Ferdinand isimli bir aristokratin Luise isimli halktan birine olan askini ve ailelerin bunu engellemek icin yaptiklari entrikalari konu alir.
Ferdinand isimli bir aristokratin Luise isimli halktan birine olan askini ve ailelerin bunu engellemek icin yaptiklari entrikalari konu alir.
'İnci Gibi Dişler'in 80 sayfalık müsveddesini götürüp yayınevinden 250.000 pound avans alan Zadie Smith, kitap piyasaya çıktığı andan itibaren hem İngiltere'de hem dünyada çok büyük sükse yaptı ve hemen hemen bütün ödüllerde adını bir fırtına gibi estirdi. Öyle ki dünyaca ünlü Guardian gazetesinin bu yıl ilk defa verdiği ödülü kazandığında da, jüride bulunan ünlü romancı Julian Barnes, düşüncelerini şu sözlerle ifade etmişti: "Bir romancı olarak içim kıskançlık ateşiyle kavruluyor." Peki, ne anlatıyordu ki bu gencecik, yarı-Jamaikalı kız: Her türlü aşırılığın revaçta olduğu Londra'nın kenar semtlerinden birinde, farklı renklerin, farklı dinlerin ve farklı kuşakların, Jones'lar, İkbal'ler ve Chalfen'ler gibi üç renkli ailenin, çoluk çocuk birbirinden matrak hikayeleri etrafında, göçmenlerin, geleneklerin, İngiliz orta sınıf ailesinin ve alt-kültürlerin ağzına kadar dolu bir cümbüş sürahisine daldırıp daldırıp çıkarılan bir parodisini... İddia ediyoruz ki, milenyumun ilk parlak edebiyat yıldızı olan Zadie'nin İnci Gibi Dişler'ini ya her gün bir öğün yirmi sayfa eğlence ve keyif şöleni olarak yuvarlayıp bir aylık bir rüyaya yattığınızda, ya da işinizden üç gün izin alarak bir defada oturup gözleriniz kan çanağına dönene kadar yutarak bitirdiğinizde, kesinlikle tadı damağınızda kalacak ve "keşke daha çok sayfa, daha çok olsaydı..." diye söyleneceksiniz. İnci Gibi Dişler, uçuk bir kızdan delice ironilerle dolu çılgınca bir roman.
Zadie Smith'in ilk ve büyük yankı uyandıran romanı. 2000 yılı The Guardian Çkış Romanı Ödülü, Whitbread Ödülü ve Yılın En İyi Yazarı Orange Ödülü Finalisti.
'İnci Gibi Dişler'in 80 sayfalık müsveddesini götürüp yayınevinden 250.000 pound avans alan Zadie Smith, kitap piyasaya çıktığı andan itibaren hem İngiltere'de hem dünyada çok büyük sükse yaptı ve hemen hemen bütün ödüllerde adını bir ... tümünü göster
Herkesin yaşamında çıplak günler vardır;savunmasız, iddiasız, direnmesiz,gösterişsiz, öylece... Yalın ve kendihalinde. İçine kimsenin kabul edilmediğ,alınmadığı, hani o en yakınların bile...Bu kitaptaki öyküler benim en çıplak günlerimde yazıldılar.Kıvırcık saçlı kadın, ilk kez korkmadan altı yıl boyu çekinerek sakladıklarını çıkarttı, gözünün önüne serdi. İnsanın en korkunç sırları kendisinden sakladıklarıdır. Kocasını, onun kendisiyle ilgili en küçük şakayı kaldıramayışını, kendini uyurken bile önemseyişini, karısının problemleri söz konusu olduğunda işlerinin aniden yoğunlaşmasını, altı yılı dolduran hep onun kitapları, filmleri, dostları, sorunları, iş kaygıları, plakları, rı, rı, rıları düşündü.
