MahirSinanCem

Profil Resmi
0 takip ettiği ve 0 takip edeni var. 0 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

Profil Resmi
MahirSinanCem, 2015 Okuma Hedefi için kendine 60 kitap hedef koydu.

Hedefe doğru 0 kitap okumuş. okuduğu kitaplar

%0
2015 Okuma Hedefi

2015'de kaç kitap okumayı hedefliyorsunuz?

2015'de kaç kitap okumayı hedefliyorsunuz?

9 yıl, 2 ay
Profil Resmi
MahirSinanCem bir yazarı favorilerine ekledi.

Bugün İtalyan edebiyatının en önemli yazarlarından biri olarak kabul edilen Italo Svevo, Proust, Joyce ve Kafka ile birlikte modern edebiyatın kurucularından sayılır. 19. yüzyılın sonuyla birlikte realizm yerini modern edebiyata bırakırken Joyce, Kafka, Proust gibi yazarlar dil üzerine denemelere girişmişler, klasik romanın kalıplarını kırarak modern edebiyatın temellerini atmışlardır. Klasik romandaki bütünsellik anlayışı, olay ve konuya verilen önem, zaman ve mekan kavramı bir yana bırakılmış; zaman ve mekânın birbirine karıştığı, klasik öykü anlatma tekniğinin terk edildiği, bilinçaltının, rüyaların, sanrıların ön plana çıktığı, insan ruhunu ve varoluşu anlamaya yönelik bir anlatım biçimi çağdaş roman sanatını belirleyici özellikler olarak ön plana çıkmaya başlamıştır. Yeni ortaya çıkan bu roman sanatının dil üzerindeki denemelerinin yanı sıra bir başka dikkat çeken özelliği daha vardır: Gerek Joyce'da, gerek Kafka'da, gerekse Svevo'da ince bir ironi alttan alta kendini hissettirir. Joyce'da ya da Kafka'da gördüğümüz oranda bir kara mizaha ise ancak Dostoyevski'de, Swift'te ya da Hasek'te rastlarız. Nitekim Svevo'nun Zeno'nun Bilinci adlı romanı Don Quixote ve Aslan Asker Şvayk'la birlikte anılır.

1861 yılında Trieste'de doğan Svevo, ilk iki romanı Bir Hayat (1892) ve Yaşlılık'ı (1898) kendi imkânlarıyla yayımlamış, ancak bu romanlar ne İtalya'da ne de başka ülkelerde ses getirmiştir. Bu sessizlik 1923 yılına kadar sürer. Bu yıl Svevo Zeno'nun Bilinci adlı eserini yine kendi imkânlarıyla yayımlatmış ve kitabı 1907 yılında tanıştığı James Joyce'a göndermiştir. Svevo'nun dilinden ve edebi yeteneğinden çok etkilenen Joyce'un Svevo'yu keşfettiği söylenebilir. Nitekim Joyce sayesinde Svevo önce Fransa'da, daha sonra ise Avrupa genelinde tanınmaya başlayacaktır.

Svevo'ya dünya edebiyatında hak ettiği yeri sağlayan eseri Zeno'nun Bilinci'dir. Ancak onun ilk romanlarından itibaren dilin imkânlarını araştıran bir çaba içinde olduğunu, insan ruhu ve bilinçaltı üzerine düşündüğünü görürüz. Svevo insan bilincini araştırırken yakın dostu Freud'un psikanaliz tekniğinden yararlanır. Zeno'nun Bilinci'nde bir yandan psikanaliz tekniğini başarıyla kullanırken bir yandan da insan ruhundaki ve yaşamdaki çelişkileri, çarpıklıkları ironik bir anlatımla aktarır. Aslında Svevo Zeno'nun Bilinci'nde doruğa çıkan bu anlatım tekniğini diğer yapıtlarında da başarıyla uygulamıştır.

