Maraz

En Son Değerlendirmeler

9 puan

İkişiler, kişilikler veilişkiler. Fena değil. Akıcı bir fil.

10 puan

Çok duygusaldı.. Çok beğendim.

Profil Resmi
6 puan

Yazarın önceki ve sonraki kitabı kadar sevemedim ve açıkçası biraz zorlama buldum...

Profil Resmi
8 puan

Güzel bir kitaptı.Bu yazar kişileri çok güzel analiz ediyor.Kurgu hikaye güzeldi.

5 puan

Basit bir dille yazılmış olup tahmin edilebilir kurgusuyla aslında pek bir şey anlatmayan ama ismi gibi Maraza bulanmış bir ruhun pek psikolojik kısmına girmese de dışardan bir portresini çiziyor. Kısacası okunsada olur okunmasada.

10 puan

tek kelime ile harika,Hande Altaylı kitaplarının hepsini okudum,yenilerini çıkarması için sabırsızlanıyorum..sizi yormayan çok güzel bir anlatımı var..olaylarda siz de kendinizden bir şeyler bulacaksınız.

8 puan

yazarın okuduğum ilk kitabıydı. daha çok aile içi ilişkiler, günümüz olaylarına değinen bazen tahmin edilebilir ama bir o kadar sürükleyici güçlüm olay örgüsüyle beni içine çektiğini hissettiğim kitaplardan biri oldu çok güzeldi çok beğendim. arkadaşların da alıntı yaptığı cümleler ve özellikle güçlü vurgularla bezenmiş satır araları okurken kndine getiriyor uyandırıyor sanki...

9 puan

Bir kez daha emin oldum ki ben yazarın kalemini seviyorum.
Aşka Şeytan Karışır'la başlayan serüveni bu kitapla devam ediyor yazarın ve bence ilk romanına göre daha profesyonel olmuş Maraz...

Yine pek çok konuyu ele almış yazarımız; evlilik, ilişkiler, arkadaşlıklar, aile olmak, kardeş olmak, sevgili olmak...
Cenazeyle başlıyor kitap; yazarın ölüme yaklaşımı ilginç gerçekten de, okunası ve irdelenesi... Cenk, Aslı'nın ilk erkek arkadaşı... Zamansız bir ölümle birlikte ölüm denen şeyi sorguluyor karakterimiz, ya kocamı kaybedersem korkusu çöreklenip oturuyor yüreğine. O gün iş gezisinde olan Ali'si düşüyor zihnine...
Hayat bu ya hiç de tahmin etmediği bir anda aklının ucuna bile gelmeyen bir gerçek sızıveriyor hayatına, üstelik telefonla; Ali'si Aslı'sını aldatıyor!
Bir kadın neden kocasının sevişmesini telefonda dinler diye sorgulamadan edemedim o satırları okurken... İnsan zihninin nerde ne tepki vereceği pek kestirilebilir değil sanırım. Aslı telefonu kapatmadan kocasını dinledi... Aklına binlerce düşünce birden üşüşüp durdu.

Hande Altaylı'nın sıklıkla uyguladığı bir teknik aslında, karakterin aklı karışıp olayları ve durumları sorgulaması okuyucuyu da o sorgulamayı yapmak zorunda bırakıyor. Aslı'yla beraber oturup ilişkiler üzerine derin bir muhasebeye girişiyorsunuz.
Aşk dediğimiz şey kendi kafamızda oluşturduğumuz kişilere duyduğumuz büyü... Karşımızdakinin kafamızdakiyle çelişkiye düştüğü an aşk da uçup gidiyor, hiç olmamışcasına...

Tam da o günler de davetsiz bir misafiri var Aslı'nın, kardeşi Zeyno... Kendi halinde, içine kapanık, asosyal kardeşimizin aniden hayatında belirmesi, peşinde sürüklediği melankoli ve depresyon pek çok soruyu da beraberinde getiriyor. Bir kez daha aile olmak üzerine gerçekçi saptamaları var yazarın... Aslında ailemizi ne az tanıdığımız anımsatıyor bizlere. Aslında en yakınlarımız olmaları beklenen kişilerin bizlere en uzak kişiler oluşunu sorgulatıyor. Ona hak vermeden edemedim doğrusu... Anneni, babanı, kardeşini... her kimse işte ailenden saydığın o kişi, onu sadece sevmen yetmiyor... Çoğu kez gördüğümüzden başkası oluyor o kişi, çok daha derin, çok daha başka acıları olan, çok daha başka biri...

