Slevenkov

Profil Resmi
0 takip ettiği ve 0 takip edeni var. 0 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

Profil Resmi
Slevenkov okumuş.
İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 10 ay
Profil Resmi
Slevenkov okumuş.
Çizgilerle Komünist Manifesto

Komünist Manifesto bilimsel sosyalizmin en önemli program belgelerindendir. Karl Marx ile Friedrich Engels tarafından kaleme alınan Komünist Manifesto'nun ilk basımı 1848 Şubatında Londra'da yayınlandı. O tarihten bugüne belli başlı dünya dillerinde sayısız basımı yapıldı, bugün de yaygın bir ilginin konusu olmaya devam ediyor. Yordam Kitap, eserin yayınlanışının 160. yılında Komünist Manifesto ve Hakkında Yazılar başlığıyla sunduğu kapsamlı derlemeden sonra şimdi de eseri çizgilerle canlandıran bir çalışmaya yer veriyor. Manifesto'nun metni sayfalarda akarken ünlü İtalyan çizeri Marcenaro'nun keskin ve mizahi çizgileri eseri başarıyla yorumluyor. Çizer Marcenaro, okuru işçi sınıfı ve burjuvazinin tipik temsilcileriyle de tanıştırıyor. Zihinlere kazınacak bu tiplemeler, kitap boyunca süren kıyasıya polemikleriyle, temsil ettikleri sınıfların bakış açılarını, çeşitli konulardaki tutumlarını, ahlak anlayışlarını yalın bir biçimde yansıtıyorlar... Böylece sosyalizm tarihinin en önemli ve en yaygın belgesi, özel bir çarpıcılık kazanıyor. Manifesto çok okundu, okunacak! Çizgilerle Komünist Manifesto, Manifesto okurlarına alternatif bir okuma olanağı sunarken, çizgi ve mizahın gücüyle donanmış olarak Manifesto'ya yeni okurlar kazandırmayı da hedefliyor.

Komünist Manifesto bilimsel sosyalizmin en önemli program belgelerindendir. Karl Marx ile Friedrich Engels tarafından kaleme alınan Komünist Manifesto'nun ilk basımı 1848 Şubatında Londra'da yayınlandı. O tarihten bugüne belli başlı dünya d... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 10 ay
Profil Resmi
Slevenkov okumuş.
Demir Ökçe

Demir Ökçe, 19. yüzyıl ile 20. yüzyıl başlarında Birleşik Devletlerdeki işçi hareketlerini, kapitalizmin giderek vahşileşmesini ve bu durumun çeşitli halk tabakaları üzerindeki yansımalarını kurgu ile gerçekler arasında dolanarak anlatan, Jack Londonın çok tanınmış romanıdır. İddia edilen odur ki; gelecekte İnsanların Kardeşliğin­de, artık günümüzün kavramlarını tanımayan insanlara, Ame­­ri­kadaki sosyalist devrim sırasında Avis Everhardın tuttuğu notların el yazmaları sunulmaktadır. Bu notlar, iki bin altıyüzlü yıllarda yaşayan insanlar için, hangi yollardan geçtiklerini anlatan tarihi bir belgedir. El yazmasının ait olduğu yüz­yıldan fazla zaman sonra yaşayan bizler için, gelecek pek de öyle görünmemekte ise de, henüz 27. yüzyıla gelmediğimizi unutmayalım.

************

Demir Ökçe, ilk yayınlandığı 1906 yılından bu yana elden düşmeyen bir edebiyat başyapıtıdır. Ezilenlerin sömürenlere karşı verdiği mücadeleyi büyük bir başarıyla işleyen bu öncü eser, yüz yıl boyunca ilerici kuşaklar için bir eğitim kitabı olmuş, ezilenleri konu alan yazarlara esin vermiştir. Demir Ökçe, ‘demokrasi gibi gösterilmek istenen Amerikan sisteminin adaletsizliğini, zalimliğini çarpıcı bir şekilde açığa çıkarır. Oligarşinin politikalarının nerelere varabileceğini büyük bir öngörüyle sergiler. Eserin, büyük edebiyatçılarımızdan Sabahattin Alinin başlayıp dil ustası Emin Türk Eliçinin tamamladığı Türkçedeki ilk çevirisini sunuyoruz.