Kötü Bir Şaka'da da bu yöntem kendini açık bir şekilde hissettirir. Svevo Kötü Bir Şaka'da, gençliğinde kendi çabasıyla yayımladığı ilk romanının bir gün bir eleştirmen tarafından keşfedilerek hak ettiği üne ve değere kavuşacağı hayaliyle yaşamını sürdüren bir adamın monoton hayatından bir kesit aktarır. Romanın kahramanı İtalya'nın küçük bir kasabasında hastalık hastası kardeşiyle birlikte aileden kalma bir evde yaşamakta, bir ticarethanenin muhasebe kayıtlarını tutarak yaşamını devam ettirmeye çalışmaktadır. Artık altmış yaşını geçmiş olmasına, küçük bir kasabada yaşamını heba etmesine rağmen kahramanımız için bunların önemi yoktur. Çünkü onun bir hayali vardır. Bu hayal onun her davranışına, her sözcüğüne sinmiştir; ancak bir yandan da bu hayalini bir sır gibi saklar. Çünkü her hayal gibi bu hayal de insanın içinde kaldığı müddetçe yaşamaya devam edecek, bir gün gerçekleşeceği umuduyla insan yaşama tutunacaktır.
Nitekim Svevo'nun çok iyi gözlemlediği bu durum Kötü Bir Şaka'nın kahramanının bilinçaltında yatan gizli tutkusudur ve bu tutku onun kişiliğini, davranışlarını belirler. Bu sayede her gün işine gider, kardeşine sabırla bakar, çevresindeki insanlara karşı daima hoşgörülü, olaylara karşı her zaman iyimser ve biraz da saf dildir. Bir parça da kendini diğer insanlardan üstün görmektedir. Çevresindeki insanlarsa onun bu ün tutkusuna bıyık altından gülseler de yine de onun gururuyla oynamamaya dikkat ederler. Hal böyle olunca da kahramanımız yıllar önce yayımladığı romanının dışında tek bir satır bile karalamadan günün birinde keşfedileceği, ünlü bir yazar olacağı hayaliyle oyalanıp durur. Ne var ki bir gün savaş küçük kasabaya da gelir ve bu durum onun içindeki yazma isteğini uyandırır, ancak ne yazacaktır? Artık eski romanı gibi bir roman yazması söz konusu değildir.

Savaş yüzünden başka birçok konuyu da bir kenara bırakır, kendi sade yaşamının bir romana konu olabileceğini ise asla düşünmez. O da fabllar yazmaya başlar. Önce tanımadığı hayvanları anlatır fabllarında, sonra sinekler gibi tanıdık hayvanlara geçer, ama bir sinekten insan ne öğrenebilir ki? O da bahçesindeki serçeleri anlatmaya koyulur. Böylece serçeler aracılığıyla bir yandan yazma isteğini doyururken, bir yandan da kendi hislerini, düşüncelerini aktarır; fablları kıssadan hisse çıkarılacak öykülere dönüşür. Kaleme aldığı fabllar dışında yaşamı her zamanki gibidir. Her gün işine giderek muhasebe kayıtlarını tutar ve edebi yeteneğini kullanabildiği ticari mektuplar kaleme alır, eve geldiğinde kardeşiyle vakit geçirir, uyumadan önce ona günün haberlerini verir ve kitap okur.

Kardeşine kitap okuyabildiği ve okuduğu kitaplar hakkındaki eleştirilerini sıralayabildiği, hatta eleştirmenleri eleştirdiği bu anlar günün en çok hoşlandığı zamanlarıdır. En çok da kendi kitabını okumaktan zevk alır; kardeşinin tek isteğinin huzurlu bir şekilde uykuya dalmak olduğunu bilmeden, onun kendi edebi yeteneğini herkesten fazla takdir ettiğini düşünerek mutluluk ve biraz da gurur duyar. Kahramanımızın bu sıradan hayatı ise eskiden arkadaş olduğu bir şairin kötü bir şakasıyla bozulur. Eskinin şairi günün cabbar pazarlamacısı olup çıkmıştır ve ünlü bir şair olma hayallerini çoktan rafa kaldırmıştır. Kahramanımızın ise inadına hayallerine tutunması onun sinirlerini bozar, bir yandan da onun bu halini kıskanmaktadır; böylece kahramanımıza bir oyun oynamaya karar verir. Onun hayalleriyle dalga geçerek ondan öcünü alacaktır.

Büyük oranda Svevo'nun kendi yaşamından izler taşıyan Kötü Bir Şaka, yazar olma hayalini, bu hayalle yaşamanın nasıl bir şey olduğunu ve hayal yitip gittiğinde geriye kalanı ironik bir dille anlatırken aslında her yazarın ya da yazar olma hayali kuran her kişinin içinde bulunduğu ruhsal durumu büyük bir açıklıkla ortaya koyuyor. Zeno'nun Bilinci'nde yaşamın aslında bir hastalık olup olmadığı üzerine felsefi tartışmalara giren Svevo, Freud'un psikanaliz yöntemini başarılı bir şekilde kullanıyordu. Kötü Bir Şaka ise Svevo'nun insandaki ün tutkusuna ironik bir yaklaşımı. Svevo bir yandan kahramanının trajedisini başarılı bir şekilde ortaya koyarken, bir yandan da başta kendisi olmak üzere tüm yazarlarla ince ince alay ediyor. Bu yönleriyle kitap Svevo'nun diğer romanlarıyla bir bütünsellik taşırken, Svevo'nun da neden Joyce, Kafka ve Proust'la birlikte modern edebiyatın kurucularından biri olarak kabul edildiğini bir kez daha ortaya koyuyor.