Boşanmanın sancılarını da değinmeden edememiş tabi yazarımız... En medeni insanların bile boşanırken ne hale geldiğini başarıyla aktarmış... Boşanmak cidden sancılı bir süreç, eşinizle birlikte anılarınızı, yaşanmışlıklarınızı, geleceğe dair planlarınızı, yeri geliyor çocuklarınızı da boşuyorsunuz... Neyse bu baya derin bir mevzu, buraya fazla dalmayayım:)

Tüm bu karmaşanın ortasında beliren bir de İzzet'imiz var... Aslı'dan 6 yaş küçük, alt kat komşunun yakışıklı torunu. Planlanmadan, aniden hayatına dahil oluveren genç bir adam... Ve kitabın belki de en acımasız sürprizi Aslı'nın Zeyno'yu tavanda asılı bulduğu o satırlar... Bu acıyı daha başarılı, daha dramatik anlatamaz mıymış, anlatabilirmiş sanırım; ama yapmamış yazar. Kaybedilen bir kardeşin acısı ne kadar yansıtılabilir satırlara, bunda ne kadar başarılı olunabilir... Hayatından vazgeçen gencecik bir kadının ardında bıraktığı o yıkımı okuyorsunuz birkaç sayfa. İntiharla gelen ölümün ne büyük bir enkaz bıraktığını bilmemden sanırım etkilendim o satırlardan... Kitapta belki de en çok Zeyno'ya üzüldüm... Onun o yalnızlığı, kabuğuna çekilmişliği tanıdık geldi bir yerlerden...

Velhasıl-ı kelam daha çok konuşurum aslında da okumak isterseniz size de keşfedecek birşeyler kalsın:) Küçücük bir alıntı yapmak isterim yine de size kitaptan:

<<< Geçmiş geçmemiş, gelecek gelmemiş ama dünya yeniden kurulmuştu. Eski ruhlar, eski acılarını da alıp yeni mekanlara taşınmıştı >>> (syf 196)

<<< Yine de tüm bu doğal akışın içinde bile Aslı, bazen kendini diğerlerinden ayıran hattı açıkça görebiliyordu; ancak başına büyük bir felaket gelenlerin bildiği o incecik çizgi, tam onunla başkaları arasında duruyordu >>> (syf 197)

<<< O benim tüm kalbimi dolduruyordu ve beni deli gibi mutlu ediyordu ama belki onun içinde eksik kalan bir şeyler vardı. Kimbilir belki ben şans eseri ya da şanssızlık, doğru insanı bulmuştum ama onun için doğru insan değildim. Yani sorun doğru insanı bulabilmek değil, aynı zamanda onun içinde doğru insan olabilmekti >>>

<<< Ben çok kavga edilen bir ailede büyüdüm. Güven ve sevginin olmadığı bir yerde… Öyle üzgün üzgün bakma bana bunun iyi bir tarafı da var nasıl biri olmak istemediğini öğrenebiliyorsun >>>

<<< Var olan şeyler aynı kalsa da, senin gördüğün başkalaşabiliyor >>>

11 yıl, 3 ay
7 puan

Ölümü, arkadaşlığı, evliliği, sadakati, aile ilişkilerini sorgulayan bir hikaye. Her birine gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken şekillerde yaklaşıyor. Bir süre sonra Aslı ile beraber hissetmeye, düşünmeye başlıyorsunuz. Ona ne kadar hak verirsiniz bilemem ama onun için üzülmemek çok zor. Hande Altaylı inanılmaz bir kitap yazmış.
http://pumpkinturta.blogspot.com/2013/05/maraz.html

10 yıl, 11 ay
Profil Resmi
6 puan

Duygusal güzel bir kitap, oldukça akıcı, kısa.. Biraz sonu tahmin edilebilir bir hikaye olması kitabı basitleştirmiş... Giriş ilgi çekici, ölümü tasviri ve gözlemleri ben bunu hiç düşünmemiştim dedirten cinsten... Gelişme alışılageldik cinsten... Sonuç ise yarım kalmış, tam olmamış hissi uyandırıyor...
Çok sevdiğim bir paragrafı paylaşmak isterim:
"Kader değil, hayat! Müspet yahut menfi herşey, hayatın kendindendir. Kader, zannıma lügatlarda ki en lüzumsuz kelime ama nedense herkes pek sever. Boynu bükük, tevekküle zorlayan bir yanı vardır. Biz de hayat deyip geçeceğimize, kaderimize yanmayı tercih ederiz." Sayfa 133

8 puan

zaman zaman kahkaha, arada gözyaşı, zaman zaman da sinirden içimden küfürler ederek okudum....Aslı'nın öfkelerinde, sevinç ve hüznünde de kendimden parçalar buldum....Hande Altaylı'nın diğer kitaplarını da severek okumuştum daha önce....pişman olmazsınız diye düşünüyorum...

3 puan

Okunması çok da gerekli olmayan bir kitap. Zaman geçirmek için okunabilir.

9 puan

Çok güzeldi. Harika işlenmiş,akıcı bir dil. Başlamamla bitirmem bir oldu. Çok beğendim.

8 puan

Otuz beş yaşında reklam ajansında çalışan Aslı' nın mutlu, huzurlu sandığı evliliğinin aslında yalandan ibaret olduğunu öğrenmesi ve sonrasında gelişen duygusal süreci anlatan akıcı bir roman. Duygusal gelgitler, var olan ama görmek istemediğimiz gerçeklerin yoruculuğu, kadınların yaşadıkları ortama ve hayat koşullarına göre dışa vurdukları yüzlerini çok güzel anlatmış yazar kitabındaki kadın karakterler üzerinden. Zaten yazarın daha öncesinde okuduğum her iki kitabında da kadınlar ön planda tutularak kaleme alınmış. Tavsiye ediyorum

geri ileri