parantez

Profil Resmi
1 takip ettiği ve 0 takip edeni var. 0 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

Profil Resmi
parantez kütüphanesine ekledi.
Avrupa'nın 50 Büyük Yalanı

Mustafa Armağan, Osmanlı tarihi ve yakın tarih üzerine kaleme aldığı bir düzine kitaptan sonra bu defa projektörünü Avrupa tarihinin karanlık bölgelerine tutuyor. Bu çalışmayla yalnız Avrupa tarihinin bilinmeyenleri ortaya çıkmakla kalmıyor, aynı zamanda kendi yüzümüzün de bir kısmının aydınlandığını fark ediyorsunuz. Eşitsiz olarak, adeta bir ast-üst ilişkisi içinde kurgulanan Osmanlı ve Avrupa tarihleri, olmaları gereken eşit konuma yerleştiriliyor. Türk aydınının 1,5 asırdır peşinde koştuğu ‘Avrupa mucizesi yalanı, farklı ve şaşırıcı yönleriyle bu kitapta birer birer deşifre edilip ortaya konuluyor. İlginizi çekeceğine inandığımız başlıklardan bir kısmını tadımlık olarak şöyle bir hatırlamaya ne dersiniz?- Florence Nightingalein İngilterede ölüm meleği olarak tanındığını,- Galilenin kiliseye karşı çıkmış bir bilim kahramanı olmadığını,- Magna Cartanın Avrupa tarihinde ileri değil, geri bir adım olduğunu,- Hitlerin aslında Avrupayı işgal planı olmadığını,- Einsteinın son yıllarında beyninin yavaşladığını,- İlk feministlerin fabrikalardaki kadınları evlerine kapatma için kampanyalar düzenlediklerini,- Don Kişotta Endülüslü Müslümanlarla ilgili şifreler bulunduğunu,- Kopernik ve Keplerin güneşe tapanlar tarikatından olduklarını,- Rönesans insanlarının Ortaçağdaki atalarından daha pis yaşadıklarını,- Haritaların emperyalizmin sözcülüğünü yaptığını,biliyor muydunuz?Bunlar ve bunlardan başka Avrupanın büyük yalanlarını, Mustafa Armağanın hakikaten büyük emek mahsulü Avrupanın 50 Büyük Yalanından okuyacak ve her satırında eminiz ki, şaşıracaksınız. Yazarın amacı da bu zaten: Düşünmek, şaşırmakla başlar ona göre. Mustafa Armağana göre Osmanlı tarihini de hakkıyla anlayabilmek için Avrupa tarihinin gerçeklerini bilmek gerekir. Osmanlı ve yakın tarih üzerine yazdığı ufuk açıcı kitaplarından sonra Armağanla Avrupa tarihinin bilinmeyenlerine doğru nefes nefese bir yolculuğa hoş geldiniz.

Mustafa Armağan, Osmanlı tarihi ve yakın tarih üzerine kaleme aldığı bir düzine kitaptan sonra bu defa projektörünü Avrupa tarihinin karanlık bölgelerine tutuyor. Bu çalışmayla yalnız Avrupa tarihinin bilinmeyenleri ortaya çıkmakla kalmıyor, aynı zam... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 5 ay
Profil Resmi
parantez kütüphanesine ekledi.
Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı 2

Oyun yeni baştan başlıyor... Tarih yeniden yazılıyor... Kurtlarla dans devam ediyor...
Abdülhamidsiz bir yüz yıl yaşadık. Onun yokluğunda bir imparatorluğun un ufak oluşuna ve o enkazın içinden küçük Osmanlı diyebileceğimiz Misak-ı Milli fikrinin doğuşuna tanık olduk. Şimdi toparlanıyoruz ve yeniden küresel bir aktör olma yolundayız. Artık ufuklara bakarken kendimizden daha eminiz.
Bu açılımlar döneminde bir tarih açılımı, dolayısıyla Abdülhamid açılımı kaçınılmaz.