Bugün İtalyan edebiyatının en önemli yazarlarından biri olarak kabul edilen Italo Svevo, Proust, Joyce ve Kafka ile birlikte modern edebiyatın kurucularından sayılır. 19. yüzyılın sonuyla birlikte realizm yerini modern edebiyata bırakırken Joyce, Kaf... tümünü göster

9 yıl, 2 ay
Profil Resmi
MahirSinanCem okumak istiyor.
Camus: Başkaldıran İnsan

Albert Camus 4 Ocak 1960’ta bir araba kazasında öldüğünde henüz kırk altı yaşındaydı. Gazeteci, felsefeci, romancı, oyun yazarı Camus, ölümünden iki yıl önce Nobel Ödülü almıştı. Yoksul ve köksüz bu “Cezayirli Fransız”a göre, trajiklik, öğle güneşi kadar geçici olduğunu bildiği bir mutluluk özleminden ayrı tutulamazdı. Bütün ömrünü tiyatroya adadıysa da (Caligula, Sıkıyönetim, Doğrular), romanları (Yabancı, Veba, Düşüş) ve gazetecilik ürünleri önde gelen bir yazar ve çağının başlıca aktörlerinden biri olarak benimsenmesini sağladı. Kitaplarındaki kahramanlar insanlık durumunun saçmalığına başkaldırırken Camus de Alger républicain ve Combat gazetelerinin sütunlarında, demokrasi adına, sömürgeciliğin, komünizmin ya da Franco rejiminin adaletsizliklerine karşı isyan ediyordu. Pierre-Louis Rey,kalemiyle ve giriştiği işlerdeki sebatla koca bir kuşağın vicdanı haline gelmiş bu insanın, mitler yaratan bu “hem yalnız hem de dayanışma içindeki” yazarın yaşamını ve yapıtlarını yeniden ele alıyor.

Albert Camus 4 Ocak 1960’ta bir araba kazasında öldüğünde henüz kırk altı yaşındaydı. Gazeteci, felsefeci, romancı, oyun yazarı Camus, ölümünden iki yıl önce Nobel Ödülü almıştı. Yoksul ve köksüz bu “Cezayirli Fransız”a göre, trajiklik, öğle güneşi k... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 2 ay
Profil Resmi
MahirSinanCem bir yazarı favorilerine ekledi.

Babası piyade yüzbaşısı (Cihangirli) Selahattin Ali Bey'in görev yerlerinin sık sık değişmesi dolayısiyla, ilköğrenimini İstanbul, Çanakkale ve Edremit'in çeşitli okullarında tamamlamıştır (1921). Edremit'e göçtüklerinde bölge Yunan işgalinde olduğu için emekli olan babası aylığını alamamış ve aile çok zor günler geçirmiştir. İlkokulu bitirdikten sonra parasız yatılı olarak Balıkesir Öğretmen Okulu'na giren Sabahattin Ali, beş yıl burada okumuş, daha sonra İstanbul Öğretmen Okulu'nda mezun olmuştur (1926). Bir yıl kadar Yozgat'ta ilkokul öğretmenliği yapmış, Millî Eğitim Bakanlığı'nın açtığı sınavı kazanarak Almanya'ya giderek iki yıl orada okumuştur (1928 - 1930). Yurda döndükten sonra Sabahattin Ali, Orhaneli’nde ilkokul öğretmenliğine atandı. Aydın ve sonra Konya ortaokullarında Almanca öğretmenliği yapmıştır.

Konya'da bulunduğu sırada, bir arkadaş toplantısında Atatürk'ü yeren bir şiir okuduğu iddiasıyla tutuklanmış (1932), bir yıla mahkûm olarak Konya ve Sinop cezaevlerinde yatmış, Cumhuriyet'in onuncu yıldönümü dolayısıyla çıkarılan af yasasıyla özgürlüğüne kavuşmuştur (1933). Cezaevinden çıktıktan sonra Ankara'ya giden Sabahattin Ali, Millî Eğitim Bakanlığı'na başvurarak yeniden göreve alınmasını istemiştir. Dönemin bakanı Hikmet Bayur'un "eski düşüncelerinden vazgeçtiğini ispat etmesini" istemesi üzerine Varlık dergisinde Benim Aşkım adlı şiirini yayımlayarak (15 Ocak 1934) Atatürk'e bağlılığını göstermeye çalışmıştır. Aynı yıl Bakanlık Neşriyat Müdürlüğü'ne alınmış, Ankara II. Ortaokul'da öğretmenlik yapmıştır. 16 Mayıs 1935 günü Aliye Hanım ile evlenmiş, 1936'da askere alınmış, 1937 Eylülünde kızı Filiz Ali dünyaya gelmiştir. Yedek Subay olarak askerliğini Eskişehir'de tamamlamış, 10 Aralık 1938'de Musiki Muallim Mektebi'nde Türkçe öğretmeni olarak göreve başlamıştır. 1940 yılında tekrar askere alınmış, askerliğini yaptıktan sonra Ankara Devlet Konservatuarı'nda Almanca öğretmenliği yapmıştır (1941 - 1945).