************

Günümüzde Jack London, daha çok Vahşetin Çağrısı, Beyaz Diş, Deniz Kurdu romanları ve macera öyküleriyle hatırlanır. Ancak Londonın, bir maceracı olmanın yanı sıra, sosyal ve politik olaylarla da yakından ilgilendiği bilinmektedir. Demir Ökçe, didaktik bir roman. 20. yüzyılın başında, sosyalizmin kavram ve görüşlerini Platon diyalogları tekniğini hatırlatan bir yoldan öğretiyor. Öte yandan metin, yazılışından yaklaşık 20-30 yıl sonra Avrupada ete-kemiğe bürünen faşizmin de ayak seslerini duyuruyor okura. Sosyalist Ernest Everhardın eşi Avis, olayları, geçmişe bakan bir tanık gözüyle anlatıyor; onun varlığı, ayrıca romanın duygusal boyutunu da tamamlıyor. Metne ‘sözde 2700lü yıllarda eklenmiş dipnotlar, romanı bilimkurgu türüne de yaklaştırıyor.Demir Ökçe: Bir dönemin tanıklığı.

******

Demir Ökçe, 19. yüzyıl ile 20. yüzyıl başlarında Birleşik Devletlerdeki işçi hareketlerini, kapitalizmin giderek vahşileşmesini ve bu durumun çeşitli halk tabakaları üzerindeki yansımalarını kurgu ile gerçekler arasında dolanarak anlatan, Jack London... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 10 ay
Profil Resmi
Slevenkov okumuş.
Madam Bovary

İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü? İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi kadar kolay olmasa gerek. Bu anlamda, Millî Eğitim Bakanlığının ilköğretim ve ortaöğretime yönelik 100 Temel Eser seçimi; öğrencilere, velilere ve öğretmenlere, kısacası kültür dünyamıza katkıda bulunacak herkese yararlı olacak niteliktedir.

******

Emma nın kişiliğinde 19. yüzyıl Fransa sında kadının kıstırılmış hayatı ve yozlaşmış evlilik kurumunun anlatıldığı roman.

************

Flaubert, Madam Bovaryi yazarken Flaubert olduğunu unutmakta, tüm sorunlarını bir kadının bakış açısıyla incelemektedir. Şakayla da olsa Madam Bovary benim demektedir. Madam Bovary içinde bulunduğu yaşam biçimini reddetmekte, ozanların anlattığı yaşamı arzulamakta, tatlı sözler karşısında kendinden geçmekte, ölümsüz tutkulara inanmakta ve kendini şatolarda yaşıyor görmektedir.

************

Bunun üzerine Madam,İki üç borçlu hastaya mektup yazdı.Sonuç alınca bu yoldaki çalışmalarını arttırdı.her mektubuna ek olarak şunu ilave etmeyi unutmuyordu:Aman kocamın haberi olmasın.Ne kadar mağrur oldugunu bilirsiniz.Beni mazur görün.Hizmetçiniz...Bazen itiraz edenler oldu ise de Emma onlarla çabuk anlaştı.Para bulmak için eski eldivenlerini,eski şapkalarını,kırık dökük ne varsa satmaya başladı.Çekişe çekişe pazarlık ediyordu.Damarlarındaki köylü kanı ona kazanç hırsı vermişti.Sonra şehre indikçe bazı ufak tefek şeyler alıp kasabada satmayı düşündü.Başkası almazsa her yerde m.Lheureux alırdı.

************

Gustave Flaubert gerçekçilik akımının öncüsüdür.Madam Bovary romanı ise, edebiyatta çağ başlatan bir başyapıttır. Madam Bovary bir dramdır;kentsoylu yaşamın batağında, romantik düşlerin peşinde koşan bir kadının dramı.Doyumsuz tutkuların ağında mutluluk hayalleri kuran Emma Bovary, gördüğü bayağılık ve ihanetle yıkılır.Asla yaşamayacağı bir aşk için, şöhretini ve gururunu ayaklar altına alır, hayatını feda eder.Var olduğunu sandığı büyük insani duygular ve değerler, küçük çıkarlar ve para karşısında tuz-buz olur.

************

İyi kalpli olmasına karşın sıradan bir doktor olan Charles Bovarynin yüksek idealleri ve lüks tutkusu olan romantik karısı Emma Bovarynin, yaşamının tekdüzeliğinden sıyrılmak için girdiği durumları ve yaşadığı çeşitli aşk ilişkilerini konu alan roman birçok çevre tarafından ilk çağdaş realist roman sayılır.Madam Bovary ilk kez 1857 yılında basılmıştır. Yapıt, döneminde büyük yankılar uyandırmış, kitabın tümünün yayımlanması için Flaubertin mahkemeye gitmesi gerekmiştir. Romantizmin idealist yaklaşımına bir tepki olarak ortaya çıkan roman, realizm akımının ilk ve en önemli örneklerindendir. Bu kitaptan sonra ‘Bovarizm akımı oluşmuş ve psikolojide tatminsizlik, memnuniyetsizlik anlamına gelen bir rahatsızlık olarak yer almıştır. Baş karakter Emma Bovarynin sergilediği davranışlar o dönemde büyük yankı uyandırmış ve bu yüzden yazar Flaubert uzun yıllar boyu çeşitli eleştiri ve suçlamalara maruz kalmıştır.