Oyun yeni baştan başlıyor... Tarih yeniden yazılıyor... Kurtlarla dans devam ediyor...
Abdülhamidsiz bir yüz yıl yaşadık. Onun yokluğunda bir imparatorluğun un ufak oluşuna ve o enkazın içinden küçük Osmanlı diyebileceğimiz Misak-ı Milli fikrinin doğ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 5 ay
Profil Resmi
parantez kütüphanesine ekledi.
Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı

Sultan II. Abdülhamid 33 yıl boyunca etrafı kurtlarla çevrili bir ülkeyi sağ salim sahile çıkarmanın mücadelesini verdi. Hasta Adamın mirasının paylaşılması konusu 1850'lerde gündeme gelmişti. 1878'de Rusya karşısındaki ağır yenilgimiz, emperyalizmin iştahını kabartmıştı ve Türkiye'de darbe üstüne darbe yapılıyordu. Önce Sultan Abdülaziz'e yapıldı darbe, sonra V. Murad'a. Sanıldı ki, Osmanlının kaderi pamuk ipliğine bağlı. Nitekim Sultan Abdülhamid tahta geçtiğinde İngiliz Dışişleri Bakanı, kendisini tehdit etmiş, Ayağını denk alsın, ona da öncekilere yaptığımızı yaparız, demişti.

Çöküş için gün sayılırken, bu 34 yaşındaki adam, 30 yılını adayacağı bir icraatın düğmesine basıyordu. Ülkeyi bir barış dönemine sokarken, kazanılan zamanda demiryolu ağından eğitim yatırımlarına kadar bir dolu projeye imza atıyordu. Kendisini feda etmişti ama 30 yılda yetiştirdiği nesil, Çanakkale'den Sina çölüne kadar emperyalizme karşı Akif'in deyişiyle kıta kapma oyunu oynayacaktı.

Kızıl Sultan demişlerdi ona. Kendi açılarından haklıydılar. Çünkü Osmanlının paylaşımını pahalıya getirmişti Avrupa'ya. Kansız olacağını sandıkları Osmanlı gövdesindeki ameliyat, 30 yıllık gecikme sayesinde Avrupa'nın kanlı bir iç savaşına dönüşmüş ve bir dünya meselesi haline gelmişti.

Osmanlı tarihini yeniden yazmaya koyulan Mustafa Armağan’ın titiz ve akıcı kaleminden Son Sultan’ın Kurtlarla Dansı... Kitabı okuyunca dansın bugün de devam ettiğini fark edeceksiniz...

Sultan II. Abdülhamid 33 yıl boyunca etrafı kurtlarla çevrili bir ülkeyi sağ salim sahile çıkarmanın mücadelesini verdi. Hasta Adamın mirasının paylaşılması konusu 1850'lerde gündeme gelmişti. 1878'de Rusya karşısındaki ağır yenilgimiz, emp... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 5 ay
Profil Resmi
parantez kütüphanesine ekledi.
Ay Terapisi

“Bizi gökyüzüne çeken şey, onun uçsuz bucaksız görünümüdür. Bizi ona çeken bir başka şey de, oradaki sükûnettir. Orada çatışma, kırılganlık, rekabet, haset, hırs, dedikodu, didişme, kavga gibi yeryüzüne ait yaşantılar yoktur. Tüm yıldızların, gezegenlerin ve ayın ruhu yumuşacıktır.

İnsan yukarıya-gökyüzüne bakmadıkça ayağını yeryüzüne güvenle basamaz.
Kendinizi tanımanın yollarından biri de gökyüzüyle iletişim kurmaktır.

Dr. Mavi bir süredir bakışlarını, anlayışını, düşüncelerini, duygularını gökyüzüne çevirmişti. Aylarca ayı seyretmiş ve sonunda sorunlarının çözüldüğünü görmüştü. Kendi üzerinde etkili olduğunu görünce bu terapinin adını ‘Ay Terapisi’ koymuştu.”

Ay karmaşık sorunlar ve duygular içinde kalmış insanlar için bir yol gösterici olabilir. İnsan sorunlarının içinde boğulduğunu hissettiği anda bakışlarını gökyüzüne çevirebilir ve kendine şunu söyleyebilir:

“Her şeye rağmen gökte ay var.”

