolnikovun işlediği suçun peşinde, varoluşun derinliklerinde dolaştırıyor bizi. Suç ve Ceza: İnsan hayatı ile deney.

************

"Raskolnikov yürürken, Acaba neredeydi? diye düşündü. Nerede okumuştum, hani bir idam mahkumu, ölümünden biraz önce şöyle söylemiş ya da düşünmüştü: Yüksek ve sarp bir kayalıkta, ancak iki ayağımın sığabileceği, dar bir çıkıntıda, dört bir yanım uçurumlar, okyanuslar, sonsuz bir gece, sonsuz bir yalnızlık ve hiç bitmeyecek bir fırtınayla sarılmış durumda yaşamak zorunda olsam ve bütün ömrümce, bin yıl boyunca, hatta sonsuza kadar o bir karış toprakta durmam da gerekse, o şekilde yaşamak, şu anda bir saat içinde ölecek olmaktan çok daha iyidir? Yeter ki yaşasındı, sırf yaşasın! Nasıl olursa olsun, ama yeter ki yaşasın!... "

************

Kendisinden sonra gelen edebiyatçıların tümünü etkileyen dünyanın en ünlü edebiyatçılarından biri olan Dostoyevski bu romanında roman kahramanı olan Raskolnikovun kişiliğinde toplumdaki çarpık adalet anlayışını eleştirmekte ve bu sembol karakter aracılığıyla da düzeltmeye çalışmaktadır.Bu romanda suç ve ceza kavramı, toplumsal, ahlâki ve dini değerler derinlemesine analiz edilmektedir.Milli Eğitim Bakanlığının ortaöğretim öğrencilerine öğretim süreleri içerisinde okumalarını tavsiye ettiği 100 temel eserden birisi olan SUÇ VE CEZA romanı herkesin mutlaka okuması gereken eserlerden biridir.

Bir yanda budala, anlamsız, önemsiz, hastalıklı, herkese yarardan çok zararı dokunan, niçin yaşadığını kendi de bilmeyen, yarın nasıl olsa ölecek bir kocakarı; öte yanda yardım görmedikleri için boş yere sıkıntı çeken körpe güçler.Kocakarıyı öldür, p... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 5 ay
Daha Fazla Göster

sıla begiç şu an ne okuyor?

sıla begiç şu anda kitap okumuyor.

Favori Yazarları (0 yazar)

Favori yazarı yok.