İçimizdeki Şeytan romanı milliyetçi kesimde büyük tepki toplamıştır. Nihal Atsız'ın hakkında yazdığı hakaret dolu bir yazıya karşılık dava açmış, dava sırasında çok sıkıntı çekmiştir. 1944 yılında davayı kazanmasına rağmen tepkilerden kurtulamamıştır. Olaylı duruşmalar sonunda bakanlıkça görevinden alınmış, İstanbul'a giderek gazetecilik yapmaya başlamıştır (1945). Ancak fıkra yazdığı La Turquie ve Yeni Dünya gazeteleri, Tan olayları sırasında tahrip edilince işsiz kalmış, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'la Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi siyasal mizah dergilerini çıkarmıştır (1946 - 1947). Ancak, bu gazeteler tek parti iktidarının baskılarıyla karşılaşmış, dergilerin isimlerindeki Paşa ifadesiyle 'Milli Şef' İsmet Paşa ile alay edildiği iddiası ile kapatılmış, yazılar ve yazarları hakkında kovuşturmalar açılmıştır. Sabahattin Ali dergilerde çıkan yazılarından dolayı üç ay hapis yatmış, karşılaştığı baskılardan bunalmıştır. Ali Baba dergisinde yayımladığı Ne Zor Şeymiş başlıklı yazıda, içinde bulunduğu durumu şöyle anlatmaktadır: "Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi".

Bir başka dava nedeni ile 1948'de Paşakapısı cezaevinde üç ay yatmıştır. Çıktıktan sonra zor günler geçirmeye başlamış, işsiz kalıp, yazacak yer bulamamıştır. Yurt dışına gidebilmek için pasaport almak istemiş, alamamıştır. Yasal yollardan yurt dışına çıkma olanağı da bulamayınca Bulgaristan'a kaçmaya karar vermiş fakat para karşılığı anlaştığı Ali Ertekin adlı kaçakçı tarafından jandarma karakolunda katledilmiş, daha sonra da cesedi 2 Nisan 1948 tarihinde Bulgaristan sınırında şaibeli bir şekilde bulunmuştur. Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü itiraf eden ve Milli Emniyet mensubu olduğu iddia edilen Ali Ertekin, dört yıla hüküm giymiş; fakat birkaç hafta sonra çıkartılan aftan yararlanarak serbest kalmıştır.

Bulgaristan'ın Eğridere (Ardino) kentinde, Sabahattin Ali'nin 100. doğum yılı kutlandı. 31 Mart 2007 günü gerçekleşen toplantıya, başta Bulgaristan Yazarlar Birliği Başkanı olmak üzere Sofya ve Bulgaristan'ın çeşitli kentlerinden Türk ve Bulgar yazarlar, şairler, okurlar ve Sabahattin Ali'nin kızı Filiz Ali katıldı. Bütün eserleri 1950'li yıllardan beri Bulgaristan'daki tüm okullarda okutulduğundan, Sabahattin Ali bu ülkede çok tanınan bir yazardır.

Babası piyade yüzbaşısı (Cihangirli) Selahattin Ali Bey'in görev yerlerinin sık sık değişmesi dolayısiyla, ilköğrenimini İstanbul, Çanakkale ve Edremit'in çeşitli okullarında tamamlamıştır (1921). Edremit'e göçtüklerinde bölge Yunan işgalinde olduğu ... tümünü göster

9 yıl, 2 ay
Profil Resmi
MahirSinanCem bir yazarı favorilerine ekledi.
9 yıl, 2 ay
Profil Resmi
MahirSinanCem bir yazarı favorilerine ekledi.
9 yıl, 2 ay
Daha Fazla Göster

MahirSinanCem şu an ne okuyor?

MahirSinanCem şu anda kitap okumuyor.

Favori Yazarları (4 yazar)

Favori yazarı yok.