“Bizi gökyüzüne çeken şey, onun uçsuz bucaksız görünümüdür. Bizi ona çeken bir başka şey de, oradaki sükûnettir. Orada çatışma, kırılganlık, rekabet, haset, hırs, dedikodu, didişme, kavga gibi yeryüzüne ait yaşantılar yoktur. Tüm yıldızların, gezegen... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 5 ay
Profil Resmi
parantez kütüphanesine ekledi.
Aynalar Koridorunda Aşk

Aşk insanın kalbini doldurmaya yeter mi?Caddede bir terapist yürüyor; insanları gözlemleyen ve yaşadıkları mutsuzluğun nedenlerini anlamaya çalışan bir terapist. Dr. Mavi, Aynalar Koridorunda Aşkın kahramanı. Hepimizin yaşadığı duygusal karmaşaları tecrübe eden, varoluşun özünü anlamaya çalışan Beyaz, Kırmızı, Gri ve Sarı da. Ve vitrindeki aksini inceleyen yüksek ökçeli kırmızı ayakkabılı kadın, etrafın ilgisini çekmek için sarmaş dolaş gezen sevgililer, önündeki arabayı sollayamayınca kendini değersiz hisseden BMW sürücüsü. Birer varoluş mabedi haline gelmiş kafeler, restoranlar ve buraları dolduran insanlar. Milyonlarca imge. İmgelerde varoluşunu arayan insanlar. Aynada kendini gördüğünü zanneden ama Beyazın söylediği gibi asla görmeyecek olan, restoranda yemek yiyen kadın...Narsistleşmiş benliğin mabedine hapsolup kendi varoluş gerçekliklerinden uzağa düşenler, içlerindeki boşluğu aşkla doldurmaya çalışıyorlar. Peki, aşk insanın kalbini doldurmaya yeter mi? Sonsuz sevilme, değerli görülme ihtiyacını duyan insanın kalbini kim nasıl doldurur? Dr. Mavi, Beyaz, Kırmızı, Gri ve Sarı, rüyaların, gerçeklerin ve aynaların izini sürerek bu sorunun cevabını arıyorlar...

Aşk insanın kalbini doldurmaya yeter mi?Caddede bir terapist yürüyor; insanları gözlemleyen ve yaşadıkları mutsuzluğun nedenlerini anlamaya çalışan bir terapist. Dr. Mavi, Aynalar Koridorunda Aşkın kahramanı. Hepimizin yaşadığı duygusal karmaşaları t... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 5 ay
Profil Resmi
parantez kütüphanesine ekledi.
Giderken Bana Bir Şeyler Söyle

İnsanların yolu iki şeye, aşka ve ölüme mutlaka düşer. İnsanın Temel Acıları üçlemesinin ilk romanı Aynalar Koridorunda Aşkta yolu aşka düşenlerin ruhsal durumlarını irdeleyen Psikiyatrist Mustafa Ulusoy, üçlemenin ikinci romanını da yolu ölüme düşen insanlar üzerine inşa ediyor. Aşkın güçsüzlüğüne karşın, ahlakın varlığa özen göstermek olduğunu temel alarak, özen gösterilen ilişkinin derin bir bağlanma sunduğunu söyleyerek.Mustafa Ulusoy bize ölümün yanında babalığı, yoksunluğu, kederi, dostluğu, öfkeyi, tanıklığı, varoluşsal işe yaramayı, yalnızlığı ama özellikle öykülerimizin yalnızlıktan ve sessizce ölmekten nasıl kurtulacağını anlatıyor. Ölümü gülümsetiyor Ulusoy; ölümün sonsuz bir ayrılık değil, sonsuz bir hayata açılan kapı olduğunu hissettiriyor.

İnsanların yolu iki şeye, aşka ve ölüme mutlaka düşer. İnsanın Temel Acıları üçlemesinin ilk romanı Aynalar Koridorunda Aşkta yolu aşka düşenlerin ruhsal durumlarını irdeleyen Psikiyatrist Mustafa Ulusoy, üçlemenin ikinci romanını da yolu ölüme düşen... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 5 ay
Daha Fazla Göster

parantez şu an ne okuyor?

Nietzsche ve Babaannem

%0

Hüzün Hastalığı

%0

Kalbin Direnişi

%0

Her Şeyin Bir Anlamı Var

%0

Favori Yazarları (0 yazar)

Favori yazarı yok.