************

Kendisinden sonra gelen edebiyatı bakış açısı tekniğindeki tutarlı uygulamasıyla ve gerçekliği edebiyatta yeniden kuracak bir dilin, üslubun peşindeki ısrarlı arayışlarıyla bir yüzyıl etkilemiş olan Madam Bovary, gene bir yüzyıl sonra refah toplumlarında en başta kadınları cenderesine alan yabancılaşmanın da önemli habercilerinden biridir: Korkuyu, endişeyi yenmek için tüketime yönelmek, ayrıca modern hayatın açtığı büyük boşlukları eşyayla kapatmaya çalışmak, gösterişli eğlencelerde hayallerinin gerçekleşmesini sağlayacak partneri aramak. Madam Bovary romanı bir kadının olduğu kadar Fransada on dokuzuncu yüzyılın başında doğan kuşağın; hayalden ve yanılsamadan düş kırıklığına uzanan yolun, Flaubertin dünya deneyiminin romanıdır.

************

19. yüzyıl romanının en başarılı örneklerinden birisidir Madam Bovary. Hem ele aldığı konu, hem de Flaubertin üslubudur metni çarpıcı kılan. Anlatılan, Emma Bovarynin trajik hayat hikâyesi ve karşılıksız aşkları gibi görünmekle birlikte Flaubert, Emmanın şahsında, 19. yüzyıl Fransız kadınının kıstırılmış hayatını, evlilik müessesesinin insan doğasına aykırılığını, toplumsal değer yargılarının ve ahlâk anlayışının ikiyüzlülüğünü ele alır.Emma Bovary, okuduğu romanların etkisiyle aristokrasiye ve büyük burjuvaziye hayranlık duyan, aristokrasinin bir parçası olmayı hayal eden ve buna ulaşmak için çabalayan, bu sınıfa giremese de, en azından onlara yakın olmayı arzulayan bir kadındır. İçten yapılmış bir pazarlık değildir onunkisi ama bir üst sınıfa dahil olabilmesinin tek yolunu o sınıftan erkeklerle birlikte olmakta bulmuştur. Pasif, silik, Emmanın isteklerini karşılamaktan uzak biri olan Charles ise karısının hırsı nedeniyle felakete sürüklenir.

************

Ama aynada fark ettiği yüzü tuhaf buldu. Gözleri hiçbir zaman bu kadar büyük, bu kadar siyah, bu kadar derin olmamıştı. Benliğine yayılmış yüce bir şey değiştiriyordu yüzünü. Bir sevgilim var deyip duruyordu kendi kendine.Yeni gelişmiş başka bir ergenlik çağı gibi zevk duyuyordu bu düşünceden. Aşkın sevinçlerine, uzun zamandır umudunu kesmiş olduğu mutluluk ateşine sonunda kavuşacaktı demek. Olağanüstü bir yere giriyordu. Burada her şey tutku, coşku, sayıklama olacaktı. Her yanı mavimsi bir sonsuzlukla çevriliydi. Duygunun dorukları, düşüncesinin ışığı altında kıvılcımlanıyordu.(...)Artık eskisi gibi Emmayı ağlatan o tatlı sözleri ve onu çılgına çeviren ateşli okşamaları yoktu. Öyle ki Emmanın içine gömülmüş olduğu o büyük aşkları tükeniyormuş gibi geldi Emmaya, yatağında kendi kendini tüketen bir ırmağın suyu gibi... ve Emma dipte kalan çamuru fark etti.(...)Benden daha güzel olan çok kadın var belki ama ben sevmesini daha iyi biliyorum! Ben senin hizmetkârınım, senin kapatmanım ben! Sen benim kralımsım, putumsum! İyisin, yakışıklısın, akıllısın, güçlüsün!(...)Emma da öteki sevgililer gibiydi. Yeniliğin büyüsü yavaş yavaş bir giysi gibi düşüyor, her zaman aynı biçimi taşıyan, aynı dili konuşan tutkunun tekdüzeliği çırılçıplak ortaya çıkıyordu.İlk yayımlanışında müstehcenlikten yargılanan Madam Bovary, Flaubertin bu önemli başyapıtı, hak ettiği yerde... Oğlak Klasikleri arasında.

************

Madam Bovary romantik düşler peşinde koşan bir kadının romanıdır. Emma Bovary, güzel bir köylü kızıydı. Bir doktorla evlenmişti, orta halli bir yaşam sürüyordu. Sevmek ve sevilmek ihtiyacı, doyumsuz tutkular arasında çırpınıyor, asla ulaşamayacağı bir mutluluğu arıyordu. Bu yüzden korkunç serüvenlere atıldı, çok acı düşkırıklıklarına uğradı. Sevdi, sevilmedi; en değerli, en kutsal şeylerini feda etti, karşılığında ihanet gördü. Ruhundaki sönmeyen tutku onu çok daha korkunç bir akıbete sürükleyecekti. Madam Borvary kadın ruhunun acılarını eşsiz bir güçle anlatan olağanüstü bir romandır.