Herkesin yaşamında çıplak günler vardır;savunmasız, iddiasız, direnmesiz,gösterişsiz, öylece... Yalın ve kendihalinde. İçine kimsenin kabul edilmediğ,alınmadığı, hani o en yakınların bile...Bu kitaptaki öyküler benim en çıplak günlerimde yazıldılar.K... tümünü göster
Genç adam, aniden üç büyük dinin temsilcilerine döndü. “Şaşırtıcı bulacağınızı tahmin ettiğim bilimsel bir buluşum sebebiyle bugün buradayım. İnsanlık deneyimimizin en temel iki sorusuna cevap bulma ümidi ile yıllardır peşinden koşuyordum. Bu bilginin tüm inananları derinden etkileyeceğine inanıyorum. Nasıl desem, ‘yıkıcı’ diye tanımlanabilecek bir değişikliğe sebep olabilir. Birazdan görecekleriniz, dünyayla paylaşmayı umduğum sunumun kaba bir kesiti. Fakat bunu yapmadan önce dünyanın en etkili din adamlarına danışmak, en çok etkilenecek kişilerce nasıl algılanacağını öğrenmek istedim.”
Piskopos, haham ve ulema birbirlerine baktılar, sıkılmış görünüyorlardı. Piskopos, “İlginç bir girizgâh Bay Kirsch. Bize gösterecekleriniz dünya dinlerinin temelini sarsacakmış gibi konuşuyorsunuz," dedi.
Genç adam kutsal metinlerin saklandığı bu eski mahzende etrafına baktı. Temellerini sarsmayacak, yıkacak, diye düşündü. Din adamları üç gün içinde bu sunumu bir etkinlikle insanlara duyuracağını bilmiyorlardı. Bunu yaptığında tüm insanlar, dini öğretilerin gerçekten de ortak bir noktası bulunduğunu anlayacaklardı: Hepsinin tümden yanlış olduğunu...
Nereden geldik? Nereye gidiyoruz?
İnsanoğlunun var olduğu günden beri cevabını bulmaya çalıştığı bu temel soruya cevap bulma iddiasındaki bir fütüristin tam da keşfini açıklayacağı gece her şey trajik bir biçimde karanlığa gömülür. Eski öğrencisinin sunumuna davetli olan Simgebilim Profesörü Robert Langdon söz konusu keşfi öğrencisinin anısına dünyaya duyurmaya karar verir. Ancak, kendisini bekleyen şifrelerden, acı sürprizlerden ve ölümcül fanatiklerden habersizdir...
Genç adam, aniden üç büyük dinin temsilcilerine döndü. “Şaşırtıcı bulacağınızı tahmin ettiğim bilimsel bir buluşum sebebiyle bugün buradayım. İnsanlık deneyimimizin en temel iki sorusuna cevap bulma ümidi ile yıllardır peşinden koşuyordum. Bu bilgini... tümünü göster
Cibran ölümünden sonra yayımlanan Gezgin'de insana özgü duyguları, yanılgıları ve duraksamaları çözümlerken, tıpkı bir yol kavşağındaki tesadüfi karşılaşmalar gibi, her gün yaşadığımız sıradan olaylardan yola çıkar. Hayatın dünyevi yanlarından yüzyılların bilgeliğini damıtır. Sevgi, dostluk, ahlak, mutluluk, hüzün, güzellik, haz, emek, din, ölüm ve diğer temel meseleler üzerine kafa yoran bütün insanların ortak zenginliği olan ezeli ve ebedi bir bilgeliktir bu. Ancak Cibran'ın mutlu, doğru ve tatminli bir yaşam sürmek için herhangi bir reçetesi ya da formülü yoktur. Ona göre bunun yolu insanın kendini arayışından geçer.
(Tanıtım Bülteninden)
Cibran ölümünden sonra yayımlanan Gezgin'de insana özgü duyguları, yanılgıları ve duraksamaları çözümlerken, tıpkı bir yol kavşağındaki tesadüfi karşılaşmalar gibi, her gün yaşadığımız sıradan olaylardan yola çıkar. Hayatın dünyevi yanlarından y... tümünü göster