******

İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü? İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 10 ay
Profil Resmi
Slevenkov okumuş.
Monte Cristo Kontu


******

1815 yılının 24 Şubat günü, Notre-Dame de la Gardeın gözetleme kulesinden, İzmir, Trieste, Napoli limanlarına uğrayan Firavun adlı geminin döndüğü haberi geldi. Meraklı izleyiciler, her zaman olduğu gibi, hiç vakit yitirmeden Saint-Jean Kalesinin rıhtımına doluştular; çünkü Marsilyada bir geminin dönüşü insanlar için her zaman büyük bir olay olmuştur, özellikle de geminin sahibi kendi kasabalarındansa.

************

Tüm zamanların en heyecan verici öykülerinden biridir. Napoleon sonrası dönemin çalkantılı yıllarında geçen Dumasnın tarihi romanı, haksız yere vatana ihanetle suçlanan, cesur ve genç bir denizcinin serüvenlerini... anlatır. Bir komploya kurban giden Dantès, mahkemeye çıkarılmadan tutuklanarak Marsilya yakınlarındaki İf şatosuna gönderilir. Burada Rahip Faria ile tanışması hayatının akışını değiştirir. Kader arkadaşı onu eğitmekle kalmaz, ona Monte Cristo adasında saklı hazinesinin sırlarını da açıklar. Farianın ölümüne kadar geçen on dört yılın sonunda Dantèsin beklediği fırsat karşısına çıkar ve hapishaneden kurtulur, hazineyi bulur, ardından Monte Cristo Kontu kimliğine bürünerek öcünü almaya hazırlanır.Dumas klasik romanın kilometre taşlarından biri olan bu yapıtında, Doğuya, klasik mitolojiye ve insan psikolojisine duyduğu tutkulu ilgiyi coşkun bir anlatıda, ustalıklı diliyle harmanlıyor. André Maurois, Alexandre Dumas için şöyle yazar: Dumas kitlelerin tutkularını paylaşmayı ve doyurmayı diğer tüm romancılardan iyi başarıyordu. Onlar gibi otoriteye, adalete ve serüvene bayılıyor; onlar gibi insanlığı kahramanlar ve alçaklar olarak ikiye ayırıyordu... Bir öyküyü başka kimsenin anlatamayacağı biçimde anlatmayı biliyor; onun kaleminin gölgesinde en yavan anlatı bile bir destan görünümüne bürünüyordu.

******


******

1815 yılının 24 Şubat günü, Notre-Dame de la Gardeın gözetleme kulesinden, İzmir, Trieste, Napoli limanlarına uğrayan Firavun adlı geminin döndüğü haberi geldi. Meraklı izleyiciler, her zaman olduğu gibi, hiç vakit yitirmeden Saint-Je... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 10 ay
Profil Resmi
Slevenkov okumuş.
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (1984)

Yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan George Orwell, 47 yıllık yaşamına iki başyapıt sığdırdı. “Hayvan Çiftliği” ve “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört”. 1945 yılında yayınlanan “Hayvan Çiftliği”nde, bir grup hayvanın kendilerini sömüren insanların yönetimini devirip eşitlikçi bir toplum kurmasının öyküsü anlatılıyordu. Ama zamanla hayvanların zeki ve iktidar düşkünü önderleri olan domuzlar, devrimi yolundan saptırarak insanlardan daha baskıcı ve acımasız bir diktatörlük kuruyorlardı. Bir siyasal yergi başyapıtı sayılan “Hayvan Çiftliği”ni 1949'da “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört” adlı roman izledi. Orwell'in bu son kitabı, her şeyin tümüyle devletin denetiminde olduğu belleksiz ve muhalefetsiz bir toplum tehlikesine karşı yürekten bir uyarı niteliğindeydi. Dünyanın sürekli birbiriyle savaşan üç totaliter polis devletinin egemenliği altında olduğu düşsel bir gelecekte geçen roman, hem o dönemde hem de sonraki yıllarda çok sayıda okuru derinden etkiledi.

Yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan George Orwell, 47 yıllık yaşamına iki başyapıt sığdırdı. “Hayvan Çiftliği” ve “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört”. 1945 yılında yayınlanan “Hayvan Çiftliği”nde, bir grup hayvanın kendilerini sömüren insanla... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 10 ay
Daha Fazla Göster

Slevenkov şu an ne okuyor?

Slevenkov şu anda kitap okumuyor.

Favori Yazarları (0 yazar)

Favori yazarı yok.